34 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- National Struggle 6
- Basın 3
- Amasya 2
- Anadolu 2
- Osmanlı Devleti 2
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hereke’de
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 58 · Sayfa: 169-202
Özet
Hereke, Mondros Mütarekesi ile Mudanya Mütarekesi arasındaki dönemde İtilâf Devletleri'nin (İngiltere) işgalinde kalmıştır. Bu işgal süreci ancak Mudanya Mütarekesi görüşmelerinin sürdüğü 3-12 Ekim 1922'de son bulmuştur. Mütarekenin yürürlüğe girmesiyle birlikte III. Kolordu Hereke'ye konuşlanmıştı. Büyük önder Mustafa Kemal Paşa bu bölgeye iki kez gelmiştir. Her iki gelişinde de onun özel yaşamında önemli olaylar meydana gelmişti. Bu çalışmada Hereke'nin işgali, işgalden kurtarılışı ve Mustafa Kemal'in bu bölgeye yaptığı ziyaretler İncelenmektedir.
Millî Mücadele Döneminde Erbaa
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 57 · Sayfa: 1089-1113
Özet
Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra ülkemizde başlayan işgaller, ülkenin dört bir yanında büyük endişelere neden olmuştur. Ülkenin İçinde bulunduğu bu zor durumu fırsat bilen Rumlar, Karadeniz sahili boyunca düşmanca faaliyetlerini artırmış ve Pontus Rum devleti kurma hayallerini gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir. Pontusçuların faaliyet alanı içinde yer alan Erbaa'da yaşayan Müslüman nüfus, bölgede Rumlar tarafından kurulan silahlı çetelere karşı örgütlenme çalışmalarına hemen başlamıştır. Erbaa halkı bir taraftan bu çetelere karşı mücadele ederken diğer taraftan ulusal kurtuluş çalışmaları içinde yer almıştır
Yeni Belgelerin Işığında Şeyh Recep Olayı ve Şeyh Recep Kamil Özgüneş
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 55 · Sayfa: 41-50
Özet
Şeyh Recep olayı Millî Mücadele'ye tepki olarak meydana gelmiş olaylardan biridir. Amasya görüşmeleri sırasında, Şeyh Recep ve arkadaşları 18 ve 19 Ekim 1919 tarihinde Sivas postanesinden tehditle Padişah'a, Salih Paşaya ve Mustafa Kemal Paşaya üç mektup gönderirler. Mustafa Kemal Paşanın isteği üzerine Sivas Valisi Reşit Paşa tarafından Şeyh Recep ve arkadaşları tutuklanırlar. Şeyh Recep davayı Samsun'a nakleder ve Samsun'dan İstanbul'a gider. 1922 Ekiminde Ulusal kuvvetler İstanbul'a girince, Atina'ya gider oradan, Mısır, Mekke ve Suriye'ye geçer. Suriye'nin Humus Sancağına yerleşir. Güç şartlar altında yaşar. 1938 yılında çıkarılan Genel Af Kanunu ile yurda döner.
Milli Mücadele’de ve Cumhuriyetin İlk Döneminde Propaganda ve Tanıtım Çalışmaları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 55 · Sayfa: 83-103
Özet
Osmanlı Devletinin, dağılma döneminde, bu süreci hızlandırmak ve topraklarım paylaşmak için Batı ülkelerinde yapılan faaliyetlerden biri de Osmanlı Devletinin aleyhinde yapılan propagandalardı. Bu dönemde çok güçlü bir anti -Türk kampanya ve iftiralar batı basınına hakim durumdaydı. Bunun karşısında çok güçlü tanıtım ve propaganda ile durulabileceğini gören Millî Mücadeleci kadro ve Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Anadolu Ajansı, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı ve din adamları gibi propaganda kabiliyeti bulunan her çeşit kişi ve kurumu harekete geçirdi. Propaganda ve tanıtım, Atatürk'e göre ordudan daha önemliydi.
