198 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Osmanlı devleti
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Amerika, Sèvres Antlaşması ve "Ermenistan" Sınırları

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 133-148
Tam Metin
I. Dünya Savaşı'nı sona erdiren barış antlaşmalarını hazırlamak üzere 1919 Ocak ayında toplantılarına başlayan Paris Barış Konferansı'nda Birleşik Amerika'nın Osmanlı Devleti'yle ilgili faaliyetlerini, Sèvres öncesi ve Sèvres Sonrası diye ikiye ayırmak gerekmektedir. Başka bir deyişle, birincisi 1919 yılını kapsamakta, ikincisi de 1920 yılına ait bulunmaktadır.

ELENA FRANGAKIS-SYRETT, The Commerce Of Smyrna in the Eighteenth Century (1700-1820), Akhens 1992, (Centre for Studies Asia Minor Studies) XIX+375 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 161-164
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin özellikle XVII. yüzyıldan sonraki en önemli dış ticaret limanlarından birisi olan İzmir Şehri, son yıllarda önemli bir araştırma mevzuu olmuştur. D. Goffman'dan sonra, Elena Frangakis-Syrett Hanımefendi de, şehrin XVIII. yüzyıldaki ticaret hayatını incelemiş ve yayınlamıştır.

Osmanlı Devleti'nde Kazaskerlik (XVII. yüzyıla kadar)

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 232 · Sayfa: 597-700
Tam Metin
Osmanlılarda kazaskerliğin teşkilinde, orduda asker arasında çıkan ihtilafların halli ve terekelerin taksimi için duyulan kadı ihtiyacı ile kaza ve tedris görevinin düzenli bir şekilde çalışması için kadıların ve müderrislerin tayin edilmesi ve bunlarla ilgili diğer işlemlerin yürütülmesi gibi başlıca iki önemli ihtiyacın rol oynadığı bilinmektedir. Osmanlılardan önceki İslam ve Türk Devletlerinde bu iki görevi birlikte yürüten bir makam bulunmamakta ve kadılkudatlık, ordu kadılığı, kadılleşker, kadılaskerlik makamlarının belirli ölçülerde yukarıdaki görevleri ifa ettikleri görülmektedir. Bu itibarla Osmanlı öncesi İslam Devletlerinde, bu müesseselerin incelenmesi ve genel manada durumlarına göz atılması Osmanlılardaki müesseseyi tanımada faydalı olacaktır.

MEROPI ANASTASSIADOU, Salonique, 1830-1912. Une ville ottomane à l'âge des Réformes, Brill, Leiden-New York-Köln 1997, IX + 456 (Reform Döneminde Bir Osmanlı Şehri: Selanik [1830-1912]) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 232 · Sayfa: 731-734
Tam Metin
Avrupa Birliği, Avrupa'nın kültürel başkenti olarak 1997 yılı için Selanik'i ilan etti. Bu bağlamda Yunan Hükümeti aktarılan fonları Selanik'in bir Bizans ve Yunan şehri olduğunu kanıtlamak için kullandı. 1997 yılı boyunca Selanik'in kimliklerinden biri olan Ortodoks Yunan değerleri ön plana çıkarıldı. Selanik'in 500 yıl Osmanlı Devleti'nin idaresi altında kaldığı ve burada Yahudi, Müslüman ve Hıristiyan cemaatlerin birlikte yaşadıkları gerçeği görmemezlikten gelinerek unutturulmaya çalışıldı.

İngilizlerin Hicaz İsyanına Maddi Yardımları

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 225 · Sayfa: 429-446
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin Asya kıtasında yeralıp bünyesinde kesif bir Arap nüfusu barındıran, ayrıca coğrafi konumu itibarıyla da savaş açısından oldukça önemli bir durum arzetmekte olan Arabistan, Birinci Dünya Savaşı arifesinde duygu ve lisan açısından birlik içerisinde olmakla birlikte siyasi yönden sadece guruplara ayrılmakla kalmamış, fakat aynı zamanda birbirine muarız kabileler arasında mücadele alanı haline de gelmiştir. Arabistan aynı zamanda askerî açıdan küçümsenecek bir yapıda olmamakla birlikte müşterek bir Arap hareketini gerçekleştirecek lider ve önderden yoksun bulunmaktaydı.

Osmanlı Devleti'nde Ham Bakır İşleme Merkezleri Olarak Tokat ve Diyarbakır

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 226 · Sayfa: 643-660 · DOI: 10.37879/belleten.1995.643
Tam Metin
Kalhâne, Osmanlı döneminde maden ocaklarında ham hale getirilen altın, gümüş ve bakır madenlerinin saflaştırılarak külçe haline getirildiği tesislere verilen isimdir. Bu türden tesisler, imparatorluğun sahip olduğu maden ocaklarının yanında bulunabildiği gibi, yakınında bir maden ocağı bulunmayan veya herhangi bir şekilde maden üretim faaliyetine sahne olmayan yerlerde ve şehirlerde de bulunabilmekteydi. Burada bahsedilen türden tesislere sahip olan başlıca Osmanlı şehirlerinden birisi ve önceliklisi Tokat, diğeri de Diyarbakır idi.

