155 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Türkler 154
- Tarih 69
- Osmanlı İmparatorluğu 32
- Osmanlı 30
- Türkiye 26
- Anadolu 24
- İslam 18
- Mustafa Kemal Atatürk 15
- Avrupa 14
- Turks 11
İngiliz Gizli Belgelerine Göre Adana'da Vuku Bulan Türk - Ermeni Olayları (Temmuz 1908-Aralık 1909)
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1241-1290 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1241
Özet
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermeni "milleti", 1870'lerde patlak veren sözde "Doğu Sorunu"nun doğuşuna dek geçen 600 yıl sırasında barış, düzen, güvenlik ve gönenç içinde yaşamıştır. 1877'de başlayan Türk-Rus Savaşı, yetkisiz bırakılan San Stefano (Yeşilköy) Antlaşması'na yol açmış; Kıbrıs Sözleşmesi (Cyprus Convention) ve Berlin Antlaşması'na neden oluşturmuştu. Bu sözleşme ve antlaşmalar, Osmanlı Ermenilerine, sözde ek ayrıcalık hakları sağlayacaklardı, ama gerçekte, büyük devletlere, özellikle Britanya ve Rusya'ya, Osmanlı İmparatorluğu'nun iç işlerine karışmak fırsatını ve İmparatorluk çökünce, onun ganimetinden daha büyük bir pay koparmak ümidini veriyordu.
Avrupa'da Gözlenen Napolyon Çağı Bunalımının İtalyan ve Türk Kültürleri Üzerindeki Etkileri
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1209-1214 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1209
Özet
Tam Metin
Avrupa kültüründe Aydınlanma çağından Romantizm çağına geçildiği dönem, tarihi alanda ise Fransız Devrimi ile İtalyan Birliği (Risorgimento) dönemleri arasında kalan yıllar tüm Avrupa'nın, dolayısıyla İtalya'nın fırtınalı, karışık ve bunalımlı dönemlerinden biridir. Bu bunalım aynı çağda Osmanlı Devleti'ne de yansımış ve batı örnek alınarak artık bazı reformlar yapmanın gereğine inanılmıştı.
Türk-Bulgar İlişkileri ve 18 Ekim 1925 Tarihli Dostluk Andlaşması
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1339-1348 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1339
Özet
Tam Metin
18 Ekim 1925 tarihli Türk-Bulgar Dostluk Andlaşması, Türk-Bulgar ilişkilerinin mihenk taşıdır. Her türlü siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkiler, karşılıklı iyi ilişkilerin sağlanması ile mümkün olur. Dostluk andlaşmaları devletlerin karşılıklı ilişkilerini düzenler. Biz burada Türkiye ile Bulgaristan arasındaki bağların temel dayanağını teşkil eden Dostluk Andlaşmasını inceliyerek ve yorumluyarak Bulgaristan'ın hem yükümlülüğünü hem de sorumluluğunu ortaya koymaya çalışacağız.
Selçuklularda Devlet
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1359-1374
Özet
Tam Metin
Selçuklularla ilgili seri konuşmalarımın ikincisine müsaadenizle başlıyorum. Hatırlanacağı üzere, geçen yıl aynı gün huzurunuzda yaptığım konuşmada Anadolu'nun son defa ve kesin olarak Türk yurdu olması konusunu işlemiştim. Şimdi devlet üzerinde konuşacağım. Selçuklu Devleti, türlü yönleriyle birkaç konuşmamızın konusunu teşkil edecektir.
