16 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- XV. Yüzyıl 11
- XV. yüzyıl 5
- Osmanlı Devleti 4
- Tarih 4
- Türkler 4
XV. Yüzyılda Osmanlı Devleti-Milano Duka'lığı İlişkileri
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 373-390 · DOI: 10.37879/belleten.1985.373
Özet
Tam Metin
Bu konuda benim tek selefim olan Giacinto Romano, yetmiş yıl kadar önce Archivio Storico Lombardo dergisinde çok yararlı ve ilgi çekici araştırmalar yayınlamıştı. Çalışmasının hemen başında XV. yüzyılda İtalyan devletlerinin siyasetine Türklerin yaptıkları etkiyi incelemek önemden uzak değildir der. Bu düşüncesine ek olarak, çok eskiden beri yaygın olan bir kanıya göre, bu devirde İtalyan devletlerinin Türklerle olan ilişkilerinin daima sistemli bir düşmanlıkla şekillendiğine dikkati çeker. Bilhassa İstanbul'un 1453 yılında Türklerin eline geçmesinden sonra, birçoklarının kabul ettiğine göre, hristiyanlık düşmanlarının tehdit edici hücumlarını önlemek için aralarında gizli bir anlaşma yapmış olmaları olasılığı bulunmaktadır. Adı geçen tarihçinin vardığı sonuca göre, Türklerin girişimleri böyle bir sonucu sağlıyamadı. O zamandan beri geçen yetmiş yıl zarfında İtalyan yarımadası üzerindeki devletlerin siyasetine Türklerin yaptığı etkiye dair bir monografi yazılmasına girişilmedi.
Türkiye'de XV. ve XVI. Yüzyıllarda Gayrimüslimlerin Hukuki, İçtimai ve İktisadi Durumu
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1119-1150 · DOI: 10.37879/belleten.1983.1119
Özet
Osmanlı İmparatorluğunda Gayrimüslim toplumların hukukî, içtimaî ve iktisadî tarihi hakkında yazılan yazıların sayısı oldukça çoktur. Ancak bu araştırmalar içinde bütün Gayrimüslim toplumları her bakımdan toplu olarak ele alıp inceleyeni yoktur. Araştırmalarda ya belli bir Gayrimüslim topluluk veya belli bir bölgedeki Gayrimüslim topluluklar ele alınmıştır. Mesela, Sanjian Osmanlı egemenliği altında Suriye'deki Ermeni toplumunu, Runciman Türk yönetimi sırasındaki Rum kilisesini, Belin, İstanbul'daki Lâtinleri, Dib Marunî kilisesi tarihini, Jehay ise Osmanlı imparatorluğundaki Gayrimüslimlerin hukukî durumunu ele alıp incelemiştir.
Turcica, Revue D'etudes Turques, Paris-Strasbourg, 1969-1979, C. I-XI [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 407-452
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin kurulmasıyla Doğu'da ortaya çıkan yeni gelişmelerin, Avrupa'da dikkatle izlendiği bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun, özellikle XVI. yüzyıl başlarındaki siyasal olaylara koşut olarak Orta Avrupa'ya kayması, Türkiye ve Türklere karşı duyulan ilgiyi büsbütün arttırmış; bu alanda yapılan yayınlar geniş bir okuyucu kitlesi bulmuştur. Fransa'nın da bu konuda önemli bir rol oynadığını belirtmek yerinde olur. Haçlı Seferleriyle başlayan ekonomik ve siyasal ilişkiler dışında, Fransa'nın Doğu'yu tanımasında gezginler önemli bir katkıda bulundular. XV. yüzyıldan sonra, başta Bertrandon de la Broquire olmak üzere pek çok Fransız gezgini Doğu'yu bu arada Türkiye'yi gezmiş ve önemli yapıtlar bırakmışlardır. Fransız gezginlerinin yapıtlarındaki bilgiler, geçen yüzyılda yaşayan coğrafyacı Vivien de Saint - Martin'in Anadolu'nun tarihsel coğrafyasına ilişkin araştırmalarının başlıca kaynağını oluşturmuştur. Osmanlı ülkelerine yapılan geziler, Osmanlı - Fransız ilişkilerinin gelişmesi. Türkiyeyle ilgili yayınların çoğalması, Fransa'da Türk kavramı üzerinde oldukça zengin bir kaynakçanın ortaya çıkmasına yol açtı.
XV. Yüzyılda Venedik Cumhuriyeti'nin Şarkta Ödediği Haraçlar
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 363-390 · DOI: 10.37879/belleten.1983.363
Özet
Tam Metin
Balkan ülkelerinin tümü, doğrudan doğruya Türk yönetimi altına girmeden önce Türk Sultanına haraç ödemekteydiler. Bu da yıllık bir para vermek ve yardımcı asker yollamakla gerçekleşirdi. Venediğin en ince diplomatik girişimleri bile haracın ödenmesini engelleyemedi. Bundan dolayı XV. yüzyılın başlarında Balkan Yarımadasında sahip olduğu topraklar için Venedik Cumhuriyeti, Osmanlıların koyduğu vergileri kabul etmek zorunda kalmıştı. Araştırmamızın konusu XV. yüzyılda Venedik Cumhuriyeti'nin sahip olduğu topraklar için Sultan'a ödediği haraçlardır. Haraçların toplamı yanında ne zaman ödendiklerini bildirmekle yetindik. Nasıl tahsil edildiklerine dair özel bir dikkat göstermedik. Yalnız Venediğin, Osmanlılara ödeyeceği parayı kimden sağladığına değineceğiz.
