3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Son 10 yıl
  • Jerusalem
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Alman Misyonerliğinin Yakın Doğu’daki En Büyük Müessesesi: Suriye Yetimhanesi (1860-1917)

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 293 · Sayfa: 325-356 · DOI: 10.37879/belleten.2018.325
Tam Metin
19. Yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreği, Osmanlı Devleti'nde Batılı misyonerlerin en faal olduğu zaman dilimini ifade etmektedir. Osmanlı sınırları içerisinde misyonerlerin en fazla önem verdiği bölgelerden birisi de, üç semavî din 368 TÜRKÇE ÖZETLER mensuplarınca kutsal kabul edilen Kudüs ve çevresidir. Alman misyoneri Johann Ludwig Schneller tarafından Kudüs'te kurulan Suriye Yetimhanesi, bölgede yürüttüğü misyon çalışmaları, bakımı üstlenilen çocuklara verilen eğitim ve kurumun bünyesinde oluşturulan akademik birimler, atölyeler ve tarımsal işletmeleri ile bölgenin en büyük misyon kuruluşu olmuştur. Yetimhane kurulduğunda sadece erkek çocukların bakımı sağlanırken kısa bir süre sonra yetimhaneye kızlar ile gözleri görmeyen çocuklar da alınmaya başlanmış ve bu çocukların temel eğitimden mesleki eğitimlerine kadar bütün ihtiyaçları burada karşılanmıştır. Yetimhaneye her din ve milletten çocuk alınmış, ancak Kudüs'te bir "Protestan Arap orta sınıfı" oluşturmayı hedefl eyen Schneller ailesi, yetimhanede kalan çocukların büyük bir kısmını Protestan yapmışlardı. Üstelik yetimhaneye ait atölye ve tarımsal birimler zamanla öylesine büyümüştü ki, bir hayır kurumu olarak tesis edilen Suriye Yetimhanesi, 20. yüzyılın başlarında pek çok alanda üretim yapan bir ticarî işletme haline dönüşmüş ve bölgede Alman nüfuzunun yer edinmesinde önemli bir rol oynamıştı.

II. Meşrutiyet Döneminde Kudüs ve Medine’de İki Eğitim Kurumu: Medrese-i Külliye ve Selahaddin Eyyubî Külliye-i İslamiyesi

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 291 · Sayfa: 589-618 · DOI: 10.37879/belleten.2017.589
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin idare, maliye, hukuk ve eğitim alanlarındaki yenileşme çalışmaları özellikle Tanzimat döneminden itibaren kararlı ve düzenli biçimde sürdürülmüştür. Tanzimat sonrası, birçok iç ve dış problemin yaşandığı, aynı zamanda devletin siyasi birlik ve devamını sağlamaya çalıştığı oldukça buhranlı bir dönem olmuştur. Böyle bir ortamda Osmanlı modernleşmesinin bir parçası olan eğitimde yenileşme ve eğitimi yaygınlaştırma çalışmaları, aynı zamanda milli birliği sağlayan bir araç olarak görülmüştür. Arap nüfusun yoğun olduğu Ortadoğu bölgesinde de XIX. yüzyıldan itibaren siyasi ayrılık talep ve girişimleri olmuştur. Batılılar tarafından bu bölgede açılan okullar ve misyonerlik faaliyetleri de bu taleplerin gelişmesini etkilemiştir. II. Abdülhamit ve II. Meşrutiyet yıllarında dönemlerinde izlenen politikalar ve eğitim alanında yapılan çalışmalar ile hem bölgenin eğitim açısından gelişmesi hem de Arap nüfusun kültürel taleplerine karşılık verilerek, imparatorluk çatısı altında tutulması hedeflenmiştir. Medine'de açılması planlanan Medrese-i Külliye ile Kudüs'te açılan Selahaddin Eyyubi Külliye-i İslamiyesi bu amaçları gerçekleştirmeyi hedefleyen kurumlardır. Orta ve yüksek dereceli bu kurumların amaçları, öğretim programları ve idari yapısı II. Meşrutiyet yıllarında medreselerde yapılan ıslah çalışmaları ile benzerlikler taşımaktadır. Diğer taraftan bu kurumların açılması, Osmanlı hükümetinin I. Dünya Harbi sırasında Ortadoğu'da izlediği politikalarla ilgili birtakım değerlendirmelerin tekrar gözden geçirilmesini gerektirecek öneme sahiptir.

Kudüs Rum Patrikhanesi

Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 285 · Sayfa: 675-712 · DOI: 10.37879/belleten.2015.675
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde en eski ve bağımsız Rum patrikhaneleri olarak İstanbul, İskenderiye, Antakya ve Kudüs Patrikhaneleri bulunmaktadır. Bu dört patrikhane içinde Kudüs Rum Patrikhanesi, Filistin'in en eski ve en büyük kilisesi olarak Kudüs patrikleri arasında en yüksek statüye sahiptir. Havarilerin günlüklerinde, patrikhanenin geçmişi Hz. İsa'ya kadar geri gitmektedir. Doğu Roma, 451 yılındaki Kadıköy Konsili'nde, Doğu Kiliseleri'nin yerel hiyerarşisinde Kudüs Piskoposluğu'nu müstakil bir patriklik statüsüne getirdi. Böylece Kudüs Rum Patrikhanesi kurulmuş oldu. Kudüs Rum Patrikhanesi, Hz. İsa'nın öğrenildiği, onun acı çektiği ve göğe yükseldiği kutsal yer üzerinde kurulduğu kabul edildiğinden dolayı her zaman evrensel Hristiyan imajında farklı bir sembolik etkiye ve öneme sahip olmuştur. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı hâkimiyetine giren patrikhaneye, birçok imtiyaz ve muafiyetler tanınmıştır. Bu muafiyet ve imtiyazlar devletin yıkılışına kadar devam etmiştir. 1856 Islahat Fermanı'nın getirdiği yeniliklerden patrikhane de nasibini almış ve 1875 yılında Kudüs Rum Patrikhanesi Nizamnamesi hazırlanmıştır. Bu çalışmada, Kudüs Rum Patrikhanesi'nin kuruluşu, genel yapısı ve 1875 yılındaki nizamnamesi ele alınacaktır.