10 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • The Fırst World War
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

ALMAN-OSMANLI SAĞLIK MİSYONU*

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 104 · Sayfa: 87-114 · DOI: 10.33419/aamd.1015937
Tam Metin
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girdikten sonra Alman Kızılhaçı (Das Deutsche Rote Kreuz) ve Alman-Osmanlı Sağlık Misyonu (Deutsch-Osmanische Sanitätsmission) gibi kuruluşlar Osmanlı cephelerinde mücadele eden Alman askerlerine sağlık hizmeti sağlamak amacıyla İstanbul, Gelibolu, Bağdat ve Tekirdağ vd. bölgelerde askerî hastaneler açmışlardı. Bu kuruluşlar aynı zamanda Osmanlı Hilal-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti, Harbiye Nezareti Sıhhiye Dairesi ve Sahra Sıhhiye Müfettişliğinin savaş esnasında yürüttüğü sağlık çalışmalarına da yardımcı olmuşlar; özellikle yaralı Türk askerlerinin sağlık birimlerine sevk ve tedavilerinde Türk sağlık heyetlerine destek vererek onların yüklerini hafifletmeye çalışmışlardı. Alman-Osmanlı Sağlık Misyonu 1915 yılının Nisan-Kasım ayları arasında, yani Çanakkale’de kara muharebelerinin en yoğun geçtiği süreçte, İstanbul Zeynep Kamil Hastanesi ile Tekirdağ’da oluşturulan Alman Askerî Hastanesinde Gelibolu’dan gelen yaralı Alman ve Türk askerlerinin tedavileriyle ilgilenerek önemli bir sağlık hizmetinde bulunmuştur. Bu çalışmada ilk olarak Alman-Osmanlı Sağlık Misyonunun Alman ordusunda görev yapan Yüzbaşı Fritz Trützschler von Falkenstein tarafından 1915 yılının başlarında hangi şartlar altında kurulduğu, Misyonun çalışmaları için gerekli olan kaynağın nasıl temin edildiği ve İstanbul’a gidecek ekibin kimlerden oluşturulduğu izah edilecek; daha sonra İstanbul Zeynep Kamil Hastanesinin Sahra Sıhhiye İdaresinden teslim alınarak çalışmaların başlaması, Tekirdağ Alman Askerî Hastanesinin kuruluş süreci ve her iki hastanede yürütülen sağlık faaliyetleri hakkında bilgi verilecektir. Son olarak Ekim (1915) ayından itibaren misyon içerisinde yaşanan sorunlar ve her iki hastanenin Kasım ayı ortalarında kapatılması gibi hususlar, Alman ve Osmanlı arşiv belgeleri ışığında değerlendirilecektir.

Birinci Dünya Savaşı Esnasında Erzincan, Bağdat Ve İstanbul’da Açılan Alman Kızılhaç Askerî Hastaneleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2020, Cilt XXXVI, Sayı 102 · Sayfa: 37-76 · DOI: 10.33419/aamd.815257
Tam Metin
1864 Cenevre Sözleşmesi'nden itibaren Avrupa'da kurulmaya başlayan uluslararası yardım kuruluşlarından biri de Alman Salib-i Ahmer (Kızılhaç) Cemiyetidir. Osmanlı-Rus Savaşı (1877-78)'ndan Balkan Savaşları'na, Osmanlı'nın dahil olduğu hemen her savaşta Türk cephesinde sağlık çalışmaları yürüten bu cemiyet, Birinci Dünya Savaşı enasında da Osmanlı topraklarına sağlık ekipleri göndermiştir. Savaşın başlamasıyla birlikte askeri iş birliğinin yanında tıbbi destek adı altında Osmanlı cephelerine yüzlerce sağlık personeli gönderen Almanya, İstanbul'daki askeri misyonun talebi ve Harbiye Nezareti ile Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin tavsiyesi doğrultusunda Erzincan, Çanakkale, Bağdat, İstanbul ve Kudüs'te sağlık çalışması yürütme kararı almıştı. Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte, Alman Salib-i Ahmer Cemiyeti'nin Osmanlı topraklarına sağlık ekipleri gönderme kararı alması ve bu istikamette Erzincan, Bağdat ve İstanbul'da çalışmaların nasıl başladığı izah edilecek; belirtilen istasyonlarda askerlerin tedavileri ile salgın hastalıklara karşı sağlık ekiplerinin verdikleri mücadeleler detaylı bir şekilde değerlendirilecektir.

