50 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • cumhuriyet
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

İNÖNÜ DÖNEMİ’NDE TÜRKİYE MADENCİLİĞİ (1939-1950)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2023, Cilt XXXIX, Sayı 108 · Sayfa: 389-438 · DOI: 10.33419/aamd.1381191
Tam Metin
Bu çalışmada İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı yıllarına tesadüf eden dönemde Türkiye’de madencilik alanında uygulanan politikaların ortaya konulması ve bu politikaların maden arama faaliyetleri, üretim, ihracat, istihdam ve millî gelire etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda nitel ve nicel veriler ışığında karma araştırma yöntemiyle hazırlanan ve İkinci Dünya Savaşı öncesi, sırası ve sonrasında olmak üzere üç ayrı tarih aralığını kapsayan çalışmanın ana kaynaklarını, Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanakları ile Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Mecmuası makaleleri oluşturmaktadır. Cumhuriyet’in ilk on beş yıllık döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ülkeyi kuran kadrolar siyasi bağımsızlık kadar ekonomik bağımsızlığa da önem vermiş ve bu kapsamda ülkenin yeraltı zenginliklerinin ülke lehine kullanılması politikasını benimsemiştir. Bu doğrultuda madenciliği ilgilendiren birçok hukuki düzenlemelerin yapılmasının yanında bu alanda faaliyet gösterecek birçok kurum da tesis edilmiştir. Böylece madencilik sektöründe zorlu dönem şartlarına rağmen önemli atılımlar gerçekleştirilirken sonraki dönemler için de sağlam bir altyapı oluşturulmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonraki Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Dönemi’nde 9 farklı hükûmet görev yapmıştır. Bu dönemde görev yapan hükûmetlerin madencilik politikalarına bakışı iç ve dış koşullar doğrultusunda şekillenmiştir. Hükûmetler, ülkenin gelişimi için ihtiyaç duyulan ham madde ve yakıtın karşılanması, bütçe dengesinin sağlanması ve ülkeye döviz getirisi temin edilmesi açısından madenciliğe önem vermiştir. 1939-1945 arasında süre gelen İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği olumsuzluklara rağmen madencilik alanında büyük ölçüde önceki dönemlerde uygulanan devlet öncülüğündeki çalışmalara benzer bir yaklaşım sergilenmiştir. Savaşın sona ermesiyle ortaya çıkan siyasi konjonktür ve getirdiği yeni ekonomik düzen hükûmetlerin ekonomi ve dolayısıyla madencilik politikalarını da etkilemiş ve akabinde önemli değişimler yaşanmaya başlamıştır. Böylece savaş sonrasında hükûmetler, dış yardım, yerli ve yabancı özel girişimcilerin teşvik edilmesi ve desteklenmesi yoluyla madencilik faaliyetlerinin geliştirmeyi düşünmüşlerdir.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE MADENCİLİĞİ*

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 104 · Sayfa: 115-172 · DOI: 10.33419/aamd.1015946
Tam Metin
Anadolu coğrafyası, zengin doğal kaynaklara ve önemli bir jeopolitik konuma sahip olmasından dolayı eski çağlardan günümüze kadar birçok ilk çağ medeniyetinin yanında Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi imparatorluk ve devletlere ev sahipliği yapmıştır. Anadolu’da altı yüz yılın üzerinde hüküm süren Osmanlı Devleti madenciliği, devletin yükselme döneminde uygulanan başarılı politikalar sonucu 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa devletleri ile rekabet edebilecek bir durumda olmasına rağmen 17. ve 18. yüzyılda dünyada ortaya çıkan gelişmeler sonucunda gerilemeye başlamıştır. Osmanlı Devleti madenciliği, 19. yüzyıldan sonra ve özellikle Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile başlayan dönemde madencilik sektörünü dolaylı ve doğrudan ilgilendiren nizamnamelerin yürürlüğe girmesi sonucunda, devletin yıkılışına kadar yabancıların ve azınlıkların kontrolünde kalmıştır. Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan dönemde madencilik sektöründe Osmanlı Devleti’nden intikal eden eksiklik ve yanlışlıklar giderilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde uygulanan politikalar, çıkarılan birçok kanun ve düzenlemelerin yanında kurulan kurum, kuruluş, işletme ve fabrikalar ile madencilik faaliyetleri yeniden düzenlenmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan düzenlemeler sonucunda yeni maden yatakları keşfedilmiş, bilinen maden yataklarının rezervleri ve çeşitliliği arttırılmış, madenlerin üretiminde, ihracatında ve madencilik katma değerinde önemli artışlar sağlanmıştır. Bu çalışmada Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan 1923 yılından 1938 yılına kadar olan on beş yıllık dönemde Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki madencilik sektörünün genel bir değerlendirilmesinin yapılması amaçlanmıştır.

