155 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türkler
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Rusya Müslümanları Üzerine Bir Amerikan Araştırması

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2025, Sayı 59 · Sayfa: 153-172 · DOI: 10.24155/tdk.2025.251
Tam Metin
Rusya Müslümanlarının çağdaş tarihleri, yerlisi bulundukları bölgelerde yönetimlerin uyguladığı politikalara karşı edindikleri tutumlar, Komünizme yaklaşımları gibi konular Rus Devrimi’nin ardından Amerikan araştırmacılarının daha fazla ilgisini çekmeye başlamış ve 1950’lerin ardından bu alanda yapılan Amerikan çalışmaları farklı bir merhaleye girmiştir. Bu makalede Serge. A. Zenkovsky; Eugene Schuyler’in Orta Asya topraklarındaki gözlemlerinden hareketle Rusya’nın Müslüman bölgesi hakkında oluşturduğu raporu Turkistan’dan başlayarak sırasıyla Richard Pipes’ın Sovyetler Birliği’ndeki Türk halklarının rejimle arasındaki ilişkiyi irdelediği Formation of the Soviet Union, Firuz Kâzımzâde’nin Kafkasya halkının ülkülerinden ve özerk bir devlet kurma arzusundan bahsettiği The Struggle for Transcaucasia, Richard Frye’ın erken dönem Orta Asya tarihini ele aldığı History of Bukhara, Edward Sokol’a ait 1916’da Orta Asya’da meydana gelen olaylara ve yerlilerle yönetim arasındaki anlaşmazlığa görece objektif ve tam bir açıklama getirmesi sebebiyle bir ilk olma özelliği taşıyan The Revolt of 1916 in Russian Central Asia, Charles W. Hostler’ın Türk hükümdarları üzerinden Türk milliyetçiliğinin kökenini yorumladığı ve Türk halkları hakkında istatistiksel verilere yer verdiği Turkism and the Soviets, Alexander G. Park’ın Türkistan’ın Sovyetleştirilmesi hakkında rejimin günlük işleyişine değinerek rejim destekçilerini kategorize ettiği ve kamu kadrolarına tayin edilerek yükselen Müslümanlara değinmesi açısından da önem arz eden Bolshevism in Turkestan, Thomas G. Winner’ın Kazak entelektüellerinden örnekler vererek Kazakların İslâm’a yaklaşımından söz eden The Oral Art and Literature of the Kazakhs of Russian Central Asia ve Ivar Spector’un Sovyetler ile Orta Doğu halklarının diplomatik ilişkileriyle alakalı bulgulara yer verdiği The Soviet Union and Muslim World eserlerine değinerek onları hem benzerlerinden üstün hem de yetersiz ve hatalı kısımlarıyla beraber incelemiştir.

İSTANKÖY’DEKİ ESKİ TÜRK YER ADLARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 1 · Sayfa: 135-150
Bilinen en eski zamandan günümüze, bir dilin ve kültürün bir coğrafya üzerindekitâkibi, o coğrafya üzerinde bulunarak birer etno-kültürel iz olarak varlığını koruyanyer adlarının tespit edilmesiyle mümkündür. Bu sebeple yer adları (toponimler),kültürlerin ve dillerin coğrafya üzerindeki en önemli izleridir. Türklerin geçmiştengünümüze, hâkimiyet kazandıkları coğrafyalardaki kalıcı dil ve kültür etkilerininaraştırılması, doğal olarak Türk göç ve akınlarının akabinde gerçekleşen yerleşimhareketlerinin sonucunda, yerleşilen coğrafyalardaki dağlara, nehirlere, ovalarave yaylalara, tüm coğrafi şekillere ve kurulan yahut yerleşilen köylere, mahallelere,şehirlere takılan Türkçe isimleri filolojik cepheden araştırmakla başlayacaktır. Dilkültürel(Lingo-cultural) etki bağlamında, yer adları üzerinde yapılan çalışmalarınsonuçlarını analitik bir perspektifte incelemek gereği ayrıca doğmaktadır. Bu hedefleçalışmada, Osmanlı Türklerinin bir devamı ve bakiyesi olarak, Türk dünyasınınbatısında bulunan Ege adalarından biri olan İstanköy'deki şimdiye kadar unutulmuşTürklüğe ait yer adları filolojik bir düzlemde incelenmiştir. İstanköy'de yapılan saha çalışmasından elde edilen veriler ve eski harita verileri temel alınan esas kaynaklardır.