XIV-XV. Yüzyıllar Türkiye Tarihi Hakkında Araştırmalar
Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 146 · Sayfa: 159-190 · DOI: 10.37879/belleten.1973.146-159
Özet
Tam Metin
Araştırmamıza konu olan Türkiye ve Yakın-Doğu üzerinde 1393/94 Timur tehlikesi meselesine girerken bu meselenin daha kolay bir şekilde anlaşılmasını sağlamak için, Timur ve imparatorluğu hakkında kısaca bilgi vermeği uygun gördük. Orta çağın sonlarında önemli bir mevkii işgal eden, adını taşıyan imparatorluğun kurucusu ve ilk zamanları hakkında pek fazla birşey bilinmiyen Timur, nisan 1336'da Semerkand'ın güneyinde Keş'de doğmuştur. Genellikle, Timur devri tarihçileri onun soyunu Cengiz Han sülalesine bağlama gayreti içindedirler. Ancak aynı kaynaklardaki mevcut bilgiler göstermektedir ki, Timur, Barlas oymağına mensub ve idareleri altında bulunan Keş şehri etrafında yurt tutmuş Maveraünnehirli asil bir aileden gelmektedir. Timur daha 25 yaşında genç bir adam iken kendini tanıtmak imkanını elde edebilmiş ve 1361'lerde Maveraünnehir bölgesindeki siyasi olgular nedeni ile ilk kez siyasi hayata atılmıştır. Ancak başlangıçtan itibaren temkinli hareket etmeği benimsemiş bulunduğundan, bölgede anarşik ortamın doğmasına sebep Tuğluk Timur idaresindeki İli Moğollarına karşı ümitsiz bir kahraman olmak istememiş, barışçı ve uzlaştırıcı bir politika izlenmesi düşüncesini ortaya atmıştır. İşte bu davranışıdır ki Keş'i kendisine kazandırmış, nihayet 33 yaşında iken Belh'i de hâkimiyet sahasına aldıktan sonra, bölgenin tek hakimi durumuna gelmiştir. Emir Hüseyin'in öldürülmesinden sonra da 137o'de Semerkand'a gelerek resmen hükümdarlığını ilan etmiş olan Timur'un, kendisini Cengiz Han'ın ve Çağatay'ın takipçisi olarak tanıtmak istediğine dair Zafernâmelerde kayıtlar bulunmaktadır 5. Herhalde bu, o günün siyasal ve sosyal şartları içinde bölge topluluklarının sempatisini kazanmak için ortaya atılmış bir iddia olmalıdır.
XIV. - XV. yüzyıllar Türkiye Tarihi Hakkında Araştırmalar
Belleten · 1971, Cilt 35, Sayı 140 · Sayfa: 665-720 · DOI: 10.37879/belleten.1971.140-665
Özet
Kurucusu Atatürk olan Türk Tarih Kurumu'nun 40. senei devriyesini kutladığımız bir sırada bize de konuşmak, Türk Tarih Yazıcılığı hakkındaki fikirlerimizi söylemek fırsatını veren Kurum'a huzurunuzda teşekkürü bir borç bilirim. Biz, Türk tarihinde ayrı bir çığır açan ve Anadolu'nun Türkleşmesinde rolü olduğunu bildiğimiz Türkmen gruplarının gelip te bu ülkeye yerleşmesinden sonra Türkçülüğe büyük bir önem verildiğini ve milletin kendi dili olan Türk dili üzerinde durulduğunu biliyoruz ki, çok seneler sonra, Atatürk'de aynı gayenin gerçekleşmesi için çalışmış, Anadolu'yu vatan edinen Türk çocuklarının tarihini ve dillerini sistematik şekilde ve bir ilim çerçevesi içinde araştırılması için de Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarını kurmuştur. Biz, bugün, daha 14. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar gelen bir devre içinde Osmanlı tarih yazarlarının ne gibi bir yol tuttuklarını ve Osmanlı tarih yazıcılığının mahiyetinin ne olduğunu kısaca belirtmeye çalışacağız. 14. yüzyıl dedik. Gariptir ki, II. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar Selçuklular'ın da Türk olmasına rağmen İranlı unsurun Anadolu'ya gelmesi ve Farsça'nın Türk dilinin üstüne çıkması bir takım problemlerin de ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Adeta Türkçe, belli başlı kültür merkezlerinde, başta Konya olmak üzere, Kayseri'de, Niğde'de konuşulmuyor, fakat İran'dan gelen unsur bunu resmi devlet dili haline getirmeye elinden geldiği kadar da gayret sarfediyordu.