35 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Yunanistan
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Yanya Vilayetinin Limanı Olarak 19. Asrın İkinci Yarısında Preveze

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 137-146
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nun son asrında Yanya bölgesi hem imparatorluğun çevre vilayeti, hem de Doğu Akdeniz'de önemli bir geçiş noktası karakteri göstermektedir. Yanya ve limanı Preveze ve Narda (Arta) Doğu Akdeniz ve özellikle Yunanistan Krallığı, İtalya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında iktisadi, siyasi bir bağlantı noktasıydı. Uzun tarihi boyunca Preveze Venedik ve Osmanlı hâkimiyetini geçirmiş; nihayet 1912 sonunda Balkan Savaşı'ndaki çözülme ile Yunanistan'a geçmiştir.

SALÂHİ R. SONYEL, Cyprus, The Destruction of a Republic (British Documents, 1960-1965), London, The Eothen Press, 1997. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 235 · Sayfa: 925-928
Tam Metin
Türk-Yunan ilişkilerinde Türkiye'nin daima bir dezavantajı olmuştur ve bu dezavantaj bugün için de söz konusudur. Bu da, Yunanistan'ın, gerçekleri radikal bir şekilde tahrif ederek, ve kendi davasını ve görüşlerini yaymak için, Türkiye aleyhine giriştiği propagandaların gerçekten etkili olmasıdır. Bu konuda, Yunanistan'ın çok gerisinde kaldığımızı kabul etmeliyiz. Bunun için neler yapmamız gerektiğini bu tanıtım yazısında tartışacak değiliz. Belirtmek istediğimiz, Yunan ve Kıbrıs'la ilgili olarak da, Rum propagandasının etkinliğinde, özellikle bu propagandaya muhatap olanlar bakımından, dinsel ve siyasal faktörlerin bir arada göz önünde tutulması gerektiğidir.

Amerikan Belgelerinde Kıbrıs Sorunu, 1958-1959

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 229 · Sayfa: 745-782
Tam Metin
1954-1959 arasında Türk-Yunan münasebetlerini krizden krize sokan ve etkilerini günümüze kadar sürdüren Kıbrıs Sorunu, Yunanistan'ın sorunu 1954 Ağustosu'nda Birleşmiş Milletler'e götürmesiyle, milletlerarası plâna intikal etmiş ve İngiltere'nin de 1955 Ağustosu'nda Londra'da düzenlediği Lancaster House Konferansı'na, Türkiye'yi de "taraf' olarak resmen davet etmesiyle de, Türkiye de, başlangıçtan itibaren sorunun içine dahil olmuştur. Kıbrıs Sorunu'nun, Türkiye-Yunanistan münasebetlerini gerginleştirmeye başlaması da, bu Konferans ile, yani 1955'ten itibaren olmuştur. İki ülkenin de NATO üyesi olması ve NATO savunmasının en stratejik ve önemli Güney-Doğu Kanadı'nı teşkil etmeleri, ve aynı zamanda da, Sovyet tehdidinin de 1950'lerde doruk noktasında bulunması, Amerika'yı Kıbrıs Sorunu ile yakından ilgilenmeye sevketmiştir.

Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Politikası

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 31 · Sayfa: 107-162
Pontus veya Pont Euxım, eski Yunanlıların Karadeniz'e verdikleri bir isimdir. Pontus adı genellikle Doğu Karadeniz sahilleri için kullanılmakla beraber, tarif ettiği alan zaman zaman değişiklik göstermiştir, Yeşilırmak, Kızılırmak ve Kelkit havzası Pontus sayıldığı gibi, bu alan daha da genişleyerek, Doğu'da Kafkasya'dan bütün Karadeniz kıyıları boyunca Sinop ötesine kadar yayılmıştır. Yakın devirlerde ise bu bölge Samsun ve Trabzon sahiliyle hinterlandından ibaret sayılmıştır. Bu bölgede tarihi Pontus Krallığı da M.ö. 301'de Pers menşeli Mİthridates Sülalesi tarafından kurulmuştur. Pont devleti olarak da bilinen bu devlet yaşadığı çağda (M.Ö. Doğuda Roma İmparatorluğu'nun rakibi olabilecek bir güce erişmiştir. Ancak M.ö. 66'da Roma orduları tarafından üç parçaya bölünen bu krallık M.Ö. 63'de ortadan kaldırılmıştır. Daha sonra Doğu Karadeniz bölgesinde, Doğu Roma'nm, yani Bizans'ın zayıflaması ile Trabzon Devleti (1207-1461) kurulmuştur. Bizans Prensi Aleksi Komnen tarafından kurulan bu devlet ile önceki Pont Krallığı arasında herhangi bir ilişki mevcut değildir .

