372 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Doç. Dr. ÜNSAL YAVUZ, Atatürk, İmparatorluktan Milli Devlete, Türk Tarih Kurumu Yayınları XXIV. Dizi-Sa. 10, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1990. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 212 · Sayfa: 257-268
"İçindekiler" ve "Giriş" dışında, metin kısmı 95, "Kronoloji", "Bibliyografya" ve "Dizin" ile birlikte 117 sayfadan oluşan "Atatürk, İmparatorluktan Milli Devlete" adlı kitabın tanıtımının yapılmasında izlenen yöntemi birkaç cümle ile belirtiyoruz: Her bölüm ele alınarak alıntı yapılan kitapların tesbiti, cümle bozukluklarının saptanması, var olan kronoloji ve bilgi hatalarının gösterilmesinin yanısıra, bölümde anlatılmak istenen düşüncelerin ne ölçüde verilmiş olduğunun belirlenmesi anlatılmaya çalışılmıştır. Ayrıca "Bibliyografya" kısmı ele alınarak değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu arada böyle oldukça geniş, kapsamlı ve "iddialı" sayılabilecek bir konunun değerlendirilmesi sırasında nasıl bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğine çalışılmıştır.

Doğumunun 110. Yıl Dönümünde Atatürk Makedonya'da Türklük Coşkusu İle Anıldı

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 214 · Sayfa: 857-860
Tam Metin
Son yıllarda Avrupa ve Balkan Yarımadası'nda esen yumuşama ve demokrasi rüzgârı, Yugoslavya'daki Türklerin durumunu da olumlu yönde etkiledi. İlk kez örgütlenme hakkı tanınması sayesinde Makedonya'da Türk Demokratik Birliği kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanı Sayın Namık Kemal Zeybek'in Ağustos 1990'da, Makedonya'ya yaptığı verimli faaliyetlere zemin sağladı. Bunların arasında en önemli etkinlik 23-26 Nisan 1991 tarihleri arasında, Atatürk'ün Doğumunun 110. Yıl Dönümü dolayısıyla Üsküp, Kalkandelen, Gostivar (Kozivar) ve Manastır'da gerçekleşti.

Atatürk'ün "Arıburnu Muharebeleri Raporu" ve "Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe" Adlı Eserlerinde Yer Almayan Emir ve Raporlarından Bir Demet

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 93-118
Çanakkale kara muharebeleri 25 Nisan 1915'te başlamıştır. Atatürk, bu tarihten 10 Aralık 1915'e kadar aralıksız olarak, 7 ay 15 gün süreyle, bu muharebelere katılmıştır, 25 Nisan ile 8 Ağustos arasında Arıbumu bölgesinde 19'uncu Tümen Komutanlığı ve Arıbumu Kuvvetleri komutanlığı; 8 Ağustos ile 10 Aralık arasında ise ordu seviyesinde olan Anafartalar Grup Komutanlığı yapmıştır. Harp sanatının en büyük ustası olan dahi komutan, bölgesinde cereyan eden muharebelerin tarihini, "Arıburnu Muharebeleri Raporu" ve "Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe" adlı iki önemli eseri ile 1918'de Ruşen Eşref ile yaptığı mülâkatta anlatmıştır. Anlatımında her konu ve olayı, Nutuk'ta olduğu gibi, belgeye dayandırmış, harekâtla ilgili önemli pek çok emir-rapor belgeleri vermiştir. Konuyla ilgili arşiv belgelerine dayanılarak sonradan yazılan eserlerin tetkikimizde, anılan eserlerinde yer almayan emir ve raporlarının varlığına tanık olduk. Bu durum ulu Önderin Çanakkale muharebelerinde vermiş olduğu emir ve raporlarının tamamını eserlerinde kullanmadığını göstermekte ve bir araştırma kapısı açmaktadır. O'nun her emri ve raporu birer askeri edebiyat harikası ve konusunda eşsiz örnekler olduğundan, eserlerinde , kullanmadıklarını bulmaya karar verdik. Araştırmanın ilk aşamasında 41 adet emir ve raporunu bulduk. Bunların 11 adedi yayınlanmış kaynaklardan iktibas, 30 adedi ise yayınlanmamış kaynak ve arşiv belgelerinden temin edildi. İlk defa yayınlananların 21 adedi 19'uncu Tümenin 24 - 26 Temmuz 1915 tarihine ait harp ceridesinden çıkarıldı. Çanakkale Zaferinin 75'inci yıl dönümü nedeniyle Atatürk'ün eserlerinde kullanmadığı emir ve raporlarının bir bölümünü istifadeye sunuyoruz.