Si̇vas Kongresi̇ Ve Damad Feri̇d Hükümeti̇’ni̇n İsti̇fası
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 54 · Sayfa: 849-873
Özet
Sivas Kongresi, Millî Mücadele Hareketi'nin en önemli aşamalarından birisidir. İstanbul Hükümeti bütün Anadolu'nun Kuva-yı Milliye Hareketi karşısında merkezi yönetim eksenli olmak üzere birleşmesi için çeşitli tedbirler almıştır. Bu tedbirlerden birisi belki de en önemlisi Ali Galip Beyin Elazığ'a vali tayin edilmesidir. Ali Galip Beyin çalışmaları ve Sivas Kongresi'ni basma teşebbüsü önceden haber alınarak Mustafa Kemal Paşa tarafından neticesiz bırakılmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele'yi boğmak isteyen bu çabayı bütün belgeleriyle Anadolu'daki Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerine açıklamış ve İstanbul Hükümeti'nin gerçek yüzünü onlara anlatmaya çalışmıştır. Bunun üzerine Anadolu'nun her yerinden İstanbul'a Damad Ferid Hükümeti'ni protesto eden telgraflar çekilmiş ve bu baskı sonunda Damad Ferid Hükümeti İstifa etmiştir. Bu çalışmada Anadolu'dan İstanbul'a çekilen, Damad Ferid Hükümeti'nin istifasını isteyen telgraflar ele alınarak işlenmiştir.
Mi̇llî Mücadele’de Mehmet Aki̇f (Ersoy) Beyi̇n Faali̇yetleri̇
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 54 · Sayfa: 903-952
Özet
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra imzalanan Mondros Mütarekesi ile ayakta kalan son Türk-İslâm Devleti'nin de tehlikeye düştüğünü gören millî şair Mehmet Akif, hem İstanbul'da bulunduğu süre içinde, hem de Anadolu'ya geçtikten sonra büyük bir gayretle vatanın her türlü işgal ve baskıdan kurtarılması için çalışmıştır. Bu gaye ile Mustafa Kemal Paşanın talepleri doğrultusunda Anadolu'nun çeşitli vilâyetlerinde büyük bir coşku ile milletimize vaaz ve nasihatlerde bulunmuş; art niyetlilerin oyunlarına gelmemeleri, tefrikaya düşmemeleri ve başarılı olmak İçin daima birlik ve beraberlik içinde olmalarını istemiştir. Geri kalan zamanlarında da boş durmayan Mehmet Akif, Burdur Milletvekili sıfatı ile I.Meclisin çalışmalarına katkıda bulunmuş; başyazarlığını da yaptığı Sebilürreşad Gazetesi'nde yazdığı şiir ve makaleleri ile Millî Mücadele'ye tam destek vermiştir.
İstanbul Hükümeti̇ni̇n Propaganda Faali̇yetleri̇ Ve Yeni̇ Gazete
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 53 · Sayfa: 471-490
Özet
Mondros Mütarekesi'nin imzalanması ve uygulanmaya başlaması üzerine, yer yer işgaller başlamıştır. Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin bu işgaller karşısındaki olumsuz tutumu, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere vatansever insanların büyük tepkisini çekmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'dan başlayarak Anadolu halkını bu kötü durumdan haberdar etmek üzere çalışmalara başlaması üzerine, İstanbul Hükümeti izlediği yanlış ve korkak politikasını anlatmakta zorlanmıştır. Düşüncelerini anlatmak ve insanları etkilemek için Yeni Gazete'yi seçmiş ve bu amaç için kullanmıştır. Bu gazetenin başarılı olması ve yaygın bir şekilde halka ulaştırılması için devletin bütün olanaklarını kullanmaktan da geri kalmamıştır.