Churchill Vak'ası (1836)

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 226 · Sayfa: 661-714 · DOI: 10.37879/belleten.1995.661
Tam Metin
Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın başlarında üç kıtadaki geniş toprakları ile Avrupa'da hesaba katılması gereken bir kudreti temsil ediyordu. Buna rağmen devletin askerî gücü, iktisadî ve malî durumu eski devirlerle kıyaslanmayacak derecede zayıflamıştı. Bu zayıflığı, iç isyanlar, sürekli ve uzun savaşlar, merkezî idarenin otoritesini kaybetmesi, çağın teknik gelişmelerinden uzak kalma, dış müdâhaleler ve kapitülasyonlar gibi sebepler artırmış ve hızlandırmıştı.

Tuna Vilâyetinin Teşkîline, Karadağ ve Hersek Vukuâtına (1861) Dâir Cevdet Paşa Tarafından Kaleme Alınan Lâyiha

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 226 · Sayfa: 715-738 · DOI: 10.37879/belleten.1995.715
Tam Metin
Cevdet Paşa, devletin birçok kademesinde görev yapmış ve bu arada her fırsatta, devlet idaresinin çürük taraflarını ve devlet ricâlinin suiistimallerini çekinmeden tenkîd etmiş, çeşitli meselelerde isabetli kararlar vermiş ileri görüşlü bir devlet adamı oldugu gibi, birçok konuda yazmış olduğu kıymetli eserleri ile de ilim dünyasında mümtaz yeri olan büyük bir âlimdir. Devlet idaresine dair fikirleri ve bu hususta kaleme aldığı lâyiha ve arîzalarla Osmanlı Devleti'nde XIX. yüzyılın ikinci yarısında meydana getirilen birçok yeniliklere damgasını vurmuştur. Onun ilim ve devlet adamlığı hususunda yazılmış birçok eser ve makale bulunduğundan; burada, metnini verdiğimiz lâyihasının etrafında dolaşarak, başlık konumuzla ilgili bazı çerçeve bilgiler vermekle yetineceğiz.

Bilecik ve Çevresinde Yunan Mezalimi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 19-48
1830 yılında Osmanlı Devleti'nden bağımsızlığını kazanan Yunanistan'ın, bir türlü tatmin edilmeyen, özellikle Anadolu'ya yönelik istekleri vardı. Bu yüzden Yunanlılar, her fırsatta Osmanlı Devleti'nin en zayıf zamanlarında bu isteklerini gündeme getirmeyi hatta imparatorluğun bu zayıflılık anını kollamayı milli bir görev saymışlardı. Onların bu politikalarının sebebi: bir ayağı Asya'da bir ayağı da Avrupa'da olan büyük Yunanistan'ı kurma gibi tarihi bir ideale sahip olmalarıdır. Mégalo İdea olarak bilinen bu ideale göre Yunanistan'ın sınırları doğuda Anadolu ortalarından, kuzeyde Karadeniz'in Kırım'ı da içine alan kuzey kısımlarından ve Karpat dağlarıyla Tuna nehrine kadar uzanıyordu. Batı ve güney sınırları ise, Adriyatik ve Akdeniz'den geçiyordu. Belirtilen tarihi idealini gerçekleştirmek gayesiyle, her siyasi buhrandan faydalanmasını bilen Yunanistan için I. Dünya savaşı iyi bir fırsattı. Zaten savaşın devam ettiği günlerde İtilaf devletlerinin de Yunan ordusuna olan ihtiyaçları artmıştı. Nitekim İngiltere Dışişleri Bakam Lord E. Edward Grey 11 Ocak 1915 tarihinde Yunanistan yöneticilerine bir teklifte bulundu. İngiliz Bakan bu teklifinde, Sırbistan'a yardım şartıyla Anadolu kıyılarından hatırı sayılır bir kısmın Yunanistan'a bağışlanabileceğini söz verdi. İngiltere 12 Nisan'da da müttefikleri adına "Yunanistan'a Türkler'e karşı savaşa katılma bedeli olarak Ocak'ta vaadedilen Aydın vilayeti dahilindeki araziyi garanti etmeye hazır olduklarını'' bildirdi.

Akbaş Baskını (Olayı) ve Baskınları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1993, Cilt IX, Sayı 26 · Sayfa: 417-442
Bilindiği gibi Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayarak I. Dünya Savaşandan çekildi. Ateşkes Antlaşması 24 maddeden oluşuyordu ve çok ağır hükümleri ihtiva etmekteydi . Antlaşma istismara da çok müsait idi. özellikle bazı maddeler Osmanlı Devletini tamamen savunmasız hale düşürüyor ve müttefikler suni sebeplerle çıkartılacak karışıklıklarla emniyetlerinin bozulduğunu İleri sürerek ülkenin önemli stratejik mevkilerini işgal etme hakkını elde ediyorlardı. Nitekim Ateşkes Antlaşmasından sonra İtilâf Devletleri Antlaşmayı istismar ederek, daha önce aralarında yaptıkları gizli antlaşmalardaki nüfuz bölgelerini işgal etmeye başladılar. Diğer taraftan Ateşkes Antlaşmasının imzalanmasından evvel 400.000'i aşan Türk Ordusu, Antlaşma' nın tatbikatından sonra bu sayı iyice düşerek birlikler kadro haline gelmişti.