1928 MUALLİM ALMANAĞI VE DÖNEMİN EĞİTİM ANLAYIŞI

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 143-178 · DOI: 10.33419/aamd.927035
Tam Metin
Almanaklar, yayınlandıkları dönemin özelliklerinin anlaşılması açısından tarih araştırmalarının önemli kaynakları arasında yer almaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni kurulan rejimin ve gerçekleştirilen inkılapların sağlam temellere dayandırılmasında dönemin eğitimcilerine büyük sorumluluklar yüklendiği bilinmektedir. Bu çalışmada incelenen Muallim Almanağı dönemin eğitimine önemli katkılar yapmış olan Faik Reşit Unat ve İsmail Hakkı Tonguç tarafından öğretmenlerin kullanması için 1928 yılında hazırlanmıştır. Almanağın içeriği incelendiğinde dönemin eğitim anlayışı ve öğretmenlerden beklentilerinin anlaşılması açısından somut bir örnek olduğu görülmektedir. Almanakta hem 1928 yılına ait istatistiki bilgilere hem de öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimlerini destekleyici bölümlere yer verilmiştir. Çalışma doküman incelemesi yöntemiyle gerçekleştirilmiş nitel bir araştırmadır. Araştırmada incelenen almanağın içeriği hakkında bilgi verildikten sonra almanak, eğitim açısından değerlendirilmiştir. Böylece dönemin öğretmen yeterlilikleri ve öğretmenlerden beklentileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

İçel’de Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Kutlamaları ve Kutlamalar Sırasında Yaşanan Müessif Bir Hadise: Çomuzade Davası

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 199-240
Tam Metin

Türk milletinin İstiklal Harbi yıllarındaki var olma mücadelesi, Mustafa Kemal'in önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulması ile neticelenmiştir. 29 Ekim 1923 tarihinde ise yeni Türk devletinin rejiminin cumhuriyet olduğu ilan edilmiştir. Bu durum, Türk halkı tarafından da genel itibariyle kabul görmüştür. Bunun en önemli göstergesi ise 29 Ekim tarihinin 1924 yılından itibaren bayram olarak kutlanması ve kutlamalara karşı halkın gösterdiği yakın ilgidir. Ancak kısa süre içerisinde gerçekleştirilmiş olan inkılâplar zaman zaman ciddi toplumsal tepkilere neden olmuştur. Bu tepkiler, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğine yönelik endişeleri de gündeme getirmiştir. Fakat cumhuriyetin ilanının onuncu yıl dönümü kutlamalarına karşı halkın gösterdiği ilgi ve duyulan toplumsal heyecan, endişelerin yersiz olduğunu ortaya koyarak genç cumhuriyetin emin adımlarla yoluna devam edeceğini göstermiştir. Bu çalışmada, Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarının İçel uygulaması ile kutlamalar esnasında Mersin'de yaşanan ve dönemin basınına "Çomuzade Davası" olarak yansıyan hadise ele alınmıştır.

Tanin (1922-1925)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 95 · Sayfa: 1-38
Tam Metin
"Tanin", XX. yüzyıl Türk basın tarihinin önemli gazetelerinden biridir. Üç ayrı devrede yayımlanmıştır: 1908-1914, 1922-1925 ve 1943-1947. Gazetenin yayımlandığı yıllar tarihimizin önemli kilometre taşlarıdır. Tanin'in ikinci özgün yanı, her üç devrede aynı başyazar tarafından çıkarılmış olmasıdır. Bu başyazar, ünlü gazeteci ve siyasetçi Hüseyin Cahit'tir (Yalçın). 1908 yılından ölümüne kadar (1957) gazetecilik yapan Hüseyin Cahit (Yalçın), üretkenliği ve mücadeleci gazeteci kimliği ile adından çok söz ettirmiş, zaman zaman siyasal iktidar ile sorunlar yaşamış ve gazeteci kimliği ile İstiklal Mahkemelerinde bile yargılanmıştır. Hilafetin muhafazası konusundaki görüş ayrılığı bir yana bırakılacak olursa, Hüseyin Cahit'in geleceğe yönelik öngörüleri ile siyasal iktidarın öngörüleri ters düşmemektedir. Tanin ve İstanbul basınının bir bölümü, Cumhuriyet'in henüz yeni inşa edilmekte olduğu o yıllarda, durumun hassasiyetini yeterince dikkate almadan, siyasal iktidarı zaman zaman ölçüsü kaçan bir biçimde eleştirmişlerdir. Tanin ve diğer muhalif İstanbul basını, Mustafa Kemal Paşa'nın diktatörlüğe yönelmesinden endişe etmişlerdir. Hüseyin Cahit'in eski İttihatçıların önde gelenleri ile olan yakınlığı, siyasal iktidarın ona ve gazetesi Tanin'e mesafeli bakmasına, ondan kuşkulanmasına neden olmuştur. Bu makalede, ikinci devrede (1922-1925) yayımlanan Tanin gazetesi tanıtılmakta ve bu gazetenin dönemin siyasal olaylarına (özellikle de, Cumhuriyet'in ilanına ve Hilafet'in kaldırılmasına) yaklaşımı ve siyasal iktidarla ilişkileri ele alınmaktadır.

