361 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Tarih
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

"Iugurtha Savaşı"nın Önsözü

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 1027-1030 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1027
Tam Metin
İ.Ö. I. yüzyılda yaşamış olan Gaius Sallustius Crispus üzerine yazılarından bilgi edinmekteyiz. Küçük yaşta tarihçiliğe eğilim duyduğunu, ancak, bundan daha büyük bir istekle kamu işlerine yöneldiğini kendisi söylemektedir. Sallustius halk temsilcisi olmuş, senatoya girmiş, soylular sınıfının karşısında yer almış, sağtöre bakımından suçlanarak senatodan çıkarılmış, bir yıl sonra Caesar'ın desteğiyle geri dönmüştür. 'Quaestor', 'praetor' olmuştur. Dalmatia'daki önderliğinde başarı gösterememiştir. Africa Nova yönetimi sırasında para edinmesi sonucu yolsuzlukla suçlanmış, sonunda temiz çıkmıştır. Siyasal alanda başına gelen tersliklerden bıkıp tarih yazma yolunu tutmuştur. Collis Quirinalis üzerinde yaptırdığı evine çekilip sonraları 'Horti Sallustiani' (Sallustius'un Bahçeleri) adıyla anılan yerde yaşamanın sonuna değin bu uğraşını sürdürmüştür.

Osmanlı Türkiye'sinde Batılı Eğitim

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 1031-1044 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1031
Tam Metin
Ondokuzuncu yüzyıl başlarında, Sultan II. Mahmut, reformları döneminde, sivil memurlara Batıdan pantolon, redingot ve fes giydirmiş, ulemâ ise geleneksel sarık ve cüppesini giymeyi sürdürmüştür. Bu, halk gözünde "kadı sarığıyla otursun" diyerek Sultan'ı razı eden Galata Mollası Keçecizade İzzettin'in ricalarıyla olabildi. İstanbul'da bulunan Avrupalılar yaz mevsiminde sıcağa karşı korunmak içi hasır şapkalarının çevresine beyaz kumaş sararak bunun temelini atmışlar ve sokaktaki Türk vatandaşı onları iyi eğitim görmüş anlamında "okumuş" olarak kabul etmiş ve saygı göstermişlerdir. Sarık bir ilim irfan belirtisi olarak da kabul edilerek bırakılmıştır.

General De Gaulle'ün Türkiye'yi Ziyareti (25-30 Ekim 1968)

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 949-964
Tam Metin
Fransa'nın büyük devlet adamı de Gaulle 1968 Ekim ayı sonlarında Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunmuştur. Böyle bir şey tarihte ilk kez oluyordu. Görünüşte bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın bir yıl önce Fransa'ya yaptığı ziyaretin karşılığı idi. Ama, aynı zamanda, beşyüz yıllık Türk-Fransız ilişkilerinin çerçevesi içinde, 1867'de Sultan Abdülaziz'in Fransa'yı ziyaretinin, geç de olsa, bir iadesi sayılabilirdi. Olayın üzerinden henüz 19 yıl geçmiş olmasına karşın, onun Tarih Kurumumuzda bir Konferans konusu yapılması doğru muydu? Kanımca doğru idi, çünkü yüzyılımızın büyük devlet adamlarından biri olan de Gaulle'ün Atatürk Türkiye'sinin geleceğine olan inancı, Türk-Fransız ilişkilerine verdiği önem ve gelecekteki işbirliği için getirdiği mesaj bir an önce değerlendirilmeliydi.

Tahran Notları

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 981-1002 · DOI: 10.37879/belleten.1987.981
Tam Metin
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği İlimler Akademisi Doğu Bilimleri Enstitüsü, albay V.A. KOSOGOVSKİ'nin "TAHRAN NOTLARI"nı yayımladı. Eser, 1960 yılında, Moskova'da, Doğu Edebiyatı Yayınevi tarafından 3000 nüsha olarak basıldı ve satışa çıkarıldı.

