7 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
  • TARİH
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

AVUKAT SERVET ÖRMEN KOLEKSİYONUNDAKİ YAĞCIBEDİR HALILARI

Arış · 2022, Sayı 20-21 · Sayfa: 53-73 · DOI: 10.32704/akmbaris.2022.162
Tam Metin
Yağcıbedir halıları; Yağcıbedir Yörükleri tarafından Balıkesir ve çevresinde dokunmaya devam edilen, Anadolu genelinde sadece üç renk ve tonlarıyla dokunan tek halı grubudur. Geleneksel ve çağdaş anlamda az renk ve motifle çok renkliliği oraya koyabilmektedir. Yakın çevresinde dokunan tüm halı gruplarında yedi, sekiz renk varken; kendi geleneksel yapısını yüzyıllardır korumuştur. Kalite olarak tüm malzemelerinde halen yün kullanılmaktadır. İlk örneklerinden itibaren genellikle kare plana daha yakın olarak dokunan halılar, son dönemlerde daha dikdörtgen formlara dönüşmüştür. Avukat Servet Örmen’in koleksiyonundaki halılar arasında on beş adet birbirinden farklı Yağcıbedir halısı tespit edilmiştir. Bu örneklerin en büyük özelliği çok yüksek kaliteleri ve yaklaşık elli sene içinde halıların evrilmesinin belgelerini oluşturmalarıdır. Avukat Servet Örmen’in koleksiyonunda yer alan Yağcıbedir halıları gerek kalite gerekse renk düzenlemeleri ile son derece nadide örneklerdir. Koleksiyon 1940-2000 yılları arasındaki örnekleri kapsamaktadır. Koleksiyondaki dokumaların boyut farklılıkları dikkate alınmazsa; tüm halıların çözgü, atkı ve ilme malzemeleri yündür. Çözgüler beyaz, 2 veya 3 S bükümlüdür. Atkılar minimum 2, maksimum 3 sıradır, ara atkılarda genellikle kırmızı renk tercih edilmiştir. Tümü Gördes düğümü ile dokunmuştur. İlme yüksekliği 0.2-0.3 cm arasındadır. Başlangıç ve bitiş kilimleri ortalama 3 cm uzunluğunda olup, mutlaka çizgilidir. Kenar kilimleri 4, 6 veya 8 çözgüye ikili kilim olarak yapılmıştır. İki örnek dışında çiti bulunmamaktadır. Saçaklar ortalama 9 cm. uzunlukta ve örgülüdür. En düşük kalite dm2’de 735 ilmek ile 1980 yılına ait bir çeyrek halıda, en yüksek kalite ise dm2’de 1232 imek ile 1945-50 yılları arasına ait bir seccadededir. Makalede; bir koleksiyonerin bakış açısıyla Yağcıbedir halıları ve koleksiyonda yer alan örneklerin teknik ve desen özelliklerinin değişimi gözler önüne serilecektir.

TÜRKMENİSTAN’DA MİLLİ BİRLİĞİN ETNO - SEMBOLİK KAYNAĞI OLARAK HALI VE MOTİFLERİ

Arış · 2022, Sayı 20-21 · Sayfa: 227-239 · DOI: 10.32704/akmbaris.2022.172
Tam Metin
Türklerin halısı bir tarih müzesine benzer. Bunu Sovyet arkeoloğu S. İ. Rudenko’nun, Kazakistan’ın doğusunda, Altay Dağları’nın güneyinde Pazırık Yaylası’nda ortaya çıkardığı Pazırık halısından net bir şekilde görebiliriz. Bu halı, teknik, motif, desen, renk ve kompozisyon açısından Orta Asya kültürlerinin ortak bir ürünü olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda arkeoloji ve sanat tarihi açısından da yeni fikirlerin edinilmesinde etkili olmuştur. Bildiride sembolik olarak Türk halılarının milli birliği sağlamadaki önemine vurgu yapılmıştır. Halı motifleri de boy ve soyları bir çatıya birleştirici unsurlar olarak ele alınmıştır. Türklerdeki ‘Bayrak vatanının sembolüdür’ kavramından yola çıkarak, genel tasarımı genişletmek için halıyla devletin resmi simgesi olan bayrak yan yana getirilmiştir. İçeriğine halıyı yerleştiren bayrağın dünyada başka bir örneği yoktur. Türkmenistan Bayrağı bağımsızlığın ardından “ulusal bayrak” olarak 19 Şubat 1992’de kabul edilmiştir, bu tarih her yıl “Bayrak Bayramı” olarak kutlanır. Bayrağın sol tarafında kalın bir şerit olarak uzanan “Türkmen halısı” motifleri yer almaktadır. Türkmen halısının yeşil zemini Türkmen tarihini simgelemektedir. Çapraz olarak tasarlanan yarım ay geleceği, beş yıldız ise Türkmen vilayetlerini, halı motifleri ise Türkmen boylarını simgelemektedir. Her bir halı motifinin isimleri ve temsil ettiği bölgeleri açıklanmıştır.

