130 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Mustafa Kemal Atatürk
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk'te Namık Kemal'in Etkisi ve Abdülhamit Döneminde Yasak Kitaplara İlişkin İki Belge

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 501-512 · DOI: 10.37879/belleten.1981.501
Tam Metin
Atatürk 13 Mart 1899'da Harb Okuluna girmiş, bu okulu 10 Şubat 1902'de bitirmiş ve öğrenimini aynı çatı altındaki Harb Akademisinde sürdürerek oradan 11 Ocak 1905'te mezun olmuştur. Harb Okuluna ilişkin anılarında der ki: "Harbiye senelerinde siyaset fikirleri başgösterdi. Vaziyet hakkında henüz nâfiz bir nazar hasıl edemiyorduk. Sultan Hamit devri idi. Kemal Beyin kitaplarını okuyorduk. Takibat sıkı idi. Ekseriyetle ancak koğuşta yattıktan sonra okumak imkânını buluyorduk. Bu gibi vatanperverane eserleri okuyanlara karşı takibat yapılması, işlerin içinde bir berbatlık bulunduğunu ihsas ediyordu" Harb Okulunda Atatürk'ün sınıf arkadaşı olan A. Fuat Cebesoy, O'nun Namık Kemal'i okuması ve etkisinde kalması konusunda ayrıntılı bilgiler verir. Cebesoy, unuttuğu bazı olayların yanında, "hafızasından silinmeyen çizgiler de bulduğunu" söyler: "Büyük vatan şairi Namık Kemal'i, okul idaresinin aldığı bütün tedbirlere rağmen yatakhanede gizli gizli okuduğumuzu nasıl unutabilirim? Mustafa Kemal'in bir gece vakti yanıma gelerek Kemal'in "Vatan Kasidesi"nin teksir edilmiş bir nüshasını 'Fuat kardeşim, bunu ezberleyelim' diye bana verirken yavaş bir sesle fakat büyük bir heyecanla okuduğu: "Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin, Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten" mısralarını nasıl unutabilirim?

1933 Yılından Sonra Alman Bilim Adamlarının Türkiye'ye Göçü

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 537-550
Tam Metin
Göç olayına önce, birbirinden tamamen ayrı fakat aynı zamanda ortaya çıkan iki gelişme üzerinde durarak girmeliyiz : 1- III. Reich'ın, politik ve ırki yönden kendisine karşı saydığı kişileri kovuşturmaya başlaması ve bunun uydurma hukuki dayanakları : "Reich Başkanının, Halkın ve Devletin Korunmasına" ilişkin 28 Şubat 1933 tarihli emri, 24 Mart 1933 tarihli Yetki Yasası ve 7 Nisan 1933 tarihli "Devlet memurları statüsünün yeniden belirlenmesine" ilişkin yasa. 2 - Atatürk'ün Türkiye'deki eğitim reformu uygulama çalışmalarının yüksek okulları da içine almasını öngören 2252 sayılı yasanın 31 Mayıs 1933'te kabul edilmesi. Bu yasa gereğince eski İstanbul Üniversitesi 31 Haziran 1933 günü kapatılarak onun yerine 1 Ağustos 1933 tarihinde batı Avrupa örneğine uygun modern bir üniversitenin açılması planlanmıştır. Hakiki manada ilk modern Türk üniversitesi olan bu okulun kurulmasında temel çalışma, Türk hükümetinin 1931 yılında verdiği görev üzerine İsviçreli Prof. Albert Malche'nin takdim ettiği rapordur "Rapport sur l'Universite d'Istanbul". Bu üniversiteyi, Türkiye'de birçok yeni okulların veya bölümlerin açılması ya da modernize edilmesi takip etmiştir, şunlar sayılabilir: İstanbul Yüksek Teknik Okulunda Mimarlık Bölümü, Ankara'da Tarım ve Veteriner Yüksek Okulu, Devlet Konservatuvarı ve diğer bazı okullar.

