10 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
  • Kültür
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Bir Dil Üç Alfabe: 20. Yüzyılın Başından Günümüze Uygur Türklerinin Kullandığı Alfabeler

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 51 · Sayfa: 11-34 · DOI: 10.24155/tdk.2021.155
20. yüzyılda Türkistan coğrafyasında alfabe; siyasal otorite tarafından yön verilmiş, modernleşme ve ilerleme söylemleriyle sunulmuş, değiştirilmiş ancak kültürel asimilasyon sisteminin önemli bir aracı olarak kullanılmış bir olgudur. Batı Türkistan'da varlığını sürdüren ve hatırı sayılır nüfusa sahip olan Uygur Türkleri, SSCB'nin istila ettiği Türk halklarına uyguladığı alfabe politikası ve sonuçları bağlamında, genel olarak diğer Türk kökenli soydaşlarıyla aynı kaderi paylaşmışlardır. Doğu Türkistan'daki Uygur Türkleri ise bağlı bulunduğu ülke olan Çin'in siyasi ve sosyal koşulları çerçevesinde alfabe kullanmıştır. 20. yüzyılda Uygur Türkleri Uygur-Arap, Uygur-Kiril ve Uygur- Latin alfabesi kullanmıştır. Uygur Türklerinin Çağdaş Uygur Türkçesi için, aynı zaman diliminde farklı alfabeler kullanmasında ve sıklıkla alfabe değiştirmesinde, Uygur Türklerini idare eden devletlerin izlediği politikalar etkili olmuştur. Günümüzde Doğu Türkistan'daki Uygur Türkleri Uygur-Arap alfabesinin yanı sıra gayriresmî olarak Uygur- Latin alfabesini de kullanmaktadır. Batı Türkistan'daki Uygur Türkleri, Uygur-Kiril alfabesi ile beraber gayriresmî olarak Uygur-Arap alfabesi kullanmaktadır. Türkiye başta olmak üzere Müslüman coğrafyasında ve Batı'da yaşayan Uygur Türklerinin ise yaygın olarak Uygur-Arap alfabesi kullanırken Uygur-Latin alfabesini de kullandığı bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, 20. yüzyılın başından günümüze kadar olan süreçte Uygur Türklerinin kullandığı alfabeleri nitel araştırma yöntemiyle irdeleyerek, sıklıkla alfabe değiştir(t)menin sürecini ve nedenlerini ortaya koymaktır. Ayrıca Uygur Türklerinin günümüzde çözüm bekleyen sorunlarından biri olan alfabe meselesine dikkat çekmektir.

Kazak Kültüründe Selamlaşma

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 51 · Sayfa: 117-134 · DOI: 10.24155/tdk.2021.160
Kazaklar arasında "selam sözün atası" sözü meşhurdur. Her millet gibi Kazakların selamlaşma gelenekleri yüzyıllar içerisinde, toplumsal ve kültürel davranışlarla yoğrularak ortaya çıkmıştır. Her milletin selamlaşma tarzı, o milletin iç dünyasıyla kaynaşıp geleneksel bilinciyle örtüşerek millî değerlere saygı ve iyilikler dileme çerçevesinde kendini göstermektedir. Bunun için de her millet selamlaşma kültürüne kendince ayrı bir değer vererek, bu kültürü kendiliğinden ortaya çıkarır. Birçok kültür bilimci bireysel ve toplumsal davranış teorilerinde selamlaşma davranışlarının önemli bir kültürel olgu olduğunu ileri sürerler. Bazı araştırmacılar bu davranışların iletişimle veya eğitimle kazanıldığını savunurken bazıları da bu kültürün günlük hayatta gerçekleştirilen eylemlerle ortaya çıktığını ve kültürün bir buz dağı gibi sadece görünen tarafına değil görünmeyen alt tabakasına da bakılması gerektiğini vurgulamışlardır. Toplumları bir arada tutan değerler bütününün önemli sacayaklarından biri olan selamlaşma eylemlerinin toplumsal millî davranışlar hâline gelmesi, yüzyıllar gibi uzun bir sürecin neticesinde gerçekleşir. Kazaklarda halk arasında altmış çeşit selamlaşma türünün olduğu söylenir. Bu gelenek, eski Türklerin konargöçer hayat tarzının da bir parçasıdır. Sadece selam vermek adına düzenlenen görüşme günleri ve Kazaklar arasında köklü bir gelenek olan gelinlerin kayın yurdu ahalisini eğilerek selamlama âdeti, millî değerleri günümüze kadar yaşatarak devam ettirilen eski Türk kültürünün izleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şor Türkleri Atasözlerinde Hayvan Kültü

