17 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • I. Dünya Savaşı
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Bir Asker Ve Diplomat Olarak İsmail Hakkı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024, Cilt XL, Sayı 109 · Sayfa: 69-112 · DOI: 10.33419/aamd.1480097
Tam Metin
Yakın tarihin askerî ve siyasi figürlerinden biri olan İsmail Hakkı Okday, 29 Ekim 1881’de Atina’da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Berlin’de tamamladıktan sonra Ahmet Tevfik Paşa’nın Hariciye Vekilliğine atanmasıyla 1895’te İstanbul’a gelmiştir. Burada önce Galatasaray Sultanisi’ni sonra da Harbiye Mektebi’ni bitirmiştir. Bu süreçte İkinci Abdülhamit’in yaveran sınıfına seçilen İsmail Hakkı Bey, neredeyse her yıl bir üst rütbeye yükselme ve protokol görevlerini yerine getirme gibi bazı ayrıcalıklara sahip olmuş ancak II. Meşrutiyet’in ardından yürürlüğe giren Tasviye-i Rüteb kanunuyla bunları kaybetmiştir. Babasının teşvikiyle 1910’da başladığı Berlin Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı olarak mezun olan İsmail Hakkı Bey, bu okula devam ettiği sırada patlak veren Balkan Savaşları’na katılmak üzere İstanbul’a dönerek 1912’de Yanya Müstakil Kolordusu yaverliğine getirilmiştir. Bu görev onun ilk cephe deneyimi olmuştur. I. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerineyse yaklaşık üç yıl boyunca İstanbul, Bağdat, Sofya ve Filistin’de karargâh subaylığı görevlerini yürütmüştür. Sultan Vahdettin’in büyük kızı Fatma Ulviye Sultan’la 1916’da hayatını birleştiren İsmail Hakkı Bey, 1918’in Ocak ayında kayınpederinin yaverliğine getirilerek yeniden protokol ağırlıklı görevler üstlenmeye başlamıştır. İzmir’in işgali üzerine başlayan Millî Mücadele’ye dışarıdan destek vermiş ve 1922’nin Ocak ayı sonlarına doğru Ankara hareketine katılmıştır. Her ne kadar belli bir süre kuşkuların gölgesinde kalsa da nisan ayında getirildiği 16. Tümen kurmay başkanlığı görevini Millî Mücadele sonuna kadar sürdürmüş ve gösterdiği yararlılıklardan ötürü iki İstiklal Madalyasıyla ödüllendirilmiştir. Aynı yılın kasım ayında Yarbaylığa yükselen İsmail Hakkı Bey, 1925 yılı sonunda kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır. Bu tarihten itibaren 22 yıl daha Anvers, Moskova, Bari, Basra, Viyana, Pire ve merkez teşkilatlarında Başkonsolos olarak görevini sürdürmüş ve 1947 yılında emekli olmuştur. Hariciye Teşkilatı’na yaptığı katkılardan ötürü 1973’te ödüle layık görülen İsmail Hakkı Okday, 96 yaşında vefat etmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden belge analizinin kullanıldığı bu çalışmada, 1900-1947 yılları arasında İsmail Hakkı Okday’ın askerî ve diplomatik faaliyetleri, telif ve hatırat eserlerin yanında ağırlıklı olarak arşiv belgeleri ışığında tartışılmıştır. Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi, Cumhuriyet Arşivi, Dışişleri Bakanlığı Türk Diplomatik Arşivi, Millî Savunma Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü Arşiv Daire Başkanlığı ve Türk Tarih Kurumunda yer alan Osmanlıca belgeler latinize edilerek fişlenmiş, elde edilen bilgiler hatırat ve telif eserlerle tarihî hakikatler bağlamında karşılaştırılarak yorumlanmıştır.