(Amerikan Belgeleri ile) Orta Doğu Komutanlığı'ndan Bağdat Paktı'na 1951 - 1955

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 189-236
Tam Metin
1950-1960 arasında, Türk dış politikasında üç önemli gelişme olmuştur. Birincisi, 1952 Şubatı'nda Türkiye'nin NATO'ya üye olması; ikincisi, 1954- 1959 arasında, NATO'nun, Türkiye ve Yunanistan'dan meydana gelen güneydoğu kanadını tahrip edip etkilerini günümüze kadar uzatan Kıbrıs Sorunu ve üçüncüsü de, 1955 Şubatı'nda imzalanan Bağdat Paktı ve bunu meydana getiren gelişmelerdir.

DR. M. COSMOS MEGALOMMATİS, Turkish-Greek Relations and the Balkans - A Historian's Evaluation of Today's Problems, İstanbul, Cyprus Foundation, 1995 (?), 50 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 226 · Sayfa: 863-864
Tam Metin
Sanırız, kitabın kendisi kadar yazarı da ilginç bir kişi olarak görünmektedir. Bu sebeple, kitabı hakkında bilgi vermeden önce, yazarın kısa biyografisinden söz etmek daha yararlı olacaktır. Yazar bir Yunan vatandaşı olmakla beraber, ailesi aslen Kastamonu'ludur. Kendisi 1956 yılında Atina'da doğmuş ve Atina Üniversitesi'nin Edebiyat Fakültesi'nden mezun olmuştur. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını, Paris, Brüksel, Munster, Şam, Kudüs ve Bağdat üniversitelerinde yapmış. Çalışmaları antik diller, tarih, felsefe, arkeoloji, din ve edebiyat alanlarını kapsamakta ve kendisinin belirttiğine göre, Yunanca'dan başka, İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İtalyanca, İspanyolca, Arapça, Farsça, Modern İbranice ve Türkçe bilmektedir. Yazar Türkiye'de de bulunmuş ve 1986 yılında Abdi İpekçi Gazetecilik Ödülü'nü almıştır.

Tarih Perspektifi İçerisinde Pontus Olayı: Yakın Tarihimize ve Günümüze Etkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 357-378
Bugün Yunanlılar tarafından siyasî platformda bir mesele olarak gündeme getirilen Pontus meselesinin tarihî gelişimini inceleyerek konuyu izaha çalışalım. Eski çağlarda kurulan Pontus Devletinin Rumluk ile Yunanlılık ile ne derece ilişkili olduğunu inceleyelim. Önce Pontus adı nereden gelmektedir? Eski çağda Grekler Karadeniz'e "deniz" manasında "pontus" adını vermişlerdir. Karadeniz'in güney sahillerine de aynı isim verilmiş ve bölge sakinlerine de Pontuslu denilmiştir. Tarihî Pontus Devletinin mirasına sahip çıkmak isteyen ve 19. yy sonlarından itibaren yeniden diriltilmeye çalışılan Pontus Devleti'nin veya Pontusluların bugünkü iddia sahipleriyle alakası nedir? Yani gerçekten tarihî Pontusluların, Yunanlıların iddia ettiği gibi Yunanlılıkla, Hellenlikle ilgisi var mıydı? Varsa ne derecedir? Bu sorunun veya soruların cevabını Stefanos Yerasimos'tan öğrenelim! "... bunların büyük bölümü Ortodoks Hıristiyan idiler, yani Ermeni değildiler. Ama o dönemde Ortodoksların Yunanlı olduklarını söylemek güçtür... Bu Ortodoks Hıristiyan nüfus kilise ile yeni burjuvazinin birlikte yürüttükleri çabaların etkisi altına girecek ve kökeni ne olursa olsun Anadolu'da yaşayan Türkçe ya da Rumca konuşan bütün Ortodoks Hıristiyanlar gibi Yunan ulusuna ait olma duygusunu benimsemeye başlayacaktır.

La Grece Entre L’europe Et Le Tiers-Monde

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 347-356

Lors de ces quatre derniers ans la Grèce fut caractérisée par deux axes de politique européenne éminemment contradictoires: sous le gouvernement conservateur de la Nouvelle Démocratie (N.D.), elle a d'un côté essayé de prouver que tout malentendu existant depuis 1981 entre ce pays et les CEE relevait de la politique incohérente du PASOK le ("Mouvement" Socialiste Grec), tout en sollicitant une aide financière témoignant de la différence chaotique existant au niveau de l'économie et de l'adaptation européenne entre les pays euro¬péens les plus arriérés, tel le Portugal et la Grèce, tandis que de l'autre côté elle s'est mise à démontrer de façon solennelle que ses racines, ses moeurs, sa vie culturelle, son Académie, ses Universités, son élite politique et intellectuelle n'ont le moindre rapport avec l'évolution intellectuelle, idéologique et scientifique qui eut lieu en Europe depuis la Renaissance.

