331 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Ataturk
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk ve Dış Politika

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 24 · Sayfa: 439-442
Atatürk, bir çok konularda olduğu gibi, izlemiş olduğu dış politikada da örnek bir davranış biçimi göstermiştir. Millî Mücadele sırasında savaşı diplomasi ile birlikte yürüterek ülkeye ve halka en az zarar vererek hedeflerine ulaşmaya çalışmıştır. Millî Mücadeleyi izleyen yıllarda ise içeride ve dışarıda izlediği akılcı politikasıyla, ülkede ve dünyada barışın kurulmasına ve sürdürülmesine özel bir özen göstermiş ve bu yolda büyük başarılar elde etmiştir. Millî Mücadele dönemi, doğası gereği, barış dönemine göre kimi özellikler göstermekteydi. Burada amaç, yeni ulusal sınırların tespiti, bu sınırlar içinde "tam bağımsız" bir devletin kurulması ve yeni dünyaya kabul ettirilmesiydi. Bu yapılırken, Mustafa Kemal'in özenle üzerinde durduğu husus, ulaşılmak istenen bu hedeflere en az zararla varılabilmesini sağlamaktı. Millî Mücadele sonrası dönemin dış politikadaki ana teması İse barışın korunmasıydı. İç barışı sağlayacak önlemlere ancak dış barışın sürdürülmesiyle ulaşılabilecekti. Bu hususu böylece belirttikten sonra, Mustafa Kemal Atatürk'ün Millî Mücadele sırasında ve ondan sonraki dönemde izlediği dış politikanın amaç ve ilkeleri üzerinde biraz daha ayrıntılı olarak durmaya çalışalım.

Atatürk'ün Almanya Gezisi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 24 · Sayfa: 561-600
Türk - Alman ilişkilerinin tarihi, en azından sekizyüz yıl öncesine uzanır. XII. Yüzyıl ortalarında, Kutsal Roma - Germen İmparatoru von Hohenstaufen Konrad III., İkinci Haçlı Seferi sırasında Anadolu'ya geldiği zaman (1147), Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı Mes'ud I. ile çatışmış olmasına karşın, onunla dostça ilişkiler de kurmuştu. Ardından Konrad III, ın yeğeni İmparator Friedrich Barbarossa I., Üçüncü Haçlı Seferine katılmış, ordusunun başında Başkent Konya'ya kadar gelmişti. Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan II. ile Friedrich Barbarossa I. arasında bir anlaşma yapılmış, bu anlaşmaya göre, Türkler, Alman ordusunun Kilikya'ya geçmesine izin vermişlerdi. Ne var ki İmparator Friedrich Barbarossa I., 1190 yılı Haziran ayında Tarsus çayında (Göksu) yıkanırken boğulmuş, bu olaydan sonra başsız kalan Alman ordusu tümüyle dağılmıştı. Ardı ardına iki Alman imparatorunun Kudüs'e ulaşmak amacıyla Anadolu'ya gelmiş olma¬ları, hele birinin Anadolu'da ölümü, birçok Alman tarihçilerinin dikkatini "Kleinasien" dedikleri Anadolu üzerinde toplamıştı.

Atatürk ve Kadın Hakları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 24 · Sayfa: 443-450
Dünyada kadın hakları, herşeyden önce insan haklan olarak ele alın-malıdır. İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi'nin ilk maddesi "tüm insanlann özgür, onur ve haklar bakımından eşitliğini" ikinci maddesi de cinsiyet ayıranına karşı önlem alınması gerektiğini vurgular. Kadın haklan, uzun ve çetin mücadeleler sonucu kazanılmaktadır. Bu mücadelenin boyuttan her ülke için farklılık göstermiştir. Henüz kadın haklan konusunda adımını atmamış ülkeler vardır. Bu haklar için, mücadeleler bütün hızıyla sürmektedir. Bu mücadelede Türk kadını, dünya kadınının yanında kendisini daha şanslı olarak görmelidir. Çünkü, Türk kadını, kadının toplumsal statüsünü değerlendirebilen, ve onların kadın olmaktan kaynaklanan haklarına sahip olmalarını gerekli gören bir lidere sahip olmalarıdır. Bu lider Atatürk'tür. Atatürk, Türk kadınına bir ışık sunmuştur. Bu ışık İle Türk kadını geleceğine umutla bakmaktadır.