Birinci Dünya Savaşında 12. Osmanlı Otomobil Kolu’na Ait “Efrad Künye Defteri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 98 · Sayfa: 41-126

Aradan bir asır geçmiş olmasına rağmen Birinci Dünya Savaşı yeterince incelenmiş değildir. Bu araştırmada Haziran 1333 (1917) tarihinden savaş sonuna kadar Musul bölgesinde faaliyet gösteren 12. Osmanlı Otomobil Kolu'na ait Efrad Künye Defteri'nin transkiripsiyonu yapılarak buradaki bilgiler analiz edilecektir. Zabit Vekili Hasan Necib oğlu Bahaeddin tarafından tutulan Efrad Künye Defteri'nin orijinali özel kütüphanemizdedir. Avusturya-Osmanlı Otomobil Kolları bünyesinde faaliyet gösteren 12. Osmanlı Otomobil Kolu'nda zaman zaman değişiklik göstermekle birlikte şoför ve muâvin olmak üzere 40 civarında asker bulunmaktadır. Künyelerinden anlaşıldığı üzere bu askerler arasında gayr-i müslimler çoktur.

Künye Defteri ve içindeki diğer kayıt ve perakende notlardan;

1- Askerin; memleketi, yaşı, etnik durumu bilgileri,

2- Askere verilen malzeme,

3- Otomobil kolunun hareket alanı ve faaliyetleri,

4- Disiplin durumu, bazı suç ve cezalar,

5- Osmanlı kuvvetlerinin Musul bölgesindeki askeri durumu gibi pek çok alanda bazı yeni bilgiler elde etmek mümkün olmuştur.

Birinci Dünya Harbi Sonunda İstanbul’da Kömür Kıtlığı Ve Buna Bağlı Sıkıntılara Çözüm Arayışları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2014, Cilt XXX, Sayı 89 · Sayfa: 95-130
Tam Metin
Birinci Dünya Harbi Osmanlı Devleti'nin sonunu hazırlarken Osmanlı toplumunu da büyük bir ekonomik yıkımla karşı karşıya bırakmıştır. Harp yıllarında olduğu gibi Mütareke döneminde de İstanbul halkının sıkıntılarının başında iaşe, ısınma, aydınlatma ve ulaşım gibi hayatın idamesi için en zaruri ihtiyaçların karşılanması gerekmekteydi. 1918 yılı Ekim ayı sonlarında İstanbul halkı açlıkla yüz yüze gelmişti. Özellikle ekmek sıkıntısı had safhaya ulaşmıştı. İşlerin girift bir hâl aldığı bu döngüde kömür buhranı da ayrı bir sorun teşkil ediyordu. Mütareke döneminin başında kömür buhranı öyle bir dereceye gelmişti ki; vapur, tren, değirmen, fabrika, elektrik aydınlatması gibi kömüre ihtiyaç duyan her şey durma noktasına dayanmıştı. Bu durum kömür kaçakçılığını beraberinde getirdiğinden hükûmet, Sarıyer'de bir kömür Kontrol Memurluğu kurarak Karadeniz'e açılan veya İstanbul'a gelen nakliye vasıtalarında kömür kontrolü yapmaya başlamış, kömür yüklü kayıkların Boğaziçi'nde dolaşmasını yasaklamıştı. Kömür buhranı nedeniyle Haliç Vapurları bilet ücretlerini yüzde yüz artırmıştı. Özellikle 1918 yılı Ekim ayı sonlarından itibaren İstanbul'da başta zahire ve kömür kıtlığına bağlı olarak hayatın pek çok alanında yaşanan mağduriyet 1919 yılı ortalarına kadar devam etmiştir. Bu süreçte iktidara gelen hükûmetlerin aldığı tedbirler neticesinde fabrikaların, tramvayların ve vapurların yeniden düzenli olarak çalışmaya başlamasıyla İstanbul'da gündelik hayat normal seyrine dönmeye başlamıştır. Bu çalışma, Harbin sona erdiği günlerde ve istila altındaki ilk aylarda İstanbul'da kömür, iaşe, ulaşım ve aydınlatma gibi ihtiyaçların kıtlığı ile bu ihtiyaçların temini noktasında devletin çözüm arayışlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Türk-Alman Propagandası Karşısında Arap Bürosu’nun Kuruluşu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 97-132
Tam Metin
Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Harbi'ne Almanya yanında girmesiyle başlatılan propaganda ve istihbarat faaliyetleri karşısında İngiltere'nin aldığı tedbirlerden birisi olan Kahire'deki Arap Bürosu'nun kuruluş çalışmaları üzerinde durulacaktır. Büronun tüm çalışmalarından ziyade kuruluşundan hemen evvel İngiliz hâkimiyet bölgesindeki Türk-Alman faaliyetleri karşısında bu büronun hangi amaçlarla kurulduğu açıklanacaktır. Özellikle dini hislerin uyandırılması amacıyla ilan edilen cihadın İngiltere tarafından ne şekilde algılandığı üzerinde durularak, büronun kurulmasından evvel genel havanın ne yönde olduğu değerlendirilecek ve büronun kuruluşuna varan gelişmeler üzerinde durulacaktır. Bunun yanında Arap Büro'nun kuruluşuyla ilgili çalışmaların karşısında İngiliz yerleşik nizamının kaygıları ve düşünce farklılıkları vurgulanacaktır.

