6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
  • Germany
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Almanya Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi’nin Tarihsel Gelişimi Ve Modern Dönem Türk Tarihi Açısından Önemi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 1-54 · DOI: 10.33419/aamd.1534126
Tam Metin
Bu makale, Almanya Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi’ni tarihsel perspektiften ele almayı ve bu arşivin modern dönem Türk tarihi açısından önemini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. 1870’te kurulmuş olan Siyasi Arşiv, yalnızca bağlı bulunduğu Dışişleri Bakanlığı ile değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ni de içine alacak şekilde modern dönem Türk-Alman ilişkilerinin tarihiyle de yaşıttır. Bahis konusu bu dönem aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkilerin askerî ittifaktan kültürel ve ticari ilişkilere kadar hemen her alanda neredeyse kesintisiz bir yoğunluk ve devamlılık göstermesiyle dikkat çekmektedir. Almanya’nın dış politikasının hafızası olan Siyasi Arşiv, kendi tarihiyle de 1871’den günümüze kadar birçok farklı isim ve rejimin hüküm sürdüğü, zirvelerin ve diplerin göründüğü sancılı Alman tarihinin bir izdüşümü olma özelliğine sahiptir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Weimar Cumhuriyeti Almanya’sının devlet kurumlarını yeniden düzenlemesinden Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi de nasibini almış ve bugün de geçerli olan arşivleme sistemi 1921’den itibaren kullanılmaya başlamıştır. Diğer yandan İkinci Dünya Savaşı’nın 1945’te Üçüncü Alman İmparatorluğu’nun yıkımıyla sonuçlanması üzerine bir kurum olarak Dışişleri Bakanlığı ve ona bağlı olan Siyasi Arşiv, 1945-1951 yılları arasında kurumsal varlıktan yoksun kalmıştır. Dolayısıyla arşivde altı yıllık döneme ait herhangi bir dışişleri belgesi mevcut değildir. Bunun yanında Dışişleri Siyasi Arşivi, 1945 yılında Almanya’yı işgal eden Müttefik Devletler tarafından ele geçirilmiş ve arşiv İngiltere, ABD ve Fransa tarafından incelenmek üzere bütünüyle Londra’ya taşınmıştır. 1949’da kurulan Federal Almanya Devleti’nin uzun çabaları ve yapılan pazarlıkları sonucunda bu arşiv, 1956 yılından itibaren yeni devletin başkenti Bonn’a taşınmış ve Almanya dışişleri, hafızasına yeniden kavuşmuştur. Arşiv İngiltere’de iken Müttefik tarihçilerce başlatılan Alman Dışişleri Bakanlığı belgelerinin kamuoyuyla paylaşılması süreci, 1959’dan itibaren Alman tarihçiler tarafından Modern Tarih Enstitüsü (Institüt für Zeitgeschichte) bünyesinde devam ettirilmiştir. Böylece Almanya’nın Dış Politika Belgeleri (Akten zur Auswärtigen Politik Deutschlands) başlığı altında 1918’den 1995’e kadarki döneme ait onlarca ciltten oluşan belge neşredilmiştir. Almanya tarihi belgelerin kamuoyuna açılması için, istisnai belgeler dışında otuz yıllık bir sürenin geçmesini öngörmektedir. Dışişleri Siyasi Arşivi’nin Türkiye’nin son yüz elli yılındaki uluslararası ilişkileri yanında bu süreçteki modernleşme çabalarının anlaşılması konusunda da eşsiz bir kaynak sunduğunu belirtmek gerekir. 1880’lerden 1918’e kadarki dönemde gerek II. Abdülhamid saltanatında gerekse de Birinci Dünya Savaşı’nı da kapsayan İkinci Meşrutiyet ve İttihat ve Terakki iktidarı döneminde iki ülke arasındaki ilişkiler devamlılık göstermiştir. Diplomatik ilişkilerde 1918-1924 yılları arasındaki kesintiden sonra 1944’e kadar Türk-Alman ilişkileri kültürel ve özellikle Almanya Türkiye’nin en önemli dış ticaret partneri olduğu için ticari anlamda adeta zirveyi görmüştür. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra (1951-1952’de) yeniden kurulan diplomatik ilişkilerde ise bilhassa 1961’den sonra Türk-Alman ilişkileri ortak NATO üyeliği ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (1993’ten sonraki adıyla Avrupa Birliği) süreciyle birlikte yeni bir boyut kazanarak günümüze kadar kesintisiz bir devamlılık ve yoğunlukla sürmüştür. Bu dönemde Türkiye’den Almanya’ya gitmeye başlayan Türk işçiler ve sayıları bugün milyonlarla ifade edilen Almanya’da yaşayan Türk topluluğu ile iki ülke ve millet arasındaki ilişkiler neredeyse kopması imkânsız bir hâl almıştır. Dolayısıyla Alman Federal Arşivi (Bundesarchiv) ve diğer arşivleriyle birlikte, Almanya’nın Dışişleri Siyasi Arşivi modern dönem Türk tarihinin anlaşılması ve yazılması açısından yadsınamaz bir öneme sahiptir.

