198 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Osmanlı Devleti
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Tokat'ta Fiyatlar

Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 477-516 · DOI: 10.37879/belleten.2010.477
Tam Metin
Osmanlı kentlerindeki fiyat hareketleri, genel olarak Osmanlı Devleti'nin ekonomik yapısının şekillenmesinde oldukça etkili olmuştur. Fiyatlar, özellikle halkın alım gücü, arz-talep ilişkisinin tespiti, yönü ve oranı ile ekonomik yapının gelişmesi ve genişlemesine etki etmiştir. Fiyatlar; aynı zamanda toplumun sosyal, idari, askeri ve kültürel ilişkilerini de düzenleyen önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Osmanlı şehirlerindeki gıda maddeleri ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyat hareketleri daha çok Narh Meclisi'nde verilen fiyatlarla takip edilebilmektedir. Genellikle yılda iki defa Kadı huzurunda bütün esnaf temsilcilerinin katıldıkları Narh Meclisi'nde verilen narhlarda bütün zaruri gıda ve ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını görmek mümkündür. Diğer yandan hububat fiyatlarını serbest piyasa fiyatları olarak kabul edilen tereke defterlerine göre ortaya çıkarmak daha isabetli sonuçlar vermektedir. Tokat'ta gıda maddelerine ve diğer ihtiyaç maddelerine verilen fiyatlar, Narh Meclisi tarafından tespit edildikten sonra, genellikle şer'iye sicillerinin baş ya da sonlarına cins, miktar ve birim fiyatları baz alınarak kaydedilirdi. Ayrıca bazen de şer'iye sicilleri dışında narh fiyatlarını müstakil olarak gösteren narh defterlerinin düzenlendiği de olmaktaydı. Bu çalışmada Tokat şer'iye sicilleri taranarak narh ve tereke fiyatlarına göre Tokat'taki gıda maddeleri başta olmak üzere temel ihtiyaç maddeleri fiyatları ortaya çıkarılacak ve sonrasında da fiyat hareketleri izlenecektir. Bu yolla Tokat'ta incelenen dönem içinde gıda maddeleri ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışları, bunlara sebep olan etkenler üzerine bir değerlendirme yapılacaktır.

Trifon Karabeynikov'un Seyahat Raporuna Göre XVI. Yüzyılın Sonlarında Kudüs

Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 369-388 · DOI: 10.37879/belleten.2010.369
Tam Metin
Amaçları Sina dağındaki Azize Catherine kilisesi yakınlarına bir yapı inşa etmek olan Karabeynikov ve arkadaşları seyahatlerine 1582 senesinde başladılar. Karabeynikov, Küdüs'e ulaşmasının ardından kenti tasvir etmeye başladı. Bu gözlemde, kentin topografyası, ardından dini törenlerı, dini mekanlar ve kiliselerden bahsetti. Karabeynikov'un gözlemlerine göre Kudüs'teki Hıristiyan cemaati dini özgürlüğe sahip olup bir ücret karşılığında Kutsal Kabir kilisesini ziyaret edebiliyorlardı. O ayrıca söz konusu kilisenin ibadete kapalı olmasına rağmen hacıların ziyaretine açık olduğunu ve tüm ihtişamı ile ayakta olduğunu belirtmiştir. Bunun yanında Kudüs'teki Hıristiyan cemaat diğer 8 kilisede ibadet edebiliyor, pek çok kutsal sayılan alanı rahatça gezebiliyorlardı. O ayrıca Yahudilerden kalma kalıntılardan ve İslam yapılarından da bahsetmektedir. Karabeynikov'un seyahatnamesi Kudüs'ün şehir yapısı ve sosyal hayatına dair son derece kıymetli bilgiler vermektedir.

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar*

Erdem · 2010, Sayı 58 · Sayfa: 77-92
Tam Metin
Minber gazetesi 1 Kasım 1918 günü yayın hayatına başlamıştır. 1918 öncesi ve sonrası, Osmanlı devleti, ülkesi ve milleti için sıkıntılı bir dönemdir. Bu süreçte yaşananlar Osmanlı basının gündemini oluşturmuştur. Minber de diğer basın organları gibi siyasî, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel meseleleri sayfalarına taşımıştır. Minber gazetesi yaklaşık iki aylık yayın hayatında, eleştirel bir bakış sergileyerek muhalif bir yayın politikası gütmüştür. Gazetenin bu politikasında sahibi Ali Fethi Okyar ve ortağı Mustafa Kemal Atatürk'ün katkısı olduğunu söylemek mümkündür. Basın ve edebiyat dilinde bir diğer anlatım yolunun da mizah olduğu bilinmektedir. Minber gazetesinde "Arı" takma adlı yazar, "Karikatür" köşesinde günün olay ve gelişmelerini oldukça ilginç benzetmelerle dolu hikayemsi kısa ve özlü yazılarla dile getirmiştir. Bu çalışmada 30 Ekim 1918 öncesi ve sonrası Osmanlı devletinin içinde bulunduğu durumun, mizahî bir yaklaşımla nasıl ele alındığı ortaya koyulmaktır. Mizahın, tarihi anlama, algılama ve özümsemede nasıl etkili olabileceği, tarihe nasıl ışık tutabileceği gösterilmeye çalışılmıştır.

