3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
  • Democrat Party
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Bir Cumhuriyet Aydını: Cihad Baban’ın Gazeteciliği ve Siyasal Yaşamı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2022, Cilt XXXVIII, Sayı 106 · Sayfa: 651-698 · DOI: 10.33419/aamd.1195915
Tam Metin
Irak’ın Süleymaniye şehri köklü ailelerinden Babanlar/Babanzadeler ailesinden gelen Cihad Baban, Cumhuriyet Dönemi’nde yetişmiş, önemli ve iz bırakan aydınlardan biridir. Mensubu bulunduğu Babanlar, Osmanlı Devleti’nin son döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde değişik ve yüksek mevkilerde bulunmuşlardır. Baban’ın ortaöğrenimi sırasında amatörce başlayan gazetecilik hayatı, 1934 yılında profesyonel bir hal almış ve neredeyse vefatına kadar kesintisiz devam etmiştir. İstanbul Hukuk Fakültesini bitiren Baban’ın en ağır basan özelliği donanımlı ve işin ehli bir gazeteci olmasıydı. Bu özelliği doğrultusunda gazeteciliği bir yaşam biçimi olarak özümseyen Baban, birçok gazetenin kuruluşunda öncü olmuş, hem kuruluşunda bulunduğu gazetelerde hem de diğer kimi gazetelerde başyazarlık yapmış, ayrıca değişik görevler ifa etmiştir. Gazeteciliği kadar olmasa da siyasi yaşamı ile de dikkat çeken Baban ikisi İstanbul, ikisi İzmir ve biri Çanakkale’den olmak üzere beş dönem milletvekili seçilmiş, iki defa da bakanlık koltuğuna oturmuştur. Bağımsız ancak Demokrat Parti yakınlığı ile başlayan siyasal yaşamında Hürriyet Partisi’nin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin de önemli bir yeri vardır. 1946’dan 1960’ların sonuna kadar siyasetin içerisinde aktif bir şekilde bulunmuştur. 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra Basın-Yayın ve Turizm Bakanlığına getirilmiştir. Türkiye’nin dış siyasetinde de kendisine birçok kez sorumluluk yüklenilen Baban, 1970’lerde aktif rol üstlenmemiştir. 12 Eylül 1980 Darbesi sürecinde Kültür Bakanlığı ile siyasete yeniden aktif dönüş yapmıştır.

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE ADIYAMAN VİLAYETİNİN KURULUŞUNA DAİR BİR TARTIŞMA*

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 104 · Sayfa: 357-382 · DOI: 10.33419/aamd.1016007
Tam Metin
Demokrat Parti’nin 10 yıl süren iktidarının tartışmalı konularından birisi 1954 seçimlerinden sonra Malatya’nın ikiye bölünmesi ve Adıyaman vilayetinin kurulmasıdır. Osmanlı Devleti’nin dönüşüm çağı sayılan Tanzimat döneminde yapılan idari taksimat düzenlenmeleri sırasında bölgenin Malatya’ya bağlanmasından hemen hemen bir asır sonra Adıyaman, Demokrat Parti tarafından il hâline getirilmiştir. 1954 seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü’nün memleketi Malatya’nın bölünmesi ve aynı dönemde Cumhuriyetçi Köylü Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’nın memleketi Kırşehir vilayetinin de ilçeye dönüştürülmesi geniş tartışmalara neden olmuştur. Demokrat Parti iktidarının seçimlerde muhalefet partilerine oy veren bölgeleri cezalandırdığı tartışmaları daha o günlerde başlamış ve günümüzde de Demokrat Parti karşıtı çevrelerde genellikle kabul görmüş bir düşünce olarak yerleşmiştir. Oysa Adıyaman’ın Malatya’dan ayrılarak il hâline getirilmesine ne İsmet İnönü ve ne de Cumhuriyet Halk Partisi mensupları karşı çıkmışlardır. Parlamentoda yapılan kanun tasarısı görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tasarıyı desteklemişler, itirazlarını ise Adıyaman’ın il hâline getirilmesine değil; bu yeni vilayete bağlanacak ilçelerin hangileri olacağına yöneltmişlerdir. İsmet İnönü de kendi memleketi Malatya’nın ikiye ayrılarak Adıyaman’ın kurulmasına itiraz etmemiş; ancak eleştirilerini daha çok Kırşehir’in ilçe hâline getirilmesi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Dolayısıyla o dönemin Cumhuriyet Halk Partisi mensupları açısından bir sorun olarak görülmeyen Malatya’nın ikiye ayrılması konusunu Demokrat Parti iktidarının muhalefete oy veren bir ili cezalandırması olarak değerlendirecek somut veriler mevcut değildir.