Bilecik ve Çevresinde Yunan Mezalimi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 19-48
1830 yılında Osmanlı Devleti'nden bağımsızlığını kazanan Yunanistan'ın, bir türlü tatmin edilmeyen, özellikle Anadolu'ya yönelik istekleri vardı. Bu yüzden Yunanlılar, her fırsatta Osmanlı Devleti'nin en zayıf zamanlarında bu isteklerini gündeme getirmeyi hatta imparatorluğun bu zayıflılık anını kollamayı milli bir görev saymışlardı. Onların bu politikalarının sebebi: bir ayağı Asya'da bir ayağı da Avrupa'da olan büyük Yunanistan'ı kurma gibi tarihi bir ideale sahip olmalarıdır. Mégalo İdea olarak bilinen bu ideale göre Yunanistan'ın sınırları doğuda Anadolu ortalarından, kuzeyde Karadeniz'in Kırım'ı da içine alan kuzey kısımlarından ve Karpat dağlarıyla Tuna nehrine kadar uzanıyordu. Batı ve güney sınırları ise, Adriyatik ve Akdeniz'den geçiyordu. Belirtilen tarihi idealini gerçekleştirmek gayesiyle, her siyasi buhrandan faydalanmasını bilen Yunanistan için I. Dünya savaşı iyi bir fırsattı. Zaten savaşın devam ettiği günlerde İtilaf devletlerinin de Yunan ordusuna olan ihtiyaçları artmıştı. Nitekim İngiltere Dışişleri Bakam Lord E. Edward Grey 11 Ocak 1915 tarihinde Yunanistan yöneticilerine bir teklifte bulundu. İngiliz Bakan bu teklifinde, Sırbistan'a yardım şartıyla Anadolu kıyılarından hatırı sayılır bir kısmın Yunanistan'a bağışlanabileceğini söz verdi. İngiltere 12 Nisan'da da müttefikleri adına "Yunanistan'a Türkler'e karşı savaşa katılma bedeli olarak Ocak'ta vaadedilen Aydın vilayeti dahilindeki araziyi garanti etmeye hazır olduklarını'' bildirdi.

Anadolu Üzerindeki Yunan Hedefleri ve Mütareke Dönemi Fener Rum Patrikhanesinin Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 211-256
Yunanistan bağımsız olduktan itibaren "Megali Idea" diye adlandırdıkları Merkezi İstanbul'da olan Bizans-Yunan İmparatorluğu'nu canlandırmaya yönelik politika izlemeye başlamıştı . Yunan hedefleri olarak belirlenen Megali idea esasen 1798 yılından itibaren bu ideal peşinde koşan Yunanlıların emperyalist politikalarının amacıydı. Nitekim Yunan tarihçi ve devlet adamı olan Panayatis Pipinellis bu ideayı şöyle tanımlıyor, "Yunan varlığının anlamı Yunanistan'ı tüm Yunan ırkını bir sınır içinde toplayacak birleşik ulusal bir devletin çekirdeği haline gelmeye zorluyordu herkes kendisini Bizans İmparatorluğu'nu yeniden canlandırma hayaline kaptırmıştı." Bir başka araştırmacı yazar ise; Yunanlıların Megalİ Ideası, merkezi İstanbul'da olan Bizans-Yunan İmparatorluğu'nu canlandırmağa yönelik romantik bir güçtü demektedir. Yine Yunanistan Başbakanı J. Kollettis Ocak 1844 tarihinde yaptığı bir konuşmasında, "Yunanistan Krallığı bütün Yunanistan değildir. Yunanistan'ın sadece bir parçası en küçük ve en yoksul bir parçasıdır. Grek sadece krallık içinde yaşayan değildir. Aynı zamanda Yanya'da ya da Selanik'de, Serez'de ya da Edirne'de, Constantinople (Istanbul)'da ya da Trabzon'da, Girit ya da Sisam Adasında Grek tarihine ya da Grek ırkına bağlı başka yerlerde oturanlar da Grek'dirler. Hellenizmin iki büyük merkezi vardır: Atina ve Constantinople. Atina yalnız Krallığın başkentidir. Constantinople büyük başkent bütün Hellenizmin kendi düşü, umududur." Ayrıca Yunan Megali İdeasını gerçekleştirmek için kurulan Etnik-i Eterya Cemiyetinin programında da bunu görmek mümkündür