86 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • arkeoloji
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Cumhuriyet Dönemi Türk Arkeolojisi

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 895-914
Tam Metin
Bir ulusun tarihi, hiçbir zaman dünya tarihi içinde yalın olarak algılanamaz. Toplumların uluslaşması; geçmişleri, yani kültür ve uygarlık tarihleri ile bugüne değin olan bütünleşmeleri ile oluşur. Bu görüşler her zaman tartışmaya açıktır. Ancak şunu hemen belirtmemizde yarar vardır: Bugün uzayı değişik amaçlarla kullanma çabasındaki insan, bu olanaklara ulaşmak için, geçmişi en iyi biçimde içine sindirmiş toplumların özlerinden çıkmaktadır.

Urartu kemer parçaları üzerine bir tanıtım

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 197 · Sayfa: 403-412 · DOI: 10.37879/belleten.1986.403
Tam Metin
80'li yılların başında Aydın'da ele geçirilen bir küme eski eser içinde, iki parçadan oluşan ve aynı kemere ait olan bronz Urartu yapıtlarını bu satırlarda kısaca tanıtmak arzusundayız.

Taş Aletlerin Teknik Betimleri İçin Türkçe - Fransızca Bir Sözlükçük Denemesi

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 196 · Sayfa: 1-8 · DOI: 10.37879/belleten.1986.1
Tam Metin
Taş nesnelerin betimlenmesi, parçalar üzerinde istiyerek yapılmış düzelti özelliğinin, bir başka deyişle gerçekleştirilen nesnelerin, rastlantısal olarak değil de, insanın isteği ile yapıldığının anlaşılmasından bu yana prehistoryenlerin önemli uğraşlarından birini oluşturmuştur. Daha 1847 yılında Boucher de Perthes, taş nesneleri tanımlama yoluna gitti ve daha sonra da, düzeltilenmiş parça ile yontma artığının ayırdedilmesi gereğini ortaya koydu. O tarihten bu yana da taş aletlerin betimlenmesi, prehistorik incelemelerde başlıca ilgi alanı olmakta devam edip gitti. Türk Dil Kurumu'nun ilk yıllarında (1932-1937) Şevket Aziz Kansu, taş aletlerin ayırdedilebilmesi için bir dizi genel sözcük önerdi. 1960 yılında ise Kılıç Kökten, Türk Arkeoloji Dergisi'nde kullandığı kaplağ (patine), dilgi (lame) gibi yeni sözcüklerle terminolojiyi zenginleştirdi. Bununla birlikte, bazı kavramlardaki anlayışın değişmesi gibi, Türkiye'de bulunan taş aletlerin de artması, yeni bir terminolojinin geliştirilmesini gerekli kılmıştır.

Kültür Alanı Yaklaşımı

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 196 · Sayfa: 229-246 · DOI: 10.37879/belleten.1986.229
Tam Metin
İnsanoğlunu diğer yaratıklardan ayıran önemli özelliklerden biri, onun her türlü ekolojik ortama uyum sağlayarak varlığını yüzyıllar boyunca sürdürebilmiş olmasıdır. Bunda, insanın, "kültür yaratıcı bir varlık" olma özelliği sonucu, tabiî ekosistemlere ek olarak sunî olanlarını yaratabilmiş olmasının tartışmasız bir rolü vardır. Şöyle ki, insan hayatı, belirli bir tabiî çevre (habitat)'deki sosyal ortamda geçer; bu sosyal ortam ise insanoğlunun eseridir. Bu bakımdan, "çevre" nin insan tarafından yaratılan kısmına "kültür" denilmektedir.