Balkan Savaşı - Kitlesel Ölüm ve Etnik Temizlik

Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 315-342 · DOI: 10.37879/belleten.2014.315
Tam Metin
Bulgaristan'da tarihi demografinin sunduğu objektif veriler, milliyetçi söylemler yaratanlar tarafından kabul görmez. Bundan dolayı da demografik veriler ihmal edilir. Önemli bir kaynak teşkil eden demografi istatistiğinin göz önünde bulundurulmadan tarih yaratılması Balkan ülkelerinde yaygın bir durumdur. Demografi istatistiği hem göç hem ölüm yoluyla yapılan etnik temizliği ortaya koymaya yarayan bir kaynaktır. Bu çalışmada Bulgaristan'da 1881'den sonra yapılan nüfus sayımları ve Bulgar İstatistik Müdürlüğünün nüfusla ilgili diğer yayınlara dayalı olarak Balkan Savaşları sırasında ve sonrasında Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç ettirilen Müslüman nüfusun miktarı ve oranı tespit edilmeye çalışılmaktadır. Bu tespit illere göre ve köy bazında yapılmaktadır. Çalışma, zaman dilimi olarak 1910 ila 1920 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Burada kullanılan istatistik veriler, Balkan Savaşlarında yaşanan trajedinin Bulgaristan Müslümanları açısından bir etnik temizlik olduğunu ortaya koymaktadır.

Hasan Cemal, 1915: Ermeni Soykırımı, İstanbul: Everest Yayınları, 2012, 230 sahife [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 337-340
Gazeteci/yazar Hasan Cemal'in Eylül 2012'de Everest Yayınlarından çıkan kitabı 1915: Ermeni Soykırımı bilimsel araştırma ürünü olmayıp adıgeçenin konu hakkındaki görüşlerinin zaman içinde nasıl değiştiğini anlatan bir çalışmadır. Önsöz, onsekiz bölüm ve sonsözden oluşmaktadır. Ekler kısmında "Talat Paşa'nın İntikam' Alınmıştır!", "Annem Ermeni Benim!", "Türkiye İçin idrak Zamanı", "Medeniyet Kaybı" ve "Hrant Dink Ailesinin Yargıtay'a Temyiz Dilekçesi" yer almaktadır. Harita, grafik, tablo ve bibliyografya bulunmamaktadır. Kitap konuşma dili havasında yazılmıştır. Rahat anlaşılır beyanlar, yer yer latife türü cümlelerle desteklenmiştir.

Çanakkale’de Şehit Olan Ilgınlılar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 77 · Sayfa: 255-288
Tam Metin
Bilindiği üzere, yakınçağ Türk ve Dünya tarihinde Çanakkale muharebelerinin önemli bir yeri vardır. Ancak bu savaşlarda şehit olan Türklerle ilgili yeterince araştırma yapılmamıştır. Bu araştırmada, Ilgın Vefayata Mahsus Vukuat Defterleri esas alınarak ve diğer kaynaklar da incelenerek Çanakkale muharebelerinde şehit olan Ilgınlılar tespit edilmiş ve bu şehitler değişik açılardan değerlendirilmiştir

Wooden Mosques of the Samsun Region, Turkey, From the Past to the Present, in the Light of Surveys Carried out in the Years 2001-2003