ALMAN-OSMANLI SAĞLIK MİSYONU*

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 104 · Sayfa: 87-114 · DOI: 10.33419/aamd.1015937
Tam Metin
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girdikten sonra Alman Kızılhaçı (Das Deutsche Rote Kreuz) ve Alman-Osmanlı Sağlık Misyonu (Deutsch-Osmanische Sanitätsmission) gibi kuruluşlar Osmanlı cephelerinde mücadele eden Alman askerlerine sağlık hizmeti sağlamak amacıyla İstanbul, Gelibolu, Bağdat ve Tekirdağ vd. bölgelerde askerî hastaneler açmışlardı. Bu kuruluşlar aynı zamanda Osmanlı Hilal-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti, Harbiye Nezareti Sıhhiye Dairesi ve Sahra Sıhhiye Müfettişliğinin savaş esnasında yürüttüğü sağlık çalışmalarına da yardımcı olmuşlar; özellikle yaralı Türk askerlerinin sağlık birimlerine sevk ve tedavilerinde Türk sağlık heyetlerine destek vererek onların yüklerini hafifletmeye çalışmışlardı. Alman-Osmanlı Sağlık Misyonu 1915 yılının Nisan-Kasım ayları arasında, yani Çanakkale’de kara muharebelerinin en yoğun geçtiği süreçte, İstanbul Zeynep Kamil Hastanesi ile Tekirdağ’da oluşturulan Alman Askerî Hastanesinde Gelibolu’dan gelen yaralı Alman ve Türk askerlerinin tedavileriyle ilgilenerek önemli bir sağlık hizmetinde bulunmuştur. Bu çalışmada ilk olarak Alman-Osmanlı Sağlık Misyonunun Alman ordusunda görev yapan Yüzbaşı Fritz Trützschler von Falkenstein tarafından 1915 yılının başlarında hangi şartlar altında kurulduğu, Misyonun çalışmaları için gerekli olan kaynağın nasıl temin edildiği ve İstanbul’a gidecek ekibin kimlerden oluşturulduğu izah edilecek; daha sonra İstanbul Zeynep Kamil Hastanesinin Sahra Sıhhiye İdaresinden teslim alınarak çalışmaların başlaması, Tekirdağ Alman Askerî Hastanesinin kuruluş süreci ve her iki hastanede yürütülen sağlık faaliyetleri hakkında bilgi verilecektir. Son olarak Ekim (1915) ayından itibaren misyon içerisinde yaşanan sorunlar ve her iki hastanenin Kasım ayı ortalarında kapatılması gibi hususlar, Alman ve Osmanlı arşiv belgeleri ışığında değerlendirilecektir.

Birinci Dünya Savaşı Esnasında Erzincan, Bağdat Ve İstanbul’da Açılan Alman Kızılhaç Askerî Hastaneleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2020, Cilt XXXVI, Sayı 102 · Sayfa: 37-76 · DOI: 10.33419/aamd.815257
Tam Metin
1864 Cenevre Sözleşmesi'nden itibaren Avrupa'da kurulmaya başlayan uluslararası yardım kuruluşlarından biri de Alman Salib-i Ahmer (Kızılhaç) Cemiyetidir. Osmanlı-Rus Savaşı (1877-78)'ndan Balkan Savaşları'na, Osmanlı'nın dahil olduğu hemen her savaşta Türk cephesinde sağlık çalışmaları yürüten bu cemiyet, Birinci Dünya Savaşı enasında da Osmanlı topraklarına sağlık ekipleri göndermiştir. Savaşın başlamasıyla birlikte askeri iş birliğinin yanında tıbbi destek adı altında Osmanlı cephelerine yüzlerce sağlık personeli gönderen Almanya, İstanbul'daki askeri misyonun talebi ve Harbiye Nezareti ile Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin tavsiyesi doğrultusunda Erzincan, Çanakkale, Bağdat, İstanbul ve Kudüs'te sağlık çalışması yürütme kararı almıştı. Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte, Alman Salib-i Ahmer Cemiyeti'nin Osmanlı topraklarına sağlık ekipleri gönderme kararı alması ve bu istikamette Erzincan, Bağdat ve İstanbul'da çalışmaların nasıl başladığı izah edilecek; belirtilen istasyonlarda askerlerin tedavileri ile salgın hastalıklara karşı sağlık ekiplerinin verdikleri mücadeleler detaylı bir şekilde değerlendirilecektir.