Sümeysat Definesi

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 441-450 · DOI: 10.37879/belleten.1985.441
Tam Metin
Eski ve ortaçağların başkentlerinden ve önemli kalelerinden biri olan Samsat (Samosata, Sümeysat) Atatürk Barajı gölünün suları altında kalacağı için, kurtarma kazıları yapılan eski yerleşme yerleri arasında önemli bir yere sahiptir. Kazılar Orta Doğu Teknik Üniversitesi adına ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteği ile, ortalama yirmi bilim adamından oluşan başkanlığımdaki Kazı Kurulu tarafından 1978 yılından beri yürütülmektedir. Roma çağının ünlü Samsat su yolları Ülkü İzmirligil ekibi tarafından incelenmektedir. Samsat ve çevresinin prehistorik araştırmalarını Işın Yalçınkaya ve H. Müller-Beck ekibi yapmıştır.

Bayramiç-Kızılköy'de Bulunmuş Bir Mezar Kabartması

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 467-478 · DOI: 10.37879/belleten.1985.467
Tam Metin
Çanakkale'nin güney-doğusunda yeralan Bayramiç, çevresinde birçok antik yerleşim yerinin bulunmasıyla önemli bir konuma sahiptir. Bölgedeki prehistorik döneme kadar inen yerleşmeler ise Dor-Göçleri sonrasında yoğunlaşır; Schliemann'ın Troia'yı keşfiyle de bu yörede ilk araştırmalar başlamış olur. Bayramiç'in güney-doğusunda Skamandros ( = Kara menderes) un bir kıvrımı içindeki Kızılköy'ün yörede eski bir yerleşim yeri olduğu, makalemin konusunu içeren mezar steliyle doğrulanmış durumdadır.

Urartuluların Kökeni ve Dilleri

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 191-192 · Sayfa: 513-522
Tam Metin
Anadolu'nun doğusunda, Van Gölü çevresinde İ.Ö. 900-600 yılları arasında egemenlik sürmüş olan Urartu devletinden bize pek çok kültür eseri intikal etmiştir. Son yıllarda Türkiye'de ve komşu ülkelerden İran'da ve Sovyetler Birliği'nde Urartu konusunda yapılan araştırmalar ve kazılarda bulunan eserlerin sayısı daha da artmıştır. Özellikle onlardan kalmış çivi yazılı yazıtlar bir hayli yüksek bir yekûna varmış bulunmaktadır. Bugün Urartu'luların tarih sahnesine çıkışları, devlet kurmaları, bunların kökeni, ve dilleri hakkında son bilimsel araştırmaların verilerini özet olarak sunmaya çalışacağım.

Batı Anadolu ve İçerlerinde Miken Etkinlikleri

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 187 · Sayfa: 697-744 · DOI: 10.37879/belleten.1983.697
Tam Metin
Miken çağının bugüne dek kanıtlanabilen tarihsel sürecini, belirli sınırlar içinde, kazı ve araştırmaların ortaya koyduğu olanaklarla sağlayabilmekteyiz. Miken kültürünün aydınlanması, büyük ölçüde genelleşmiş yerleşim öyküleri, yeni kentlerin kurulması-yıkılması ile, gömüt ve yerleşim katmanlarından gelen çanak-çömleğin ve diğer buluntuların hangi koşullar altında üretildiği, bünyelerinde taşıdıkları yöresel buluşlar ve dış etkileşimin saptanması ve söz konusu kalıtsal - arkeolojik bulguların gelişim süreci içinde, zamansal sıralaması ile olmaktadır. Hellas'ta çizgisel-linear B yazısının sahipleri ve ilk Yunan uygarlığını Argolis bölgesinde 16. yüzyıldan itibaren etkin bir biçimde oluşturan ve daha sonra Girit-Minos'lu ataları gibi, deniz aşırı yerleşmelere, ticaretine ilgi duyan Miken kültürü üzerine, bugüne değin yapılan araştırma ve yayınlar ile birçok bilgilere sahibiz.