Birinci Dünya Savaşı Sırasında Anadolu’nun Güney Bölgelerinde Ermeni Çete Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 74 · Sayfa: 253-282
Tam Metin
Osmanlı Devleti, 1915 yılının Nisan ayında Zeytun Ermenilerini Konya'ya göç ettirdi. Daha sonra bu kararın kapsamı genişletildi ve 27 Mayıs 1915'te Ermenilerin Halep, Musul ve Deyr-i Zor'a göç ettirilmelerine dair kanun çıkarıldı. Bu kanunun çıkarılmasının sebebi, Ermenilerin savaş hâlindeki Osmanlı Devleti'nin düşmanlarıyla işbirliği yapması ve Anadolu'nun hem doğusunda hem de güneyinde bağımsız devlet kurmaya çalışmalarıydı. Bu amaçlarına ulaşmak isteyen Ermeniler, sevk ve iskân kararına rağmen dağlara çıkıp Fındıcak ve Musa Dağı'nda isyan ettiler. Hatta Urfa şehir merkezinde de isyan çıkardılar. Bu isyanların bastırılmasından sonra bazı Ermeniler küçük çeteler kurarak faaliyetlerine Amanos ve Toroslar'da devam ettiler.

Çanakkale Savaşında Hukuk İhlalleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 73 · Sayfa: 83-106
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı cepheleri içerisinde Çanakkale Cephesi'nin, Boğazların askerî ve stratejik konumu nedeni ile Rusya başta olmak üzere, İtilaf Devletleri ve özellikle İngiltere tarafından ne kadar önemsendiği bilinmektedir. Çanakkale'nin geçilmesi Boğazların deniz trafiğine açılmasını sağlayacak, bu da İngiltere ve Fransa'nın Rusları desteklemesini olanaklı hale getirecekti. İngiliz ve Fransızların Osmanlı İmparatorluğu'nu savaş dışı bırakarak Almanya'nın güneydoğudan kuşatılmasını amaçlayan stratejisi, Çanakkale Deniz ve Kara Muharebelerindeki başarısızlık sonucunda boşa çıkmıştır. Bu makale, gerek Türkiye ve gerekse dünya tarihi açısından yeri tartışmasız olan Çanakkale Savaşları'nda İtilaf Devletleri'nin uluslararası hukuk dışı uygulamalarını örneklemeyi amaçlamaktadır.