İkinci Dünya Savaşı’nda Refah Şilebi Hadisesi ve Sonrası Gelişmeler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 98 · Sayfa: 181-226
Tam Metin

İkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Almanya Türkiye'ye karşı ittifak çabası içinde iken Hitler tarafından saldırmazlık taahhüdü verilmiştir. Öte yandan bu yakınlaşmadan rahatsız olan İngiltere, Türkiye'nin savaş başlamadan hemen önce sipariş verdiği dört adet denizaltı gemisi ile dört adet muhribin tesellüm tecrübesinde bulunmak üzere bir askeri grubun İngiltere'ye gönderilmesini istemiştir. İngiltere, Türk personelin Mısır'a kadar denizyolu ile intikal ettirilmesini istemiş, oradan da İngiltere'ye uçakla gönderileceğini belirtmiştir. Söz konusu görevi ifa etmek maksadıyla Türk Hükümeti, o anda boş olan eski bir deniz aracı Refah Şilebi'ni görevlendirmiştir. Denizci, havacı ve gemi personelinden oluşan 200 kişilik kafile, Mersin'den 23 Haziran 1941 günü hareket etmiştir. Gemi hareketinden 20-25 mil sonra saat 23.01'de kimliği belirsiz bir denizaltı tarafından torpillenerek batırılmıştır. Bu olayda 167 Türk ve 1 İngiliz olmak üzere 168 kişi hayatını kaybetmiş 32 kazazede ise kurtulabilmiştir. Kazadan hemen sonra Alman ve İtalyanlar kazada sorumlulukları olmadıkları yolunda açıklamada bulunmuşlardır. Dönemin süreli yayınları, değerlendirmeleri, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Belgeleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridelerine göre; yapılan değerlendirmelerle Refah Şilebinin batırılması hadisesi Türkiye Cumhuriyetinin Ulusal ve Uluslararası güvenliğine bir müdahale olarak değerlendirilmiştir. TBMM'de şiddetli tartışmalar yaşanmış, Milli Savunma Bakanı ve Ulaştırma Bakanı istifa etmek zorunda kalmıştır. Daha sonraki yıllarda Fransızların gemiyi yanlışlıkla batırdıkları yolundaki bulgular üzerine gizli pazarlıklar sonucu 2 savaş gemisi tazminat olarak Türkiye'ye verilmiştir.

Alman Misyonerliğinin Yakın Doğu’daki En Büyük Müessesesi: Suriye Yetimhanesi (1860-1917)

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 293 · Sayfa: 325-356 · DOI: 10.37879/belleten.2018.325
Tam Metin
19. Yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreği, Osmanlı Devleti'nde Batılı misyonerlerin en faal olduğu zaman dilimini ifade etmektedir. Osmanlı sınırları içerisinde misyonerlerin en fazla önem verdiği bölgelerden birisi de, üç semavî din 368 TÜRKÇE ÖZETLER mensuplarınca kutsal kabul edilen Kudüs ve çevresidir. Alman misyoneri Johann Ludwig Schneller tarafından Kudüs'te kurulan Suriye Yetimhanesi, bölgede yürüttüğü misyon çalışmaları, bakımı üstlenilen çocuklara verilen eğitim ve kurumun bünyesinde oluşturulan akademik birimler, atölyeler ve tarımsal işletmeleri ile bölgenin en büyük misyon kuruluşu olmuştur. Yetimhane kurulduğunda sadece erkek çocukların bakımı sağlanırken kısa bir süre sonra yetimhaneye kızlar ile gözleri görmeyen çocuklar da alınmaya başlanmış ve bu çocukların temel eğitimden mesleki eğitimlerine kadar bütün ihtiyaçları burada karşılanmıştır. Yetimhaneye her din ve milletten çocuk alınmış, ancak Kudüs'te bir "Protestan Arap orta sınıfı" oluşturmayı hedefl eyen Schneller ailesi, yetimhanede kalan çocukların büyük bir kısmını Protestan yapmışlardı. Üstelik yetimhaneye ait atölye ve tarımsal birimler zamanla öylesine büyümüştü ki, bir hayır kurumu olarak tesis edilen Suriye Yetimhanesi, 20. yüzyılın başlarında pek çok alanda üretim yapan bir ticarî işletme haline dönüşmüş ve bölgede Alman nüfuzunun yer edinmesinde önemli bir rol oynamıştı.

Cumhuriyet Döneminde Türkiye ile Almanya Arasındaki Silah Ticareti 1923-1945

Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 285 · Sayfa: 761-782 · DOI: 10.37879/belleten.2015.761
Tam Metin
Türkiye ve Almanya arasında silah ve mühimmat ticareti alanında Osmanlı döneminde kurulan ilişkiler 1923'ten sonra da devam etmiştir. Türkiye, bu kez daha önce olduğu gibi silahları doğrudan Almanya'dan ithal etmek yerine bu silahları kendi ülkesinde üretebilmek için Alman yardımlarıyla fabrika yapımına yönelmiştir. Diğer yandan Alman silah üreticileri, Versay Anlaşması hükümleri gereğince kendi ülkelerinde yapamadıkları silah üretimini Almanya dışında yaparak kâr elde etmek istediklerinden Türkiye'yi doğal bir ortak olarak görmüşlerdir. Türkiye ve Almanya arasındaki silah ticaretinin (1923-1945) ele alındığı bu çalışma ağırlıklı olarak "Almanya Dışişleri Bakanlığı Politik Arşivinden" elde edilen bilgilere dayanmaktadır.