3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 5 yıl
  • Historical geography
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Tarihi Ekonomik Coğrafya: XIX. Yüzyıl Üsküdar Kazası Kırsalında Mesleki İhtisaslaşma Örüntüleri

Erdem · 2025, Sayı 88 · Sayfa: 127-161 · DOI: 10.32704/erdem.2025.88.127
Tam Metin
Bu çalışma ekonomik faaliyetlerin ve süreçlerin hangi yerlerde nasıl gelişim gösterdiğini aynı zamanda bu gelişimin nüfus merkezlerini nasıl dönüştürdüğünü detaylı bir şekilde inceleyen tarihi ekonomik coğrafya perspektifiyle, XIX. yüzyılın ilk yarısında Üsküdar kazasına bağlı Kanlıca ve İncir köylerindeki mesleki ihtisaslaşma örüntülerini, nüfus defteri verileri üzerinden ele alıyor. Ülkemizde tarihi ekonomik coğrafya alanında yapılan çalışmaların sınırlı olması, bu araştırmanın önemini artırmaktadır. İki köy arasındaki sektörel olarak meslek dağılımının farklılığı, mekânın mesleki ihtisaslaşma örüntüleri üzerindeki etkisinin sorgulanmasına yol açmış ve çalışmanın temel sorusu olarak “Mekânın mesleki ihtisaslaşma örüntüleri üzerindeki etkisi nedir?” şeklinde belirlenmiştir. Araştırma kapsamında, 181 numaralı nüfus defteri kullanılarak köylerdeki meslek grupları ve sektörel dağılımları analiz edilmiştir. Kanlıca ve İncir köylerinin seçilmesinde, iki köyün coğrafi yakınlığına rağmen mesleki ve ekonomik açıdan farklı örüntüler sergilemeleri etkili olmuştur. Kanlıca köyünün Üsküdar kaza merkezine ve Suriçi’ne (İstanbul’a), dolayısıyla ticari ve ekonomik faaliyetlere daha yakın konumu, ona avantaj sağlarken; İncir köyü, daha izole konumu sebebiyle birincil ekonomik faaliyetlere (tarım) odaklanmıştır. Kanlıca köyünde, denizle ilişkili meslekler (kayıkçılık, kireç kayıkçılığı, kalafatçılık, vb.) baskın hale gelmiştir. Bu meslekler, köyün ekonomik yapısının çeşitlenmesine ve ticari ilişkilerinin güçlenmesine katkı sağlamıştır. Nüfusun %67’si üçüncül sektörde (hizmet sektörü) çalışmaktadır. Kanlıca’nın ulaşım ağı içerisinde, özellikle denizyolu ulaşımında etkin bir noktada olması, ekonomik faaliyetlerin yoğunlaşmasını sağlamıştır. Bu sayede, Kanlıca yoğurdunun ün kazanarak Suriçi’ne kadar götürülmesi mümkün olmuştur. İncir köyünde ise, tarımsal faaliyetler (rençberlik, bağcılık) ön plana çıkmış ve nüfusun %73’ü birincil sektörde faaliyet göstermektedir. Köyün görece izole konumu ve Avrupa yakasına olan uzaklığı, ekonomik çeşitliliğin sınırlı kalmasına yol açmıştır. İncir köyü, geleneksel ekonomik yapısını koruyarak tarıma dayalı bir yaşam sürdürmüştür. Bu durum, köyün ekonomik faaliyetlerinin daha geleneksel bir yapıda şekillenmesine neden olmuştur. Sanayi öncesi toplumlarda ve bir tarım imparatorluğu olan Osmanlı ülkesinde köyler, birincil ekonomik faaliyet kollarının ön plana çıktığı alanları tanımlar. İncir köyü genel kanıya uygun olarak birincil sektörün baskın ekonomik faaliyeti oluşturduğu bir köy olarak ortaya çıkmıştır. Fakat Kanlıca’da birincil ekonomik sektörden ziyade üçüncül sektör daha baskındır. İki komşu köy olan Kanlıca ve İncir’deki ekonomik faaliyetlerin belirgin farklılığına bakıldığında Osmanlı ülkesinde, kırsal alanda dahi genel paradigmaya uymayan durumlar söz konusu olabilmektedir. Bu durum zamansal ve mekânsal manada sanayi öncesi köyü (sosyal ve ekonomik bağlamıyla) yeniden düşünmemiz gerektiğini göstermektedir.