Açıklamalı Atatürk Kaynakçası. Yazan: M. Türker Acaroğlu. Ankara 1981 Türkiye Iş Bankası. 2 cilt. XXIII + 1192 s. "Atatürk'ün Doğumunun 100. Yılı Dizisi: 7" T. İş Bankası Kültür Yayınları'nda 227. kitap. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 573-574
Tam Metin
M. Türker Acaroğlu'nun, bu kaynakçanın Önsözü'nde de anımsattığı üzere; Prof. Herbert Melzig'ten başlayarak (1941), Muharrem D. Mercanlıgil (1953), M. Orhan Durusoy - Muzaffer Gökman (1957), İsmail Arar (1960), Muzaffer Gökman (1963'ten bu yana genişletilmiş yeni basınılar); Atatürk için yazılmış yerli ve yabancı kitapları, bu arada kimi bilimsel dergi yazılarını sıralayan kaynakça kitapları yayımladılar. Bunlara 1938 yılı son iki ayındaki süreli yayı n yazı, şiir ve haberlerini içeren bir başka bibliyografyayı da ekleyebiliriz. (S. N. Özerdim'in, Türk Tarih Kurumu'nca yayımlanan kaynakçası). Bunlardan M. Mercanlıgil'ınki, Milli Kütüphane'deki bir serginin, İ. Arar'ınki ise, kendi kitaplığındaki Atatürk yayınlarının kataloğu idi. Prof. Melzig'in kaynakçası dışındakiler, "kuru bibliyografya" diye anılan, sadece bibliyografik künyeleri içeren kaynakçalardır. Anılan iki "katalog" ötesindekiler, Atatürk ve Devrimi için yazılmış bütün yayınları kapsayacak nitelikte ele alınmıştır. M. Gökman'ın 1968'de yapılan 2. basımı ile Ek olarak çıkarı lan 1974 cildi, para ve pullara değin, pek çok malzemeye yer verir.

IX. Türk Tarih Kongresi

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 587-588
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk Tarih Kurumu'nun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Doğumunun 100. Yıldönümü dolayısıyla düzenlenen IX. Türk Tarih Kongresi 21-25 Eylül 1981 tarihleri arasında, Devlet Başkanı Orgeneral Sayın Kenan Evren'in koruyucu başkanlığında Ankara'da toplandı. Hazırlık çalışmalarına birbuçuk yıl önce başlanan Kongre'ye sunulacak bildirilerde Atatürk ve Türk Devrimi ile ilgili araştırmalar ile Atatürk'ün gösterdiği yolda, Türklerin ve Türkiye'nin tarihini aydınlatacak araştırmaların yoğunluk kazanması öngörülmekteydi. Eski Anadolu ve Çevresi Uygarlıkları, Orta Asya ve Ortaçağ Türk Tarihi ve Türkiye Tarihi, Osmanlı Tarihi ile Atatürk ve Devrimlerini konu alan Kongre'ye, yurt içinden ve yurt dışından 500 dolayında bilim adamı katılmıştır.

Atatürk'ü Anlamak

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 179 · Sayfa: 303-318
Tam Metin
Türk Tarih Kurumunun sayın yöneticileri, üyeleri ve değerli konukları : Hepinizi saygı ile selâmlarım. Sözlerime başlamadan önce, Atatürk'ün 100. doğum yıl dönümünün anılmasına ayrılmış bulunan bu yılın konuşmaları dizisi içinde, Atatürk'ün kurduğu bu kutsal kürsüde, bana da söz hakkı tanınmış olmasını büyük bir onur kabul ettiğimi belirtmek ve beni dinlemek üzere lüfen buraya kadar zahmet ettiğiniz için, hepinize teşekkürlerimi sunmak isterim. "Atatürk'ü Anlamak" adını taşıyan bu konuşmamın çerçevesini belirlemeye çalıştığım sıralarda, tanımadığım fakat belki bu gün burada bulunan bir sayın ilgili, beni telefonla aradı. Kurumun basılı programından 'Atatürk'ü Anlamak' adını taşıyan bir konuşma yapacağımı öğrendiğinden söz ederek, Atatürk'ü anlamak mümkün mü? Büyük adamları anlamak iddiası, aynı derecede büyüklük iddia etmek değil midir? şeklinde bir soru yöneltti: Kendisine bu görüşe katılmadığımı söyledim. Fakat bunu bir uyarı kabul ederek, hemen, konuya bu noktadan girmeğe karar verdim. Şöyle düşünüyorum: Büyük adamlar anlaşılamaz görüşünü, mistik bir yaklaşım kabul edebiliriz. Ama o zaman, herhangi bir insanı anlamanın da zor olduğunu, insan ruhunun kolay erişebilir olmadığını teslim etmek gerekir