ROBERT FINLAY, Venice Besieged. Politics and Diplomacy in the Italian Wars, 1494-1534, 2008, nâşiri: Ashgate. Müellifin 10 tane araştırmasının bir sonuç ve dizin ile beraber tıpkıbasımı bulunmaktadır. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 269 · Sayfa: 247-248
Venedik Cumhuriyeti'nin tarihi üzerinde yaptığı araştırmaları ile tanınan müellifin on tane çalışmasının bir cilt içinde topluca ortaya konulması ve nâşirinin geleneğine göre bir sunuş ve dizin de eklenmesi sonucu oluşmaktadır. Venedik Cumhuriyeti tarihinin en parlak ve yaratıcı olduğu XVI. yüzyıla ait pek çok belgenin bulunması, bunların tahlili ve ciddi neşirlerinin meydana getirilmesi, birbirinden değerli araştırmaların yayımlanmasına yol açmaktadır. Elimizdeki kitap da muhtelif zamanlarda neşredilmiş makaleleri bir araya getiriyor. Her ne kadar başlıkta bir an için Türk veya Osmanlı tarihine ait doğrudan atıf yapılan konular görünmez ise de, XVI. yüzyıl için kaleme alınan Venedik ile ilgili çalışmalarda Türk sorununa muhakkak temas edilir. Devrinin süper gücü sayılan Osmanlı Devleti ile mücadelesini asla eksik etmeyen Venedikliler diplomasi alanında gösterdikleri basiretli tutum, muhtelif vesileler neticesinde kaleme aldıkları eser, rapor, gözlem, sırlar, veriler sayesinde etkinliklerinin hatıralarını yaşatırlar.

Hanedân-ı Saltanat Nizamnâmesi ve Uygulanması

Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 269 · Sayfa: 181-226
Tam Metin
Osmanlı hanedan üyelerinin sosyal hayatını, yaşayışını ve aile hukukuyla ilgili bazı meselelerini düzenleyen ilk nizamname 16 Kasım 1913 tarihinde çıkarıldı. Nizamname, hanedan azasını ilgilendiren birçok meseleyi etraflıca ele almaktaydı. Düzenlemede yer alan hususların önemli bir kısmı teamül-ü kadimden olup bazıları ise kendi devrinde ortaya çıkan bir takım sorunların çözümüne yönelik yeni konulardı.

Batı Anadolu’da Çekirge Felâketi (1850-1915)

Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 269 · Sayfa: 127-180 · DOI: 10.37879/belleten.2010.127
Tam Metin
İnsanoğlu, tarih boyunca hayatını tehdit eden değişik doğal afetlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu felaketleri, yer, atmosfer ve biyolojik kökenli olarak sınıflandırmak mümkündür. Yer kökenli olanlara deprem; atmosfer kökenli olanlara don, dolu, sel, soğuk, yıldırım, kuraklık, sis, aşırı kar; biyolojik kökenli olanlara da salgın hastalıklar ve zararlı haşerelerin sayısındaki aşırı artış örnek olarak verilebilir1 . Bu afetlerden bir kısmı sadece belirli bir coğrafya ile sınırlı kalırken bir kısmı da geniş alanlara sirayet ederek tahribata sebep olabilmektedir. Felaketlerden bazısı can, bazısı mal kaybına neden olurken, bazısı da her iki türden kayıplara yol açabilmektedir.

İtilaf Devletleri’nin Türk-Yunan Savaşı’nda Tarafsızlık İlanı (13 Mayıs 1921)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 27-54
Tam Metin
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın akabinde İtilaf Devletleri akdettikleri antlaşmayı ihlal ederek Osmanlı topraklarını işgal etmişlerdi. İngiltere ve Fransa'nın desteğini arkasına alan Yunanlılar da Batı Anadolu ve Doğu Trakya'yı işgal etmişlerdi. Baskı altında kalan Osmanlı hükümetleri işgallere karşı gereken tepkiyi gösterememişlerdi. Bu şartlar altında Kuva-yı Milliye işgallere karşı mücadele etmeye başlamıştı. Bu mücadele, Türk tarihinde İstiklal Savaşı, Yunan tarihinde Küçük Asya Savaşı adı verilen Türk-Yunan Savaşı'na dönüşmüştü. Yunanlılar Osmanlı topraklarını işgal ederken Atina'da beklenmedik siyasi gelişmeler meydana gelmişti. Kral Alexander'in ölümünden sonra müttefikler tarafından desteklenen Venizelos hükümeti iktidardan düşmüş, Kral Konstantin tahtına dönmüştü. Bu gelişmelerin ardından İtilaf Devletleri Yunanistan'a verdikleri desteği kesmeye başlamışlardı. Bu arada İngiliz hükümeti yayınladığı bir talimat ile silah, cephane ve benzeri malzemelerin İngiltere'den ihracını yasaklayan yeni bir liste hazırlanmıştı. Önceki listede satışına izin verilen birçok malzemenin ihracına kısıtlama getirilmişti. Bundan sonra İngiltere'nin teklifi doğrultusunda İtilaf Devletleri, Türk-Yunan Savaşı'nda tarafsızlıklarını ilan etmişlerdi. Bu tarafsızlık yerli kaynaklarda sadece Boğazlar bölgesinin tarafsız hale getirilmesi olarak izah edilmiştir. Oysa söz konusu tarafsızlık İtilaf Devletleri'nin Türk-Yunan Savaşı'nda tarafsızlıklarını ilan etmelerini kapsamaktadır.

