187 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Osmanlı İmparatorluğu
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Kemal Paşa-Zâde (İbn-i Kemal) nin Talebeleri

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 221 · Sayfa: 55-70
Tam Metin
Kemal Paşa-Zâde (873-940/1468-1534) yılları arasında Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrinde yaşamış, o devre adını yazdırmış büyük bir ilim ve devlet adamıdır. Asıl adı Şemseddin Ahmed olduğu halde dedesi Kemal Paşa'ya nisbetle, Kemal Paşa-Zade veya İbn-i Kemal diye şöhret yapmıştır. Babası Süleyman Çelebi Amasya ve Tokatta Sancak Beyliği yapmış, daha sonra İstanbula gelmiş ve burada vefat etmiştir. Doğum yeri hakkında kaynaklarda farklı görüşler vardır. Onu Tokat, Edirne ve Amasya'ya nisbet edenler olmuştur. Aslında İbn-i Kemal bu üç şehirde de bulunmuştur. Fakat Tokat menşe'li olmakla beraber Edirne doğumlu olduğuna dair kanaatlar daha yaygındır.

Ahîlik ve Bir Ahî Şeceresi

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 222 · Sayfa: 295-310
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nun üç kıt'ada 600 sene ayakta durabilmesinin sebeblerini "Ahîlik Teşkilâtı" nda aramak gerekir. Bunu şöyle de ifade etmek mümkündür. Ülkedeki çeşitli azınlık gruplara rağmen Osmanlı İmparatorluğu'nun üç kıtada 600 sene gibi uzun süre ayakta kalmasına sebep olan faktörlerin içinde "Ahîlik" ilke ve inançları vardır. Ahî, kelime olarak Arapça olup, kardeşim mânâsına gelmektedir. Terim olarak, esnaf ve san'atkâr birliklerini ifade eder ki, XIII. asırdan XX. asır başlarına kadar yamak, çırak, kalfa, usta hiyerarşisi içinde çeşitli meslek gruplarını iş başında yetiştirip, diplomasını özel törenlerle verip mensuplarının çalışma ve insanî davranışlarını kontrol eden meslekî bir kurumdur.

DANIEL PANZAC, La population de l'Empire Ottoman. Cinquante ans (1941-1990) de publications et de recherches (Osmanlı İmparatorluğu'nun Nüfusu, Elli Yıllık (1941-1990) Araştırma ve Yayınlar), Travaux et Documents de l'I.R.E.M.A.M. No 15, Aix-en-Provence, 1993, 97 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 785-788
Tam Metin
"Veba"nın yazarı Daniel PANZAC'ın "Nüfus" ile ilgilenmesinden doğal ne olabilir! D. Panzac üç dört yıl önce yayınladığı makalesinde 1914-1927 yılları arasında Türkiye'nin nüfusunu incelemişti. Arap ve Müslüman Dünyası Üzerine İnceleme ve Araştırmalar Enstitüsü (Institut de Recherches et d'Etudes sur le Monde Arabe et Musulman) tarafından yayınlanmış olan bu küçük sevimli kitapta ise, Osmanlı İmparatorluğu'nun (1326-1923) nüfusuna ilişkin olarak, 1941-1990 yılları arasında yapılmış olan eserleri içeren, bir bibliyografya çalışması sunmaktadır.

Busbecq'in "Türklere Karşı Savaş Tasarısı"

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 113-160
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya arasında doğrudan doğruya askerî ve siyasal ilişkiler 1526 Mohaç savaşından sonra kurulmuş ve giderek yoğun bir gelişme göstermiştir. Bu ilişkilere bağlı olarak Osmanlı başkentine birçok elçilik kurulları gelip gitmeye başlamış ve 1547 yılından sonra da İstanbul'da sürekli bir Avusturya elçiliği kurulmuştur. XVI. yüzyılın ikinci yarısı boyunca Türkiye'ye gelen Avusturya elçilerinin gerek kendileri, gerekse onların maiyetinde yer alan diplomat, gezgin ve sanatçıların bıraktıkları gezi yazıları, raporlar, resim ve gravürler o dönem Türk toplumunu çeşitli yönlerden tanımamıza büyük katkıda bulunmaktadır.

Avrupa Politikasında Polonya

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 285-296
Osmanlı İmparatorluğunun Lehistan dediği bugünkü Polonya, Osmanlı Devleti'nin ve Türkiye'nin durumlarında olduğu gibi, Avrupa'nın gayet stratejik bir bölgesinde bulunması sebebile, Avrupa politikasında mücadele eden büyük kuvvetlerin, rekabet, mücadele ve toprak ihtiraslarının başlıca konusu olmuştur. Tarihî perspektif içinde, Polonya'nın, Avrupa'nın kuvvet dengesi ve politikası içindeki gelişmelerini anahtarları ile çizmeye çalışacağız.

Yahudilerin Filistin'e Yerleştirilmeleriyle İlgili Olarak II. Abdülhamid'e 1879'da Sunulan Lâyiha

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 219 · Sayfa: 565-580
Tam Metin
Bilindiği gibi Yahudiler yüzyıllar boyunca sürgün hayatı yaşamış bir toplumdur. M. Ö. 586'da önce Babil'e sürülmüşlerdir. II. ve IV. asırlarda ise Romalılar ve Hıristiyanlar tarafından ikinci defa ülkelerinden kovulmuşlardır. Böylece, Yahudiler için "Diaspora" hayatı başlamış ve bunun neticesinde de Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına dağılmışlardır. Ancak gittikleri pek çok yerde, özellikle Hıristiyan ülkelerinde daima ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüşler ve horlanmışlardır. İş bununla da kalmamış, 1290'da İngiltere'den, 1394'de Fransa'dan (kısmen), 1492'de İspanya'dan, 1496'da ise Portekiz'den tamamen kovulmuşlardır. Bu baskılar ve sürgünler sonunda pek çok Yahudi Doğu Avrupa'ya ve bilhassa Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmıştır.