Atatürk'ün Biyografisine Yeni Sayfalar (Org. İzzetin Çalışlar'ın Günlüğünden)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 23 · Sayfa: 241-258
Atatürk'ün biyografisi ile ilgili bilinmeyen bazı hususlar ve yanlış bilinen bir konu tespit ettik. Kaynağımız, Orgeneral İzzettin Çalışlar'ın günlüğüdür. Atatürk'ün I. nci Dünya Savaşı esnasında Kurmay Başkanlığını yapmış olan Orgeneral izzettin Çalışlar'ın günlüğüdür. Atatürk'ün I.nci Dünya Savaşı esnasında Kurmay Başkanlığını yapmış olan Orgeneral İzzettin Çalışlar'ın günlükleri geçtiğimiz yıl ortaya çıkarıldı ve bunların kitap haline getirilmesi çalışmalarına başlandı. Bu günlüğün özelliği; Birinci Dünya Savaşı'nda tümen, kolordu ve ordu kurmay başkanlıkları yapmış bir kurmay subayın günlük anılarının ötesinde; Atatürk'ün yaşamının bir kesitini vermesidir. Bu nedenle günlük, bir bakıma Atatürk'ün de günlüğününü yansıtır. Günlük toplam 27 defterdir. Orgeneral Çalışlar'ın günlüğünü aksatmamak için bulduğu her defteri kullandığını görüyoruz. Defterin biri ilginçtir. Çanakkale muharebelerinde ölen bir ANZAC subayına aittir. Günlüğün 7 Kasım-25 Aralık 1916 tarihleri arasındaki bölümü ayn bir Özellik taşır. Zira bu günleri kapsayan Atatürk'ün günlüğünü de Atatürk'ün Hatıra Defteri" ismiyle yayınlanmıştır. Bu durum, Komutan ile Kurmay Başkanı'nın aynı olaylara ve günlere bakış açılarını karşılaştırma imkânı vermektedir

Fiedler'in Durumsal Önderlik Modeli Açısından Atatürk'ün Önderliğinin Değerlendirilmesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 23 · Sayfa: 309-316
İnsanlık tarihine baktığımızda, bazı insanlar çeşitli özellik ve yetenekleri sayesinde toplumu oluşturan bireyleri etkileyerek büyük kitleleri peşlerinden sürüklemeyi başarabilmişlerdir. Günümüz toplumlarında da bazı kişiler fikirleri ve davranışlarıyla büyük değişmelere neden olarak çağın biçimlenmesine katkıda bulunmaktadırlar. Toplulukları oluşturan bireylerin tutum ve davranışlarını etkileyen ve onları toplumun amaçları doğrultusunda harekete geçiren kişi olarak değerlendirilen önder ve önderlik, geçmişten günümüze kadar üzerinde çok durulmasına rağmen, konuyla ilgili olarak henüz bir fikir birliğine varılamamıştır. Başka bir ifadeyle,önderlik konusu birçok araştırmacı için hâlâ önemini korumaktadır.

Atatürk'ün Eğitim Düşüncesinin Kökenleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 23 · Sayfa: 233-240
Atatürk'ün eğitime derinden ilgi duyduğunu, Cumhuriyet eğitiminin düşünsel temellerini attığını ve bu alanda bazı uygulamalara giriştiğini biliyoruz. Yine bildiğimiz gibi O, Cumhurbaşkanı olmadığı taktirde Millî Eğitim Bakanı olmayı istediğini ve "asıl kişiliğinin" öğretmenlik olduğunu, kendisinin milletinin öğretmeni olduğunu söylemiştir. Bildirimizin konusu, Atatürk'ün eğitim görüşleri değildir. O'nun eğitim görüşleri tarafımızdan ve başka araştırıcılarca birçok kez incelenmiştir. Bildirimizde, O'nun eğitime derin ilgi duymasının nedenleri ortaya konmaya çalışılacaktır. Atatürk'ün eğitim düşüncesinin kökenleri başlıca dört başlık altında ele alınabilir: O'nun yetiştiği ortam; askerlik mesleğinin O'na kazandırdıkları; Devlet kurucusu ve başkanı olması; O'nun kişiliğindeki eğitimci özellikler.

31 Mart Vakasının Çıkış Nedenleri Üzerine Çeşitli Yorumlar ve Atatürk ve Hareket Ordusu Üzerine Orgeneral İzzettin Çalışlar'ın Bir Makalesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 23 · Sayfa: 357-372
31 Mart Vakası (13 Nisan 1909), Atatürk, zamanında el koyup ayaklanmayı bastırmasaydı, sonucu uzun yıllar sürecek bir çöküntüye götürebilirdi Türkıye'yi. Bu incelemenin odak noktası ve amacı Mustafa Kemal'in bu kurtarıcı rolüne gereğince açıklık getirmektir. Aynı zamanda 83 yıldan bu yana konu üzerinde yapılmış olan çeşitli yorumlan- bir noktada birleşilememiş de olsa- bir araya getirerek araştırmacılara yardımcı olmaktır.

