187 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Osmanlı İmparatorluğu
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Birinci Dünya Savaşı'nın Unutulmuş Bir Diplomatik Cephesi: Etyopya

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 745-756 · DOI: 10.37879/belleten.2007.745
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı denilince, akla ilk önce kuşkusuz asker ve sivil 8.700.000 insanın ölümüne yol açan ve bir o kadarının da yaralanmasına, evsiz ve barksız kalmasına neden olan acımasız bir ihtilaf gelir. Bu savaş, siyasi sonuçları itibariyle tarihe damgasını vurmuş, dört imparatorluğun (Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Çarlık Rusya İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu) çökmesi neticesini doğurmuştur. Keza Birinci Dünya Savaşı'nı inceleyenler, dikkatlerini daha ziyade 1914-1918 döneminde cereyan eden büyük muharebeler, örneğin Fransa, Polonya, Galiçya, Çanakkale cephelerinde meydana gelen çatışmalar üzerinde yoğunlaştırır, Amerika Birleşik Devletleri'nin 6 Nisan 1917 tarihinde İtilâf Devletleri yanında savaşa giriş nedenleri üzerinde dururlar.

Cevdet Paşanın Bir Aylık Aile Bütçesi

Erdem · 2007, Sayı 45-46-47 · Sayfa: 87-108
Bu çalışmada, XIX. yüzyılda Osmanlı devletinin önemli hukuk ve siyaset adamlarından Cevdet Paşanın 1887 tarihli bir aylık masraf defterine göre günlük hayatına ilişkin bir kesit ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada, önce günü gününe yazılan harcamalar sınıflamaya tabi tutulmuş, daha sonra hangi tür harcamalar yapıldığı tablolar halinde gösterilmiştir. Bu sınıflama içerisinde, yiyecek, giyim, ev ve mutfak eşyaları ile ulaşım ve evde çalışan kişilere ödenen maaşlar yer almaktadır. Masraf defterindeki bazı bilgilerden, Cevdet Paşa ailesinin günlük hayatına ilave olarak İstanbul'da o zamanki günlük hayata ilişkin bazı bilgiler verilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu'nda İngiliz Saatleri ve Topkapı Sarayı Koleksiyonu

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 259 · Sayfa: 919-962 · DOI: 10.37879/belleten.2006.919
Tam Metin
Bir zamanların geleneksel Türk köşklerinin ve evlerinin kabul salonlarında, çalışma odalarında olduğu kadar camilerde de önemli birer aygıt olma ötesinde aksesuar olarak yer alan sanat değeri yüksek zarfları ile asma veya oturtma saatleri yanında zarif mücevher zincirle kıyafete iliştirilerek ceplerde taşınan ve adeta sahibinin sosyal sınıfını da simgeleyen mücevher muhafazalı cep saatleri bugün antika müzayede salonlarının nadide parçaları olarak önemlerini korumaktadır. Türkiye'de her ne kadar bağımsız bir saat müzesi olmasa da Topkapı Sarayı Müzesi'nde Hazine'nin bir bölümünü oluşturan Saatler Bölümü, Türkiye'deki en zengin saat koleksiyonu olarak önemlidir.

Türk Arşivleri ve Ermeni Meselesi

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 257 · Sayfa: 289-310
Tam Metin
Tarihin amacı; sebep sonuç ilişkisi içinde olayları belgelere dayanarak, gerçeklere mümkün olduğu kadar yaklaşarak göz önüne sermek ve değer yargısını okuyucuya bırakmaktır. Hele, yazılan tarihi olay, geçmişi olduğu kadar bugünü ve geleceği de etkiliyorsa, durum çok daha büyük bir dikkati ve objektifliği gerektirir. Bu objektiflik, tarihin temel kaynakları arasında önemli bir yere sahip olan belgelere başvurularak oluşturulur. Çünkü belgeler tarihin en güvenilir şahitleridir. Bu şahitler olmadan ortaya çıkacak sonuçlara şüphe ile bakılmalıdır. "Tarih belgeyle yazılır" hükmü tüm dünya ilim camiasınca kabul edilen bir gerçektir. Uluslararası hukukta da siyasi, ekonomik, idari, kültürel ve diğer sorunlarla ilgili alınacak her türlü kararda, arşivlerin en güvenilir ve en objektif kaynaklar olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple geçmiş olayları incelerken arşivlere inilme zorunluluğu vardır. Çünkü arşivlere dayalı bilimsel çalışmalar önyargı ve yanlı bilgilendirilmeden kaynaklanan taraflı siyasi yaklaşımları ortadan kaldıracaktır.