İngiliz Kaynaklarına Göre Atatürk

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 75-92
Atatürk, dünyada, özellikle Batı literatüründe, popüler nitelikte birçok biyografinin kahramanıdır. Bununla beraber; Atatürk ile ilgili eserler, sadece bu alanla sınırlı değildir. Denilebilir ki; modern Türkiye'yi kapsamına alan pek çok eser, dikkatini büyük ölçüde Atatürk ekseni çevresinde toplar. İngiltere, I. Dünya Savaşı'na (1914-1918) kadar, daha çok diplomatik yoldan, bazen de (1855-1856 Kırım Savaşı'nda olduğu gibi) askerî kuvvetlerle Türkleri desteklemiştir. Bu arada, XIX.Yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılması için yapılan hareketlere katılmakla beraber, onun tüm olarak ortadan kalkmaması için (1878 Berlin Antlaşmasında olduğu gibi) gayret de sarfetmiştir. Ama, İngiltere'nin bu geleneksel siyasetinin I. Dünya Savaşı ile değiştiğini görüyoruz. Çünkü, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışını başlıca amaç olarak benimsemiş olan Çarlık Rusyası ile birlikte, Türkler de karşı artık aynı safta yer almıştır. Hele, I. Dünya Savaşı'nda, Çarlık Rusyasınm çökmesi ve OsmanlI İmparatorluğunun yenilmesi üzerine, İngiltere, Türklere karşı hareketin âdeta bayraktarı olmuştur. Tanınmış İngiliz yazarı Lord Kinross'un sözleri ile, "... Türklere karşı olan bütün bu (düzen), özellikle, çağın (İngiliz) Başbakanı Lloyd George'un başının altından çıkıyordu. Çok mükemmel (!) bir önder olmasına rağmen, Lloyd George, coğrafya ve tarihsel olaylar hakkında pek az bilgisi olan bir insandı.

Çanakkale ve Gelibolu Yarımadasının Atatürk'ün Kariyerindeki Yeri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 29-44
Atatürk'ün Türk Tarihi içinde çok özel bir yeri vardır. Bu özellik çok yönlüdür. Bunlardan hemen akla gelenler; son bağımsız Türk Devletini yok olmaktan kurtarması, dağılmaya yüz tutmuş köhne bir imparatorluktan, genç homojen milli bir devlet yaratması; orta çağ kuramlarına sahip sosyal ve kültürel yapıyı değiştirmesi, çağdaş değerlerle yönlenen modem bir toplum oluşturmasıdır. Her biri bir insanı ebedileşmeye yetecek olan bu hizmetlere giden yolda, Çanakkale'nin yeri nedir? İşte bu tebliğde Atatürk'ün askeri kariyerindeki, Çanakkale ve Gelibolu Yarımadası'nın yeri konusu üzerinde zamanın müsaadesi nispetinde durulacaktır. Her şeyden önce şu hususu belirtmek gerekir. Nasıl Atatürk'ün Türk Tarihinde çok özel bir yeri varsa Çanakkale'nin stratejik mekanının da Ulu önderin kariyerinde dönüm noktası teşkil edecek kadar önemli etkileri vardır. Bu konuyu 1912-1913 Balkan Savaşları, 1915 Çanakkale savaşları ve 1922 Çanakkale krizi olmak üzere, birbirinden ayrı üç safhada incelemek gerekir. Ancak bahis konusu ilk safhayı açıklayabilmek için M. Kemal Atatürk'ün İttihat ve Terakki içindeki konumundan ve ittihatçı liderlerle olan ilişkilerinden kısaca söz etmek faydalı olacaktır.

Toplumsal Değişme ve Atatürk İnkılapları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 21-28
Dünyada başka hiçbir devlet kurucusu, büyüğü, kurtarıcısı ölümünden elli küsur yıl geçtikten sonra devlet katında milleti tarafından böyle her yıl anılmamıştır. Bu yüce duyguya sadece peygamberler konu olmuşlardır. Devrim gençliği, bizzat devrimlerin gerçekleşmesinde rol almış veya devrimin sıcaklığı, problemleri, sıkıntılarının henüz devam etmekte bulunduğu dönemlerde yaşamış gençlerden oluşur. Adı geçenler devrimin heyecanını bir süre korurlar; sonra duygular normalleşir. Bu sosyo-psikolojik gerçek karşısında yapılacak şey, bugünün gençlerine yeni ve canlı sloganlar marifetiyle yenileştirilmiş hedefler göstermek olmalıdır. Heyecan ve duyguların sürekliliği ancak bu yolla sağlanabilir.

