108 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Milli mücadele
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Birinci Döneminde Görev Yapan Sağlık Mensupları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 42 · Sayfa: 908-922
Millî Mücadele dönemimizde; Kurtuluşun ve Cumhuriyet'in manevî mimarları olarak kabul ettiğimiz, Cumhuriyet'in kuruluşunda gösterdikleri olağanüstü başarıları ile temayüz etmiş büyük şahsiyetler mevcuttur. Bu şahsiyetler, siyasi faaliyetleri, fikirleri ve eserleri ile Türkiye Cumhuriyeti Tarihi'nde önemli bir yer tutmaktadır.

Milli Mücadele'de Denizli ve Önemi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 42 · Sayfa: 1022-1043
Avrupa'da Yeniçağ ile birlikte coğrafî keşifler başlamış ve bu keşiflere bağlı olarak birtakım köklü değişiklikler meydana gelmiştir. İşte Osmanlı Devleti'nin dışında meydana gelen bu köklü ve önemli değişiklikler, döneminde her bakımdan zirveye ulaşmış olan Osmanlı Devleti'nin duraklama, gerileme ve sonunda da yıkılmasına sebep olmuştur. Coğrafî keşiflerden sonra AvrupalIlar önemli derecede sermayeye sahip olmuşlardır.

Millî Mücadele'de İlk Kurşun ve Dörtyol'un Düşman İşgalinden Kurtuluşu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 41 · Sayfa: 478-486
I. Dünya Savaşı Öncesinde, Osmanlı Devleti'ne karşı tertiplenen en önemli Ermeni İsyanlarından biri de Adana ve havalisinde cereyan eden 1909 yılı Adana Ermeni Olayları (1909 Adana Ermeni îğtişaşı)'dır. Dörtyol, bu isyan olaylarının merkezi durumuna getirilmiştir. O sıralar, Osmaniye (Cebel-i Bereket Mutasarrıflığı) ve Dörtyol'da Ermeni delegesi (murahhası) olan Episkopos Mrg. Muşeg (Moucheg), isyan hareketlerini başlatmak üzere, maiyyetine aldığı 15-20 kadar Ermeni komitecisi ile Osmaniye ve Dörtyol'dan başlayarak, Adana Vilâyeti'nin bütün sancaklarını dolaşmış, o dönemde, Ermeniler'in en kalabalık olduğu ve en tehlikeli isyancı Ermenilerle meskûn hale getirilmiş olan Dörtyol'da, Osmanlı Hükûmeti'ne bağlı kalmaya çalışan bir kısım Ermeniler'e de nutuklar çekerek, onları da kışkırtmış ve ayaklanmaya teşvik etmiştir. Epikopos Muşeg, Avrupa devletleriyle de işbirliği yaparak, Kıbrıs Adası'nın kuzeyinde ve tam karşı kıyısında yer alan Dörtyol'un iskelesine binlerce silâh ile çok miktarda cephane çıkarmış, Müslümanlar'm kendilerini kesceğine inandırdığı Ermeniler'i, silâh satın almaları konusunda zorlamıştı. At üzerinde, ellerinde Ermenistan bayrağı taşıyan maiyyeti ile dolaşan Muşeg, Kafkas Ermenileri'nin sembolüne benzer şekilde, üç köşeli belirgin işaret taşıyan, kalpaklı, ayakları dizlikli, tek tip elbise giyinmiş "postallı" adı verilen 300'den fazla milis askerini, Amerika ve Rusya'da eğitim almış Ermeni fedâisi subaylar eliyle, dağlarda talimler verdirerek yetiştirmişti.

Büyük Taarruzdan Önce Yusuf Kemal Bey’in Padişahla Görüşmesi ve Avrupa Seyahati

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 41 · Sayfa: 488-512
Millî Mücadele, Türk Milletinin yediden yetmişe her ferdinin bütün imkânlarını seferber ettiği bir mücadeledir. Bu mücadelede önemli hizmetler üstlenmiş gerek siyasî gerekse askerî şahısları tanımak, millet olarak her ferdin görevi olmalıdır. Milleti için hayatını ortaya koymuş şahsiyetler, o milletin mimarlarıdır ve onlara saygı duymak, onların hatıralarını yad etmek bizim en önemli görevlerimiz arasındadır. Bir milletin şahsiyeti, onun tarihiyle bütünleştiği oranda güçlenir ve değer kazanır. Bu toprakları bizlere canı ve kanı pahasına bırakan şahsiyetlere minnet duymak her Türk için öncelikli bir görev olmalıdır. Tarihi şahsiyetlerin unutulduğu toplumlarda idealist bir gençliğin zemin bulması mümkün değildir. İdealist ve mefkure sahibi olmak için öncelikle mazi ile sağlıklı bir şekilde bütünleşmek esastır. Mazi ile yani tarihle bütünleşemeyen toplumlarda geleceğe güvenle bakmak mümkün değildir. Zira "gelecek" denilen kavram "mazi" ile güç bulur. Tarihimizle sorumlu tarih anlayışı çerçevesinde bütünleşmek mecburiyetindeyiz. Sorumlu tarih anlayışı, "dün"e saplanıp kalmak değil, aksine "dün"den "ibret" alarak hataların tekrarını önlemek ve geçmişimizi öğrenerek şahsiyet kazanmaktır. Zira "dün" olmadan "bugün" olamaz.