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 50 · Sayfa: 319-346 · DOI: 10.24155/tdk.2020.151
Atasözleri toplumu doğrudan etkileyen sözlü kültürün bir türü olup, ait olduğu halkın, asırlara dayanan yaşanmış olaylar sonucunda kazanmış olduğu doğru hüküm cümleleridir. Hayatın her alanına ışık tutan atasözleri halkın kültürü, iktisadi yapısı, dünya görüşü, toplumun sosyal ilişkileri ve daha birçok alana dair önemli bilgiler taşırlar. Atasözleriyle kuşaktan kuşağa aktarılan kültür kodları halk kültürünün yaşamasını temin etmektedir. Yetişkinler genç kuşakları hayata hazırlarken, onlara eğitim verirlerken atasözlerinden maksimum seviyede faydalanırlar. Bu çalışmada Şor Türklerinin yaşantısında büyük öneme sahip ve kült hâline gelmiş hayvanların varlığı incelenmiştir. Rusya Federasyonu sınırları içinde Kemerovo Bölgesinde yaşayan Şor Türkleri resmiyette Hıristiyan Ortodoks olmalarına rağmen özünde Şamanizme bağlı bir Türk boyudur. Şamanizm inancına ait birçok unsur, özellikle avcılıkta yansımasını bulmuştur. Tarih boyunca yaşamlarını avcılık, balıkçılık, bitki toplayıcılığı, tarım ve cüzi oranda madencilik-demircilikle sürdürmüş oldukları tarihi kaynaklarda yer almaktadır. Avcılık dinî bakış açısından çok önemlidir, hatta Şor Türkleri için "Avcılık din, din de avcılıktır" denilmektedir. Bunun için de avcılar av öncesinde ve av sonrasında birtakım dini ritüeller icra etmişlerdir. Şor Türkleri sürekli olarak yakın şekilde ilişki içinde oldukları at, köpek, koyun, keçi gibi evcil, geyik, ayı, kurt, tilki vb. gibi yabani hayvanlar ve kuşlardan azami düzeyde istifade etmişlerdir. Bahse konu hayvanların olumlu ve olumsuz özelliklerinden faydalanmışlardır. Tayga - bozkır kültüründe iktisadi ve dinî bakımdan kült olmuş bazı hayvanların o halk için her bakımdan ne kadar önemli olduğu Şor Türklerinin atasözlerinde açık şekilde görülmektedir. Özellikle at, kurt, kuş ve geyik Türk mitolojisi ve sosyo-kültürel hayatının merkezinde bulunmaktadır. Hayvan kültü Şor Türklerinin sözlü kültürünü, özellikle de atasözlerini çok zenginleştirmektedir. Şor Türklerinin atasözlerinin incelenmesi neticesinde birçok atasözünün hiç değişmeden Anadolu'da Türk kültüründe de var olduğu görülmektedir.

KIRGIZ KÜLTÜRÜNDE KUT KAVRAMININ ÖZELLİKLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 245-257
Türkçenin en eski dönemlerinden itibaren günümüze kadar bütüntarihî ve çağdaş Türk lehçelerinde varlığını sürdüren kut sözcüğünün,etimolojik sözlüklere dayanarak yapılan araştırmamıza göre dönem velehçeye bağlı olarak değişiklik gösteren pek çok anlamın olduğu ortayaçıkmıştır. Bu anlamları da dikkate alarak Kırgız kültürü bağlamında elealınan kut kavramının soyut - somut, dış - iç dünya gibi pek çok anlamsaldüzleme sahip olduğunu kanıtlarla tespit ettik. Soyut düzlemin tanrı,ikbal, talih gibi insanların dış dünya algısını ve ruh, can, gönül, hayatenerjisi gibi kendi iç dünya algısını ilgilendiren kavramlardan; somut boyutununise tılsım, putçuk gibi dokunabilen nesnelerden oluştuğu tespitedildi. Kırgızcadaki kut sözcüğünün, insanın Tanrı'dan geldiği düşündüğüikbal, uğur, baht, irade, saadet gibi soyut düzleminin, Eski Türk inancınınizlerini taşıyor olmasına rağmen somut düzleminin bir ifadesi olantılsımın, nazardan koruma aracı olarak günümüzde artık kullanımdankalktığını söylemek doğru olacaktır. Geçen yüzyılın altmışlı yıllara kadarKırgızların arasında var olan ancak bugün sadece Sibirya halklarındaörnekleri bulunan tılsımın mavi veya kırmız renkteki bezlerden yapılmışolması eski Türk inancındaki Yağız Yer ve Mavi Gökyüzü'nün simgelediğianlaşılmaktadır. Diğer Türk halklarında olduğu gibi Kırgızcada daolumlu anlamı ifade ettiğinden dolayı kut sözcüğünün hem kız hem erkekisimleri oluşturmak için kullanıldığı görülür.

