361 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Tarih
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Selçuklu Devletinin Askeri Teşkilatının Eyyubi Devleti Askeri Teşkilatına Tesiri

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 117-120
Tam Metin
Eyyubi Devletinin askerî teşkilatına değinmeden önce Selçuklu askerî teşkilatının ana hatlarına bakma gerektiği kanaatindeyim. Selçuklularda askerî teşkilatta yapılan en mühim değişikliklerden biri askerî iktadır. Bu sayede pek kalabalık orduların devlete yük olmadan beslenmesi mümkün kılınmıştır. Eski Türk toprak hukukunun yeni şartlara uydurulması ile ortaya çıkarılan ikta, askerî olduğu kadar devletin idarî ve hukukî temellerinden birini teşkil etmektedir.

II. Muwatalli'nin Mühürleri Üzerine Gözlemler

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 9-14
Tam Metin
II. Muwatalli'nin yedi mühür baskısı elimize geçmiştir. Bunlardan ikisinin diğer kral mühürlerinden farklı olmamalarına karşın, geriye kalan beş mühür baskısı özgünlüklerinden ötürü çok ilgi çekmişlerdir. Örneğin, bu mühürlerin göbeğinde yer alan konuya ilk kez rastlanmaktadır ve hiyeroglif kümelerinden birinin okunuşu için çeşitli varsayımlar öne sürülmüştür. Bu varsayımların hepsi II. Muwatalli'nin soyadını okuma çabası göstermişlerdir. Biz başka bir varsayım düşünüyoruz.

Sultan Salâhaddin Eyyûbî'nin Anadolu'daki Türk Devletleriyle Münasebetleri

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 417-426
Tam Metin
Bir Türk devleti olan Zengîler'in hükümdarı Atabey Nureddin Mahmûd öldükten sonra (1174), kumandanlarında Salâhaddîn Eyyûbî Eyyûbîler Devleti'ni kurdu. Daha sonra Abbasî halifesi el-Mustazî (1170-1180), Salâhaddîn'in Suriye ve Elcezire hâkimiyetini tanıdı. Salâhaddîn bununla ilgili haberi 12 Şevval 570/6 Mayıs 1175'de aldı ve böylece bağımsızlığını ilan etti.

Selçuklular'da Devlet: III. Tarihi ve Siyasi Bakımlardan

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 403-416
Tam Metin
Konuşmama başlamadan önce, çok önem verdiğim bir noktaya, müsaadenizle, temas etmek istiyorum. Babam, Mustafa Kemal'in komutası altında memleketini kılıcı ile savunurken, 4 kardeşi ile birlikte, ben henüz 6 aylık iken, Çanakkale'de şehit düştü. Ben de Türk tarih ve medeniyetine dair yazdığım kitaplarla hem ilim yapmaya çalıştım, hem de kalemimle tek Türk devletinin manevi müdafaasını yaptım ve ömrüm oldukça yapmaya devam edeceğim.

Doğu Anadolu'da Moğol ve Türkmen Devirlerine Ait Bazı Tarihî Yapılar Hakkında Düşünceler

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 631-640
Tam Metin
İnceleyeceğimiz eserlerin çoğu Van Gölü çevresinde bulunmaktadır. Fakat Orta Anadolu'dan bu yöreye doğru giderken şimdi Elazığ'a bağlı olan Harput'taki Saray Hatun Camii ile Pertek'teki Çelebi Bey Camiini ziyaret edeceğiz. Bilindiği üzere Harput'ta pek çok cami vardır. Evliya Çelebi bu câmileri sayarken Sâre Hatun Câmiini de zikreder ve onun minaresiz bir câmi olduğunu söyler. Ma'mûretül-Aziz (şimdi Elazığ) salnâmesi ile A. Gabriel'in kitabında da câmiin adı aynı şekilde yazılmıştır. Zamanımızda kaleme alınmış diğer bazı eserlerde ise Sara Hatun, Sârâ Hatun şekilleri görülür. Halka gelince, onlar câmii (her iki kelimeyi de kısa hece ile telaffuz ederek) "Sara Hatun" şeklinde söylüyorlar, câmiin Uzun Hasan oğulları câmisi adını taşıdığı da bildiriliyor ve: "bu cami Uzun Hasan adlı padişahın oğulları tarafından yaptırılmıştır" deniliyor.

Sovyetler Birliği'nde Altın Ordu ile İlgili Yeni Araştırmalar [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 497-532
Tam Metin
Altın Ordu devleti ile ilgili olarak Sovyetler Birliği'nde yapılan çalışmalar Türk tarihi açısından büyük önem taşımaktadır, zira XIII. yüzyılda Avrupa ve Asya'nın en güçlü devletlerinden biri ve özellikle 58 yıl boyunca hiç bir devletin askeri ihtilafa girmeye cesaret edemediği, Avrupa ve Asya'nın en güçlü devleti olan Altın Ordu bugün Sovyetler Birliği'nin sınırları içerisine giren topraklar üzerinde kurulmuştu. Bu sebeple, Altın Ordu tarihini inceleyen Sovyet bilim adamlarının Türk-Moğol devletiyle ilgili olarak ortaya çıkardıkları her yeni belge, her yeni bulgu, çok az sayıda orijinal belge muhafaza edilmiş olduğundan, hakkında henüz pek çok şey bilmediğimiz Altın Ordu'nun tarihine, özellikle onun idari ve mali düzenine, kültür hayatına ve sosyal bünyesine ışık tutacağından tarihimiz bakımından büyük değer taşımaktadır.