Sözel Metinlerde Yer Alan Görsel Malzemelerin Halı Tarihindeki Önemi

Arış · 2012, Sayı 8 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 4) · Sayfa: 4-15 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.35
Tam Metin
Türk halısı ile ilgili yapılan araştırmalarda kaynak olarak kullanılan belgelerin çoğu doğrudan halının kendisidir. Bunların başında kazılarda elde edilen halı parçaları, müzelere intikal eden halılar gelmektedir. Buna mukabil halı tarihi araştırmalarında Holbein, Lotto halısı gibi Avrupalı ressamlar tarafından yapılmış resimlerdeki görüntüler de dolaylı belge olarak kullanılmıştır. Klasik devir anlatı metinleri sözel malzeme olarak daha fazla dikkat çekmiştir. Türk klasik edebiyati aratı metinleri bundan dolayı dünyanın pek çok yazma kütüphanesine intikal etmiştir. Anlatı metinlerinin bazı nüshaları çeşitli vesilelerle nakışhanelerde minyatürlenmiştir. Filologlar ve edebiyatçılar kendi branşlarına uygun metinler üzerine çalışırken bu tür görüntü malzemelerini pek dikkate almamıştır. Diğer yandan sanat tarihçileri için anlatılar da pek önemsenmemiştir. Halbuki her iki alanın verileri bir birini destekler mahiyettedir ve bu tür görüntü malzemeleri disiplinler arası yeni dikkatlerle incelendiğinde, tebliğimizde göstermeye çalıştığımız gibi, bilhassa halı araştırmaları konusuna yeni veriler sunmaya imkan vermektedir. Bu tebliğimizde minyatürlerdeki halı resimlerinin dolaylı belge olarak kullanılabilecegi konusu işlenmektedir.

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar*

Erdem · 2010, Sayı 58 · Sayfa: 77-92
Tam Metin
Minber gazetesi 1 Kasım 1918 günü yayın hayatına başlamıştır. 1918 öncesi ve sonrası, Osmanlı devleti, ülkesi ve milleti için sıkıntılı bir dönemdir. Bu süreçte yaşananlar Osmanlı basının gündemini oluşturmuştur. Minber de diğer basın organları gibi siyasî, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel meseleleri sayfalarına taşımıştır. Minber gazetesi yaklaşık iki aylık yayın hayatında, eleştirel bir bakış sergileyerek muhalif bir yayın politikası gütmüştür. Gazetenin bu politikasında sahibi Ali Fethi Okyar ve ortağı Mustafa Kemal Atatürk'ün katkısı olduğunu söylemek mümkündür. Basın ve edebiyat dilinde bir diğer anlatım yolunun da mizah olduğu bilinmektedir. Minber gazetesinde "Arı" takma adlı yazar, "Karikatür" köşesinde günün olay ve gelişmelerini oldukça ilginç benzetmelerle dolu hikayemsi kısa ve özlü yazılarla dile getirmiştir. Bu çalışmada 30 Ekim 1918 öncesi ve sonrası Osmanlı devletinin içinde bulunduğu durumun, mizahî bir yaklaşımla nasıl ele alındığı ortaya koyulmaktır. Mizahın, tarihi anlama, algılama ve özümsemede nasıl etkili olabileceği, tarihe nasıl ışık tutabileceği gösterilmeye çalışılmıştır.

