361 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • TARİH
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Haçlılara Karşı Mücadelede Başarılı Bir Türk Kumandanı : Savar

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 453-480 · DOI: 10.37879/belleten.1984.453
Tam Metin
Batılı ülkelere nisbetle son zamanlara kadar oldukça kısır kalmış olan tarih yazarlığımızda, diğerlerine nazaran daha da ihmal edilmiş konulardan birisi hiç şüphesiz Haçlı Seferleri tarihidir. Halbuki bu seferler ve ortaya çıkardığı sorunlar, Selçuklu atalarımızın Anadolu'yu yurt edinmeleri ile sıkı sıkıya ilgilidirler. 18. yüzyılın sonlarından itibaren, özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda, batıda Haçlı Seferleri hakkında kütüphaneleri dolduracak sayıda yapılan bilimsel ve yarı bilimsel yayınlar da, esefle belirtmeliyiz ki, ülkemiz tarihçilerince ancak pek yetersiz bir ölçüde izlenmiştir. Buna mukabil son yıllarda özellikle üniversitemiz Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı'nda yapılan doktora ve doçentlik çalışmalarında bu istikamette bilimsel adımlar atıldığı gibi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde Prof. Dr. Ali Sevim'in ilk Haçlı Seferleri devrinde rol oynayan Türk kumandanlarından bazıları hakkında faydalı bilgiler ihtiva eden eser ve makaleleri ile Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Coşkun Alptekin'in, maalesef sadece İngilizce olarak yayınlanmış olan doktorası ve henüz yayınlanmamış olan doçentlik tezi bu konuya değerli katkılar olarak mütalâa edilmelidir. Biz bu küçük makalemizle, haçlı seferlerini konu edinen eserlerde faaliyetinden az veya çok bahsedilen bir Türk beyi hakkında kaynaklarda bulabildiğimiz bilgiyi toplu olarak sunmak istiyoruz. Amacımız, kahramanlarla dolu tarihimizin şimdiye kadar pek az bilinen bir şahsiyetini tanıtmaktan ibarettir.

Tarih Objektifinde Hz. Peygamberin Hadisleri ve Türkler

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 417-452 · DOI: 10.37879/belleten.1984.417
Tam Metin
Hz. Peygamber ve Türkler, İslâm ve Türk tarihinin halâ aydınlatılması gereken önemli konuları arasındadır. Her ne kadar Medîne'de, Hz. Peygamberin üstün gayretleri ile temelleri atılan İslâm Devleti ve Müslüman Toplumu, büyük ölçüde Araplardan oluşmuş ise de, çeşitli ırk ve dinlere mensub birçok kimseler daha ilk devirlerde İslam dinini kabul ederek bu yeni topluma katılmışlar, gereken saygı ve ilgiyi de görmüşlerdir. İran asıllı Selman, Bizanslı (Rum) Suhayb, Habeşistan'dan kopub gelen Bilâl ve Medîne'ye yerleşmiş bir çok Yahûdîlerden, ihtida edenler, bu toplumda dikkatimizi çeken gayri Arap ve fakat ilk müslüman şahsiyetlerdir. Türklere gelince, meşhur Yasir ailesinin aslının Türk olabileceği yolundaki iyimser görüşlerin dışında, Medine İslam toplumunda herhangi bir Türkün varlığını iddia etmek bugün için nerede ise imkânsız gibi görünmektedir. Elde mevcut kaynaklara göre, Türk asilzadelerinin ilk defa Medine'ye gelmeleri, Emevî halîfelerinden Muaviye zamanında ve Halîfe Hz. Osman'ın oğlu Said'in kısa bir süre Horasan valiliği sırasında mümkün olmuştur. (674).

Garîb-Nâme'de Alplık Geleneğiyle İlgili Bilgiler

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 481-496 · DOI: 10.37879/belleten.1984.481
Tam Metin
Âşık Paşa'nın 1330 (H. 730) tarihinde yazdığı Garîb-nâme adlı ünlü mesnevisi, 14. yüzyıl Türk edebiyatının önemli eserleri arasında yer alır. Garîb'nâme'de öncelikle tasavvufu öğretme amacı güdülmüş olmakla birlikte, eserin önemi bir ölçüde de, yazıldığı dönemin Anadolu'sunda geçerli olan değerler sistemine ışık tutmasından ileri gelmektedir. Türk toplumunun çağlar boyu gerekli ve örnek saydığı için yapmaya ve uymaya alışageldiği tutum ve davranışların, yani Türk töresini oluşturan gelenek ve göreneklerin bir bölüğü eserde başarıyla verilmiştir. Biz bu çalışmamızda, Âşık Paşa'nın Gârib-nâme'de alplık geleneğiyle ilgili olarak verdiği bilgileri ortaya koyup, elden geldiğince değerlendireceğiz.