1527 Anadolu İsyanı Hakkında yayınlanmamış Bir Rapor

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 107-118 · DOI: 10.37879/belleten.1987.107
Tam Metin
Celali isyanlarıyla doruk noktasına varan, Osmanlılar döneminden önceki Anadolu'yu karıştıran, kültürel, dinsel, etnik, ekonomik ve toplumsal belli bir dengenin bozulduğunu gösteren ve toplumun bundan dolayı kabul ya da reddettiği isyanlar, araştırmacılar için oldukça verimli bir alandır. Bu konuda çalışan araştırmacıların incelemeleri, analizleri ve sonuçları birbirinden farklı çok sayıda eserin ortaya çıkmasını sağlamıştır. XVI. yy'ın ilk çeyreğindeki Osmanlı-Safevî ilişkilerini incelerken bir yandan aralarındaki ortak noktaları, öte yandan ise önceki ve sonraki olayları araştırarak, isyanları oluşturan nedenleri anlamaya çalıştık. Bu arada yine, aynı dönemde yer alan üç büyük isyanı da incelememize katmış olduk. Ancak çalışmanın henüz varsayımlar safhasında bulunduğunu da hemen belirtelim. İsyanların yerel bir çerçevede kalması, olayların gelişimi ile ilgili belgelerin bolluğuna rağmen henüz yayınlanmamış olmaları ve düzenli olarak bu belgelere başvurmanın gerekli olması, konu hakkında aslında pek az bilgimizin bulunduğunu çabucak fark etmemizi sağladı. Bu koşullarda, elimizdeki bölük pörçük verilerle, varsayılan nedenlere dayalı ve gözlemlediğimiz dört etkenden birini ön plana çıkarabilecek, herhangi bir yorum yapmaktan şimdilik kaçındık. Yukarıda açıkladığımız duruma göre, isyanlar arasında bir kıyaslama yapmak çok erken gibi geldi. Bizce, Celali isyanlarının detaylı olarak incelenmesi, şimdiki konumuzu oluşturan bu üç isyanı araştırmadan imkânsız gibi görünmektedir.

Altan Topçi III.

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 19-66 · DOI: 10.37879/belleten.1987.19
Tam Metin
"Moğolların Gizli Tarihi" adlı eserden sonra en önemli Moğol tarihi olan Altan Topçi, XIII. yüzyıl Moğol tarihini ve Moğollar hakkında efsanevî şecereden başlayarak Ögedei zamanına kadarki en eski bilgileri içine almaktadır. Altan Topçi, Türkiye'de ilk defa tarafımızdan ele alınmış, Moğolca aslı ve R.C. Bowden'in İngilizce tercümesi karşılaştırılarak Türkçeye tercüme edilmiştir. Eserin 1-21. paragrafları, "BELLETEN"in 152. sayısında; 22-96. paragrafları da yine "BELLETEN"in 196. sayısında yayınlanmıştır. 152. sayıda Altan Topçi ve nüshaları hakkında geniş bilgi verilmiş; ayrıca, eserin Moğol yazısıyla yazılmış ilk 8 sayfası ile metnin transkripsiyonu yapılmış ilk 5 paragrafı örnek olarak gösterilmiştir. Bu bölümde ele alınan 97-126 paragraflar, Moğolların biribirleriyle yaptıkları mücâdeleleri kronolojik olarak nakletmektedir. Bu bölümün sonunda, ayrıca, eserin tamamında (1-126. paragraflarda) geçen şahıs, kavim, kabile, boy, soy, oymak, yer ve madde adları, paragraflara göre verilmiş ve gerektiğinde açıklamalar yapılmıştır. Eser bu bölümle tamamlanmış olmaktadır.

Selânik ve Yanya'da Osmanlı Egemenliğinin Kurulması

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 75-101 · DOI: 10.37879/belleten.1987.75
Tam Metin
Bu yazımızda, Sultan II. Murad tarafından yedi ay ara ile zaptedilen Selânik (Thessaloniki) ve Yanya (Ioannina) kentlerinin hangi şartlar altında Osmanlı egemenliğine geçtikleri Bizans, Osmanlı ve Lâtin kaynaklarından yararlanılarak incelenmeye çalışılacak ve ayrıca, Bizans kaynaklarında yer alan Osmanlıların fetih politikalarına ilişkin bilgiler üzerinde de durulacaktır. Selânik savaş yoluyla, Yanya ise, Sultan'ın teslim çağrısına uyarak Osmanlı egemenliği altına geçmiş olduklarından, bu kentlere karşı farklı politikalar izlenmiştir. Sultan II. Murad'ın fetihleri bugünün değer yargılarıyla değil, o devrin şartları ve zaruretleri gözönünde tutularak Islâm Hukuku'na dayanan Osmanlıların fetih politikaları açısından incelenecektir.