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 268 · Sayfa: 791-792
Yazarın Önsöz'de belirttiği üzere bu kitap, İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonu desteğiyle yapılan ve 4 yılı kapsayan uzun ve detaylı bir çalışmanın ürünü olarak bilim dünyasına sunulmuştur. Kitap, Birinci Bölüm: Giriş (s.1-7), İkinci Bölüm: Katalog (s.8-142), Üçüncü Bölüm: Değerlendirme (s.143-156), Dördüncü Bölüm: Sonuç (s.156) ve Beşinci Bölüm olarak Bibliyografyadan (s.157-159) oluşmaktadır. Yazar "Giriş" başlıklı Birinci Bölüm'de izlediği araştırma yöntemini anlatırken, tekrarlardan kaçınarak, farklı planlara sahip olan bu camilerin ilk kez plan tipolojisinin yapıldığını vurgulamıştır. Yörenin mimari gelişiminde etkili faktörler ele alınmış, bölgedeki ahşap mimari öğelerin yapım teknikleri de detaylı olarak anlatılmıştır. Bu konuda; blok duvar tekniği, yığma duvar tekniği, çit duvar tekniği ve hartalama duvar tekniği olmak üzere dört teknik saptanmıştır. Yörenin mimari geleneğinin geçmişi de Geç Kalkolitik Çağ'dan itibaren ele alınıp değerlendirilmiştir. Bulgular ışığında Alt Paleolitik Çağ'dan başlayan detaylı bir tarihçe bulunmaktadır. Ayrıca Türkler'de ahşap mimarinin kökenleri; kurgan mimarisinden başlayarak kronolojik olarak verilmiş ve bu konuda bilgi veren seyahatnameler de değerlendirilmiştir.

Keskin Halkevi (20 Şubat 1938-1951)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 72 · Sayfa: 669-692
Mustafa Kemal Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra ülke sınırları dışında kalan Türklerin meseleleri ile yakından ilgilenmiş, yapılan anlaşmalarla durumlarını güvence altına almaya çalışmıştır. Bu nedenle Atatürk Dönemi Türkiye Bulgaristan ilişkilerinde en önemli konuyu Bulgaristan' daki Türk nüfusu oluşturmuştur. Her iki devlet arasında 1925 yılında yapılan anlaşma gereği karşılıklı mübadele söz konusu olmasına karşın Bulgaristan'da daha fazla Türk nüfusu bulunduğundan mesele hem göç, hem de Bulgaristan içerisindeki siyasi, sosyal ve kültürel haklar çerçevesinde devam etmiştir. Bu çalışmada; Atatürk Dönemi'nde (1919-1938) Bulgaristan'ın iç siyasetindeki gelişmeler ve Türkiye'ye etkisi, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki siyasi ilişkiler, Bulgaristan Türkleri' nin problemleri, sosyal ve kültürel meseleler ile ekonomik ilişkiler ele alınarak incelenmektedir.

Atatürk Dönemi Türkiye-Bulgaristan İlişkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 72 · Sayfa: 669-696
Tam Metin
Mustafa Kemal Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra ülke sınırları dışındakalan Türklerin meseleleri ile yakından ilgilenmiş, yapılan anlaşmalarla durumlarını güvence altına almaya çalışmıştır. Bu nedenle Atatürk Dönemi Türkiye Bulgaristan ilişkilerinde en önemli konuyu Bulgaristan'daki Türk nüfusu oluşturmuştur. Her iki devlet arasında 1925 yılında yapılan anlaşma gereği karşılıklı mübadele söz konusu olmasına karşın Bulgaristan'da daha fazla Türk nüfusu bulunduğundan mesele hem göç, hem de Bulgaristan içerisindeki siyasi, sosyal ve kültürel haklar çerçevesinde devam etmiştir. Bu çalışmada; Atatürk Dönemi'nde (1919-1938) Bulgaristan'ın iç siyasetindeki gelişmeler ve Türkiye'ye etkisi, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki siyasi ilişkiler,Bulgaristan Türkleri' nin problemleri, sosyal ve kültürel meseleler ile ekonomik ilişkiler ele alınarak incelenmektedir.