El-Herevî’nin İstanbul’dan Konya’ya Seyahati Üzerine

Erdem · 2023, Sayı 85 · Sayfa: 39-58 · DOI: 10.32704/erdem.2023.85.039
Tam Metin
Suriye, Filistin, Irak, Yemen, Mısır, Hindistan, İran ve Anadolu gibi birçok ülkeye seyahat eden el-Herevî, buralardaki şehirler hakkında önemli bilgiler kaydetmiştir. Özellikle Anadolu’daki şehirler ile ilgili verdiği bilgiler bizim için kıymetlidir. Miryokefalon Savaşı’ndan biraz önce İstanbul’dan Konya’ya gerçekleştirdiği seyahati esnasında İznik, Eskişehir, Amorion (Ammûriyye) ve Ilgın hakkında bilgiler vermektedir. Bu şehirler hakkında bilgiler verirken yer yer hatalar yapmıştır. Bunlardan en önemlisi Eskişehir ve Ilgın’ın birbirine karıştırılması olmuştur. Başka bir ifadeyle, Eskişehir başlığı altında Ilgın ile ilgili bilgileri kaydetmiştir. Bu çalışmada bu karışıklık açıklığa kavuşturulmuştur. el-Herevî, İstanbul ve Konya arasındaki şehirler hakkında bilgi vermesine rağmen bunlar arasında herhangi bir güzergâh bilgisi vermemektedir. el-Herevî’nin bu eksikliği, dönemin tarihî verileri ile değerlendirilerek İstanbul’dan Konya’ya kadar izleyebileceği güzergâh belirlenmeye çalışılmıştır. Bizans İmparatorluğu ve Haçlıların, Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya üzerine gerçekleştirdikleri seferlerde İstanbul’dan Konya’ya kadar çeşitli güzergâhları kullandıkları bilinmektedir. el-Herevî’nin verdiği bilgilerle Bizans ve Haçlıların güzergâhları karşılaştırılmıştır. elHerevî, İstanbul’dan itibaren İznik, Eskişehir, Amorion (Ammûriyye) ve Ilgın üzerinden Konya’ya ulaştığı bilgisini vermektedir. Bizans ve Haçlıların aynı güzergâhtaki seferlerini kaydeden kaynaklar, elHerevî’nin vermediği ayrıntıları da vermektedirler. el-Herevî’nin güzergâhı ile uyumlu olarak, Bizans ve Haçlı kaynakları, İstanbul’dan itibaren; İzmit, Kibotos, Valideköprü, Boyalıca, İznik, Osmaneli, Eskişehir, Seyitgazi, Bardakçı, Bolvadin, Akşehir, el-Sirma (Ilgın) ve Kadınhanı yoluyla Konya’ya ulaşan güzergâhı vermektedirler. Tüm bu veriler bir araya getirildiğinde, el-Herevî’nin İstanbul’dan Konya’ya kadar izlediği güzergâh netleştirilmiştir. Bu güzergâhların daha iyi anlaşılması için çalışmamıza haritalar eklenmiştir. Bizzat hazırladığımız haritalarda el-Herevî’nin İstanbul’dan Konya’ya kadarki güzergâhı gösterilmiştir. el-Herevî, İstanbul’da Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’un misafiri olarak bulunmuştur. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra güzergâhı üzerindeki şehirler hakkında da dikkat çekici bilgiler kaydetmiştir. İznik şehrinin piskoposluk merkezi olduğunu vurgulamıştır. Buradan itibaren ülkenin sınırında ve bir tepenin üzerinde Ebu Muhammed el-Battal’ın türbesinin olduğunu kaydetmiştir. Bu bilgiden sonra o, Amorion (Ammûriyye) ve Sultan Veki hakkında bilgiler vermiştir. Onun burada verdiği bilgiler ile Sultan Veki’nin Eskişehir olduğu ancak burada verilen bilgilerin ise Ilgın’a ait olduğu anlaşılmıştır. Bu husus çalışmamızın odak noktalarından birisini oluşturmaktadır. Bu bilgiler ile el-Herevî’nin Eskişehir ve Ilgın üzerinden Konya’ya ulaştığı anlaşılmıştır. Bu iki yer ile ilgili bilgilerin doğruluğunun anlaşılmasında Arap coğrafyacılarından ed-Dımeşkî’nin (1256-1327) verdiği bilgiler de kayda değerdir. O, Sultan Veki’den hiç bahsetmeden Amorion (Ammûriyye)’dan sonra Sirma yani Avgerm’den bahsederek coğrafî olarak sıralamayı doğru vermiştir.

Osmanlı Dönemi Bir Sanayi İşletmesi Olarak Değirmenler: Tosya Nahiyesi Örneği (1578/1579)

Erdem · 2021, Sayı 81 · Sayfa: 175-200 · DOI: 10.32704/erdem.2021.81.175
Tam Metin
Değirmen, özellikle Endüstri Devrimi öncesi toplumlarda tarımsal faaliyetlerin tamamlayıcısı ve birer sanayi işletmesi olarak önemli bir yere sahip olmuştur. Bu çalışmada da Osmanlı Devleti’nde sanayi işletmeleri olarak faaliyet gören değirmenler tarihi coğrafya perspektifiyle ele alınarak, XVI. yüzyıl Tosya nahiyesindeki dağılışı, yoğunluğu, işletim şekilleri, işletim süreleri ve harap olma durumları ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışma kapsamında 1579 Tarihli Çankırı Mufassal Tahrir Defteri isimli eserden sahaya ait olduğu tespit edilen değirmen ve yerleşme verileri tablolara aktarılmıştır. Söz konusu yerleşme ve değirmenlerin lokalizasyonu 1/200.000 ölçekli topografya haritasından yararlanılarak yapılmıştır. Ayrıca Tosya şehri ve köylerinde arazi araştırması gerçekleştirilmiş olup yerel halkla yapılan mülakatlar ile değirmenlerin işletim şekillerine, sürelerine ve yok olmalarına dair önemli bilgiler elde edilmiştir. Daha sonra arşiv kaynağı ve arazi araştırmasından elde edilen bilgiler literatür de göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir. Bu bilgiler ışığında, 1578/1579 tarihinde Tosya nahiyesinde 49 değirmenin mevcudiyeti tespit edilmiştir. İlgili tarihte Tahrir defterinde yer alan değirmenlerin 40’ı aktif olarak işletilirken 9’unun harap olduğu görülmektedir. Ayrıca yapılan harita üzerinde değirmenlerin dağılışına bakıldığında yerleşmelere yakın yerlerde bulunan akarsu boylarında ve yükselti bakımından elverişli olan sahalarda değirmenlerin yoğunlaştığı anlaşılmaktadır