Lev Nikolayeviç Gumilev'in Geleneksel Türk Dini ile İlgili Görüşleri

Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 183-230
Tam Metin
Çalışmamızın konusunu Lev Nikolayeviç Gumilev'in eserlerinde geleneksel Türk dini ile ilgili görüşleri oluşturmaktadır. Türklerin uzun yıllar konar-göçer hayat sürmeleri, yaşam tarzları ve dinleri hakkında ilk bilgilerin karanlıkta kalmasına sebep olmuştur. Bu bilgileri açıklığa kavuşturmak ise Türklerle temasa geçmiş komşu medeniyetlerin aktardıkları bilgiler sayesinde mümkün olabilmektedir. Bu hususta Rus araştırmacıların verdikleri bilgiler önem arz etmektedir. Özellikle XVII. yüzyıldan sonra Orta Asya'ya egemen olmalarıyla birlikte o coğrafyada yaşayan Türk topluluklarıyla bir arada bulunmaları Rusları, Türk örf-âdet ve inançları ile ilgili bilgilere ulaşabilme konusunda diğer araştırmacılardan daha avantajlı konuma getirmiştir. Buna rağmen Rusların Türkler ve Onların dinlerine bakış açıları şimdiye kadar değerlendirilmemiştir. Bu çalışmayla, L. N. Gumilev'in Türk dini ile ilgili bulguları ve geliştirdiği yöntemlerden hareketle bir Rus tarihçisinin konuya bakış açısı değerlendirilmek suretiyle Türk dini incelemelerine katkıda bulunulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte akademik bir çalışma için yeterli seviyede Rusçaya hâkim olamadığımızdan L. N. Gumilev'in Türkçeye çevrilmiş eserlerinden yararlanmış bulunmaktayız. Çalışmanın giriş kısmında Türk dini ile ilgili kısaca bilgi verildikten sonra yazarın hayatı ve eserlerine geçilmiştir. İlerleyen kısımda ise Geleneksel Türk Dini'nin unsurları ve Gumilev'in bunları ele alış tarzı değerlendirilmektedir.

Son Dönem Osmanlı Resminde Figüratif Anlayış ve Tarih Yorumu

Erdem · 2008, Sayı 51 · Sayfa: 1-22
Tam Metin
Bu makalede, Osmanlı tablo resmi yani pentür repertuvarında, Cumhuriyet dönemi figür ressamlığına da referans teşkil eden tarihi kişilikler ile tarihi olaylar içinde yer aldığı bilinen tarihi olayları kişilikleri ile hatırlatan insanların tasvir edildiği seçilmiş bazı resimler örnek verilerek son yüzyılında Osmanlı resim sanatı ve Osmanlı ressamının tarihe yaklaşımı değerlendirilmektedir. Bu çerçevede yapılan resimler içinde önemli sayıda 19. yüzyılın siyaset ve asker kişiliklerinin resimleri vardır. Sultan III. Ahmed dönemi (1703-1730)'nin ünlü minyatür ustaları Abdülcelil Çelebi (Levni) ve Abdullah Buhari'den sonra kesintiye uğramış gibi görülen Türk figür ressamlığının tekrar canlanacağı 1910'lu yıllara kadar olan dönemin Osmanlı resminin devamı ve ikinci safhayı temsil eden, bu makalede sözünü edeceğimiz örnekler, bir anlamda minyatürpentür gelenekleri arasındaki figüratif diyalektiğin de ortaya konmasını sağlarlar.

Trabzon Rum Devleti'nin Kuruluşu Hakkındaki Tartışmalar

Erdem · 2004, Sayı 41 · Sayfa: 139-146
Doğu Karadeniz bölgesindeki ilk yerleşim merkezlerinden birisi olan Trabzon, M.Ö.VII. yüzyıldan itibaren bir Grek ticaret kolonisi haline gelmiş, zamanla Pers ve Roma hakimiyeti dönemini yaşadıktan sonra XI. yüzyılın sonlarına kadar Bizans'ın elinde kalmıştır. 1075 yılında, şehri ele geçirmiş bulunan Türkleri buradan çıkaran Theodore Gabras, Sinop'a kadar uzanan bölgede kendi hakimiyetini tesis etme yoluna giderken yöredeki Türk beyliklerinden de yardım görecektir. XII. yüzyılın ortalarına doğru tekrar Bizans'ın eline geçen Trabzon, Haçlılar İstanbul'a girdiği sırada Gürcistan'a kaçan Komnenoslar tarafından zaptedilerek XIII. yüzyılın ilk çeyreğinde yeni bir devletin merkezi haline getirilecektir. Daha sonra Türkler, Bizanshlar ve Gürcüler arasında vuku bulan Karadeniz bölgesine hakim olma mücadelesinde önemli bir yer işgal edecek olan bu siyasi teşekkül, yani Trabzon Rum devleti çok yönlü bir dış politika izlemek suretiyle XV. yüzyılın ortalarına kadar varlığını sürdürmeyi başaracaktır.