 Arnavut Destancılığında Türkizmin Etkisi (The Effect of Turkism in Albanian Epics)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2014, Sayı 38
Arnavut dilinde Türkizmin (Türklük, Türkçe) sözcük bilimsel etkilerinin araştırılması elle tutulur sonuçlar vermektedir. Kahramanlık destancılığı gibi yüksek folklor türlerinin araştırılması bir yandan halk şiirinin temel karakterini izah etmeye yararken diğer yandan masallar, muhtelif türdeki bilmece ve hikâyeler bir dereceye kadar halkın konuşma dilinin özelliklerini açıklamaya imkân tanımaktadır. Arnavutluk destanları "Muyo ve Halil" kardeşler ve onların otuz bahadırdan oluşan arkadaşlarının (çetesinin) kahramanlıklarını anlatır

Etnik ve Sosyal Tarih Öğrenimi İçin Kaynaklardan Biri Olarak Halk Etnografyası

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2013, Sayı 35 · Sayfa: 23-38
Halk bilgisinin etnik köken araştırmalarında bilimsel değeri çok büyüktür. Halk bilgisi tarihî ve etnografik bilginin zengin bir hazinesidir. SSCB'nin Türk dilli halklarının kökenine ve kültürüne ışık tutulmaktadır. Altay Türk boyları birbirlerini karındaş diye adlandırmaktadır. Türk boylarında kan bağı akrabalık önemlidir. Türk kabilelerinin birbirleriyle ortak özellikleri aydınlatılmıştır. Rusların Çarlık ve Sovyet döneminde Türk kabilelerine karşı izledikleri devlet politikasıdır

İLK OKUMA VE YAZMA ÖĞRETİM YÖNTEMİYLE İLGİLİ ÖĞRETMEN GÖRÜŞLERİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2006, Cilt 54, Sayı 1 · Sayfa: 195-222
Dil, milletlerin geleceğini şekillendiren en önemli kültürel değerdir. Bu nedenledevletler tarafından bir planlama ve çalışma alanı olarak görülür. Bireyin sosyalleşmesive devlet-vatandaş ilgisinin kurulması, verilecek dil eğitimi ile sağlanır.Devletin dil eğitimi ve öğretimi konusundaki politikalarının başında okuma ve yazmaöğretimi gelmektedir. Okuma ve yazma öğretimi politikalarının iki yönü vardır: niceliğiartırmak, niteliği belirlemek. Okuma ve yazmanın niteliğini belirleyen faktörlerinen önemlisi yöntemdir. İlk okuma ve yazma öğretiminde yeni uygulanmaya başlanan"ses temelli cümle yöntemi", cumhuriyetten günümüze hiç denenmemiştir. Öğretmengörüşlerine göre bu yöntemle Türkçe ilk okuma ve yazma öğretilebilir; ancak yöntemindil öğretimini aksatan yönleri bulunmaktadır.

Münih Üniversitesi Yakın Doğu Tarih ve Kültürü İle Türkoloji Enstitüsü Ve Çalışmaları

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2001, Cilt 49 · Sayfa: 290-312
Türklerle ilgili Almanya'da yapılan ilk çalışma, Alman tarihçisi ve dilcisi Johannes Leunclavius'un 1588 yılında Frankfurt'ta yayımlanan Annales Sultanorum Othmanıdarum a Turcis sua lingua scripti adlı eseridir. İlk Alman Türkolog olarak kabul edebileceğimiz Hieronymus Megiser de 1612'de Leipzig'de Institutionum linguae turcıcae, libri adlı eserini yayımlamıştır. Bu eser Avrupa'da yayımlanan ilk Türkçe gramerdir. Daha sonra XIX. yüzyılın ortalarında doğu bilimi ile ilgili çalışmalar artmış, XX. yüzyılın başlarında ise bu çalışmalar, yoğun ve sistemli bir şekilde gelişmiştir.

Türkiye Türkçesi ve Ağızlarında Renk Bildiren Kelimelerin Kullanılışı ve Sistematiği

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1997, Cilt 45 · Sayfa: 251-341
Renk bildiren kelimelerin yazılı ilk örneklerine kültür kelimeleri bakımından oldukça zengin olan Köktürk işaretli metinlerimizde rastlanmaktadır. Metinde bu konu üzerinde durulmuştur.

GÖKTÜRK YAZI KÜLTÜRÜNÜN ASYA’NIN MERKEZİNDEN DOĞU AVRUPA’YA YOLU

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1993, Cilt 41 · Sayfa: 61-66
Türk lehçelerinde konuşan göçmenlerin Ortaçağ devrinde Avrasyanın enginliklerinde kurdukları devletlerin oluşmasıyla ilgili en enteresan kültür gelişmelerinden biri, bu halkların yazılı anıtları ile yazıtları sayılabilir…