1900 Yılı Civannda Siyaset, Ekonomi ve Bilim Arasında Osmanlı İmparatorluğu'nda Arkeoloji

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 257 · Sayfa: 311-318
Veronique Krings ve Isabelle Tassignon'un editörlüğünü yaptığı Archeologie dans l'Empire Ottoman autour de 1900 entre politique, economie et science (1900 Yılı Civarında Siyaset, Ekonomi ve Bilim Arasında Osmanlı İmparatorluğu'nda Arkeoloji) adlı eser, aslında aynı başlık altında Roma'daki Belçika Akademisi'nde düzenlenen kolokyum sırasında sunulan bildirileri ihtiva etmektedir. Bu kolokyum, 1939 yılında Roma'daki Belçika Akademisinin idari Kurulunun Başkanı görevine atanan antikçağ dinler tarihi uzmanı Franz Cumont'un çalışmalarının en ilginç yönlerinden biri olan arkeoloji tutkusunu aydınlığa kavuşturulmasını mümkün kılmıştır. Bu çalışma ile editörler Veronique Krings ve Isabelle Tassignon, Franz Cumont'un bıraktığı bütün bilimsel mirası değerlendirmek, onun Doğuya yaptığı seyahatleri coğrafik, ekonomik, siyasi ve bilimsel açıdan görüntülemek ve disiplinler arası bir karşılaştırma yapmak suretiyle, çeşitli yaklaşımlara sahip uzmanları bir araya getirmektir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Kız Öğretmen Okulunda Görev Yapan Kadın İdareci ve Öğretmenler ile Okuttukları Dersler

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 253 · Sayfa: 649-670 · DOI: 10.37879/belleten.2004.649
Tam Metin
Son yıllarda kadın eğitimine ilişkin araştırmaların çoğaldığı gözlemlenmektedir. Gerek tarihi boyutu içerisinde ve gerekse de güncel olarak kadın sorunları araştırılmakta ve bu araştırmalara dayanan bir çok yayın yapılmaktadır. Ancak tarihi boyutu içerisinde kadın idareci ve öğretmen yetiştirilmesi ile bu idareci ve öğretmenlerin etkinliği meselesi ihmal edilmiş, çoğu zaman da sorun olarak bile ifade edilme şansını bulamamıştır. Oysa günümüzde kadın öğretmenlerimizin okul yöneticiliğine ilişkin istek ve tutumları ile yetkililerin ve toplumun okul yöneticisi kadın öğretmenlere bakışı, bir ölçüde, eğitim tarihimizde görülen anlayış ve uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle pek çok konuda olduğu gibi, kadın öğretmenler ve okul yöneticiliği ilişkisinin eğitim tarihimizdeki kökenlerinin ve gelişme sürecinin bilinmesi gerekmektedir(1). İşte bu çalışmada Osmanlı İmparatorluğu'nda kız öğretmen okulunda (Dârülmuallimât) görev yapan kadın öğretmenler ile bu kadın öğretmenlerin hangi dersleri okuttukları ve hangi idari görevlerde bulundukları incelenmeye çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu'nda kız öğretmen okulunun tarihsel süreç içerisinde göstermiş olduğu gelişim ve dönüşümler hakkında bilgi verilmeye çalışılmış, daha sonra ise bu öğretmen okulunda görev yapan kadın idareci ve öğretmenlerin kimler olduğu ve bu öğretmenlerin hangi dersleri okuttukları konusuna değinilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu Esnasında Bizans ve Avrupa

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 63-104 · DOI: 10.37879/belleten.2004.63
Tam Metin
Anadolu'nun kuzey batısında, 14. yüzyılın başında kurulan bu küçük Türk Beyliği, o devirde benzerleri çok görülen olaylardan biri olduğundan başlangıçta hemen hiç dikkati çekmemiş ve ancak 1354'te Rumeli'ye geçtikten sonra Osmanlı Beyliği'nin hayatı temelinden ve süratle değişmiştir. Osmanlıların yüzyıllık bir zaman içinde bir uç beyliğinden bir dünya imparatorluğu haline gelmesi, Ortaçağ sonrası Doğu Avrupa ve hatta dünya tarihinin de benzeri az görülen olaylarından biridir. Bu gelişmede, bir Oğuz boyu olan Osmanlıların devlet kurma işinde sahip bulundukları dinamizmin büyük payı olmakla beraber, o devirde Bizans'ta ve Avrupa'da mevcut şartların bu büyük başarıdaki katkılarının bugüne kadar gereği gibi araştırılmadığı da bir gerçektir.