Majestelerinin Sadık Askerleri: Çanakkale Cephesi’nde Büyük Britanya’ya Bağlı Birlikler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2020, Cilt XXXVI, Sayı 102 · Sayfa: 77-106 · DOI: 10.33419/aamd.815784
Tam Metin
I. Dünya Savaşı'nın en kanlı safhasını teşkil eden Çanakkale Cephesi'nin savaş tarihi açısından yol açtığı sonuçlar yerli ve yabancı birçok araştırmaya konu olmuştur. Görünürde İtilaf ve İttifak blokları arasında cereyan eden Çanakkale Cephesi'nin XX. yüzyılda yeni bir görünüm kazanan ulusçu ve bağımsızlıkçı hareketlere ilham kaynağı olduğu gerçeği ise tarih araştırmalarında genellikle göz ardı edilen bir husustur. İngiliz kolonilerinden temin edilen Avustralya ve Yeni Zelandalı askerlerin oluşturdukları ANZAC ordusu, İrlandalı askerlerden kurulan 10. Tümen ve İskoç birliklerinden oluşan 52. Piyade Tümeni Çanakkale Cephesi'nde çok kötü şartlar altında gerçekleşen muharebelerde verilen görevleri yapmışlardır. Sözü edilen İngiltere'ye bağlı birlikleri I. Dünya Savaşı'ndaki diğer cephelerde olduğu gibi Çanakkale Cephesi'nde de motive eden hususlar; İngiliz Kraliyeti 'ne karşı duyulan sadakat bağları, dinsel sorumluluklar ve siyasi ilişkiler şeklinde sıralanabilir. Savaşın başlarında çok yoğun duygularla motive olabilen askeri birlikler ve kolonilerdeki kamuoyu, cephede ağır kayıplar verilmesinden sonra derin endişelere sürüklenmiştir. Cephede verilen bu ağır kayıplar ve askerlerin içinde bulunduğu kötü koşullar dönemin en etkili kitle iletişim aracı olan yazılı basın aracılığıyla ilgili koloni toplumlarına iletilmiştir. Bu çalışmada ağırlıklı olarak koloni birliklerinin Çanakkale Cephesi'ndeki faaliyetlerinin kendi kamuoylarında nasıl takip edildiği ve hangi duyguları uyandırdığı hususu üzerinde durulmuştur. Çanakkale Cephesi'nde muharebelerin sürdüğü dönemde İngiliz yönetiminde olan koloni devletlerinde yayınlanan gazete koleksiyonları üzerinde tarama yapılarak elde edilen verilerin araştırma ve monografi eserleriyle karşılaştırılmasının, bu çalışmanın temel hipotezini oluşturan İngiliz kolonilerinde savaş ve uluslaşma arasındaki bağı ortaya koyabileceği düşünülmektedir.

I. Dünya Savaşı Başlarında Osmanlı Basınında Rusya Müslümanları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 81-108
Tam Metin

I. Dünya Savaşı'nda sansür yoluyla denetim altına alınan basın yayın organları, savaşan ülkelerin propaganda araçları hâline getirilmiştir. Osmanlı gazeteleri de bu bağlamda kendi devletlerinin siyasî ve askerî amaçları kapsamında faaliyet göstermiş, kamuoyunu bu doğrultuda etkilemeye çalışmıştır. Osmanlı Devleti'nin, savaşın ilk günlerinden itibaren Rusya Müslümanlarını ayaklandırma çabaları, Rusya Müslümanlarını, özellikle de Kafkas halklarını Osmanlı basınının ilgi odağı hâline getirmiştir. Ancak Sarıkamış yenilgisinden sonra bu tür ayaklandırma girişimlerinin başarı şansı kalmadığı görülünce yaklaşık üç ay süren yoğun ilgi yerini derin bir sessizliğe bırakmıştır. Bu çalışma, Osmanlı Devleti'nin Rusya Müslümanlarına yönelik söz konusu plan, proje ve uygulamalarını dönemin belli başlı basın organları üzerinden okuyarak analiz etmeyi amaçlamaktadır.

Osmanlı Devleti’nin Polonya Asıllı Esirlere Yaklaşımı Ve Türkiye’de Ölen Polonyalı Savaş Esirleri (1915- 1918)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2015, Cilt XXXI, Sayı 92 · Sayfa: 1-30
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı'nın üzerinde yeterince durulmayan dramatik gerçeklerinden birisi de şüphesiz "esirler" konusudur. Bu savaşta binlerce Osmanlı askeri İtilaf Devletlerince esir alınırken, Türkiye'de de İtilaf Devletlerine mensup çok sayıda esir bulunmakta idi. Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı'nın esir aldığı Rus ordusu mensupları içerisinde Leh asıllılar da vardı. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, diğer İtilaf Devletleri esirleriyle birlikte, Leh asıllı askerlerin de, dönemin imkânları çerçevesinde, -dışarıdaki Türk esirlerinin şartlarıyla mukayese edilemeyecek düzeyde- iyi şartlarda tutulmaya çalışıldığı görülmüştür. Özellikle, tarihî Türk- Leh dostluğu çerçevesinde Polonya kökenli esirlere -mevcut hukuk ve müttefik politikaları da dikkate alınarak- toleranslı davranma yolları aranmıştır. Tabii ki, savaş şartlarının acı gerçeklerinden olarak, esirler arasında hayatını kaybedenler de bulunuyordu. Araştırmamızda Nisan 1918 itibarıyla, hayatını kaybeden 213 Polonyalının ayrıntılı künyesi tespit edilmiştir. Mevcut belgeler ışığında bizim ulaşabildiğimiz bu sayının ileride ortaya çıkacak yeni bazı bilgi ve belgelerle artması muhtemeldir. Künyeleri tespit edilebilen söz konusu Polonyalı askerlerin, daha ziyade o dönemin yaygın hastalıklarından dolayı vefat ettikleri görülmüştür.