Mustafa Kemal Paşa ve Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 47 · Sayfa: 395-419
Özet
XIX. Asrın sonlarına doğru II. Abdülhamit ve Wilhelm'in kişisel gayretleri ile başlayıp zamanla giderek artan Türk-Alman dostluğu, I. Dünya Savaşı öncesinde bir ittifak bloğunun kurulması ile sonuçlandı. Osmanlı Devleti, 2 Ağustos 1914 tarihinde Almanlarla açık-gizli antlaşmalar yaparak, I. Dünya Savaşı'na yorgun, bitkin, ekonomik ve malî yönden sıkıntı ve bunalımlar içerisinde, mânevi bakımdan ise yıpranmış, bütün gücü tü¬kenmiş ve huzursuz bir vaziyette girmişti. Savaşın ikinci yılında Bağdat Cephesi'nin düşmesi, Alman ekonomisinin sekteye uğramasma neden olabilecek bir sonuç doğurdu. Çünkü Ortadoğu coğrafyasında petrolün en yoğun olduğu yer Irak bölgesi idi. Bağdat'ı geri almak amacıyla Irak Cephesi'nde teşkili düşünülen Yıldırım Ordular Gurubu, daha sonra bir strateji değişikliğine gidilerek Filistin cephesine kaydırılmış ve Alman Generallerinden Falkenhayn bu ordular gu¬rubunun komutanlığına atanmıştır. Filistin Muharebeleri, mukadderatını yabancı eline teslim eden bir or¬dunun uğrayacağı akıbeti göstermesi bakımından son derece önemlidir. Bu savaşta şu husus çok açık anlaşılmıştır: Almanlar gerçekten Osmanlı Dev- leti'nin müttefiki olarak Filistin'e gelmemişlerdi. Almanlar, aslında Or¬tadoğu'da nasıl hakimiyet kurar ve bu bölgenin zenginliklerine ka¬vuşabiliriz düşüncesi ile geldiklerini göstermişlerdi. Karargahlarındaki tavır ve uygulamaları ile de zaten Türklerin fikirlerine pek değer ver¬medikleri görülmekte idi. Nitekim 1917 yılında başlayan Filistin geri çe¬kilmesi 1918 yılı Ekim sonlarına kadar devam etti. Mustafa Kemal Paşa, Liman Von Sanders'in İstanbul'a çağrılmasının ardından, yani Mondros Mütarekesinin imzalandığı gün, Yıldırım Orduları Grup komutanlığına tayin edildi. Mustafa Kemal Paşa, ordudaki Alman etkisinin mümkün olduğunca azaltılmasını istiyordu. Osmanlı Genelkurmayı, Mondros Mütarekesinin imzalanmasının ardından Mustafa Kemal Paşaya gönderdiği telgrafta, ordunun Suriye'nin kuzeyine çekilmesi durumunda savunma vaziyeti alıp alamayacağını, bu sayede mütareke şartlarının değiştirilmesinin ve hafifletilmesinin mümkün olup olmadığını sormuş; mütareke şartları tebliğ olununcaya kadar uygun bir şekilde oyalanmasını istemişti. Mustafa Kemal Paşa, maiyetindeki komutanlara gönderdiği emirde, mütareke hükümlerinin uygulanmasının bizim için daha ağır bir duruma gelmemesini sağlamak üzere gerekli tedbirlerin alınmasını isterken, Toros Tünellerinin Osmanlı Devleti için stratejik açıdan çok büyük öneme sahip olduğunu hatırlatarak elde tutulması gerektiğini ve terhis işlerinin geçiştirilmesi veya geciktirilmesini tavsiye ediyordu Mütarekenin imzalandığı gün, Yıldırım Ordular Gurup Komutanlığına atanan Mirliva Mustafa Kemal Paşa, Filistin harekâtını icra eden bu son ordu kalıntılarını bir araya topladıktan sonra Toros Dağlarının kuzeyine çekilmeyi başarmıştı. İşte Mustafa Kemal Paşa'nın kuzeye çekmeyi başardığı bu kuvvetler, bir yıl sonra başlayacak olan Türk İstiklal Mücadelesi'nin Güney Cephesi'ndeki çekirdek kadrosunu oluşturacak olan birlikler idi. Bu bildiride, kısaca Yıldırım Ordular Gurubu'nun kuruluşu, amacı, faaliyetleri anlatıldıktan sonra, Mondros Mütarekesinin imzalanması ve Mustafa Kemal Paşa'nın Yıldırım Ordular Gurup Komutanlığı'na getirilmesi ve mütareke karşısındaki tutum ve davranışları izah edilmektetir
Ali Rıza Paşa Hükümeti Kuva-yı Milliye İlişkileri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 37-87
Özet