Çanakkale Ne İdi Yahut Emperyalistler Nasıl Durduruldu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 1-14
Tam Metin
Avrupa devletleri 1800'lü yıllardan 1922'ye kadar emperyalist amaçlarını gerçekleştirmek için kendi aralarında çıkar çatışmaları yaşadılar. Bu çatışmaların en önemlisi maddesi Osmanlı Devletinin sömürülmesinin ve paylaşılmasının nasıl gerçekleşeceği idi. 1914'te Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman tüm kurumları ile iflas etmiş Osmanlı Devleti hızla tüm cephelerde savaşı kaybetti. Ancak Çanakkale Zaferi bu yenilgilerden sonra Türk Milleti için yeni bir sayfa açmıştır. Mustafa Kemal isimli genç bir subay Sofya Ataşeliğinden kendi isteği ve çabaları ile 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşına katıldı ve gerçek bir askeri deha ve kahraman olduğunu gözler önüne sererek tarihe geçti. Çanakkale zaferi Türk milletinin emperyalizm karşısında dirilişinin adı olmuştur.

“Tehcir Olayı”nın Propaganda Sürecindeki Doruk Noktası: “Talat Paşa Davası”

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 58 · Sayfa: 1-46 · DOI: 10.33419/aamd.703420
Tarihe "Talat Paşa Duruşması" olarak geçen ve 2-3 Haziran 1921'de Berlin Üçüncü Eyalet Mahkemesi'nde görülen dava, bir cinayet duruşmasından çok, "Ermeni meselesi"ni ele alan ve cinayete kurban gitmiş Talat Paşayı yargılayan bir dava olmuştur. Dolayısıyla duruşma uluslar arası bir boyut kazanmış ve Talat Paşa şahsında Osmanlı Devleti'nin "Tehcir Olayı"dan dolayı yargılandığı ve dünya kamuoyunun ilgisinin yoğunlaştığı bir duruşma olmuştur. Duruşma sadece bir buçuk gün sürmüş, katil serbest bırakılıp maktul suçlu bulunmuş ve karar önce temyize götürülüp ardından hemen geri çekilmiştir. Ayrıca tanık seçimi ve sınırlı sayıda tanığın dinlenmesi, bu mahkemenin vermiş olduğu kararının adil olup olmadığı tartışmalarım da beraberinde getirmiştir. Mahkeme süreci boyunca, gerek dünya basınında gerekse duruşmalar esnasında, Talat Paşanın şahsını ve devlet adamlığını hedef alan birçok iddia ortaya atılmış ve çok sayıda belge ve bilgi mahkeme heyetine sunulmuştu. Bu bağlamda "Talat Paşa Duruşması" aynı zamanda "Ermeni meselesi" ile ilgili çok sayıda doğru ve tahrif edilmiş belge ve bilginin toplandığı bir dava olmuştur. Bu çalışmamn amacı, başta bu duruşmanın tutanakları olmak üzere, Alman arşiv belgeleri ve dönemin gazetelerine dayanarak, konuyla ilgili Türkçe yazılmış telif eserler de incelenerek bilimsel bir araştırma ortaya koymaktır.

I. Dünya Savaşı’nda “Kop Savunması” ve Ulusal Birliğimiz Açısından Önemi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 57 · Sayfa: 1191-1210
Zaman bakımından çok uzun bir süreyi, mekan bakımından ise çok geniş bir coğrafyayı etkisi altına alan Birinci Dünya Savaşı, askerî, siyasî ve sosyal açıdan büyük bir hadisedir. Bu savaşta yer alan Osmanlı Devleti'nin Kafkasya Cephesi'nde gerçekleştirdiği Kop Savunması bu cephede gerçekleşen Osmanlı-Rus Savaşının seyrini değiştirecek kadar önemli bir savunma olmuştur.