Ermenilerin Maraş’tan Ayrılmaları, 1920-1922

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 58 · Sayfa: 65-82
Ateşkesten sonra işgalcilere karşı Türklerle birlik olmayan ve Türklerle dostça yaşamak arzusunu göstermeyen Ermeniler, uzun zamandır arzuladıkları bağımsız bir devlet düşüncesine devam ettiler. Bunun için onlar işgalcilerle, özellikle Fransızlarla, işbirliği yaptılar. Maraş'ta, Fransızların desteğini aldılar ve artan ölçüde Türk değerlerine ve hayatlarına saldırmaya başladılar. Türkler, onurlan ve bağımsızlıkları için Fransızlarla savaşmak zorunda kaldıklarında, Ermenilerle de savaşmak zorunda kaldılar. Kanlı bir karşılaşmanın sonunda Türkler muzaffer oldu. Beraberinde binlerce Ermeni'yi de götüren Fransız işgal gücü şehirden ayrılmak zorunda bırakıldı. Savaştan sonra Maraş'ta kalan Ermeniler ise şehirden ayrılmak için uygun yollar aradılar. Ekim 1921'de Ankara'da Fransızlar ile Türkler anlaşma imzalayınca ki bu Fransız işgalinin bölgeden ayrılması hakkında uzlaşma sağlıyordu. Türk otoritelerinin ve Ankara Anlaşma¬sının verdiği garantilere rağmen, Ermeniler ciddi olarak Fransızlar ile birlikte bölgeden ayrılmayı istediler. Sonuçta, Maraş'ta kalan son Ermeni gurupları da Ocak 1922'de şehirden ayrıldılar.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Son Dönemine Ait Hilâfet Tartışmalarıyla İlgili Yayınlar*

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 249 · Sayfa: 457-494
Tam Metin
Osmanlılar döneminde, bazı müellifler, devlet kurumlarının hızlı, verimli ve adaletli bir şekilde çalıştırılabilmesi konusundaki görüşlerini, "nasihâtnâme" veya "siyasetnâme" türündeki eserlerinde dile getirdikleri gibi, özellikle bürokrasi tecrübesine sahip bazı devlet adamları da nizam-ı devletin ıslahı konusunda çeşitli layiha ve arîzalar kaleme almış; hatta bizzat yöneticiler de devlet kurumlarının işleyişiyle ilgili birtakım şikayetlerin giderilebilmesi için zaman zaman eyaletlere çeşitli adâletnâmeler göndermişlerdir. Ancak bütün bunlar, özellikle devletin alt birimlerinin işleyişine yönelik bazı önerilerden ibarettir. Bizzat padişah/halifelerin yetkileriyle ilgili tartışmalar ise, özellikle 1839 Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu'nun ilanı ile başlamış ve bu durum 1876 Kânûni Esâsî'sinde açık bir şekilde kendisini göstermiştir.

Bir "Zırvata"* Olayı Tunus'un İşgali

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 119-138
Tam Metin
Tunus Kuzey Afrika'nın Akdeniz kıyısında olan ülkelerden birisidir. Doğusunda Trablusgarp (Libya), Akdeniz; batısında Cezayir; kuzeyinde Akdeniz ile çevrilidir. Osmanlılar, Doğu ve Batı Akdeniz'i kontrol eden Malta-Sicilya-Tunus üçgeninin bir ucunu teşkil eden bu yerin Akdeniz hakimiyeti için önemini anladılar. Devlet hizmetine giren Barbaros Hayrettin Paşa ilk seferini Tunus'a yaptı ve 1534 yılı sonlarına doğru Tunus ve limana hakim Halkulvad (Goulette) Osmanlı ülkesine katıldı. Fakat ertesi yıl, 1335 yazında bu bölge İspanyollar tarafından geri alındı. 1569 yılına kadar İspanyollarla yapılan mücadeleler sonunda Halkulvad hariç Tunus tekrar ele geçirildi. Uzun süren Tunus'un fethi işini sonuçlandırmak üzere; 1574 yılında Yemen fatihi Koca Sinan Paşa ve Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa görevlendirildiler. Aynı yıl Tunus tamamen ele geçirildi. 1881 yılında Fransızlar tarafından işgal edilinceye kadar 307 sene Osmanlı Devleti hakimiyetinde kaldı.