92 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • History
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe'nin Resmî Dil Olmasını Kim Kabul Etti?

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 51-58
Tam Metin
Son yıllarda devletin de kabul ettiği "Dil Bayramı" kutlamalarında (13 Mayıs) yanlış bir değerlendirme görülmekte ve Türkiye Selçukluları döneminde Türkçe'nin resmi dil olarak Karamanoğlu Mehmed Bey (1261-1278) tarafından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Nitekim "Dil Bayramı" kutlamalarında gerek medyada ve yazılı metinlerde, gerek ders kitaplarında bu şekilde açıklamalar yapılmaktadır. Peki bu durum nasıl ortaya çıkmıştır veya bu konudaki değerlendirmeyi kim başlatmıştır?

Urartian Gardens

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 407-414
Tam Metin
Urartians placed great importance on the establishment of vineyards and gardens. Gardens could be dedicated to kings, nobility, royal consorts or their daughters and gods. Prominence was assigned to the cultivation of fruits and vegetables in their gardens, which were situated in proximity to channels of water. Nonetheless, their overall area was on a fairly small scale. Within the gardens, pavilions were erected upon posts with stone bases. During the hot, summer months, they took on the appearance of arbors. Arbored gardens of this type lay on the south slopes below the citadels of Çavuştepe and Aşağı Anzaf. The Urartians not only dedicated vineyards to the gods, they also offered animal sacrifices to the god Haldi at ritual ceremonies held in vineyards bearing their own names. For this reason, just as in the Near East, their gardens bore a religious significance. This concept of the garden differs both from the early examples of the Assyrian Empire, which were designed for practical purposes only, and those of the Sargonid period, which were showy and served as pleasure haunts.

Timur Sâdece Bir Asker mi idi?

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 453-466
Tam Metin
Timur, Asya'da bir kasırga gibi esti ve arkasında bütün dünyaca tanınan bir isim bıraktı. Seferleri ve zaferlerine ait tasvirler, zamanında yazılan eserler ve görgü tanıklarının ifadeleri ile canlı bir biçimde günümüze kadar gelmiştir. Orduları Moskova'dan Delhi'ye, İzmir ve Filistin'den Çin'e kadar giderek bütün o devrin dünyasını titretti. Bütün bu seferler zaman ve mekân tanımaz bir tarzda icra edilmişti. Bâzı Avrupalı tarihçiler Makedonyalı İskender ve Napolyon'un seferlerine bakarak onları tarihte en büyük asker ve cihangir olarak göstermeye çalışırlar. Fakat Timur'un seferleri ele alınacak ve km. olarak hesaplanıp kıyaslanacak olursa, İskender ve Napolyon'un bu hususta onunla mukayese edilemeyeceği açıkça görülecektir.

Osmanlı Medrese Tarihçiliğinin İlk Safhası (1916-1965) -Keşif ve Tasarlama Dönemi-

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 541-582
Tam Metin
1331-1924 tarihleri arası altı asra yakın çok uzun bir döneme ve başta Anadolu ve Rumeli olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafyasına yayılan Osmanlı medreselerinin tarihinin incelenmesi, ikinci Meşrutiyet döneminde başlar ve günümüze kadar devam eder. Bu çalışmada İkinci Meşrutiyet döneminde konu ile ilgili çıkan yazılardan başlamak suretiyle İ.H. Uzunçarşılı'nın bu sahada dönüm noktası olarak kabul ettiğimiz, 1965'te basılan Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı adlı eserinin basılmasına kadar yapılan çalışmalar, tarih yazıcılığı (historiography) açısından incelenecek, Osmanlı medrese tarihçiliğinin "keşif ve tasarlama" dönemi olarak adlandırdığımız bu dönemde yapılan çalışmalarda topluma müessir olan siyasî ve ideolojik fikirler ile Osmanlı tarihi konusundaki, kanaatimizce sübjektif yaklaşımların hangi kaynaklardan doğduğu ve bunların medreseler tarihi ile ilgili çalışmalardaki tezahürleri araştırılacaktır.

Osmanlı Muhalefet Geleneğinde Yeni Bir Dönem: İlk Siyasî Bildiriler

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 901-920
Tam Metin
Osmanlı araştırmalarında ilgiyle cevabı aranan konulardan birini, doğal olarak bulunması gereken muhaliflerin varlığı ve onların ne tür tavırlar sergileyerek kendilerini ifade ettikleri oluşturmaktadır. Genel hatlarıyla Osmanlı Devleti'nin de dâhil edildiği patrimonyal sistemlerde muhalefetsiz bir irâdenin hüküm sürdüğü ve bütün statü gruplarının temel vasfının sadakat olduğu belirtilir. Buradaki statü grupları şüphesiz bugünkü anlamdaki baskı gruplarının karşılığı değildir. Osmanlı Devleti'nin tüm dönemlerinde hemen hemen bütün vazifeliler için geçerli olarak "intisâb sistemi" adıyla tanınan, bir çeşit kadrolaşma/geçinme biçiminin yürürlükte kaldığı bilinmektedir. Padişahların tahtdan uzaklaştırılmaları, sadrıâzam veya onun gibi üst dereceli ricâlin görevden alınmaları, bazen muhalif seslerin isteği doğrultusunda ve öncelikle onların eylem gücünü kırmak için gerçekleştirilmekteydi. Taşrada şehzâde merkezli, İstanbul'da yeniçeri merkezli muhalif hareketlere dâir bolca örnek bulunmaktadır. Kuvvete, gücün kullanımına dayanan ve bazen trajediyle sonlanan bu tür hareketlerin ayrıntılarını tarih eserlerinden izlemek mümkündür.