Türk-Alman Propagandası Karşısında Arap Bürosu’nun Kuruluşu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 97-132
Tam Metin
Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Harbi'ne Almanya yanında girmesiyle başlatılan propaganda ve istihbarat faaliyetleri karşısında İngiltere'nin aldığı tedbirlerden birisi olan Kahire'deki Arap Bürosu'nun kuruluş çalışmaları üzerinde durulacaktır. Büronun tüm çalışmalarından ziyade kuruluşundan hemen evvel İngiliz hâkimiyet bölgesindeki Türk-Alman faaliyetleri karşısında bu büronun hangi amaçlarla kurulduğu açıklanacaktır. Özellikle dini hislerin uyandırılması amacıyla ilan edilen cihadın İngiltere tarafından ne şekilde algılandığı üzerinde durularak, büronun kurulmasından evvel genel havanın ne yönde olduğu değerlendirilecek ve büronun kuruluşuna varan gelişmeler üzerinde durulacaktır. Bunun yanında Arap Büro'nun kuruluşuyla ilgili çalışmaların karşısında İngiliz yerleşik nizamının kaygıları ve düşünce farklılıkları vurgulanacaktır.

1720 Tarihli Tahrir Defterine Göre Nakşa Adası’nda Yapılan Düzenlemeler ve Reâyânın Durumu

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 268 · Sayfa: 671-680
Tam Metin
Osmanlıların yeni fethettikleri bölgelerde var olan idârî yapının korunması konusundaki yaklaşımları nasıldı? Yeni fethedilen bölge halkı Osmanlı'nın bu uygulamasına karşı nasıl bir tutum sergiliyordu? Osmanlı tebaası hâline gelen ve mezhepleri farklı olan gayrimüslimlere karşı nasıl bir politika uygulanmaktaydı? 1720 tarihli tahrir defterinin başında bulunan ve bu makalenin konusu olan kânûnnâmede(1) bu soruların cevaplarının bulunabileceği kanaatindeyiz. Söz konusu belge, I. Süleyman döneminde fethedilen ve 1829 yılında Yunan Devleti'ne katılmasına kadar Osmanlı idâresi altında kalan Nakşa Adası'nda Osmanlı Devleti'nin yalnızca fetih öncesindeki dengeleri korumakla yetinmediği, hem adaletli yönetimi temin etmesi, hem de daha geniş kitleleri Osmanlı yönetimine bağladığını göstermesi ve uygulanan sosyal politikaları gün yüzüne çıkarması adına önem taşımaktadır.

Oruç Beğ Tarihi, Yayına Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul 2007, 1-LI (giriş)+1-221 (Metin)+222-252 (Kronoloji)+255-302 (Dizin)+1b-149b (Tıpkıbasım) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 609-610
Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve yükseliş dönemine ait olan eserlerden Oruç Beğ Tarihi'nin araştırıcılar için önemli bir yeri vardır. Bu eser, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan 1502 (H.908) tarihine kadar gelmektedir. Eserin şimdiye kadar bazı neşirleri yapılmıştır. Buna rağmen neşirler sağlıklı bir nüsha karşılaştırılmasından yoksundur. Bu yayınlar nüshaların tamamı göz önünde bulundurulmadan yapılmıştır. Prof. Öztürk bu yayınında tesbit edilen altı nüshadan üçünü kullanmıştır. Şimdiye kadar bu devre ait Tevarih-i Al-i Osman kabilinden diğer bazı eserleri de yayınlayarak önemli hizmetlerde bulunan Prof. Öztürk Oruç (Oruç b. Adil)'un eseri ile de araştırıcılara yardımcı olmaktadır. Oruç Beğ XV. yüzyılın ikinci çeyreğinde Edirne'de doğmuş olmalıdır. Babası kazzaz (İpekçi) olup onu Oruç b. Adil el-Kazzaz katibü'l-Edrenevi olarak tanıyoruz. Oruç Bey'in tahsili hakkında yeterli bilgiye de sahip değiliz. Ancak onun Edirne gibi bir kültür muhitinde doğmuş olmasından, babasının durumundan ve eserinden iyi bir eğitim aldığı anlaşılıyor. Oruç Bey'in ölüm tarihi hakkında da bilgimiz olmamakla beraber 1502 veya hemen sonrasına kadar yaşadığını istidlal edebiliyoruz. Şu halde Oruç Beğ II. Mehmed ve II. Bayezid devirlerini idrak etmiştir. Ayrıca bir vakfiye kaydından da Oruç'un ekonomik durumunu tesbit etmek mümkün olmaktadır (s.XXIII-XXIV).