46 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Türkiye Cumhuriyeti
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk’ün Kazandırdığı Değerler Ve Atatürkçülükten Beklentilerimiz

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 745-749
Atatürk'ün Türk tarihi içiresindeki yeri ve Atatürkçülüğün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve Türk milletinin düşünce ve davranışları üzerindeki etkisi, her geçen gün daha belirgin olarak ortaya çıkmakta, bu katkının ve etkinin büyüklüğü çok zaman olayın içerisinde yaşayanların değerlendirmelerini aşmaktadır. Geçen zaman, Atatürk'ün dünya politik akışı üzerindeki yeri ve değerini de daha belirginleştirmekte, büyüklüğü önce hissedilmeye sonra anlaşılmaya başlanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nde 75 Yılda Neler Yapılmıştır, Neler Yapılmalıdır?

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 43 · Sayfa: 361-379
Cumhuriyetin 75. yılına girerken, zamanımızda Cumhuriyet rejiminin kendi içinde geçirdiği dönüşümler ve gelecekte Türkiye'de Cumhuriyet rejiminin yapısı konusunda öngörülerde bulunmak için, Atatürk önderliğinde kurulan ve daha sonra kuram ve kurumlarıyla yerleştirilmeye çalışılan -ki bu çabanın, günümüzde Cumhuriyetin geldiği aşama dikkate alındığında büyük oranda başarılı olduğunu görüyoruz- yönlerinin tartışma konusu yapılması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinde 75 Yılda Neler Yapılmıştır? Neler Yapılmalıdır?

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 43 · Sayfa: 381-400
Türkiye Cumhuriyeti'ni anlayabilmek için tarihin gördüğü en büyük imparatorluklardan biri olan Osmanlı İmparatorluğu'nun* 1 son iki yüz yılını çok iyi tahlil etmek gerekir. Bu tahlil Cumhuriyet rejiminin önemini ve Türk Milleti'nin son dönemlerde çektiği ızdırabı ortaya koyacaktır.

Atatürk Biyografisine Katkı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 38 · Sayfa: 539-541
Herkesin hayatı mükemmel bir tarih parçasıdır. Tarih yapan büyük adamların biyografileri bu açıdan daha bir anlam kazanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili pek çok sayıda biyografi çalışması yapılmış ve yapılmaktadır. Bu eserler hem Atatürk'ü hem de Türkiye Cumhuriyeti'ni daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu Atatürk Biyografilerinde bir takım tereddütler görülmektedir. Türk Milleti'nin önderi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk hakkında, yapılan biyografi çalışmalarına titizlik gösterilmelidir.

Çanakkale'deki Komutan ile Modern Türkiye Cumhuriyeti'ne

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 34 · Sayfa: 315-320
I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale'deki zafer, Türk askerinin maneviyatı sayesinde kazanılmıştır, doğrudur. Balkan Savaşlarını da yapan orada da savaşan aynı Türk askeri değil mi? O zaman bu askerler inançsız, imansız mıydılar, yoksa bunlar başka bir milletin askeri miydi? Çanakkale dışındaki Kafkasya hariç diğer cephelere ne demeli? Buradaki gerçek, savaşan askerdeki maneviyatı ve inancı ateşlemek çok önemlidir. Bunu da M. Kemal Çanakkale'de gerçekleştirmiştir. Millî Mücadele'de ateşlemiştir.

İmparatorluktan Cumhuriyete Türkiye: Bir İspanyol Yaklaşımı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 417-428
İspanya'da yenilenme çabaları, XX. yüzyılın ilk otuz yılım kapsar. Joaquin Costa, oligarşi ve önderlerin otoriteleri hakkında konferanslarını 1902 yılında Madrid'de Ateneo'da vermiştir. Ünlü hatip ülkenin sorunlarına karşı, yazılı ve doğrudan formüllere eğilimiyle daha sonraları gereğinden fazla yüceltilen "okul ve kiler" formülünü ortaya atmıştı.

Atatürk'ün Kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin Temel Nitelikleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1993, Cilt IX, Sayı 27 · Sayfa: 523-548
Bu konuyu inceleyebilmek için sadece yürürlükteki Anayasa'da mevcut nitelikleri ortaya koymak yeterli değildir. Cumhuriyetimizin tarihsel oluşumunu, Türk kültüründeki yerini, temel felsefesini, TBMM'nin açılışından bugüne kadar kabul edilen Anayasaları detayı ile ele almak ve özellikle Atatürk'ün bu konudaki fikirlerini irdelemek gerekir.