Adana’da Cumhuriyet’in Onuncu Yılı Kutlamaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2013, Cilt XXIX, Sayı 86 · Sayfa: 1-26
Tam Metin
Türk milletinin İstiklal Harbi yıllarındaki var olma mücadelesi, Mustafa Kemal'in önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulması ile neticelenmiştir. Yeni Türk devletinin siyasal rejiminin cumhuriyet olduğu ise 29 Ekim 1923'te ilan edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk tarafından ilan edilen bu durum, Türk halkı tarafından da büyük kabul görmüştür. Bunun en önemli göstergesi ise 29 Ekim tarihinin 1924 yılından itibaren bayram olarak kutlanması ve kutlamalara karşı halkın gösterdiği yakın ilgidir. Ancak, yeni Türk devletinin adının konulması ile başlayan değişim sürecinde, kısa süre içerisinde pek çok inkılâp gerçekleştirilmesi zaman zaman ciddi toplumsal tepkiler doğurmuştur. Bu tepkiler ise Türkiye Cumhuriyeti devletinin siyasal rejiminin geleceğine yönelik endişelerin zuhur etmesine sebep olmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile başlayan değişim sürecinin devam edip etmeyeceği noktasında ise Cumhuriyetin onuncu yılı kutlamaları önemli bir gösterge olmuştur. Nitekim gerek hazırlık, gerekse kutlama törenlerine karşı halk tarafından gösterilen teveccüh ve duyulan toplumsal heyecan, genç cumhuriyetin emin adımlarla yoluna devam edeceğinin önemli bir işareti olmuştur. Bu durum, rejimin geleceğine yönelik endişeleri de ortadan kaldırmıştır. Bu çalışmada, Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarının Adana uygulaması ele alınarak yaşanılan toplumsal tepki aktarılmaya çalışılmıştır.

Bir Osmanlı Hanımefendisi Ve Bir Cumhuriyet First Leydisi Reşide Bayar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 84 · Sayfa: 143-166
Tam Metin
Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın eşi Reşide Bayar; milli mücadele, tek parti, çok partili hayat ve DP iktidarı dönemlerine tanıklık etti. Celal Bayar'ın uzun siyasi yaşamında ve başarılı faaliyetlerinin yanında yer aldı. Reşide Hanım, duruşu, siyasi tavrı ve gerçekleştirdiği sosyal faaliyetlerle dikkat çekti. Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Çankaya Köşkü'ne first leydi olarak çıkan Reşide Hanım, Köşk›ün yeniden yapılandırılmasından halka açılmasına kadar pek çok önemli değişim ve dönüşüm gerçekleştirdi. 27 Mayıs 1960 darbesiyle birlikte Bayar ailesinin yaşadığı pek çok zorluğa karşı mücadele eden Reşide Hanım, 24 Aralık 1962'de Celal Bayar'ı ziyarete giderken vefat etti. Reşide Hanım, yetişmesinden vefatına kadar geçen süreç içinde örnek bir Cumhuriyet kadını oldu.

