132 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Millî mücadele
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin Milli Mücadele Ve Atatürk İnkılâpları Karşıtı Tutum Ve Davranışları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 39 · Sayfa: 788-812
I. Dünya Savaşı'na son veren Mondros Ateşkesi (30 Ekim 1918), emperyalist devletlerin asırlardan beri çözmeye çalıştıkları "Şark Meselesi"™ nihayete erdirmiş görünüyordu. I. Dünya savaşı sona erdiğinde Osmanlı İmparatorluğu artık tarihe karışıyordu. Hasta Adam'ın mirası İtilaf Bloku tarafından yağmalanıyordu*1. Bu korkunç tablo Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basması ile değişti. O, "Milli İntibah" diye tanımladığı Türk Milleti'ndeki uyanışı, ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik hareketinin dinamik gücü yaptı. O'nun önderliğindeki bu milli uyanış çok din adamının da destek ve çabalarıyla kısa zamanda yurdun her köşesinde tezahür etmişti. Bununla birlikte kimi din adamları da Milli Mücadele ve onun lideri Mustafa Kemal aleyhinde davranmışlar hatta bu menfi tutumlarını Cumhuriyet sonrasında da sürdürmüşlerdir. tşte bu din adamlarından birisi de Mustafa Sabri Efendi'dir.

Adapazarı Kaymakamı Tahir (1919-1920)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 38 · Sayfa: 521-538
Millî Mücâdelenin Hey'et-i Temsiliye döneminde, Mustafa Kemal Paşa'nın vilâyet, mutasarrıflık ve kazalarla sık sık tel görüşmesi yaptığı, devrin belgelerinde göze çarpmaktadır. Amasya Görüşmelerini takiben, özellikle D.Ferid Paşa veya İstanbul ile münâsebetlerin kesilmesi istenmişti. Kastamonu ve Bolu'dan sonra, İzmit Mutasarrıfından da aynı yolda hareket edilmesi tâlimatı verilmişti. Bu ve az zaman sonra meydana gelen Adapazarı hâdiselerinde, birçok belgede "Adapazarı Kaymakamı Tahir" imzasına rastlanmaktadır.

Atatürk Ve Türk Gençliği

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 38 · Sayfa: 433-450
1918 yılı, karanlığın hakim olduğu ve umutların eridiği bir yıldır. Bu karanlıklar ve umutsuzluklar ortamında, Mustafa Kemal Paşa için tükenmez inanç kaynağı, yüreğini kaplayan derin millet sevgisi ile Türk gençliğine duyduğu sonsuz güvendir. Birinci Dünya Savaşı'nın felâketli sonuçlar doğurduğu, en ateşli vatanseverlerin güçsüz kaldığı ve umutlarının söndüğü günlerde bile O, Türk Milleti'nin ve Türk gençliğinin başaracağına dair inancını kaybetmemiştir.

Atatürk Araştırma Merkezi'nin "Atatürk Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti Hakkında Yabancı Devletlerde Yayınlanmış Eserlerin Bibliyograflarının Hazırlanması ve Bu Eserlerin Türkiye'ye Kazandırılması Projesi" Hakkında

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 37 · Sayfa: 151-159
Araştırmacı için İlgi alanı olan konuda yayınlanmış eserlerin ve belgelerin neler olduğunu görebileceği bibliyografik kaynakları bulabilmesi ve burada yer alan materyallere ulaşabilmesi son derecede önemlidir. Atatürk, Millî Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti üzerine yapılan bibliyografik çalışmalar genellikle Türkiye'de basılan yada Türk kütüphanelerinde bulunan eserlerle sınırlı kalmıştır. Ancak, bu konu dünyadaki yankıları ve çeşitli ülkelerle yapılan temaslar nedeniyle uluslararası bir mahiyet taşımaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde karşılıklı ilişkiler ve örnek olması nedeniyle Atatürk, Millî Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti hakkında belge ve yayınlar bulunmaktadır. Bu belge ve yayınların Türkiye'ye kazandırılması bir yana bunların toplu bir bibliyografyası dahi yoktur. Bu araştırmada Türkiye Cumhuriyeti hakkında yabancı devletlerde yayınlanmış olan eserlerin bibliyografyası ile ilgili Atatürk Araştırma Merkezinin yaptığı projeden söz edilmiştir.

Sakarya Melhame'i Kübrası Yahut Türk'ün Medd ü Ceziri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 36 · Sayfa: 927-929
Ağustos Ayı'nın, Türk tarihindeki yeri ve önemi pek büyüktür. Tarihimizin dönüm noktası olan Malazgirt, Mohaç ve Milli Mücadele'nin son safhası olan Büyük Taarruz zaferleri bu ayda kazanılmıştır. Yine, bu ayda kazanılan zaferlerden birisi de Orta Anadolu'nun bağrında, yirmi iki gün, yirmi iki gece aralıksız devam eden ve dünya tarihinde eşine ender rastlanan Sakarya Meydan Muharebesi'dir. 13 Eylül 1921 tarihinde zaferle sonuçlanan bu muharebenin anlamının çok iyi bilinmesi gerekir. Bu kanlı savaş, elbiseleri yırtık, silahları derme çatma, ayaklarında postal bile bulunmayan ve fakat sarsılmaz bir inanca sahip olan Mehmetlerin destanıdır.

