361 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı İmparatorluğu 44
- Anadolu 34
- Arkeoloji 32
- İslam 21
- Mustafa Kemal Atatürk 20
1912 Seçimleri ve Eskişehir'de Meydana Gelen Olaylar
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 459-482
Özet
Tam Metin
İnsanların kendilerini yönetecek olanları belirli bir süre için özgür iradeleriyle kurallara uygun bir şekilde belirlemesine seçim denir. Seçim, çağdaş demokrasilerde yöneticilerin belirlenmesi için vazgeçilmez temel kuralların başında gelir. Siyasal yönetim sistemlerinin gelişimine paralel olarak seçimlerin de geliştiği görülmektedir. 1789 Fransız İhtilali öncesinde yöneticiler seçime başvurmaktan hoşlanmazdı. Antik Yunan ve Roma kentlerinde kenti ilgilendiren bazı konularda sınırlı sayıda halkın oylarına başvurulurken; Ortaçağda ancak kent kilise ve meslek örgütlerinde seçim yapılırdı. Kentlerin büyümesi, burjuva sınıfının güçlenmesi iktisadi yaşamı olduğu kadar siyasal yaşamı da etkiledi. Kent yönetimine katılarak varlıklarını, güçlerini ve yeterliliklerini kanıtlayan burjuvalar devlet yönetimine de katılmak istediler. Geleneksel sistemi kökünden değiştirecek olan bu isteklere yöneticiler pek de sıcak bakmadılar. Kimi ülkelerde yöneticiler halkın devlet yönetimine katılımını reformist uygulamalarla gerçekleştirirken kimi ülke yöneticileri de ülkelerini büyük kanlı devrimlere sürüklediler. Böylece mutlak monarşilerin yerini halkın temsilcilerinden oluşan parlamentolu yeni rejimler almaya başladı. Seçme ve seçilme hakkının varlıklı erkeklere özgü olması tartışmalara yol açtı. Demokrasi halkın egemenliğine dayanan bir rejim olduğuna göre halkın tümünün iradesini yansıtan bir yönetimin getirilmesi zorunlu görüldü. Nitekim büyük bir mücadeleden sonra seçme ve seçilme hakkı zengin-yoksul, erkek-kadın ayrımı yapılmadan tüm halkın temel haklarından biri olduğu kabul edilerek, temsili rejimin vazgeçilmez bir unsuru oldu. Biz, bu makalemizde Türk toplumunun yaşamında önemli bir yer tutan 1912 genel seçimleri sırasında Eskişehir'de meydana gelen olayları inceleyeceğiz. Ancak konunun daha iyi anlaşılabilmesi için seçim olgusunun toplumsal yaşamımızda izlediği gelişme çizgisini de kısaca açıklayacağız.
Sovyet Tarih Araştırmalarında Bazı Yeni Yaklaşımlar Üzerine
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 261-274
Özet
Tam Metin
Sayın profesör Yaşar Yücel! Sayın bayanlar! Sayın baylar! Saygıdeğer toplantınıza beni davet ettiğiniz ve bir konuşma yapma olanağını verdiğiniz için içten teşekkürlerimi sunmak isterim. Son zamanlarda sovyet tarih biliminde incelenen bazı sorunlara bu konuşmada dikkatinizi çekmek isterim. Tüm yaşamımızda perestroyka, yani yeniden yapılanmanın uygulandığı günlerde, glasnost dediğimiz açıklık ve demokratikleşme sürecinde, halkın bilincinde de köklü değişiklikler yapılıyor. Bunsuz, tabii, hayatımız yenilenemez. Geçmişe artan bir ilgi duyulması, 70 yıllık hayatımızın sonuçlarını derinden inceleyip anlamak isteği, bugün sovyet toplumu için karakteristik niteliklerdir. Sovyet kamuoyunun kanısınca, ülkemize başarı kazandıran şeylerin olduğu kadar, acıklı ve feci deneyimlerin nedenlerini de inceleyip anlamak gerekir.