Cumhuriyetin Kuruluşuna Kadar Türkiye’de Yardım Cemiyetlerinin Sinema Faaliyetleri Ve Kamuoyunda Sinema Algısı (1910-1923)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2014, Cilt XXX, Sayı 88 · Sayfa: 1-36
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde sinema, II. Meşrutiyet döneminden itibaren yaygınlaşmaya başlamış ve kısa zaman içerisinde popüler kültürün önemli bir parçası haline gelmiştir. Devletin içinde bulunduğu koşullara paralel olarak sinema, ordunun eğitilmesi ve propaganda amaçlı kullanılmıştır. I. Dünya Savaşı ve sonrasında ise bazı yardım cemiyetleri gelir elde etmek için sinema faaliyetlerine yönelmişlerdir. Bu anlamda Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti ve Malûlîn-i Guzât Muâvenet Heyeti, yaptıkları konulu filmlerin gösterimlerinden elde ettikleri gelirlerle toplumsal yaraları sarmaya çalışmışlardır. Yardım amaçlı başlayan bu faaliyetler Türk sinema tarihinin ilk örneklerini oluşturmuştur. Makalenin kaleme alınmasındaki temel düşünce sinemanın yukarıda ifade edilen pragmatik amaçlı kullanımına vurgu yapmaktır. Zira akademik yazında sinema ile ilgili yapılmış çeşitli araştırmalar bulunmakla birlikte ifade edilen alan tam olarak ortaya konmamıştır. Çalışmanın diğer bir vurgusu ise anılan cemiyetlerin sinema faaliyetlerinin kamuoyunda bir sinema algısı oluşmasına sağladığı katkıdır.

I. Dünya Savaşı’nda Filistin Suriye Cephesi’nde Nili Casusluk Örgütünün Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2014, Cilt XXX, Sayı 88 · Sayfa: 89-114
Tam Metin
I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin kaderini belirleyen Filistin-Suriye Cephesi, büyük devletlerin istihbarat savaşlarına da sahne olmuştur. İngiltere, değişik kaynaklardan yürüttüğü istihbarat faaliyetlerini, en yaygın ve etkili kullanan devletlerin başında gelmiştir. Yahudiler tarafından kurulan ve Filistin-Suriye cephesinde etkili olan NİLİ casusluk örgütü, İngilizlerin Filistin'de kullandığı en önemli istihbarat kaynaklarından biri olmuştur. NİLİ casusları, Osmanlı ordusunun asker sayısı, emir komuta zinciri, karargah mevkileri, moral durumu vs. gibi hususlarda bilgi toplayıp bunları Mısır'daki İngiliz İstihbarat Servisi'ne ulaştırmıştır. NİLİ'nin katkısı, İngiliz ordusunun taktik strateji belirlemesinde ve savaşı kazanmasında önemli rol oynamıştır.