İzmir Suikastı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 67-74
1925 yılı içinde ve 1926'nın başlarında inkılâpların Önemli bir kısmı gerçekleşmişti. Bu arada Terakkiperver Fırkası irtica ile ilgili görülerek kapatılmıştı. İrtica dalgaları zaman zaman ortada görülmekte idi. Eskiye bağlı olmaktan kurtulamayanlar, çıkarcı düşüncelerin etrafında birleşenler, cumhuriyete ve onun başındaki Cumhurbaşkanına karşı bir takım çalışmalar içindeydiler. Bu arada, Gazi, 8 Mayıs 1926'da Konya'ya, 9 Mayıs'ta Tarsus'a, 10 Mayıs'ta Tarsus'a gelmiş, Taşucu Bucağı'ndaki çiftliğinde beş gün kaldıktan sonra, 16 Mayıs'ta Adana'aya, 18 Mayıs'ta tekrar Konya'ya, 20 Mayıs 1920'de Bursa'ya, 13 Haziran'da da Balıkesir' e gelmişti. Bir ara Mudanya'ya geçen Gazi, 13 Haziran'da Balıkesir'de şerefine verilen ve elli kişiden fazla İnsanın katıldığı baloda, Muallimler Musiki Heyetini takdirle dinlemişti . 14 Haziran günü Balıkesir'den İzmir'e geçeceği sırada İzmir Valisi' nden İzmir'de kendisine karşı bir suikast düzenlendiği haberini aldı. 14 Haziran gecesi Mustafa Kemal'e suikast girişiminde bulunacaklardan, ulusal bağımsızlık savaşında Mustafa Kemal'in yanında yer almış olan Kadı Hurşit' in oğlu da vardı. Mustafa Kemal, babasının hizmetlerinden ötürü, 1920'de Büyük Millet Meclisi'ne Rize Milletvekili olarak Ziya Hurşit'i seçtirmişti. Mustafa Kemal, suikastçıların yakalanmasından sonra, 15 Haziran saat 19.000'da İzmir'e doğru yola çıktı. 16 Haziran'da, Soma, Menemen' e uğrayarak, 16 Haziran akşamı saat 18.000'de İzmir' e vardı.

Atatürk ve Kadın Hakları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 55-66
Atatürk erkeğe olduğu gibi kadına da insancıl bir açıdan yaklaşarak, kadının da medenî, siyasî ve kültürel haklarda erkek ile eşit tutulmasını sağlayacak çağdaş atılımdan gerçekleştirmiştir. Çağdaş bir toplum olabilmenin ve çağdaş bir hukuk devleti kurmanın ilk şartı kadının da bir vatandaş ve özgür bir insan olarak haklarını tanımak ve saygı göstermekti. Zira kadın ve erkek insan kavramını birlikte oluşturmakta ve bu kavrama birlikte bir anlam kazandırmaktaydı. Bu anlayışla hareket eden Atatürk devrimi Türk kadınına asırlardan beri ihmal edilen sosyal ve siyasal haklarım kazandırdı. Türk halkının var oluşunu tayin eden Kurtuluş Savaşı öncesi ve süresince, Türk kadınının özverili katkılarını çok iyi değerlendiren, büyük insan Atatürk, kadına kazanmayı hak ettiği haklarını vererek, onu özlemini duyduğu toplum içindeki saygın statüsüne getirmiştir. Atatürk siyasal ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığa mutluluk ve saygınlık sağlayacağı için gerekli olduğuna inanmaktaydı. Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek barış ve güvenliği için çalışmasını istiyordu.

Nutuk'ta İslam Tarihi İle İlgili Motifler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 39-44
Nutuk, sadece Atatürk'ün kendi düşünce ve görüşlerini ihtiva eden bir eser değildir. Atatürk'ün şahsi düşünce ve görüşleri yanında, kendisine yazılan mektup, telgraf ve benzeri yazışmalar ve cevaplan ile devrin askerî ve sivil ricalinin düşünce ve kanaatlarını da İhtiva etmektedir. Bu yönüyle o, Türk tarihinde, devrin siyasî ve fikrî durumunu aydınlatan son derece önemli ve değerli bir belge niteliğindedir. Nutuk'ta, İslâm tarihine ait, gerek Atatürk tarafından doğrudan ifade edilmiş, gerek başkalannın kanaatlerini yansıtan birçok mesele mevcuttur. Bunlara ya işaret edilmekle yetinilmiş, ya da geniş olarak doğrudan bilgi verilmiştir. Burada, özellikle i Kasım 1922'de "saltanat-ı milliyenin tahakkukuna dair Büyük Millet Meclisi'nde cereyan eden tarihî celsede" Atatürk'ün, İslâm tarihinin hemen hemen her döneminde tartışma konusu olmuş hilâfet müessesesi ve tarihî seyri hakkında ileri sürdüğü görüşler üzerinde durulacaktır.