130 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Mustafa Kemal Atatürk 127
- Tarih 20
- Türkiye 19
- Türk Tarih Kurumu 15
- Türkler 15
Atatürk ve Devletçilik
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 357-372
Özet
Tam Metin
Devletçilik, Türkiye'nin toplumsal ihtiyaçlarına cevap veren, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına ve gelişmesine olanak kazandıran bir politik uygulamadır. Devletçilik bir politik uygulama ve yöntem olarak Türk toplumunun gerçeği üzerine inşa edilmiştir. Bu binanın temelinde uzak görüşü, fikir ve ideali ile Atatürk vardır. Atatürk, Türk inkılâbının yaratıcısı, başı ve mimarı olduğu kadar ileri fikirlerin, topluma yeni değerler katan ideallerinde güç kaynağıdır. Daha 1922 yıllarında devletçiliği ilke olarak dile getiren, millî ihtiyaçların zorunlu kıldığı hallerde, devleti vazife ve hizmete davet eden, çağıran Atatürk olmuştur. Atatürk, fikirleri ve uyguladığı politikası ile Türk devletçilik anlayışına yön vermiştir. İncelememizin başlığının, "Atatürk ve Devletçilik" şeklinde belirlenmesi, devletçilik ilkesinin ancak Atatürk fikir ve ideali içinde birlikte birarada değerlendirilmesindendir.
Hatay Sorunu ve Türk-Fransız Siyasal İlişkileri (1936-1939)
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 193 · Sayfa: 79-110
Özet
Tam Metin
Hatay Sorunu 1936 yılında ortaya çıkmış ve 1939'da, 2. Dünya Savaşı'ndan birkaç ay önce, Hatay Türkiye'ye bağlanmak suretiyle, kesin bir çözüme kavuşturulmuştur. Sorunun üç yıllık süreci bir diplomasi savaşımı içinde geçmiştir. Yüce Atatürk, bu sorunu kan dökmeden en son aşamasına ulaştırıp aramızdan ayrılmış, İnönü ve onun Dışişleri Bakanı Saraçoğlu da, savaş öncesi uluslararası siyasal konjonktürden ustaca yararlanmasını bilerek, mutlu sonucu elde etmişlerdir. Sonuç, diplomatik tarihimiz bakımıdan, kuşkusuz, üstün bir başarıdır. Hatay Sorunu üzerinde Türkiye'de, arşivlere ve öbür belgelere dayanılarak henüz bir araştırma yapılmış değildir. Yayımlanan kitap ve makaleler daha çok gözler önünde geçen olayları yansıtmaktadır. Oysa, Türkiye ile Fransa arasındaki görüşmeler ve yapılan anlaşmaların gerisindeki gerçekler bilinmeden, varılan sonucu değerlendirmek olanaksızdır. Biz bu konferansımızla, özellikle Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivlerine dayanarak, boşluğu bir ölçüde de olsa, doldurmaya çalışacağız.
Türk Tarih Kurumu ilk Bilim Kurulu Açış konuşması
Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 375-380 · DOI: 10.37879/belleten.1984.375
Özet
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu'nun değerli aslî üyeleri, "Atatürk'ün emir ve isteği üzerine, yüksek koruyuculuğu altında kurulmuş olan Türk Tarih Kurumu, tüzel kişiliğe sahip, bilimsel hizmet ve faaliyette bulunacak bir kurum olarak ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU'nun kuruluşuna dahil edilmiş ve yeniden düzenlenmiş" niteliği ile 2876 numaralı özel kanunumuzda öngörülen görevlerini yerine getirmek üzere çalışmalarına başlıyor. Kurumumuzun aslî unsurları olan siz sayın üyeleri, saygı ve muhabbetle selâmlıyorum. Sizlerin varlığı, Kurumumuzun amaçlarına ulaşmasında başta gelen güvencedir. Çünkü sizler, "Kanunumuzda belirlenen amaç ve ilkeleri benimsediğini tutum ve davranışları, bilimsel eserleri, çalışma ve faaliyetleri veya eğitim ve öğretim hizmetleriyle kanıtlamış; idarî tecrübeye sahip adaylar arasından" seçilmiş bulunuyorsunuz. Sizlerin kişiliğinize duyulan güven, taşıdığınız sorumluluk duygusu, çalışma azmi, yüce kurulumuzun en belirgin özelliğini oluşturuyor. Böylesine yüksek nitelikleri taşıyan mesaî arkadaşlarımın varlığı ile gurur duyuyor ve sizlerle çalışma fırsatına sahip olmayı, hayatımın en dikkate değer şansı sayıyorum. Bu vesileyle hepinizi tek tek bir kez daha tebrik eder, başarılarınızın sürekli olmasını dilerim.