Atatürk'ün Amerikan Milletine Seslenişi

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 178 · Sayfa: 107-112 · DOI: 10.37879/belleten.1981.107
Tam Metin
Doğumunun 100. yıldönümü nedeniyle tümü Atatürk'ün anısına ayrılmış bulunan BELLETEN, Cilt XLV, Sayı 177'de Atatürk'ün uzun yıllar önce yayınlanmış, sonra unutulmuş ve "Söylev ve Demeçler" dizisine de alınmamış bazı konuşma, demeç ve direktiflerini "Atatürk'ün Günümüz Olaylarına da Işık Tutan Bazı Konuşmaları" başlığı altında ve gerekli notlar ve açıklamalarla yayınlamıştık. Bu kez de zamanı, kapsamı ve amacı bakımlarından son derece önemli bulduğumuz bir mesajını aynı metodla, yani gerekli bazı notlar ve açıklamalarla yayınlarken 100.cü doğum yıldönümünde yapılması gerekenlerden hissemize düşen çok küçük bir payı yerine getirmenin kalp huzuru içinde bulunuyoruz. Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ve bağlaşıkları için, yenilgi ile sonuçlanmıştı. Osmanlı devlet adamları bu yenilgiyi tam bir teslimiyetle kabullenmişler ve bunu Mondros Mütarekenamesi ile belgelemişlerdi. Ne var ki Türk milleti bu yenilgiyi, özellikle galip devletlerce Mütareke hükümlerine uyulmayarak Türk milletinin toptan yok edilmesi biçiminde gelişen öneri ve davranışları kabullenmemiş, yer yer "Reddi İlhak" ve "Müdafaai Hukuk" örgütleri kurularak yeni bir direnişin hazırlığı içine girilmişti.

Atatürk, İslam Ülkelerinde Yeni Bir Çağı Başlatan Önder

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 87-94 · DOI: 10.37879/belleten.1981.87
Tarihsel bir kişinin, bir olayın, belli bir düşünün veya olgunun damgasını taşıyan belli zaman sürelerine genel olarak çağ adı verilmektedir. Böylece bir Kutsal Bağlaşma çağından, Napoleon çağından, Fatih Mehmet çağından, Meiji çağından, Aydınlanma çağından sözedilmektedir. Tarihsel çağlara bölme yolundaki çalışmalar çok eskidir. Eskiden bilinenler içinde en yaygın olanı Hıristiyan tarihçilerin çağ ayrımı idi: 1. Putperestlik çağı; 2. Hıristiyanlık çağı. XVIII. yüzyılın başlarına doğru, popüler tarih kitaplarının yazarı Alman tarihçisi Christoph Cellarius (1638-1707) tarihi İlkçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ olarak üçe ayırdı. Sonradan Fransız İhtilali ile başlayan dördüncü bir çağı Yakınçağ adıyla bunlara eklediler. Bu ayrım hiçbir biçimde Avrupa dışı, giderek Batı Avrupa dışı ülkelerin ve ulusların tarihlerine uymaz. Çünkü bu çağların başlangıcı olarak kabul edilen, daha doğrusu öyle gösterilen tarihsel olayların, örneğin Batı - Roma İmparatorluğu'nun yıkılması (476), Rönesans (XIV-XV. yüzyıllar) ve Reform (XVI. Yüzyıl), Keşifler (örneğin yeni deniz yollarının ve Amerika'nın bulunması gibi) buluşlar (Basım tekniğinin Batı'da bulunuşu gibi), Batı Avrupa dışı ülkelerin tarihinde hiçbir rolü, hiçbir önemi yoktur. Rönesans Batı Avrupa'nın sınırlarını aşamadığı gibi, Reform Hıristiyan dünyasının, daha doğru bir deyimle Katolik dünyasının bir sorunu idi; çünkü Rum - Ortodoks Kilisesi Reform'dan hiçbir biçimde etkilenmiş değildir. Rönesans ve Reform'un Çin'de veya Japonya'da giderek doğrudan doğruya Batı Avrupa'nın sınırında bulunan Osmanlı İmparatorluğu'nda etkilerini saptamak olanaksızdır. Fransız İhtilalinin Osmanlı İmparatorluğu'nda, İran'da, Hind'de, Afganistan'da, Etiyopya'da ne gibi dolaysız izlerine rastlanabilir?