Millî Mücadele Dönemi Türk Basınında Wilson Prensipleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 35 · Sayfa: 357-378
Mütareke devri yakın tarihimizde, Türk aydınının içine düştüğü fikir ayrılığının had safhaya ulaştığı, ekalliyetlerin içinde bulunduğu ihanetin tescil edildiği, fırsat düşkünü mütegallibelerin hüküm sürdüğü ve ülke geneline gaflet, kargaşanın hâkim olduğu bir dönemdir. Mustafa Kemal Paşa bu vaziyeti Nutuk'ta şu şekilde tasvir etmektedir; "Muhasım devletler Osmanlı devlet ve memleketine maddeten ve manen tecavüz halinde; imha ve taksimata karar vermişler. Padişah ve halife olan zat, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka birşey düşünmüyor. Hükümeti de aynı halde. Farkında olmadığı halde başsız kalmış olan millet, zulmet ve müphemiyet içinde tecelliyata muntazır... Ordu, ismi var cismi yok bir halde... Komutan ve subaylar... karanlık felaket uçurumu kenarında dimağları çare-i halas aramakla meşgul.

Milli Mücadelenin "İlk Kurşun”unun Hatay’da Atılması Ve Mustafa Kemal Paşa

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 35 · Sayfa: 397-405
Hatay, dünyanın en eski yerleşim alanlarındandır. Hatay ve yöresi, binlerce yıllık medeniyet eserlerini sinesinde saklayan, çeşitli uygarlıkların izlerini kesin ve derin çizgileriyle koruyan bir müze gibidir. Nitekim yapılan arkeolojik kazılar bu konuda çok önemli delilleri ortaya çıkarmıştır. Hatay ilinin merkezi olan Antakya da "Şehirlerin Kraliçesi" olarak tarihe geçmiştir. Özellikle kurulduğu yer, stratejik yönden büyük öneme sahip olup, önemli ana yolların kavşak ve geçit noktasında bulunmaktadır. Bu konumu sebebiyle de tarih boyunca önemli roller oynamış, büyük kral ve kumandanları barındırmıştır.

Adilcevaz’ın Milli Mücadele’deki Yeri & Milli Mücadele’de Tatvan & Milli Mücadele’de Bitlis & Milli Mücadele’de Ahlat

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 35 · Sayfa: 539-552
Adilcevaz; sırtını Süphan Dağı'na dayamış, karşısına Van Gölü'nü almış, eski bir yerleşim merkezidir. Adilcevaz'ın tarihine baktığımız zaman ilçenin tarih bakımından oldukça zengin olduğunu görmekteyiz. M. Ö. 2000 yıllarında Urartular'ın yaşadığı bu yerin, M. Ö. 600 yıllarında İranlılar'ın ve M. Ö. 330 yıllarında da Büyük İskender'in istilâsına uğradığını görmekteyiz. VII. yüzyılda Hz. Ömer'in İslâm Ordusu tarafından zaptedilen Adilcevaz, 1040 yıllarına kadar Araplarla Bizanslılar arasındaki savaşlara sahne olmuştur. 1050 yılından itibaren Selçuklular'ın hâkimiyetine giren bu şehir, 1514 yılında Çaldıran Seferi'ne çıkan Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına bağlanmıştır.

Millî Mücadele Döneminde Tokat

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 35 · Sayfa: 581-587
1473'ten günümüze yabancı bir ülke işgaline uğramayan Tokat, bu Özelliğini soydaşlarına, dindaşlarına, açtığı kollarının, yaptığı yardımların, bir mükâfatı olarak görmelidir. Kafkaslar'dan, Balkanlardan kopup gelen soydaşlarına, zulme uğrayan kardeşlerine kol kanat geren, onların dertlerini yüreğinde hisseden Tokatlılar, bir dilim ekmeklerini paylaşmaktan çekinmemişlerdir. Türk toplumunun hasletlerinden biri olarak gördüğümüz bu ve benzeri davranışları, büyük bir alicenaplıkla göstermişlerdir.

Milli Mücadele'de Sivas'ın Yeri ve Önemi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 34 · Sayfa: 67-86
Sivas ve çevresinde, tüm Türkiye'de olduğu gibi Türkler, azınlıklarla mukayese edilemeyecek bir nisbette çoğunluktadırlar. Bölgedeki azınlıkların durumuna geçmeden önce Türklerin, hayat şartlarından kısaca bahsedelim. Bölgenin büyük bir bölümünde halk aşiretler şeklinde teşkilâtlanmıştır. Bu aşiretlerin başında bulunan kişilerin halkın üzerinde büyük bir nüfuzu vardır. Dolayısiyle, bölge halkının merkezi hükümet ile İlişkilerinde bu durum ön plâna çıkmaktadır.