Urartuluların Kökeni ve Dilleri

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 513-522
Tam Metin
Anadolu'nun doğusunda, Van Gölü çevresinde İ.Ö. 900-600 yılları arasında egemenlik sürmüş olan Urartu devletinden bize pek çok kültür eseri intikal etmiştir. Son yıllarda Türkiye'de ve komşu ülkelerden İran'da ve Sovyetler Birliği'nde Urartu konusunda yapılan araştırmalar ve kazılarda bulunan eserlerin sayısı daha da artmıştır. Özellikle onlardan kalmış çivi yazılı yazıtlar bir hayli yüksek bir yekûna varmış bulunmaktadır. Bugün Urartu'luların tarih sahnesine çıkışları, devlet kurmaları, bunların kökeni, ve dilleri hakkında son bilimsel araştırmaların verilerini özet olarak sunmaya çalışacağım.

Bizans İmparatorluğu'nun Çöküşündeki Ekonomik Faktörler

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 523-536 · DOI: 10.37879/belleten.1984.523
Tam Metin
Osmanlı Türkleri tarafından Bizans İmparatorluğuna son verilmesi üzerinden beş yüz yıl geçti. Bugün bilim adamları, Bizans İmparatorluğu'nun tüm varlığı boyunca çöküş durumunda bulunduğunu iddia eden Gibbon'ın varsayımını haklı olarak reddetmektedirler. Bunun yerine Bizans'ın, tarihin en büyük İmparatorluklarından biri olduğunu kabul etmişlerdir. Bunun için geçerli nedenler vardır. İmparatorluk bin yıldan daha uzun bir süre varlığını sürdürmüştür. 11. yüzyılın ortası doğru, Hıristiyan dünyasında bir uygarlık merkeziydi. Antik çağın yazılı eserlerini ve düşünce sistemini korumuş; sanatta yeni şekiller geliştirmiş ve barbarları durdurmuştu. Büyük devlet adamları, askerler ve diplomatlar yetiştirdiği gibi, ünlü bilginler ve reformcular da yetiştirmiştir. Misyonerleri, diplomatları ve bazen de orduları yardımıyla, putperest kabileler ve özellikle, sınırları boyunca ve dışında yerleşmiş olan Slavlar arasında İncil'i yaymıştır. Bir Çek tarihçisinin ortaya koyduğu gibi Bizans, "Sırp, Bulgar, Rus hatta Hırvat gibi disiplinsiz kabilelere bir şekil vererek onlardan uluslar yaratmıştır. Onlara kendi dinini, kurumlarını vermiş ve uygarlığın en önemli ögelerinden olan yazı ve yazını aktararak, prenslerine halkı nasıl yöneteceklerini öğretmiştir. Bizans, büyük bir kuvvet ve uygarlık götüren bir güçtü.

GIACOMO E. CARRETTO, CLAUDIO LO JACONO, ALBERTO VENTURA, Maometto in Europa. Arabi e Turchi in Occidente 622-1922, a cura di Francesco Gabrieli. Milano 1982 [satışa verilişi 1983 yılı başları], büyük boy 278 Sayfa. Milano'daki A. Mondadori Yayınevi. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 543-546
Tam Metin
Eserin kısa bir aralıktan sonra Almanca ve Fransızca çevirileri de çıktı; ilki: Mohammed in Europa. 1300 Jahre Geschicte, Kunst, Kultur, München 1983. İkincisi: Histoire et civilisation de l'Islam en Europe. Arabs et Turcs en Occident du VII° au XX° siecle. Praface de Jean Paul Roux, 1983. Her iki çeviri de A. Mondadori yayınevinin Verona kentinde bulunan basımevinde basılmış, aynı sayfa düzeni ve resimler kullanılmıştır. Ederi 40.000 Lit. Türk-İslam uygarlığının 13 yüzyıllık bir dönemini işleyen bu eser, doğubilim araştırmalarında müstesna bir yeri bulunan ve üstad sözcüğünü lâyıkıyla hak eden Prof. F. Gabrieli'nin öncülüğünde, neslimizin üç çalışkan ve yetenekli araştırıcısı tarafından hazırlanmıştır.

PAUL IMBERT, Osmanlı İmparatorluğunda Yenileşme Hareketleri Türkiye'nin Meseleleri, İstanbul, 1981. HAVASS/Türkiye Araştırmaları Dizisi. Çevirmen: Adnan Cemgil. 203 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 547-552
Tam Metin
Kimi yazarların B.B.B. diye de adlandırdıkları "Berlin-Bosfor-Bağdat (Basra)" ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yenileşme süreci içinde önemli bir yer tutan demiryolu yapımının evrelerini konu edinen bu eser, Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarına el koymak isteyen ve bu amaçla demiryolu imtiyazından faydalanmayı düşünen devletlerin giriştikleri politik oyunları ve bu gelişim sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun yaşadığı olumlu olumsuz olayları bir bütünlük içersinde işlemektedir.