Cihângîroğlu İbrâhim Aydın (1874 - 1948)'daki Millî-Mücadele'de Kars ve Atatürk ile İlgili Belgeler
Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 109-166 · DOI: 10.37879/belleten.1984.109
Özet
Tam Metin
İzahlarını, metin ve asıllarının klişeleri ile sunduğumuz bu belgeler, "93 (1877 - 1878) Felâketimiz"den sonra, "savaş tazmînâtı'nın büyük kısmı yerine" Anavatan'dan koparılıp, Yerli - Halkın deyimiyle, "Kırk - Yıllık Karagünler" (1877 - 1917 Rus Çarlığı Esâreti) çağını yaşamış bulunan "Kars - Ardahan (Oltu dahil) - Batum (Artvin dahil)" gibi, "Millî - Mîsâk"ımızda "Elviyei - Selâse" ( = Üç - Sancak) denilen Anadolu'muzun kuzeydoğu bölgesindeki "Millî - Mücâdele" dönemi ve Kurtuluş sonrasına âittir. Bu bakımdan, tanıttığımız 28 belgeden, birisi ("XXIV.") dışındakilerin hiçbiri, bir Karslı veya "Kırk - Yıllık Karagünler" içinde yetişmiş kimselerin kalemiyle yazılmamıştır. Çünkü, bu Üç - Sancak ve komşusu yerlerdeki Ermeni ve Gürcü gibi "Gayri - Rus Hıristiyanlar"dan asker ve vergi alan Çarlık İdaresi, onların gençlerini kendi mekteplerinde okutuyor, Harbiye, Üniversite ve öteki Yüksek - Okullarında bir "Vatandaş" olarak yetiştiriyordu. Halbu ki, "Müslümân - Türkler"i, kendi masraf ve gayretleriyle, Vakıf'tan ellerinde kalabilen maddî imkânlarıyla Mahalle ve Köyleri'nde, "Medrese" adı verilen, ancak "Kur'âni - Kerîm" ile "İlmihâl ve Mevlid" okuyabilen, "Hâfızlık" mesleğini başaran, harekesiz gazete ve kitapları güçlükle okuyan, imlâsı bozuk ve yanlış "Okur - Yazar" olarak; Erzurum ve Trabzon gibi komşu yerlerde yetişen "İlk - Mektep" görmüşlerin seviyesinden de aşağı bir durumda kalmaya mahkûm etmişti.
Mustafa Kemal'in Londra'da Bekir Sami'ye Talimatı (İngilizler Tarafından Ele Geçirilen ve Çözülen Şifreli Telgraf) - Londra Konferansı'nın Bu Bilgilerin Işığında Yeniden Değerlendirilmesi (21 Şubat - 12 Mart 1921 ve İvedi Sonuçları (Özet)
Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 89-94 · DOI: 10.37879/belleten.1984.89
Özet
Tam Metin
Mustafa Kemal tarafından Londra Konferansı'ndaki Ankara delegasyonu başkanı Bekir Sami'ye gönderilen 1 Mart 1921 tarihli telgraf, İstanbul'daki İngiliz işgal kuvvetleri komutanlığı tarafından ele geçirilerek deşifre edilmiştir. Gerek telgrafta verilen talimat, gerekse Dışişleri Bakanı Bekir Sami'nin Londra Konferansı'nda izlediği politika, bu uluslararası toplantı dolayısıyla, her iki devlet adamının uygulanacak siyaset hakkındaki görüşlerini ve tutumlarını ortaya koyması açısından ilginçtir. Bu nedenle Londra Konferansına genelinde bakmakta fayda vardır.
Mustafa Kemal's Instructions (An Intercepted and Decyphered Telegram) to Bekir Sami in London-a Reassessment of the London Conference (21 February - 12 March 1921) and its Immediate Consequences
Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 55-88 · DOI: 10.37879/belleten.1984.55
Özet
Tam Metin
When the Greek army failed to capture Eskishehir and had to beat a retreat before the defences of İnönü in early January 1921, armed conflict gave its way to diplomacy for a while. The initiative came from the Allies, who having met in Paris on 25 January, adopted the suggestion of Count Sforza, the Italian Foreign Minister. Accordingly a conference was called in London between the Allies and the representatives of Greek and Turkish (Istanbul and Ankara) governments. The invitation underlined that the basis of talks should be the Treaty of Sevres, but subject to modifications as might have been necessitated by the passage of events.