Hacı Zağanos'un Elçilik Raporu
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 391-404
Özet
Tam Metin
Faik Reşit Unat'ın, Bekir Sıtkı Baykal tarafından tamamlanıp yayımlanan "Osmanlı Sefirleri ve Sefaretnameleri"nden yıllar önce yararlanırken, "bugün için, kendisini malûm olan en eski bir [Osmanlı] Sefaret raporu olarak kabul" edilen ve 1462 yılı öncesine ait görülen bir belgenin tanıtımındaki çelişkilerden hareketle, o belgeyi incelemiş ve tarihini Nisan 1495 olarak açıklamakla en az otuzüç yıl ileriye kaydıran sonucu doktora tezimin ikinci eki olarak sunmuştum. Unat'ın kitabının iki yıl önce çıkan ikinci baskısının bir tıpkıbasım olması, beni söz konusu araştırmamı Türkçe olarak takdim etmeye yöneltti.
"Bir Şart-Bir Dilek" Adlı Broşürler İle "Bayburd Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti" Hakkında Bir İnceleme Denemesi
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 531-550
Özet
Tam Metin
Her iki olguyu da ele alırken, dağınık haldeki verilerin daha net bir sentezini verebilmek için "İçerik Çözümleme Analizi" tekniğinden yararlanmayı; böylece H. 1320 (M. 1902) tarihli "Bir Şart - Bir Dilek" adlı iki broşürün özünden hareketle Bayburd Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti'nin fonksiyonlarının daha iyi kavranabileceğini zannediyoruz. Temel ve alt problemler ile sorunun analizine geçmeden önce içerik analizinin kısa bir tarihçesini vermek gerekmektedir. İçerik analizi veya içerik çözümleme tekniklerinin ilk uygulamaları XVI. yüzyıla kadar gitmektedir. Bu tür bir çözümleme tekniği o dönemin hemen hemen tek iletişim aracı olan gazeteler üzerinde yapılabilmiştir. Örneğin: Burada; gazetelerdeki dinsel mesajların ne ölçüde yer aldığı bu yöntem kullanılarak öğrenilmeye çalışılmıştır. Ancak o dönemlerde de kullanılan bu yöntem, günümüzde kullanılan içerik çözümleme tekniklerinden farklıdır. Daha kesin bir ifadeyle o dönemde kullanılan içerik analizi teknikleri bu yöntemin başlangıçtaki gelişimini oluşturur.
The Intimate Life of an Ottoman Statesman: Melek Ahmed Pasha (1588-1662) as Portrayed in Evliya Çelebi's Book of Travels, Translation and commentary by Robert Dankoff -With a Historical Introduction by Rhoads Murphey - New York 1991, 304 pages. [Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'ne Göre Bir Osmanlı Devlet Adamı'nın Özel Hayatı.] [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 591-596
Özet
Tam Metin
Yazar ve konusu başlıklı "Giriş" bölümünde Evliya Çelebi'nin hayatı anlatılmaktadır. Yazarın kaynağı Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesidir. Sultan I. Ahmed'e hediye edilen Abhaziyan'lı bir cariyeden doğma Evliya Çelebi bu eserin konusu olan Melek Ahmed'in anne tarafından kuzeni olup himayesine mazhar olmuştur. İstanbul'da doğan Evliya Çelebi'nin babası Osmanlı Sarayının baş sarrafı Derviş Mehmet Zilli Ağa idi. Karakteri itibariyle masa başında veya yerleşik düzende çalışmayı sevmiyen Evliya Çelebi gezginciliği yeğlemiş ve hayatının eserini vermiştir.
Yavuz Selim Halîfeliği Devraldı mı?
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 675-702
Özet
Tam Metin
M. Le Baron C. d'Ohsson'un tanınmış iki eserinden birinin Tableau general de l'Empire Othoman (=Osmanlı İmparatorluğunun genel tablosu) olduğu malumdur. Yedi ciltden müteşekkil olan bu eserin ilk cildi 1788 de yayınlanmış, son cildi ise ancak 1824 yılında çıkabilmiştir. Müellifin bu eseri bilhassa Osmanlı devletinin teşkilâtı, müesseseleri ve gelenekleri ile XVIII. yüzyıldaki kibar halkın yaşayışı konularında değerli bir kaynaktır. Çünkü, Ermeni asıllı olan Baron d'Ohsson İstanbul'da doğmuş, büyümüş, yine orada İsveç maslahatgüzarı olarak vazife görmüştür.