Atatürk'ün Yabancı Devlet Adamlarıyla Görüşmeleri

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 157-208 · DOI: 10.37879/belleten.1981.157
Aşağıda yedi belge yayınlıyoruz. Bunlar, Atatürk'ün 1930'larda yabancı devlet adamlarıyla yaptığı görüşmelerin tutanakları ve notlarıdır. Görüşmelerde hazır bulunmuş görevlilerce kaleme alınmış, zamanında açıklanmamış ve bugüne kadar arşivde korunup saklanmışlardır. Belgeleri Türk Dışişleri Bakanlığı arşivinden buraya aktarıyoruz. Yedi belge, yedi yılda, şu yedi görüşmeyi kapsıyor: i) Atatürk - Dr. Klein görüşmesi (9.11.1930), ii) Atatürk - Venizelos görüşmesi (26.9.1933), iii) Atatürk - Kral Aleksandr görüşmesi (4.10.1933), iv) Atatürk - Metaksas görüşmesi (19.10.1937), v) Atatürk - Tataresku görüşmesi (28.10.1937), vi) Atatürk - Ponsot görüşmesi (10.12.1936) ve vii) Atatürk - Cemil Mardam görüşmesi (21/22.12.1937). Birinci belge, 9 Kasım 1930 günü yapılan Atatürk - Dr. Klein görüşmesinin tutanağıdır. Dr. Klein o tarihte Amerika Birleşik Devletleri Maliye Bakanlığı müsteşarıdır. 5 Kasım 1930'da Türkiye'ye gelmiş, on gün yurdumuzda kalmıştır. Bu gezi sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) ile bir saat yirmi dakika süren bir görüşme yapmıştır. Görüşmede Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi Joseph Grew ile Türkiye Dışişleri Müsteşarı Numan (Menemencioğlu) Bey ve ayni Bakanlığın Özel Kalem Müdür Vekili Kadri Riza da bulunmuşlardır. Görüşmenin notlarım Kadri Riza tutmuştur. Aslı yedi daktilo sayfasıdır bu notların. Özel Kalem Müdürlüğü dosyaları içinde saklanmıştır.

Nutuk'ta Altı Çizilmiş Satırlar

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 57-78 · DOI: 10.37879/belleten.1981.57
Atatürk'ün, söylev ve demeçlerinden "büyük" sıfatı ile ayrılan NUTUK (Söylev) adlı yapıtı üzerinde henüz derinlemesine incelemeler yapılmış değildir. Gerçi, NUTUK konusunda yazılmış dağınık yazıların sayısı kabarıktır; 1977 yılı Ekim'inde, söylenişinin ellinci yılı dolayısıyla Ankara'da - İ. Ü. Atatürk ve Devrimleri Araştırma Enstitüsü - Türk Tarih Kurumu ortak çabası ile - bir simpoziyum düzenlenmiş, Türk Dili dergisinin Kasım 1977 sayısı bir özel sayı olarak bu konuya adanmış, Cumhuriyet gazetesi Ekim 1977 günü özel bir ek vermiş, dergi ve gazetelerde yazılar yayımlanmıştır. Ancak, bütün bu çalışmaların, devrim tarihimizin bu ana kitabını yeterince açtığını ileri süremeyiz. Kaldı ki, NUTUK'un daha, önemine yaraşır bir basım da yapılmış değildir. Rusça çevirisi (1929-1934, 4 cilt) açıklayıcı notları, sözlüklü dizinleri vb. ile zamanında bir örnek idi. Biz, elli yılı aşkın bir zaman sonra, bugün de, bu basıma benzer bir basım yapabilmiş değiliz. NUTUK'un önce dış ögeleri üzerinde kimi saptamalara gereksinme vardır. İçinde adı geçen kişiler, kuruluşlar, yer adları, kavramlar, giderek deyimler ve sözcükler; anılıp geçilen olayların ne olduğu, ilişkin belgeler; varsa yanlışlar; dizinler; sözlükler vb.

Atatürk, Bilim ve Üniversite

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 27-42 · DOI: 10.37879/belleten.1981.27
Tam Metin
Atatürk'ü doğumunun yüzüncü yılında bütün dünya saygı ile, hayranlıkla anıyor. Biz ona bağlılığımızı, ona sonsuz saygımızı nasıl dile getirelim? Biz ona neler borçlu değiliz ki! Bugün özgür ve saygın bir millet olarak varlığımızı koruyorsak, dünya ulusları arasında şerefli bir yere sahipsek, bunun için en başta Atatürk'e şükran borçluyuz. Birinci Cihan Savaşında Atatürk'ü Çanakkale savunmasının en can alıcı noktasında görüyoruz. Düşman hareketleri ve planlarının ayrıntıları konusunda yaptığı bütün tahminler hiç şaşmadan doğru ve isabetli çıkıyor, ve sonunda Atatürk düşmanı durdurarak Çanakkale'yi ve dolayısıyla İstanbul'u ve yurdu kurtarıyor. Bu başarısı Atatürk'e büyük ün getiriyor. Çanakkale'de kazanılan Türk zaferi münasebetiyle bir İngiliz resmi raporunda şöyle yazılıyor: - Tarihte büyük bir savaşta, tamamen birbirinden ayrı üç can alıcı durumun her üçünde de, aynı bir komutanın, yalnız savaşın bir bölümünü değil, tümünün kaderini ve hatta bir milletin alınyazısını bu derecede temelden etkilemiş olması misali çok nadirdir.