The Basic Principles and Practices of the Turkish Foreign Policy Under Atatürk

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 949-968
Tam Metin
The basic foreign policy of Turkey under Atatürk was one of friendship with all its neighbours and non-involvement in Great Power politics. Atatürk was essentially a realist. He repudiated adventurism and expansionism. What Turkey wanted was to accomplish its internal reconstruction in peace. The major stance of Atatürk's diplomacy was not only pacific, but was also clearly respectful of law. Since the Republic of Turkey came into existence, the main background of Turkish foreign policy had been friendship with the Soviets. Good relations with Russia guaranteed Turkey's continued security on its northeastern frontier and in the Black Sea. Following the Italian conquest of Ethiopia and basically on account of this fact a Turco-British rapprochement started to take shape since 1935. Close co-operation between Turkey and Britain during the Montreux Straits Conference further accelerated the pace. Another aspect of Turkish foreign policy was the Balkan Entente of 1934 to guard against aggression in the region. Turkey's part in the Saadabad Pact of 1937 had also been active and enthusiastic. Regaining of Turkish sovereignty over the Straits at the Montreux Conference and winning back of the district of Hatay were among the most important successes of the Turkish diplomacy under Atatürk's auspices.

Ortaçağ İslam Dünyasında Dokuma Sanayi

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 749-826 · DOI: 10.37879/belleten.2000.749
Tam Metin
Dokuma sanayi, insanlık tarihi kadar eski bir sanayi dalıdır. Zira giyim-kuşam ihtiyacı insanların hayatlarını sağlıklı bir biçimde sürdürmeleri için gerekli olan yeme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarından birini teşkil etmektedir. Arkeolojik çalışmalar, dokuma sanayinin çok eski devirlere kadar uzandığını ortaya koymuştur. Bunlardan birisi de sanayi dalında çalışan birçok dokuma işçisinin adlarını ve bu işçilerin meslekleri ile ilgili bilgileri kapsayan Asurlular dönemine ait tabletlerde Sargon devrine dair Akad dili ile yazılmış kitabelerdir. Bu tablet ve kitabelerde dokuma sanayinde çalışan işçilerle, Asur kraliyet ailesi fertleri arasındaki ilişkiler hakkında bilgilere rastlandığı gibi, o devirde faaliyet gösteren dokuma atölyeleri ve özel dokuma fabrikaları ile ilgili geniş malumat verilmektedir.

Urartu Bahçeleri

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 395-406 · DOI: 10.37879/belleten.2000.395
Tam Metin
Eskiçağ'da gerek Doğu ve gerekse Batı dünyasında bağ bahçe sahibi olmak bir gurur kaynağı ve bir ayrıcalık göstergesiydi. Bu yüzden krallar, beyler, soylular ve tapınaklar büyük gayretler göstererek çeşitli bağ, bahçe ve koruluklar kurmaya özen gösterirler, ozanlar onlardan övgüyle söz ederlerdi. Tevrat'ta (Vaiz 2:4-6; Wiseman 1983: 143) Süleyman'ın Kudüs'teki üzüm bağları, meyve bahçeleri ve parkları anlatılıyor, Homeros'ta ise Phaiak kralı Alkinoos'un bahçesi (Odysseia VII 111 vd.) ve bağı (VII 137 vd.) uzun uzun betimleniyordu.

Türk Minyatürlerinde Hil'at Merasimleri

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 745-754
Tam Metin
Osmanlı padişahlarının ve sadrazamlarının yabancı elçileri, devlet erkânını ve memurlarını çeşitli vesilelerle onurlandırmak ve taltif etmek amacıyla, bir tür hediye olarak giydirdikleri kaftan veya kürke, genel bir tanımlama ile hil'at denilmektedir. Arapça bir kelime olan hil'at "üste giyilen elbise, kaftan" anlamındadır, "resmen giydirilen elbise, teşrifat kaftanı, halâ-ı fâhire" şeklinde de açıklanmıştır.

The Expansion and Reorganization of the Ottoman Library System: 1752-1839

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 235 · Sayfa: 831-850
Tam Metin
The reign of Mahmud I ( 1730-1754) established the independent library as the norm . The reigns of his five successors, Osman III (1754- 1757), Mustafa III (1757-1774), Abdülhamid I (1774-1789), Selim III (1789-1807) and Mahmud II (1808-1839) , were to see the spread of independent libraries not only in Istanbul but also in the provinces as well. Apart from the libraries he established, Mahmud I, had also begun to build his mosque complex in the well-established tradition of imperial endowment. He chose a site to the south of the Kapalıçarşı (covered bazar) which was close to many of the existing colleges. The mosque is quite unusual for its rococo style and shows definite European influences.