Voynuklarla İlgili Kaynaklar ve Araştırmalar

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 271-284 · DOI: 10.37879/belleten.1984.271
Tam Metin
Voynukluk ve Voynuk örgütünün, Osmanlı Tarihi içinde sanıldığından daha fazla önemi olmuştur. Örgüt, Osmanlı Avrupasındaki en eski ve en uzun süre yaşayan kuruluşlardan biridir. Türk dönemi Güneydoğu Avrupa tarihinin daha iyi ortaya konulabilmesi için, Balkanlardaki diğer Hıristiyan kuruluşlarla birlikte Voynuk örgütünün de ciddi bir şekilde araştırılması gerekir. Böyle bir çalışma aynı zamanda, Türk toplumu ile Balkan toplumları arasındaki kültür alışverişini de aydınlatması bakımından ayrıca önemlidir. Nitekim konumuz olan Voynuk örgütünde, "baştina, voynuk, pirimkür, lagator" gibi Balkanlara özgü terimlerin yanında "voynuk beyi, çeribaşı, yamak, gönder" gibi Türkçe terimlerin de bulunması bu tür bir araştırmanın önemini göstermesi bakımından ilginç bir örnektir. Voynuklardan başka, Hıristiyan Sipahi, Eflak, Martolos, Yörük, Yaya ve Müsellem ve Derbent örgütü gibi Türk ve Türk olmayan Balkan toplumlarının birlikte oluşturdukları kuruluşların her birini ayrı ayrı araştırmadıkça, Türk dönemi Güneydoğu Avrupa tarihinin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısını sağlıklı olarak ortaya koymak mümkün değildir. Bu yazımızda Voynuk örgütünü ve sorunlarını ayrıntılı bir biçimde ortaya koymak değil, Voynukluk ve Voynuk örgütü ile ilgili kaynak ve araştırmalarla, ele alınması gereken sorunlar üzerinde durmaya çalışacağız.

Gotthard Jäschke

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 309-338 · DOI: 10.37879/belleten.1984.309
Tam Metin
Kısa bir süre önce yakın bir dostum dedi ki : "Şarkiyat hepimizin üzerinde sadece bir sandalla dolaştığımız bir okyanustur." Fikrimce bizim görevimiz bundan daha isabetli bir şekilde ifade edilemez. Önemli olan, o veya bu avı yakalayıp sandalla emin bir şekilde karaya çıkarmaktır. Bunu da Gotthard Jäschke geniş ölçüde yapmış ve bunu yaparken de tek bir sahada Alman hudutlarını çok aşarak münakaşa edilmez bir üstad olmuş, takdir edilmiş, saygınlık görmüş ve hayat boyu çalışmalarını hasrettiği ülke olan Türkiye'de de tekrar tekrar onurlandırılmıştır. Bu memleketin gelişmesini aşağı yukarı 1908'den itibaren dönüm noktası olan 1960'a kadar ve bilhassa Kemal Atatürk'ün idaresindeki Türk halkının ve devletinin büyük yenileme devresini, yani bizzat şahit olduğu olayları, araştırmalarının merkez noktası yapmıştır. İlişikte sunulan literatür listesinde toplanmış olan çok sayıdaki çalışmaları, yalnız geniş ve derin bilgisinin kanıtları olmayıp Türklere ve onların kaderine duyduğu beşerî alakasını ispatlamakta ve olaylara direkt taze bakışını ve içten ilgisini kanıtlamaktadır. Bundan dolayı Türkler ve biz Almanlar ona çok teşekkür borçluyuz.

Mirza Şahruh Zamanında (1405 - 1447) Timurlularda İmar Faaliyetleri

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 285-298 · DOI: 10.37879/belleten.1984.285
Tam Metin
Timur, işgal ettiği ülkelerde kan dökme bakımından Cengiz Han'dan hiç de geri kalmadığı halde, seferleri arasında zaman buldukça imar faaliyetlerinde de bulunmuştu. Bilhassa Semerkand'ı imara çok fazla ehemmiyet vermiş, ele geçirdiği ülkelerden getirttiği usta ve sanatkârlara Semerkand civarında Dımaşk, Mısır, Şiraz, Sultaniye ve Bağdad adlarını verdiği köyler kurdurtmuş, şehrin dışında bazıları hanımlar için olmak üzere Dilgûşâ, Şimal, Nakş-i Cihan, Çınar, Taht-ı Karaca adlarını taşıyan bahçeler inşâ ettirmişti. Semerkand kalesinde inşâ olunan Gök Saray ise, daha çok, devlet hazinesinin saklanması için ve hapishane olarak kullanılıyordu. Timur, Mîranşah, Şahruh, Uluğ Beg ve Muhammed Sultan'ın kabirlerinin bulunduğu türbe ise, Muhammed Sultan tarafından yaptırılan medresenin bitişiğinde olup, Timur tarafından Ankara Savaşı'ndan dönüşte inşâ edilmişti.