Fes Olayı Türkiye - Mısır İlişkilerinden Bir Sayfa (1932 - 1933)
Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 1-54 · DOI: 10.37879/belleten.1984.1
Özet
Tam Metin
29 Ekim 1932 akşamı, Türkiye Cumhuriyetinin dokuzuncu yıldönümü dolayısıyla, Ankara Palas'ta Atatürk'ün verdiği resmî akşam yemeğine ve yemeği izleyen baloya Ankara'daki Mısır Elçisinin fes ile gelmiş olması, bir "Fes Olayı" yarattı. Atatürk'ün yaptığı şapka devrimiyle doğrudan ilgili olan bu olay, Türkiye ile Mısır arasında önemli bir sorun oldu ve iki ülke ilişkileri tarihine ilginç bir sayfa kattı. Aşağıdaki sayfalarda "Fes Olayı"nın belgesel olarak aydınlatılmasına çalışılacaktır.
Gotthard Jäschke
Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 309-338 · DOI: 10.37879/belleten.1984.309
Özet
Tam Metin
Kısa bir süre önce yakın bir dostum dedi ki : "Şarkiyat hepimizin üzerinde sadece bir sandalla dolaştığımız bir okyanustur." Fikrimce bizim görevimiz bundan daha isabetli bir şekilde ifade edilemez. Önemli olan, o veya bu avı yakalayıp sandalla emin bir şekilde karaya çıkarmaktır. Bunu da Gotthard Jäschke geniş ölçüde yapmış ve bunu yaparken de tek bir sahada Alman hudutlarını çok aşarak münakaşa edilmez bir üstad olmuş, takdir edilmiş, saygınlık görmüş ve hayat boyu çalışmalarını hasrettiği ülke olan Türkiye'de de tekrar tekrar onurlandırılmıştır. Bu memleketin gelişmesini aşağı yukarı 1908'den itibaren dönüm noktası olan 1960'a kadar ve bilhassa Kemal Atatürk'ün idaresindeki Türk halkının ve devletinin büyük yenileme devresini, yani bizzat şahit olduğu olayları, araştırmalarının merkez noktası yapmıştır. İlişikte sunulan literatür listesinde toplanmış olan çok sayıdaki çalışmaları, yalnız geniş ve derin bilgisinin kanıtları olmayıp Türklere ve onların kaderine duyduğu beşerî alakasını ispatlamakta ve olaylara direkt taze bakışını ve içten ilgisini kanıtlamaktadır. Bundan dolayı Türkler ve biz Almanlar ona çok teşekkür borçluyuz.
Mustafa Kemal'in Unutulmuş Bir Hatırası
Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 339-342 · DOI: 10.37879/belleten.1984.339
Özet
Tam Metin
İzmir Yangınından sonra Lâtife Uşakîzade Karargâh erkânı ile Mustafa Kemal Paşa'yı Göztepe'de anababa evine davet etmiştir. Orada da 29 Ocak 1923'te İzmir Kadısı huzurunda evlenmişlerdir. M. Kemal'in şahitleri Fevzi ve Kâzım Karabekir Paşalar, Lâtife Hanımın ise Abdülhalik (Renda) ve Salih (Bozok) idiler.
Atatürk ve İnkılap
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 893-902 · DOI: 10.37879/belleten.1983.893
Özet
Hepimizin bildiği gibi içinde bulunduğumuz 1981 yılı Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılıdır ve bu nedenle Atatürk, uluslararası önemli bir kuruluş olan UNESCO'nun da kararı ve işbirliği ile bütün dünyaca anılmaktadır. Muhakkak ki O, yüzyılımızın yetiştirdiği "büyük insanlar"ın en ön sırada yer alanlarından biridir. Hiç de uzun sayılamayacak, ömrü boyunca başardığı işlerle ona bu "büyük insan" ünvanını kazandıran yüksek meziyetlerinden biri, kişiliğindeki İnkılapçılık vasfıdır. Gerçekten de, Atatürk denince her şeyden önce onun Türk toplumunda yapmış olduğu köklü değişiklikler akla gelir. Biz bunların topuna Atatürk İnkılabı ya da Türk İnkılabı demekteyiz. İşte bu nedenledir ki, iki kardeş milletin bilim adamlarının işbirliği ile Atatürk'ü anmak üzere bir araya geldiğimiz böyle müstesna ve mutlu bir günde Atatürk İnkılabını konuşmama konu olarak seçtim.