Mondros mütarekesini takip eden dönemde, Anadolu'da yer yer teşekkül etmiş bulunan kuva-yı milliye birliklerinin, işgalcilere karşı kazandığı başarılar, bu teşekküllere duyulan güvenin artmasına neden ol¬muştur. Zayıf durumda bulunan nizamiye kuvvetleri yanında, sayıca giderek büyüyen kuva-yı milliye, iaşesi ile silah, araç ve gereçlerini tamamlamak amacıyla Anadolu'da kanunsuz eylemlere başvurmakta idi. Kuva-yı milliye liderleri ile iyi ilişkilerin başladığı Ali Rıza Paşa kabinesi döneminde bu kanunsuz eylemler iki taraf ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemekte idi. Bundan dolayı Ali Rıza Paşa kabinesinin askerî kanadı - Harbiye Nezareti İle Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti- kuva-yı milliyeyi himayeleri altına almayı düşündü ve bu amaçla çalışmaları başlattı. Ali Rıza Paşa hükümeti, Anadolu'daki kuva-yı milliye hareketini Damat Ferit Paşa gibi haince nitelemediği gibi, aksine, millî mücadele hareketini meşru ve halkın işgalcilere karşı haklarını geri almak için başlattığı bir mücadele olarak görüyordu. Bu yüzden kabinenin kuruluşundan hemen sonra Anadolu ile diyalog kurulması konusunda faaliyete geçildi. Nitekim bu kabine, millî hareketi meşru bir dava olarak tanımakla kalmıyor; önceki hükümetlerin (Damat Ferit hükümetleri) aksine bu hareketin liderleri ile de temasa geçmekte bir sakınca görmüyordu. Kuva-yı Milliyenin lider kadrosunun Ali Rıza Paşa kabinesinde ken¬dilerine yakın gördükleri kişi ise, Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa idi. Cemal Paşa da bunun farkında İdi ve mesaisinin büyük bir kısmını kuva-yı milliyenin desteklenmesi yolundaki çalışmalar için harcamaktan geri kalmıyordu . Bu hükümet döneminde Anadolu ile ilişkileri daha da düzenlemek amacıyla Bahriye Nazırı Salih Paşa ve heyeti Amasya'ya gönderilerek milli hareketin lideri Mustafa Kemal Paşa ile münasebete geçildi. Yine bu kabine döneminde, Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa'nm kuva-yı milliye hareketinin desteklenmesi yolundaki gizli emir ve uygulamaları da son derece önemlidir. Mersinli Cemal Paşa, İstanbul'da İtilaf Devletleri baskısına rağmen, Milli Mücadele hareketinin ilk safhasında Batı Anadolu'daki düzenli ordu birlikleri aracılığıyla kuva-yı milliyeyi desteklemiş; silah ve malzeme desteği sağlamıştır. Anadolu'da başlatılan millî direniş hareketinin lideri Mustafa Kemal Paşa'ya, işgal güçlerinin tüm baskılarına rağmen itibarının iade edilmesi, kuva-yı milliyenin silah, cephane ve teçhizat bakımından desteklenmesi gibi mühim görevleri yerine getiren Ali Rıza Paşa ve kabinesi, yapılacak arşive dayalı belgesel çalışmalarla Türk Millî Mücadele Tarihi'nde haklı yerini alacaktır.
Cumhuriyetin İlânında Emeği Geçenler
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 567-602
Özet
Cumhuriyet, dilimize Arapça "Cumhur" kelimesiyle girmiştir. Cumhur, halk, ahali, büyük kalabalık anlamlarını ihtiva eder. Toplu bir halde bulunan kavim yahut millet demektir. Bu tanımdan hareketle Cumhuriyet* 1 veya Cumhuri Devlet ifadesi ise, iktidarın millete, umûma ait olduğunu öngören devlet şekli anlamına gelmektedir. Cumhuriyeti bir devlet şekli olarak ilk defa ortaya çıkaran ve uygulayan Romalılardır. Romalılar devlet idaresini ağırlıklı olarak hukukî esaslara bağlamaya çalışmışlardır. Daha sonraki dönemlerde batıda Platon'dan itibaren birçok düşünür, devlet şekilleri ve özellikle de Cumhuriyet idaresi üzerinde durmuşlar ve bu konuda kıymetli eserler vermişlerdir. Bu isimler arasında Cicero, Bodin, Mac- hiavelli, Lapradelle, Rousseau, Volter, Kant, Jellinek sayılabilir.