PROF. DR. YULUĞ TEKİN KURAT, Stratejik Açıdan Sovyet Müslümanları ve Diğer Azınlıklar, Yayına Hazırlayan: S. Enders Wimbush, Önsöz: Albert Wohlstetter, Forum Yayınları No. 5. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 493-496
Tam Metin
Kitabın Türkçeye çevirisinin önsözü Prof. Aydın YALÇIN tarafından kaleme alınmıştır. Aydın YALÇIN bu önsöz'de: "1985 yılında İngilterede yayınlanan bu kitabı, 1986 başlarında okuduğumuzda, bunun zaman geçirmeden tercüme edilmesi gerektiğini düşündük... Bu kitapta her biri Sovyetler Birliği üzerinde tanınmış birer uzman olan bir çok bilim adamının kaleme aldığı incelemelerde, konu çeşitli açılardan tahlil edilmektedir" demektedir.

Tarihsel Açıdan Bakıldığında Türkiye ile Fransa'nın Menfaatlerinin Birbirini Tamamlayıcı Niteliği

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 463-476
Tam Metin
Bu yazının başlığı Türk-Fransız ilişkilerinin beş yüzyıllık tarihine yabancı olanlara belki fazla iyimser görünebilir. Ama, sanırım, iki devlet arasında geçen tarihsel olaylar, hatta geleceğe ışık tutabilecek bugünkü gerçekler böyle bir başlığı yerinde gösterici niteliktedir. Konuyu hem kronolojik, hem de analytique bir düzen içinde anlatmağa çalışacağım. Sonunda, ilişkilerimizin ileriye yönelik görünüşü üzerinde kişisel düşüncelerimi açıklayacağım.

HAÇLI SEFERLERİ KAYNAKLARININ BÜYÜK KÜLLİYATI Recueil des Historiens des Croisades I Doğulu Tarihçiler [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 863-898
Haçlı seferleri tarihi hakkında ilk denilebilecek bilimsel çalışmalar 18. yüzyılın ortalarında Fransa'da Saint-Maur dini cemiyetinin dindar bilginleri tarafından başlatılmış görünüyor. Galya ve Fransa tarihçilerinin eserlerini büyük bir koleksiyon halinde (Recueil des Historiens des Gaules et de la France) neşre başlayan bu bilginler pek kısa bir zamanda Haçlı seferleri hakkında bilgi veren batılı ve doğulu yazarların eserlerini bir arada toplamanın gerektiği inancına varmışlar ve kendi cemiyetleri içinde, özellikle Arap müelliflerinin eserlerini okuyup yayına hazırlayacak kapasitede bir bilgin tesbiti için araştırmalar yapmaya başlamışlardı. Bu sıralarda henüz hiçbirisi yayınlanmamış olan büyük islam tarihçilerinin konuyla ilgili eserlerinin yazma nüshaları Kraliyet ve Saint Germain-des-Pres kütüphanelerinde bulunuyordu. Saint-Maur cemiyeti, bu fevkalâde güç başarılabilir görevi Georges-François Berthereau adında üstün kabiliyetli ve çalışkan bir genç bilgine verdi.

Kültür Tarihimizde Din

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 773-804
Tam Metin
Din, geniş anlamıyla, insan ile Tanrı arasında kutsal bir bağdır. İnsanoğlu, öteden beri hayata bir anlam vermek istemiştir. Düşünürler, evrenin başlangıcını, sonunu ve nasıl meydana geldiğini çözmeye çalışmışlardır. Evrenin ilk unsuru üzerinde kafa yormuşlardır. Varlığı anlamak istemişlerdir. Düşünürler, ayrıca insanın evren içindeki yerini tespit etmek için çaba harcamışlardır. İnsanın yazgısı sorunu üzerinde düşünmüşlerdir. Birçok düşünürü ölümden sonraki hayat meşgul etmiştir. Şu kadar var ki, bu konularda din, insanlığa en azından bir avuntu sağlamıştır. Gerçi dinler arasında ortak bir düzen ve ortak bir açıklamanın olduğu iddia edilemez. Ancak, hemen hemen bütün dinlerde kutsal değerlere inanmak sözkonusudur. Evrene ve insana bakış da sözkonusudur. Ne var ki, kimi dinler konuyu ilkel biçimde çözümlemeye çalışmış, kimileri de daha ayrıntılı dile getirmiştir.