Arapça Ezan Yasağı Ve Kaldırılması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 95 · Sayfa: 123-160
Tam Metin
Erken Cumhuriyet döneminde yönetim, ülkenin dönüşümünü sağlamak için bazı ilkeler hedeflemiş ve bu doğrultuda da inkılaplar gerçekleştirmiştir. Bu ilkelerden olan laiklik çerçevesinde üzerinde durulan konulardan biri de ibadete çağrının dili olmuştur. Laikliğin yorumlanış biçimi olan çağdaşlaşmak ve millî bir toplum oluşturma hedefinden hareketle ibadete yapılan çağrının Türkçe olması gerekliliği üzerinde durulmuş ve bunun bir din meselesi olmayıp, dil meselesi olduğu yönünde vurgu yapılmıştır. Bu yönde ilk adımda bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu düzenleme, yönetim tarafından dil meselesi olarak yansıtılsa da, halk bunu dine müdahale olarak görmüş ve uygulamak konusunda isteksiz davranmış yer yer ciddi tepkiler göstermiştir. İlerleyen yıllarda bu ihlallerin artması üzerine yönetim düzenlemeyi bağlayıcı hale getirmiş ve kanunlaştırmıştır. Bu haliyle çok partili hayata geçiş sürecine gelinmiş, yeni dönemin konjonktürel ortamı millî bir yapıyı güçlendirmeden çok, uluslararası yapılara angaje olma biçiminde ortaya çıkmasıyla birlikte, yönetim de katı biçimde uyguladığı bazı ilkelerini gevşetmiştir. Özellikle de Demokrat Parti'nin kurulmasıyla oluşan rekabetçi yapılanmada halkın rahatsızlık duyduğu konular önem kazanmıştır. Bu ortamda halkın da tepkisini çeken Arapça ezan yasağının kaldırılması gündeme gelmiştir. Kısa süre sonra da gerçekleştirilen seçimlerde yönetimi devralan Demokrat Parti halkın bu yöndeki isteğini yerine getirmiş ve Arapça ezan yasağını kaldırmıştır. Bu çalışma yasak ve kaldırılması süreçlerinde Türkçe ezanı ve çok partili hayatla birlikte dinî özgürlükler alanında yaşanılan yansımaları, keza buna bağlı olarak da Arapça ezan yasağının kaldırılması konularını ele almaktadır. Çalışma yapılırken, literatür taraması gerçekleştirilmiş ve buna ek olarak, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü bünyesinde var olan konuya ilişkin tüm bilgi ve belgelere birinci elden kaynaklara ulaşılmış; dönemin önemli gazeteleri taranmış, konuyla ilgili haber ve köşe yazıları tespit edilerek notlar alınmış ve bunların hepsi çalışmanın akışı içerisinde değerlendirilmiştir. Üzerinde az çalışılan, orijinal konulardan biri olan ezan düzenlemesine ilişkin bu makale, siyasal iletişim disiplini bakımından öneme sahip olmakta olup, bu alana özgün ve nitelikli bir katkı sağlama hedefi taşımaktadır.