1274/1858 Tarihli Osmanlı Ceza Kanunnamesinin Hukuki Kaynakları, Tatbik Şekli ve Men'-i İrtikâb Kanunnamesi

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 153-192 · DOI: 10.37879/belleten.1987.153
Tam Metin
Osmanlı hukukçularına göre ceza hukuku, "insan toplumunun Allah tarafından irade edilen şekilde medeni olarak yaşayıp terakki edebilmesi için vaz' edilen kanun ve nizamların hükümlerini korumak amacıyla konulan kaidelerden" ibarettir. Kanun ve nizamların hükümlerini koruma görevi ceza hukukuna has değilse de, ceza hukuku sırf bu gaye için var olduğundan, bu fonksiyonu ile tarif edilmiştir. Yoksa protesto ve haciz gibi birtakım tedbirler de bu fonksiyonu icra için kabul edilen tedbirlerdir. Yapılan bu tarif temel anlam itibariyle günümüzdekinden farksızdır. Maksat aynı ama ifade ve üsluplar farklıdır. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti bir kamu hukuku dalı olan ceza hukuku alanında da, İslam hukukunun hükümlerini benimsemiştir. Onun müsaade ettiği ölçüde bazı ceza kurallarını kabul etmiş ve kanunname tarzında ortaya koymuştur. Bu sebeple Osmanlı hukukunda da ceza hukukuna İslam hukukunda olduğu gibi "Ukubat" denmekte ve Mecelle'de de "Ukubat", yaptığımız tarif doğrultusunda izah edilmektedir.

Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin Fransa Sefaretnâmesi (1132-33 H./1720-21 M.)

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 131-152 · DOI: 10.37879/belleten.1987.131
Tam Metin
Padişah III. Ahmet zamanında, Fransa Devleti ile olan ilişkileri daha da geliştirmek amacıyla, Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi, Fransa'ya "fevkalâde elçi" olarak gönderilmişi. Yirmisekizinci Yeniçeri Ortasından yetişen Mehmet Efendi, bir müddet Çorbacılık ve Muhzır ağalığı görevlerinde bulunduktan sonra Yeniçeri Efendisi, Darphane Nâzırı ve Üçüncü Defterdar olmuş; Pasarofça Antlaşmasını yapan Osmanlı heyetinde ikinci murahhas sıfatıyla bulunmuştu. Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin, çok yetkili ve Osmanlılığı yabancı ülkelerde başarıyla temsil edecek yeteneklere sahip olması nedeniyle, Fransa'ya elçi olarak atanmasına karar verilmişti. Mehmet Çelebi, oğlu Sait Efendi'yi de yanında Divan Efendisi olarak Fransa'ya götürmüştü.

Tārih-i Beyhaḳ. Mirzā Muḥammed Hān Ḳazvini

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 407-416 · DOI: 10.37879/belleten.1987.407
Tam Metin
Beyhak, en önemli şehri bugünkü Sebzevar olan Horasan'a bağlı bir bölgenin eski adıdır. Tarihler, devlet adamlarından, şeyhlerden, hadis ve fıkıh alimlerinden bahseden kitaplar, şair tezkireleri, her devirde bu bölgeden çok sayıda alim ve yazarın çıktığını yazarlar. Bunlara örnek olarak, Sunen u delailu'n-nubuvvet'in yazarı, ehli sünnet alimlerinin en tanınmışlarından Ebu Bekr Ahmed b. El-Huseyin Beyhakî'yi; Tarih-i Beyhakî olarak bilinen Tarih-i Mes'udî'nin yazarı, Gaznelilerin saray kâtibi ünlü tarihçi Ebu'l-Fazl Muhammed b. el-Huseyin Beyhakî'yi; yazma bir nüshasının fotokopisi elimizde bulunan ve konumuz olan Tarihi Beyhak'ın yazarı Ebu'l-Hasan 'Ali b. Zeyd Beyhakî'yi ve daha pek çoğunu gösterebiliriz. Tarih-i Beyhak'ın konusu, adından da anlaşılacağı gibi, İran'ın bu bölgesinin tarihinden, oraya mensup olan alim, edip, şair, seyyid, vezir, saray kâtibi, filozof, tabib gibi kimselerin tanınmışlarının hayat hikayelerinden, eskiden beri orayı yurt edinmiş veya başka yerlerden oraya göçmüş büyük ailelerin soy kütüklerinden ve hatta bir ölçüde o bölgenin coğrafyası hakkında verilen bilgilerden ibarettir.