Mîllî Mücadele Şahsiyetlerinden Yusuf Kemal Bey (Tengirşenk)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 116-132
Millî mücadele dönemi, Türk milleti için bir var olma yok olma devresidir. Milletimiz, yediden yetmişine kadar bütün fertleri ile düşmana karşı mücadele vermiştir. Bu dönemde görev alan bütün şahsiyetlere millet olarak, şükran borçlu olduğumuzu hatırdan çıkarmamak, bir vatandaşlık görevi olmasından öte, manevî değerlerimizin bize yüklediği bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun gereği olarak, yakın tarihimizin belli başlı şahsiyetlerini tanımak ve tanıtmak başta gelen görevlerimizdendir. Yakın tarihimizde özellikle millî mücadele döneminin tarihî şahsiyetlerinin tamamının Türk gençliğine tanıtıldığım söylemek mümkün değildir. Bunun ideolojik sebeplerini bir yana bırakırsak bu konuda ciddi iki engelle karşılaşıldığını görürüz. Bunlar; arşivlerimizin düzensizliği ve arşiv tekelciğidir. Ülkemizde biyografi sahasında çalışmak isteyen araştırıcıların karşılaştıkları en ciddi engel bunlardır.

Anzavur İsyanı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 50-67
Türk mîlletî, Millî Mücadele yıllarında sadece işgalci kuvvetlerle değil, düşmanın içerdeki kukla ve işbirlikçilerinin kışkırttığı, aldattığı kendi öz kardeşleri ile de mücadele etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bu yüzden birçok kahraman Türk evladı hayatını kaybetmiş, memleket birçok maddî ve manevî zarara uğramıştır. ! îşte bütün bu karışıklıklar ve kış- kırtmaların revaçta olduğu bir sırada, İngilizlerin, gizli gayelerine uygun olarak hazırladıkları ortam sonunda meydana gelen ve padişah taraflısı bir hüviyet taşıyan Ahmet Anzavur'un Millî Mücadele aleyhine saldırtıİması, bu mücadeleye karşı girişilen önemli hareketlerden bîridir.

İzmir'den Uşak'a Yunan Harekâtı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 40-48
30 Ekim 1918, Mondros Mütarekesi'yle birlikte Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış ve yıkılmıştı. Ümide gerçekten pek az yer vardı. Hemen hemen sekiz yıllık sürekli bir savaşla bitkinleşmiş, bir zamanların büyük Osmanlı İmparatorluğu yenilerek sırt üstü yere serilmiş, başkenti 13 Kasım 1918'de işgal edilmiş, I. Cihan Harbi'nde liderlik yapmış Talât, Enver ve Cemal Paşalar firarda idİ. Ülke parçalanmış, yoksullaşmış, nüfusu azalmış ve maneviyatı kırılmıştı. Yenik ve şevki kırılmış Türk halkı*1 galip devletlerin bütün isteklerini kabule hazır görünüyordu.

Atatürk'ün Konya'yı Ziyaretleri Ve İlk Ziyareti İle İlgili Gözlemler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 148-157
Büyük Önder Atatürk; " Asırlardan beri tüten bir nurun ocağı ve Türk kültürünün esaslı kaynaklarından biri" olarak kabul ettiği Konya'ya bir çok defa ziyaretler yapmıştır. Konya, Büyük Atatürk'ün İstanbul ve İzmir'den sonra en çok geldiği ve ziyaret ettiği mutlu şehirlerden biridir. Büyük Atatürk, Milli Mücadele'nin başlangıcından ölümüne kadar olan süre içerisinde Konya'ya 13 defa gelmiş ve bu gelişlerinde toplam 33 gününü Konya'da geçirmiştir

Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin Milli Mücadele Ve Atatürk İnkılâpları Karşıtı Tutum Ve Davranışları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 39 · Sayfa: 788-812
I. Dünya Savaşı'na son veren Mondros Ateşkesi (30 Ekim 1918), emperyalist devletlerin asırlardan beri çözmeye çalıştıkları "Şark Meselesi"™ nihayete erdirmiş görünüyordu. I. Dünya savaşı sona erdiğinde Osmanlı İmparatorluğu artık tarihe karışıyordu. Hasta Adam'ın mirası İtilaf Bloku tarafından yağmalanıyordu*1. Bu korkunç tablo Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basması ile değişti. O, "Milli İntibah" diye tanımladığı Türk Milleti'ndeki uyanışı, ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik hareketinin dinamik gücü yaptı. O'nun önderliğindeki bu milli uyanış çok din adamının da destek ve çabalarıyla kısa zamanda yurdun her köşesinde tezahür etmişti. Bununla birlikte kimi din adamları da Milli Mücadele ve onun lideri Mustafa Kemal aleyhinde davranmışlar hatta bu menfi tutumlarını Cumhuriyet sonrasında da sürdürmüşlerdir. tşte bu din adamlarından birisi de Mustafa Sabri Efendi'dir.

Adapazarı Kaymakamı Tahir (1919-1920)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 38 · Sayfa: 521-538
Millî Mücâdelenin Hey'et-i Temsiliye döneminde, Mustafa Kemal Paşa'nın vilâyet, mutasarrıflık ve kazalarla sık sık tel görüşmesi yaptığı, devrin belgelerinde göze çarpmaktadır. Amasya Görüşmelerini takiben, özellikle D.Ferid Paşa veya İstanbul ile münâsebetlerin kesilmesi istenmişti. Kastamonu ve Bolu'dan sonra, İzmit Mutasarrıfından da aynı yolda hareket edilmesi tâlimatı verilmişti. Bu ve az zaman sonra meydana gelen Adapazarı hâdiselerinde, birçok belgede "Adapazarı Kaymakamı Tahir" imzasına rastlanmaktadır.