Köl Tigin'in Ölümünün 1250. Yıl Dönümü Dolayısı ile Moğolistan Halk Cumhuriyeti'ndeki Köktürk Harfli Metinler Üzerinde Yapılan Arkeolojik ve Filolojik Çalışmalara Toplu Bir Bakış

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 67-86 · DOI: 10.37879/belleten.1983.67
Tam Metin
Türkiye'nin Cumhuriyetten sonraki ilk Türkologları olan Zeki Velidi Togan, Reşid Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Abdülkadir İnan, Saadet Çağatay, Tahsin Banguoğlu ... vs ve onları takip eden nesil, Türkçenin ilk yazılı metinlerinin yazılmış olduğu eski Türkçe (Köktürkçe ve Uygur Türkçesi) devresi için, bu güne kadar, umumiyetle Batı ve kısmen de Sovyet neşriyatından faydalanmıştır. Bu gün ise, Moğolistan ve Japonya'da yapılan Türkoloji araştırmalarının, Batı ve Sovyet neşriyatı yanında, ayrı bir gurup hâlini aldığı görülmektedir. Hattâ, eski Türkçenin ilk devresi olan Köktürk metinleri için Moğol neşriyatının, eski Türkçenin ikinci devresi olan Uygur Türkçesi metinleri için de Japon neşriyatının takip edilmesinin bir zaruret, bir mecburiyet hâlini aldığı söylenebilir. Bu iki devre ile ilgilenen araştırıcıların eserleri, diğer yayınlar yanında Moğol ve Japon yayınlarından da faydalandıkları miktarda mükemmeliyete erişecektir. Japonya'da Uygur Türkçesi üzerinde yapılan çalışmaları bir başka makalede incelemek üzere, bu makalemizde, Köktürk harfli metinler üzerinde, Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nde yapılan araştırmaları ve yayınları tanıtmaya çalışacağım.

JALE İNAN - ELISABETH ALFÖLDI - ROSENBAUM, Römische und frühbyzantinische Portraetplastik aus der Türkei. Neue Funde. Mainz, Philipp von Zabern Verlag, 1979. I. Cilt: XVIII 368 sayfa metin, II. Cilt: 275 levha. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 897-900
Tam Metin
Genel olarak Roma devri portre sanatı ile ilgili yayınlara bakılacak olursa bunların, ya belirli zamanlar ile belirli kişileri içeren incelemeler olduğu veya çeşitli nitelikteki eserleri kapsayan koleksiyonların bilimsel katalogları ile eserleri tek tek inceleyen makaleler olduğunu görürüz. Bu tip yayınlar içinde belirli bir kent, eyalet veya ülke kökenli Roma portrelerinin toplu olarak incelendiği yayınlar nispeten azdır. Bu hususta Küçük Asya veya şimdiki sınırlarıyla Türkiye için ilk eser 1965 yılında Jale İnan tarafından yayınlanmış olup, o zamana dek Perge ve Side kazılarından çıkan portre heykelleri ile Pamphylia, Lykia ve Pisidia kökenli olup, Side ve Antalya Müzelerinde bulunan eserleri içermektedir. Bu araştırma ile İnan, Pamphylia'nın, özellikle Side ve Perge gibi iki önemli merkezin Anadolu Roma devri portre sanatında üslup özelliklerini saptamıştır. 1966 yılında J. İnan ve E. Rosenbaum tarafından yayınlanan eser ise, Küçük Asya kökenli olup, çeşitli Anadolu müzeleri ile İstanbul Arkeoloji Müzesi, Londra British Museum ve Viyana Müzesinde veya bazı özel koleksiyonlarda sergilenen, buluntu yerleri kesin olarak saptanabilen toplam 311 portreyi içermektedir. Roma cumhuriyet devrinden, Justinianus (M. s. 527-565) devrine kadar eserlerin geniş bir katalogu olan bu eser, arkeoloji yayınları arasında eksik olan büyük bir boşluğu doldurmuş ve kısa bir süre içinde tamamen tükenerek, 1971 yılında aynı yayınevi tarafından tıpkı basımı yapılmıştır.