Bulgaristan'daki Türk ve İslam Azınlığına Baskı
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1445-1472 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1445
Özet
Bu rapor geniş ölçüde Temmuz ve Ağustos 1986'da Bulgaristan ve Türkiye'de delil toplamak için yaptığım görevin sonucudur. Bulgaristan'daki Türk-İslam azınlığı hakları ile ilgili bilgileri toplamak üzere 4 gün Bulgaristan'da ve bir aydan fazla zaman Türkiye'de kaldım. Bu haklar, 1975'te Bulgaristan Hükümeti tarafından da imzalanan Helsinki Anlaşması ile himaye edilmektedir. Bu seyahat esnasında -bana sürpriz olan ve Bulgar polisine daha fazla sürpriz etkisi yapan- kapalı bir bölge olan Bulgaristan'ın güney kısmındaki Kırcali eyaletini ziyaret imkanını buldum. Bu bölgedeki ahalinin çoğu Müslüman ve Türk'tür. Kırcali ve çevresi, Aralık 1984 ve Ocak 1985'te Türk isimlerini Bulgar isimlerine çevirmeyi reddeden Türklerin zalimce öldürülmelerine sahne olmuştur. Bu rapor, "Bal-Göç" ve "Balk-Türkler Derneği" kuruluşlarının ve Türk göçmenlerinin nazik yardımları olmaksızın hazırlanamazdı. Norveç Helsinki Komitesi, kendi kimliklerini muhafaza etmek hususunda insan haklarının ihlaline bir son vermek için hükümetlerin, kuruluşların ve münferit şahısların gayretlerine, bu ve buna benzer raporların cesaret vereceğini umut etmektedir. Bulgaristan'daki Türk azınlığı bütün haklarından mahrum bırakılmıştır; ve bu ülkede Müslümanlar şiddetle baskı altında tutulmaktadır.
(ABDULLAH MÜBEŞŞİR ET-TIRAZÎ, Kavâidu'l-Lugati't-Türkiyye (Et-Türkiyyetü'l-Osmaniyye ve't-Türkiyyetü'l-Hadise), Cidde, H.1406/M.1985, s. 288.) (ABDULLAH MÜBEŞŞİR ET-TIRAZÎ, Kavâdidü'l-Lugati't-Türkiyyeti'l-Hadîse, Cidde, H.1407/M.1987, s. 178.) (ABDULLAH MÜBEŞŞİR ET-TIRAZÎ, Kavâdidü'l-Lugati't-Türkiyyeti'l-Osmaniyye, Cidde, H.1407/M.1987, s. 167.) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1473-1478
Özet
Türk dilini yabancılara öğretmek veya yabancılar tarafından Türkçenin öğrenilmesi konusu bilhassa son senelerde üzerinde artan bir önemle durulan konuların başında gelmektedir. Gelişen ülkeler arası ilişkiler ve bunun sonucu küçülen dünyamızda, üniversitelerimizde eğitim ve öğretimde bulunmak, Türk dil ve tarihiyle ilgili araştırmalar yapmak, ticari ilişkiler, Avrupa ülkelerindeki Türk işçileri ... ve hemen hatırlayamayacağımız diğer birçok sebepler dolayısıyla yabancılar arasında Türkçe öğrenmeye istekliler artmakta bu ilgi de çeşitli kuruluşları ve özellikle de üniversitelerimizi harekete geçirmektedir. Konunun çeşitli yönleri yapılan toplantı ve kongrelerde ele alınmaktadır. Ayrıca da merkezler kurularak yabancılara Türkçe öğretimi çalışmalarına hız verilmektedir.