Anzavur'un İlk Ayaklanmasına Ait Belgeler
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 847-962
Özet
Tam Metin
Ahmet Anzavur, 1864 yılındaki büyük Çerkes sürgününde Kafkasya'dan Marmara bölgesine gelen Ançok isimli bir Adige ailesine mensup olup Bigalıdır. Okuma yazma bilmediği halde, kızkardeşinin II. Abdülhamit'in sarayında cariye olmasından dolayı jandarma zabitliğine tayin edilerek Makriköy (Bakırköy/İstanbul) Jandarma Karakolu Kumandanlığı'na getirildi. Vazifesinde birtakım suistimallere karışınca Konya'ya sürüldü. Bir ara da Kütahya'da tabur kumandanlığında bulundu.
ŞEVKET BEYSANOĞLU, Anıtları ve Kitabeleri ile Diyarbakır Tarihi, 1. cilt: Başlangıçtan Akkoyunlular'a kadar, Ankara 1987; 2. cilt: Akkoyunlular'dan Cumhuriyete kadar, Ankara 1990: Diyarbakır Belediyesi yayınları. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 1111-1114
Özet
Tam Metin
Köklü bir tarihe sahip olan ve bir çok medeniyetlerin birleştiği bir konumu bulunan Diyarbakır'ın önemi inkar edilemez. Bu önemli şehir Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Cahit Sıtkı Tarancı ve Ali Emiri gibi meşhur şair ve ilim adamlarını yetiştirdiği gibi Muslihiddin-i Lari, Bıyıklı Mehmed Paşa ve Özdemir oğlu Osman Paşa gibi tarihçi ve tarih yapanları da yetiştirmiş ve bağrına basmıştır. İşte bunları eserleriyle birlikte ilim alemine tanıtan kişi de Dr. Şevket Beysanoğlu'dur. Beysanoğlu'nun en büyük yapıtı da henüz iki cilt halinde yayınlanan Diyarbakır Tarihi'dir.
Batı Anadolu'daki 1'den Fazla Naos'lu Tapınaklar
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 7-12 · DOI: 10.37879/belleten.1992.7
Özet
Tam Metin
Dikdörtgen planlı tapınaklardaki naos kapısı, ön cepheyi oluşturan kısa tarafın simetri ekseni üstündedir. Sadece M.Ö. IV. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olduğu sanılan Priene'deki Demeter Ve Kore Tapınağı nda, naos kapısı, biraz yana kaymıştır. Zaten bu binada, alışılmamış olan başka özelliklere de rastlanır. Genellikle tapınak naos'larında, kapı sayısı 1'dir, Sardis'deki Artemis Tapınağı, Roma İmparatorluk Dönemi'nde A. Pius ile Faustina'ya ithaf edilen bir çift tapınak durumuna getirildiğinden, herikisi de uzunlamasına eksen üstünde olan 2 naos kapısına maliktir. Yani naos'lar, gene de 1'er kapılıdırlar.
Cevat Açıkalın'ın Anıları : 2. Dünya Savaşının İlk Yılları (1939-1941)
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 985-1080 · DOI: 10.37879/belleten.1992.985
Özet
Tam Metin
Bilindiği gibi, Eylül 1938'de, Hitler Fransa ve İngiltere'ye Münich anlaşmasını kabul ettirmişti. Verdiği sözü hiçe sayan diktatör 15 Mart 1939'da, yani 6 ay sonra Çekoslovakya'yı işgal etti. Artık tehlike işareti verilmiş bulunuyordu. Türkiye tehlikeyi bütün ciddiyetiyle gören memleketlerden biri idi. Türkiye bu tehlikeyi yanlız bu Balkan Devleti olarak değil, fakat coğrafi mevkiinin ehemmiyeti ile mütenasip, kendisine terettüp eden siyasi ve tarihi mukadderat zaviyesinden gözönünde tutuyordu. Esasen Türkiye'nin durumu, I. Dünya Harbi sonrası Rusya, Avusturya-Macaristan ve Alman İmparatorlukları'nın bünyelerinden koparılıp eklenmek suretiyle genişletilmiş, keyfi ve suni olarak kurulmuş Baltık, Orta Avrupa ve Balkan Devletleri'nin hiçbiri ile kıyaslanamazdı. Türkiye Cumhuriyeti, İstiklal Savaşı'ndan sonra, kendi sınırları içinde belki mali ve iktisadi bakımdan zayıf, fakat siyaseten metin ve sağlam idi.