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Beyşehir Kazası’nda Nüfus

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 81 · Sayfa: 489-532
Tam Metin
Nüfus, coğrafya biliminin ele aldığı temel konularından birini oluşturur. Farklı bilim dalları tarafından ele alınan nüfus, özellikle planlama açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Günümüz dünyasında nüfusun niceliğinden çok niteliği önemlidir. Ancak bir ülkenin nüfus niceliği (sayısı) hala önemini korumaktadır. Nitekim nüfus artış hızı sıfır olan ya da eksilerde seyreden ülkeler, nüfusunun yaşlanması ve neslin yenilenememesi gibi endişelerle nüfus artışını destekleyici politikalar izlemektedir. Nüfus, gerek geçmişte gerekse günümüzde devletler için önemli bir vergi ve asker kaynağı durumundadır. Osmanlı İmparatorluğunda da nüfus, asker temini ve vergiler bakımından son derece önemli bir kaynak durumundaydı. Bu bağlamda nüfus, tarih ve coğrafya bilimlerinin ortak çalışma alanını oluşturmaktadır. Bu çalışmada, XIX. yüzyılın ilk yarısından Cumhuriyet dönemine kadar olan süreçte, Beyşehir Kazasında meydana gelen demografik değişim (kaynakların elverdiği ölçüde) ortaya konulmuştur. Osmanlı'nın son döneminden Cumhuriyet dönemine geçiş sürecinde Beyşehir kazasındaki nüfus değişimi ve gelişimi üzerinde savaşlar, göçler ve idari yapıdaki değişimler belirleyici olmuştur. Mevcut kaynaklar ışığında bu değişim coğrafi bakış açısıyla (doğal ortam-insan etkileşimi dikkate alınarak) değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Beyşehir kazasındaki nüfusun gelişimi üzerinde doğal ortam şartlarından çok idari-beşeri şartların etkisi daha fazla etkili olmuştur.

Yeni Gün'de Cumhuriyet

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 613-666
Tam Metin
Bu çalışmada, Ankara'da yayınlanan Anadolu'da Yeni Gün gazetesinin cumhuriyetin ilânı öncesindeki ve sonrasındaki gelişmeler incelenmeye çalışılmıştır. Yeni Gün gazetesinde çıkan haber, yorum ve makaleler, bu çalışmanın temel bilgi kaynağını meydana getirmiştir. Yeni Gün gazetesi, Ankara'da yayınlanan Anadolu Hareketi yanlısı iki gazeteden birisidir. Bu gazetelerden Hakimiyet-i Milliye, Anadolu Hareketi'nin yayın organıdır. Anadolu'da Yeni Gün ise, daha bağımsız bir karakter taşımaktadır. O nedenle olaylara bakış açısı daha fazla dikkat çekicidir. Ama, millî egemenlikten, bağımsızlıktan yana ve inkılâpçı bir gazetedir. Yeni Gün, cumhuriyetin ilânından iki ay önce başlayan, 27 Eylül 1923'ten itibaren hızlanan ve 1923 yılı Kasım ayı sonlarına kadar devam eden cumhuriyet tartışmalarının merkezinde yer almıştır. Bu tarihten sonra tartışma, hilâfet konusu ağırlıklı devam etmiştir. Yeni Gün, cumhuriyetin ilânına kadar "Cumhuriyetin ilân edilmesi diye bir şey yok" ve cumhuriyetin ilânından sonra da "Zaten üç buçuk yıldır cumhuriyet vardı, yapılan var olanın adının konulmasından ibarettir" diyen bir politika izlemiştir. İyi bir cumhuriyet taraftarı olan Yeni Gün, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'ndaki değişiklik çalışmalarını, Ankara'nın başkent olmasını, hükûmet bunalımını ve Rauf Beyin cumhuriyetin ilânı üzerine yaptığı açıklamaları bahane olarak kullanıp Ankara'ya ve cumhuriyete saldıran İstanbul basınına karşı önemli bir mücadeleyi yürütmüştür. Hükûmeti daha kararlı olmaya, inkılâplara saldıranların üzerine gitmeye ve hatta onların başlarını koparmaya çağırmıştır. Tam bir inkılâpçı gibi hareket etmiştir.

Atatürk, Cumhuriyet, Bilim ve Teknoloji

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 56 · Sayfa: 521-552
Bilgelik veya "hikmet", bilindiği üzere, kökü bakımından, (herhangi bir konuda), doğru ve yakînî bilgidir; ve, o bilgiye göre davranmaktır". Böyle bir bilgiyi hep aramak ve o bilgiye göre davranmayı durmadan İstemek ise, "bilgeliği sevmek"tir, felsefedir. Felsefenin konusu, Tanrı-Evren-Toplum-İnsan-İnsanın kültürüdür. Felsefenin, yöntemde sadık kaldığı geleneği ise, Mezopotamya kökenli olan "tanzîm" ve "tasniftir; ve, "kavramları, dikkatle birbirlerinden ayırmaktır" (Platon); matematiksel düşünceyi, örnek alarak, prototip sayarak, öne almaktır. Atatürk, kendisini, hikmete ve felsefeye çok yakın hissetmiş olan bir devlet adamıdır.