Merzifon'da Ermeni Ayaklanmaları

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 220 · Sayfa: 795-826
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu çeşitli uluslardan, etnik gruplardan, din ve cemaat topluluklarından oluşuyordu. Devlet, dünya ve ahiret anlayışına uygun olarak bunlara hiç bir baskı uygulamadığından ulusal özelliklerini, özlerini, dillerini, dinlerini, kültürlerini, 18. yy.'a kadar korudular. Fakat, bu asrın sonunda, Fransız İhtilali'nin de etkisiyle, ulusçuluk akımları Osmanlı İmparatorluğu'nda kıpırdanmaya başlamıştır. Devletin içine düştüğü ekonomik bunalım, toprak kayıplarıyla iyice hızlanmış ve merkezi otoriteyi de zayıflatmıştır. Fransız İhtilali'nin etkisiyle Avrupa'da oluşan toplumsal ekonomik ve kültürel gelişmeler Osmanlı ülkesinde de çalkantılara neden olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu'na Yapılan İlk Musevi Göçlerinin Beşyüzüncü Yıldönümü

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 201-206
Tam Metin
XV. yüzyılın ilk döneminde, Bohemya, Avusturya ve Polonya'daki Musevi'ler, sistemli biçimde zulme tabi tutuluyorlardı; ancak, Portekiz ve İspanya'daki kimi Musevi'lerin ölümle tehdit edilerek Hıristiyan olmaya zorlanmaları ve 1492 yılında bu ülkelerden kovulmaları, onların toplu olarak göçlerine yol açıyordu. İspanya'yı Müslüman'lardan geri alan Katolik kırallar, İspanya yarımadasındaki Kuzey Afrika'lı Müslüman'lara büyük bir darbe indirmekle kalmıyor; aynı zamanda, kendi Musevi uyruklarını da ortadan kaldırmaya niyetleniyorlardı. Musevi'ler, 1412 yılından beri giysilerinde aşağılayıcı işaretler taşımaya zorlanıyor; 1480 yılında Enkizisyon, onlara zulüm yapmaya başlıyor ve sonuçta 300.000'e yaklaşık Musevi'nin mallarına el koyarak onları ülkeden çıkarıyordu. Yurtlarından kovulan Musevi'lerin kimileri Fas'a kaçıyor; ama birçoğu Osmanlı İmparatorluğu'na sığınarak coşkuyla karşılanıyordu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğu ile Ekonomik İlişkileri : XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı - Hint Ticareti İle İlgili Bir Araştırma

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 31-68
Tam Metin
XVIII. yüzyıl Osmanlı tarih araştırmalarında İmparatorluğun Batı ile olan ekonomik ilişkileri yeterli denebilecek kadar aydınlatılmış olmasına karşın, Doğu ile ilişkileri örneğin İran ve Hindistan ile ticareti ihmal edilmiştir. Bu araştırmada Fransız arşivlerinden bir belgeye dayanarak XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı-Hint ticaretinin yapısı incelenecek, Doğu ile ilişkiler konusunda ipuçları yakalanmağa çalışılacaktır.

İlk Türk Basımevinin Kuruluşunda İki Kültür Elçisi: Savary De Brèves İle İbrahim Müteferrika

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 275-306
Tam Metin
Fransa'nın 1592-1604 yılları arasındaki İstanbul Büyükelçisi, daha sonra 1608-1614 yılları arasındaki Papalık Büyükelçisi olan Savary de Breves, Roma'da bulunduğu sırada, "Typographia Savariana" adını taşıyan ilk Fransız Doğu basımevini kurmuştu. Paris'e geri çağrılan Breves, "Imprimerie des Langues orientales, arabique, turquesque, persique..." ("Arap, Türk, Fars... Doğu Dilleri Basımevi") adını verdiği basımevini oraya nakletti. 1615 yılında şu kitabı yayımladı: Fransa Padişahı ile Âl-i Osman Padişahı mabeyninde münakid olan ahidnamedir ki zikrolunur/Articles du traicte faict en l'annee 1604 entre Henri le Grand, roi de France et de Navarre, et le sultan Amat, empereur des Turcs, par l'entremise de François Savary, seigneur de Breves, conseiller du roi en se Conseil d'Estat et Prive, lors Ambassadeur pour sa Majeste a la Porte dudit Empereur. Daha önce Türkçeden, genellikle transkripsiyon olarak, bir şeyler basılmıştı, ama ilk kez olarak Avrupa'da Türkçe bir kitap basılıyordu. 1729 yılında, Paris'te ilk "Imprimerie turquesque" ("Türk basımevi")'nin ortaya çıkışından aşağı-yukarı yüzyıl sonra, İstanbul'da, ilk Türk basımevinin makinelerinden bir kitap çıkıyordu. Bu da, yalnız Osmanlı İmparatorluğunda değil, bütün İslam ülkelerinde de, Yahudilerin ve Hristiyanların elinde olmayan ilk basımeviydi.