16 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Germany
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Mondros Mütarekesi Gereğince Osmanlı İmparatorluğu'ndan Ayrılan Alman ve Avusturya Vatandaşlarının Durumu

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 139-152
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nun 30 Ekim 1918'de imzaladığı Mondros Mütarekesi, bir devletin sona erişine işaret ettiği gibi Mütareke hükümlerinin uygulanmaya başlaması ile birlikte bir başka devletin doğuşuna yol açacak ulusal uyanışa da başlangıç olacaktır. Mütarekenin bir işgal politikası ile birlikte başlayan uygulaması uzun bir süreç içerisinde tersine çevrilecek ve başlangıçta tasarlanan hiç bir şey yeni ve bağımsız bir devletin kurulma kararlılığı karşısında gerçekleşme şansını elde edemeyecektir. Mondros Mütarekesi sonrası dönem, askeri açıdan İtilaf Devletleri'nin politikalarına bir karşı duruşu getirmiş olmakla beraber, üzerinde çok fazla durulmayan ancak bir dönem için oldukça önemli olan dış siyaset ilkelerini de zorunlu olarak değiştirmiştir.

Atatürk'ün Vefatı Ve Alman Basını

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 54 · Sayfa: 875-902
Türk-Alman resmî ilişkilerinin 1924 yılında tekrar başlamasıyla, Almanya'nın Türkiye'ye ilgisi yeniden artmıştır. Bu ilgi neticesinde Türkiye hakkında haberler, Alman basınında geniş yer bulmuştur. Atatürk'ün ölümü üzerine de Alman basınında yer alan haber sayısı oldukça fazladır. Mahalli ve ulusal bütün Alman gazeteleri, Atatürk'ün ölümü üzerine onun hayatını ve icraatlarını anlatan geniş haberlerini üzüntüyle vermişlerdir. Bu haberler ışığında, Almanların da Türklerin acılarını paylaştıkları görülmektedir.

Turkey's Relations with Germany from the Conclusion of the Montreux Straits Convention up to the Outbreak of the Second World War

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 123-162
Tam Metin
Although most frequent mention must be made of the political relations, the special emphasis in the article lays on the economic cooperation between Turkey and Germany. For commercial and financial factors played a key role in shaping the Turkish-German relations in the second half of the 1930s. Turkey came to view the dominant German grip over its economy with much anxiety and looked to other powers to assist it in breaking the Reichsmark shackle. In the political field, the dynamics of Turkish-German relations often led Germany to seek a formal relationship which Turkey, for reasons of its own, did not grant. Throughout the study Ankara's attitude vis-a-vis Berlin evaluated in terms of its position within wider Turkish diplomatic strategy.

Çanakkale Zaferi Üzerine Alman İddiaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 105-136
Çanakkale Muharebeleri ile ilgili Almanların hemen hemen Türk kaynaklarına yakın yayınları mevcuttur. Bu yayınlarında, özel olsun resmi olsun, Çanakkale Muharebeleri ve Çanakkale zaferi üzerine dikkat çekici iddiaları göze çarpmaktadır. Bazıları zaferi sahiplenmekte, bazıları ortak çıkmaktadır. Bu duyguları hoş karşılıyoruz. Çanakkale cephesinde Türklerin yanında Alman vardı. Herşeyden önce Ordu Komutanı Almandı. Bazı kolordu ve tümen komutanları Almandı. 8,5 aylık muharebeler sırasında toplamı 500'e yakın Alman subay ve eri muharebe bölgesinde görev yaptı. Ancak, buradaki mevcutlarının 10 mislisi ile Suriye-Filistin Cephesinde Türk kuvvetlerinin yanında muharebelere katıldılar. Ingilizler karşısında uğranılan mağlubiyete, Nablus Yarması sonucu Filistin ve Suriye topraklarının terk edilişine katıldılar. Bazı komutanları ile, Irak cephesinde Mezopotamya'nın kaybedilişi ile sonuçlanan muharebelere, Kafkas Cephesi muharebelerine ve Sarıkamış Harekâtı'na katıldılar. Buna rağmen bu muharebelerin sonuçlarını sahiplenmeleri, ortak çıkmaları görülmemektedir. Bazı muharebelerin, başta bulunan Alman komutanların sevk ve idare hataları sonucunda kaybedilmiş olmasına rağmen, bunlar Türk'ün muharebeleridir. Ortak çıkmaları beklenemez. Ancak aynı düşüncenin Çanakkale Zaferi için de olması gerekir. Ortaklıkta kâra ortak çıkmak, zararı kabullenmemek olmaz. İlim alanında İse böyle değerlendirmelerin hiç yeri olmamalıdır. Hak edene hakkını vermek esastır.

Atatürk'ün Almanya Gezisi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 24 · Sayfa: 561-600
Türk - Alman ilişkilerinin tarihi, en azından sekizyüz yıl öncesine uzanır. XII. Yüzyıl ortalarında, Kutsal Roma - Germen İmparatoru von Hohenstaufen Konrad III., İkinci Haçlı Seferi sırasında Anadolu'ya geldiği zaman (1147), Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı Mes'ud I. ile çatışmış olmasına karşın, onunla dostça ilişkiler de kurmuştu. Ardından Konrad III, ın yeğeni İmparator Friedrich Barbarossa I., Üçüncü Haçlı Seferine katılmış, ordusunun başında Başkent Konya'ya kadar gelmişti. Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan II. ile Friedrich Barbarossa I. arasında bir anlaşma yapılmış, bu anlaşmaya göre, Türkler, Alman ordusunun Kilikya'ya geçmesine izin vermişlerdi. Ne var ki İmparator Friedrich Barbarossa I., 1190 yılı Haziran ayında Tarsus çayında (Göksu) yıkanırken boğulmuş, bu olaydan sonra başsız kalan Alman ordusu tümüyle dağılmıştı. Ardı ardına iki Alman imparatorunun Kudüs'e ulaşmak amacıyla Anadolu'ya gelmiş olma¬ları, hele birinin Anadolu'da ölümü, birçok Alman tarihçilerinin dikkatini "Kleinasien" dedikleri Anadolu üzerinde toplamıştı.

Atatürk’ün Yaşamından: Almanya Seyahati

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1988, Cilt IV, Sayı 12 · Sayfa: 651-664
Almanya seyahati, Osmanlı Hanedanı ile ilk yakın teması olduğu için Atatürk'ün yaşamında önemli bir yer tutar. Seyahat 1917 yılının son günleriyle 1918 Ocak ayının ilk günlerini kapsar. O günlerde artık ABD de Almanya aleyhine harbe girmiştir. Rusya'nın harpten çekilmesine rağmen Alman zaferi artık bir hayaldir. Atatürk, bunun idraki içindedir.