Yeni Türk Devletleri ve "Türk Modeli"

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 24 · Sayfa: 421-428
Son zamanlarda, Türk ve Batı kamuoyunda, Türk kökenli Müslüman ülkeler için önerilecek "Türk Modeli"nden söz etmek, giderek yaygınlık kazanmaktadır. Bunun birinci nedeni; özellikle Körfez Bunalımı esnasında, Türkiye dışındaki Orta Doğu Müslüman ülkelerinin hiçbirinde, "Özgürlükçü Demokratik Rejim" ile -zengin petrol kaynaklarına dayanmamak kaydı ile- kendine yeterli bir piyasa ekonomisinin mevcut bulunmadığının bilincine varılmasıdır. Oysa, aynı çevrelere göre, eğer bugün Türkiye Cumhuriyeti, İslâm dünyasının siyasal, ekonomik ve kültürel yönden tek çağdaş ülkesini -ve Economist dergisinin deyimi ile "İslâm Yıldızı"nı oluşturuyorsa, bunu İslâm öğretisini doğru anlayarak ve yorumlayarak, Türkiye'yi taassubun pençesinden kurtaran ve fakat dine saygılı lâik "Atatürkçü Model"e borçludur. Diğer taraftan, bugün dünya, Sovyet imparatorluğunun sona ermesi ile yeni düzen ve denge arayışı içine girmiş, NATO, BM, AT ve OECD gibi kurumlara yeni bir açıdan bakmak ve dünyadaki yerimizi yeniden düşünmek zorunluluğu doğmuştur. Nitekim, Kafkasya ve Orta Asya'da bağımsızlığını ilân eden Türk kökenli cumhuriyetler dış dünya ile ilişki kurarken, Türkiye ile işe başla¬makta, Ankara'ya gelen devlet başkanları, her alanda Türkiye'ye baktıklarını ve yardım beklediklerini söylemektedirler.

Atatürkçü Düşüncenin Temeli: Laiklik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 245-300
Türkiye Cumhuriyeti'ne can veren siyasal felsefenin ana dayanaklarından biri hiç kuşkusuz laikliktir. Teokratik ve çok uluslu bir orta çağ imparatorluğundan modern bir ulusal devlet yaratma misyonunu üstlenmiş olan Cumhuriyetçi kadrolar, Osmanlı sistemini ayakta tutan geleneksel devlet felsefeni tabiî ki reddetmek dururumundaydılar. Bir toplumda hukuk sistemi, devlet ve toplum yönetimi felsefesi, dine, başka bir deyişle, İlahî emirlere ve kurallara dayandırılmışsa, ne siyasal ne de sosyal hayatta bu kural ve emirlerin dışına çıkmaya, onlar üzerinde değişiklik yapmaya imkân vardır. Her teokraside olduğu gibi, "İlahî nizam'în kurulmasını ve yaşatılmasını amaçlayan Osmanlı toplum ve devlet düzeninin dayandığı temel felsefe de tartışmaya, değiştirilmeye kapalı idi. Dolayısıyla din, durağan, değişmeye dirençli bir toplumun hem yaratıcısı hem güvencesi olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti'nin İlanı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt VI, Sayı 16 · Sayfa: 7-26
1 Nisan 1923'de seçimin yenilenmesine karar veren T.B.M.M., Cumhuriyeti resmen ilan etmemesine rağmen görevini büyük bir sorumlulukla yapan tarihi meclis olmuştur. ikinci Meclis 11 Ağustos 1923'de toplanmıştı. Cumhuriyetin ilanı bu meclis tarafından gerçekleştirilmekle beraber, Lozan Barış Andlaşmasının imzası ve T.B.M.M. tarafından onaylanması, Ankara'nın yeni kurulan Devletin İdare Merkezi olması gibi iki önemli kararın alınmasını da öncelikle gerekli kılıyordu. Lozan Barış Andlaşmasımn imzasından sonra Mustafa Kemal Paşa, Özel Kaleminde memur olan ve kişisel güvenini kazanmış bulunan Hasan Rıza Soyak'ı çağırarak bir kaç küçük kâğıt parçasını vermiş ve şöyle demiştir: "Bunları al, müsvedde halindedirler, beyaz edeceksin. Yazılar karışıktır, dikkat et, okuyamadığın veya anlayamadığın yer olursa bana sorarsın. Bunları şimdilik yalnız sen ve ben bileceğiz; âmirlerine dahi bahsetmene lüzum yoktur". Haşan Rıza Soyak, Mustafa Kemal Paşa'nın kullandığı küçük bir not defterinden koparılmış ve onun el yazısı bulunan bu sahifeleri okuyunca bunların 20.1.1921'de kabul edilen Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nun devlet şekline ait maddelerini değiştiren ve Türkiye Devletine, "Cumhuriyet" şeklini kazandıran taslak olduğunu görmüştür. Mustafa Kemal Paşa tarafından hazırlanan metin aynen şöyledir: "Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir". "Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur". "Meclis, hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini, icra vekilleri vasıtasıyla idare eder". "Türkiye Cumhurreisi, Umumî Heyet tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi azası arasından bir intihap devresi için seçilir. Reisin vazifesi yeni Cumhurreisinin intihabına kadar devam eder. Tekrar intihap olunmak caizdir. Türkiye Cumhurreisi, devletin reisidir; bu sıfatla lüzum gördükçe Büyük Millet Meclisine ve Vekiller Heyetine riyaset eder". "Başvekil, Cumhurreisi tarafından ve meclis azası arasından intihap olunur. Diğer vekiller, Başvekil tarafından yine Meclis azası arasından intihap olunduktan sonra heyeti umumiyesi, Cumhurreisi tarafından Meclis'in tasvibine arz olunur. Meclis içtima halinde değilse, tasvip işi Meclis'in içtimaına talik olunur".