Ankara'nın Başkent Oluşu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 119-130
Ankara'nın başkent oluşunda Atatürk'ün uzağı görüşünün yanında, siyasî, stratejik ve jeopolitik düşünceleri, Kurtuluş Savaşı'nın güvenlik altında idaresi zorunluğu ve psikolojik faktörlerin rolü büyüktür. Von Der Goltz Paşa'nın başlattığı "başkentin değiştirilmesi" tartışmaları, siyasî gelişmede buna yardımcı olmuştur.

Atatürk ve Sosyal Güvenlik (23.4.1920-10.11.1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 131-140
Yirmibirinci yüzyıla yaklaştığımız zamanımızda, sosyal güvenlik, insanların vazgeçemeyeceği bir hak olarak ekonomik ve sosyal düzen içinde yerini almıştır. Artık, çağımızda sosyal güvenlik, sosyal hukuk devletinin bir kolu olarak kişilerin ve aile bireylerinin geleceklerinin bir teminatı şeklinde; devlet için görev, kişiler için hak olgusu içinde giderek genişlemektedir. Atatürk İnkılâplarının temel prensibi, Türk milletini çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak, hür ve bağımsız bir devletin temelini oluşturan demokrasiyi kültür zenginliği ile kuvvetlendirmek, idarede ve sosyal yapıda reformlar yaparak, yeni ve modem bir Türkiye Cumhuriyeti' ni yaratmaktır. Bu anlayıştan hareketle uygulamaya koyduğu inkılâplar içinde "Sosyal Güvenlik" kavramını "Devletçilik" ve "Halkçılık" ilkelerinde değerlendirebiliriz.

Atatürk'ün Ülkü ve İlkeleri Arasındaki Bütünlük ve Uyum

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 493-506
XX. Yüzyıl sosyolojisinin gündeminde toplumsal yapı, toplumsal değişme ve hareketlilik, toplumsal roller, toplumsal katılım ve siyasal davranış analizleri; başlıca inceleme konularını oluşturmaktadır. Böylesine bir yaklaşım ve birikim fonu önünde, Atatürk'ün ülkü ve ilkeleri arasındaki gerek yapısal bütünlüğü gerekse, işlevsel tutarlılığı yoklamak, güç olduğu kadar ilginç görünüyor. Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Kenan Evren, İstanbul Üniversitesi' nde Ekim 1985'te yaptıkları bir konuşmada şöyle demişlerdi: "... Yobazlığa karşı aşılmaz birer bilim kaleleri olan üniversitelerimiz, vatan ve insan sevgisinin, hür düşünce ve müspet bilimin bütün iyilik ve güzelliklerinin ve özellikle Atatürkçülüğün Öğrenilmesi ve öğretilmesi gibi önemli görev ve sorumluluklarla yükümlüdürler. Bu yazımız, herhangi bir ideoloji ya da öğretinin kısır döngüsüne dökülmüş bir kalıp değil; belki pragmatik bir düşünce sisteminin olaylar karşısında eleştirel yöntemle gözden geçirilmesidir.

Atatürk, Din ve Laiklik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 479-492
Biz biliyoruz ki, Atatürkçülük bölünmez bir bütündür. Onu meydana getiren ilke ve inkılâplardan herhangi biri diğerinden üstün tutulamaz veya herhangi biri yok kabul edilemez. Çünkü, Atatürk ilke ve inkılâplarının gerçek anlamlarını kavrayabilmek topyekün ele alınmalarıyla mümkündür. Ancak aşağıda izah edeceğimiz gibi lâiklik ilkesinin diğerlerinden farklı bir özelliği vardır. Millî, demokratik, bağımsız ve lâik bir Türk Devletinin kurulması için yapılan Türk İnkılâbında lâiklik genel özelliktir. İnkılâbın getirdiği yeni anlayışa hakim bir unsurdur. Bütün inkılâp hareketlerinde bir anlayış ve bir amaç olarak vardır. Biz bu araştırmamızda, Türk İnkılâbı'nın temel özelliği olan lâikliğin Atatürk tarafından ne İçin benimsendiğini, Atatürk'ün din ve lâiklik konularında neler düşündüğünü tarihî gelişimi içinde aydınlatmaya çalışacağız.