I.Dünya Savaşı’nda Rusya’nın Ukrayna ve Diğer Bölgelerindeki Türk Savaş Esirlerine Dair Bazı Tespitler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 83 · Sayfa: 1-16
Tam Metin
Bu araştırmada, I. Dünya Savaşı'nda Rusya'ya esir düşen Türk askerlerinin durumu ve Osmanlı Hükümeti ve daha sonra TBMM Hükümeti'nin bu Türk savaş esirlerine yönelik bazı politika ve uygulamaları ele alınmıştır. Gerek Ukrayna, gerekse Kafkasya ve Rusya'nın diğer bölgelerindeki Türk esirlerinin hayatı, tabii ki savaşın acı faturası olarak, çeşitli sıkıntı ve dramlarla doludur. Bu dramlara şahit olan bölgedeki yerli Türk halkları, esir Türk askerlerine ellerinden gelen insanî yardımları yapma gayreti içinde olagelmişlerdir. Bu maksatla çeşitli yardım komiteleri kurdukları bilinmektedir. Osmanlı Hükümeti ve daha sonra TBMM Rusya'daki Türk esirlerinin durumu ve bunların Anadolu'ya getirilmeleriyle ilgili çeşitli çalışmalar içinde olmuşlardır. Ankara Hükümeti'nin Sovyetlerle olan dostluk ilişkileri çerçevesinde Türk savaş esirleri hususu da önemli müzakere konularından biriydi. Ankara Hükümeti 28 Mart 1921'de Sovyet Rusya ile Esir Mübadelesi sözleşmesi imzaladı. Aşağı-yukarı 6 ay sonra da 17 Eylül'de Moskova'da Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile benzer nitelikli bir Esir Mübadele Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşmeler çerçevesinde -zaman zaman problemler yaşanmakla birlikte- Anadolu'ya çok sayıda Türk savaş esirinin dönüşü sağlanabilmiştir. Ancak değişik sebeplerden dolayı Anadolu'ya dönemeyen veya az sayıda da olsa oralarda evlenip Rusya'ya yerleşenler de olmuştur. Araştırmamızda, Rusya'nın Ukrayna ve diğer bölgelerinde Türk savaş esirlerinin yaşadıkları ve bunlarla ilgili bazı gelişmeler, arşiv belgeleri ve diğer kaynaklar çerçevesinde değerlendirilmiştir.

Çanakkale Savaşı’nda Şehit Olan Hendekliler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 77 · Sayfa: 289-306
Tam Metin
Çanakkale Savaşı, Türk askerinin yazdığı bir kahramanlık destanıdır. Türk askeri, denizde ve karada, kendinden çok üstün kuvvetlerle savaşmış ve vatan toprağını büyük bir fedakarlıkla savunmuştur. Osmanlı ülkesinin pek çok yerinden olduğu gibi Sakarya ili Hendek ilçesinden de pek çok kişi Çanakkale Savaşı'na katılmış çok sayıda şehit verilmiştir. Sakarya yöresi göçmenlerin yoğun olduğu bir bölgedir. Burada Sakarya ili Hendek İlçesi'nin Çanakkale Savaşı'ndaki şehitleri Vefayata Mahsus Vukuat Defterleri esas alınarakincelenmiştir. Bu kayıtlarda şehitlerin isimleri, doğum tarihleri, anne ve baba isimleri, evli-bekar oldukları, şehit oldukları tarih ve şehit oldukları yerler ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Bu çalışmada Hendek nüfus kayıtlarının yanı sıra diğer kaynaklar da incelenerek Çanakkale Savaşı'nda şehit olan hendekliler tespit edilmiş, bu şehitler değişik açılardan tablolar halinde sunularak değerlendirilmiştir. Değerlendirmede göçmenlerin bu yöreyi yeni vatanları sayıp saymadıkları üzerinde de durulmuştur.

Çanakkale’de Şehit Olan Ilgınlılar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 77 · Sayfa: 255-288
Tam Metin
Bilindiği üzere, yakınçağ Türk ve Dünya tarihinde Çanakkale muharebelerinin önemli bir yeri vardır. Ancak bu savaşlarda şehit olan Türklerle ilgili yeterince araştırma yapılmamıştır. Bu araştırmada, Ilgın Vefayata Mahsus Vukuat Defterleri esas alınarak ve diğer kaynaklar da incelenerek Çanakkale muharebelerinde şehit olan Ilgınlılar tespit edilmiş ve bu şehitler değişik açılardan değerlendirilmiştir

Türk Tarihinin Seyrine Bir İşaret Levhası: Çanakkale Savaşları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 133-154
Tam Metin

Bu makalede, Birinci Dünya Savaşı cephelerinden biri olan Çanakkale Cephesi'nin Türk tarihinin seyrine olan etkisi üzerinde durulmaktadır. Yöntem olarak, Çanakkale Cephesi'nin askerî gelişimi üzerinde kısaca durulduktan sonra cephenin açılma nedenleri ve ulaşılacak hedefler irdelenmiş, bunların etkileri değerlendirilmiştir. Savaş sonuçlarının doğurduğu özellikler üzerinde durulmuş; böylece Türk tarihi üzerine ne gibi etkileri olduğu saptanmaya çalışılmıştır.

Bu çalışmada, Çanakkale Savaşları'nın dolaylı ve dolaysız etkilerle Türk tarihine yön verici işlevinin olduğu anlatılmaktadır. Özellikle Türk tarihinde bir dönüm noktası niteliğinde olan Ulusal Kurtuluş Savaşı üzerindeki etki ve katkıları açıklanmaya çalışılmıştır.