XV. Yüzyıl Lâtince Macar Kroniği Chronica Hungarorum'un Türk Tarihi Bakımından Değeri
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 667-757 · DOI: 10.37879/belleten.1987.667
Özet
Tam Metin
Chronica Hungarorum'un yazarı olan Macar kronikçisi Thuroczy, hali vakti yerinde, mülk sahibi, soylu ve eski bir Macar ailesinden gelmektedir. 1435 yılında doğan ve üniversite tahsili yaptığına dair hiçbir bilgimiz olmayan Thuroczy, 1465'den itibaren avukatlık yapmış, hukuk bilgilerini idari hayattaki tecrübeleriyle arttırmış, lâtinceye hâkim bir kişi sıfatıyla 1467 yılında baş hâkimlerin notariusları (adlî kâtip) arasına girmiştir. 1481 yılı vesikalarında baş hâkimin adliye kâtibi olarak geçen Thuroczy, 1476 yılında artık temyiz mahkemesinde adliye kâtibi değil, vesikaları kaleme alan baş kâtiptir. Kıral Matyas (1458-1490), yargı hâkimlerinden biri olarak Thuroczy'yi seçmiştir. Böylece Thuroczy artık adlî daire başkanıdır. Büyük bir ihtimalle 1488'de ölen Thuroczy, hayat hikâyesinden anlaşıldığı üzere, yazar olarak yetişmemişti, hukuk kültürüne sahip bir hâkimdi. Çevresinden gelen teşvikler onu yazar olmaya sevkeder. Bu teşvikler sonucu ortaya çıkan "Chronica Hungarorum: Macarların Kroniği" adlı geniş hacimli eseri birbirinden farklı 3 kısımdan oluşur ve bu bölümler ayrı zamanlarda kaleme alınmıştır.
Yılbaşı Ağacı ve Noel Baba: Toplumumuzda Bir Kültürel Alıntı Örneği
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 863-896 · DOI: 10.37879/belleten.1987.863
Özet
Tam Metin
Türkiye'de, yakın bir tarihe kadar, her Aralık ayının sonuna doğru, sadece azınlık Hıristiyan cemaatlerin evlerinde çam ağacı süslenmekteydi. Son yıllarda ise bu âdete, artık, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük ve kozmopolit yerleşim merkezlerinin belirli semtlerinde oturan kimi Müslüman Türkler arasında da rastlanılmaktadır.
Tarihte Türk-Amerikan Münasebetleri
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 927-948
Özet
Tam Metin
Konumuza girmeden önce bir hususu çok kısa olarak burada belirtmek isterim. Böyle bir konferansta hemen hemen ikiyüz yıla yaklaşan Türk-Amerikan münasebetlerinin bütününü bir konuşmaya sığdırmanın imkânsızlığı karşısında, bugünkü konuşmamda bu münasebetlerin XIX. yüzyıldaki kısmına ağırlık vereceğimi, esasen daha sonraki münasebetler hakkında son yıllarda memleketimizde de bir takım çalışmalar yapıldığını hatırlatmak isterim.
Polonya'da Türkoloji: Başarıları ve Gelecekteki Gelişimi İle İlgili Bazı Sorunlar
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 1003-1026 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1003
Özet
Tam Metin
Polonya'da, Türkiye ve Türkler ile ilgili olarak yapılan çalışmaların tarihi eski devirlere kadar uzanmaktadır. Bu çalışmalar, Doğu'ya, Dinyeper ötesindeki alanlara doğru ilerleyen Polonyalılar'ın ilk kez karşılaştıkları Türk soyundan çeşitli halklarla temas kurma çabaları sonucu başlamıştır. Daha XI. yüzyılda Polonyalılar, Peçenegler arasında misyonerlik çalışmalarıyla uğraşıyorlardı. XIII. Yüzyılın ortalarına doğru Polonya, Moğollar tarafından yeniden istilâ edildi ve Pole Benedict, Moğolistan'a geziye çıkan Giovanni da Pian del Carpine'ye eşlik etti. 1287'de, muhtemelen Polonyalı olan Ladislaus adında birisi Kırım'a görevle gitti. Altın Ordu İmparatorluğu'nun çöküşü, Lehistan-Litvanya devletinin bu ülke halkının meselelerine müdahale etmesine yol açtı ve bunu, Tatarlar ile uzun süren bir ilişki dönemi izledi. Lehistan-Litvanya devletinin, Osmanlı sarayı ile ilk diplomatik teması, 1414 yılına rastlar. Polonyalılar'ın 1444'de Varna Meydan Savaşı'nda uğradığı yenilgiden ve Türkler'in 1484 yılında kazandığı zaferlerden sonra, iki devlet, 1489'da barışçı bir çözüm yolu aradılar.