Artuklu - Dânişmendli İlişkileri Hakkında

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 475-482
Tam Metin
Anadolu'nun Türkler tarafından fethi dünya tarihi açısından önemli bir olaydır. Bu yeni coğrafyaya hâkim olan Türkler, burada ilk anlardan itibaren irili ufaklı bir çok devletler kurmuşlardır. Artuklular, ilk kurulan devletlerden olup, en uzun ömürlülerinden birisidir. Bu Türk devleti, doğu ve güney-doğu Anadolu'da Türk hâkimiyetini yerleştirerek, bölgenin Türkleşmesinde çok önemli bir görev üstlenmiştir. Yine Anadolu'da bu devletle eş zamanlı olarak kurulan Türk devletlerinden birisi de Dânişmendlilerdir. Bu Türk hanedanı da fetihle birlikte yaklaşık bir asır boyunca Karadeniz'den doğu ve güney-doğu Anadolu'ya kadar yayılarak, bu alanlarda hâkimiyet kurup, bölgenin Türkleşmesini sağlamıştır. Anadolu'nun Türklüğü açısından önemli her iki Türk devletinin bu tarihi rolleri sebebiyle birbirleriyle ilişkileri önem kazanmaktadır. Zira bu ilişkiler Anadolu'nun siyasi kaderini etkilemiştir.

Osmanlı’nın Son Döneminde Maraş

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2007, Cilt XXIII, Sayı 67-68-69 · Sayfa: 263-304
Tam Metin

Maraş, Osmanlının son döneminde Halep vilayetine bağlı bir liva iken 1915'de müstakil bir sancak haline getirilmiş, nüfusu, sosyal ve ekonomik şartları ve daha önemlisi Müslim-gayrimüslim ilişkileri ile dikkatleri çekmiştir. Osmanlı idaresi altında ve imparatorluğun geniş toprakları üzerinde yaşayan Müslim ve gayrimüslimler, sosyal ve ekonomik alanlardaki ilişkilerinde az problemli ve oldukça uyumlu bir hayata sahip olmuşlardır. Sosyal ve ekonomik yönde farklı kollarda-Müslümanlar tarım ve hayvancılıkta, gayrimüslimler ise ticaret ve sanatta-ağırlıklı olarak faaliyet gösterseler de, günlük yaşantıları, zenginlikleri, fakirlikleri ve karşılaştıkları güçlükler birbirine benzemiştir. Günlük yaşantıdaki karşılaşılan problemler benzer olunca, farklı guruplar arasında bir çeşit ortak karakter gelişmişti. Bu ortaklıkta farlı dil ve kültürler korunurken, Türk dili ve kültürü, diğer dil ve kültürler üstü konum kazanmıştı.

Maraş'ta yaşayan toplumların büyük kısmı aile bireyleri sayısı, tek ve çok evlilikler, zenginlik, okuryazarlık ve miras paylaşımı konularında birbirilerine benzemekteydi. Zenginlik ve fakirlikte, günlük hayatın kaygılarında ve yaşantının sürdürülmesi için gerekli malların bulundurulmasında ortak bir kültür mevcuttu. Bununla birlikte, Türklerden ve azınlıklardan bazı zengin aileler de bulunmaktaydı. Bu aileler hem toprak, bağ, bahçenin önemli kısmına ve hem de şehirdeki sanayi kollarının ve ticaretin önemli bölümüne sahip aileler idi.

Dağlık coğrafyası ve yoğun gayrimüslim nüfusu nedeniyle Maraş Ermeni olaylarının sık yaşandığı bir bölge idi. Zeytun kazası Ermeni kanun kaçaklarının, ayrılıkçıların ve militanların bulunduğu bir yer haline gelmişti. 1860'lardan başlayarak 1915'e kadar sürekli Ermeni ayaklanmaları çıkmıştı. Bunlardan 1895'te başlayan ve aylarca devam eden Zeytun isyanı çok kanlı olmuştu. Ermeniler Birinci Dünya Savaşı ve Mütareke yıllarında da yabancı işgalcilerle işbirliğine gitmişlerdi. Maraş Savunması sırasında Fransızlar ile birlikte Türklere karşı savaşmışlardı. Zaferin Türler elinde kalması, Mustafa Kemal önderliğinde sağlam temellere dayalı Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması, Ermenilerin Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan kurma ümitlerini öldürmüştü. Bu nedenle Maraş'taki son kalan Ermeniler kendi istekleri ile buradan ayrılmışlardı.