2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 5 yıl
  • divan
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

brahim Gülşenî Divanında Tezat Sanatı Kullanımları

Erdem · 2023, Sayı 84 · Sayfa: 219-248 · DOI: 10.32704/erdem.2023.84.219
Tam Metin
Tezat sanatı, anlamı güzelleştirerek anlatılmak istenilen düşünceyi daha etkili dile getirmek için kullanılan bir edebi sanattır. Belagat ilminin bedii alanında anlam sanatları içerisinde değerlendirilmektedir. Tezat sanatına, tıbak, tatbik, mutabakat, mütezad da denmektedir. Kuran-ı Kerim’de ve dini içerikli metinlerde zıtlıklar önemli bir yer tutmaktadır. Bunun yansıması olarak da dinî-tasavvufî içerikli şiirlerin kavram dünyasının temelinde tezat sanatının kullanımı doğal bir süreç olarak gelişmiştir. Kâinatta her şey zıddıyla kaimdir düşüncesiyle dinî-tasavvufî temalı manzum eserlerde tezat sanatı yoğun bir şekilde ve zengin bir kelime dağarcığı ile kullanılmıştır. Klasik dönemde tezat sanatı ile ilgili bilgilerin belagat eserleri içinde yer aldığı görülmektedir. Günümüzde ise bu bilgiler edebiyat bilimi ve edebî sanatlar hakkında yazılan kitaplarda bulunmaktadır. Doğrudan tezat ile ilgili müstakil çalışmaların ise sayısı bir hayli azdır. İbrahim Gülşenî, kendisinin vefatından sonra tesis edilen Gülşenîlik tarikatının lideri olan bir mutasavvıftır. Halk tarafından çok sevilmiş, yaşadığı coğrafyaların yönetici sınıfından ilgi ve hürmet görmüştür. Aynı zamanda üretken bir şairdir. Türkçe ve Arapça Divanları ile birlikte özellik yaklaşık kırk bin beyitten oluşan Farsça kaleme alınmış Manevi adlı eseri bulunmaktadır. Bunlarında haricinde Pendnâme, Çoban-nâme, Tahkikat-ı Gülşenî, Makâmât-ı İlâhî ve Kıdemnâme adlı Türkçe eserleri mevcuttur. Sadece Divan’ında 1280 gazel, 1 mesnevi, 5 tuyuğ ve 1 murabba bulunmaktadır. Mutasavvıf kimliği ile ön plana çıkan İbrahim Gülşenî eserlerinde tasavvuf konularını ele almaktadır. Divan’ındaki şiirlerinde genelinde Yunus Emre’nin lirik ve sade anlatımına yaklaşmaktadır. Kimi şiirlerini ise Divan Edebiyatının klasik mazmunlarıyla ve nispeten ağdalı bir dille kaleme aldığı görülmektedir. Şiirlerini düşüncelerini anlatmak, yaşadığı hali ve coşkunluğu aktarmak için bir araç olarak kullanmıştır. Bu çalışma kapsamında tezat sanatına ilişkin günümüze kadar gelen bilgiler derlenmiştir. Ayrıca tasavvuf temalı edebî metinlerde tezat sanatı kullanımları değerlendirilmiştir. İbrahim Gülşenî ve eserleri hakkında verilen bilgilerden sonra Divanı’ndaki şiirlerinde kullandığı tezat sanatı örnekleri incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde Gülşenî’nin şiirlerinin anlam dünyasının tespit edilebilmesi için veriler ortaya konmuştur. Âyetlerle ve dini-tasavvufi terminolojide yer bulan evvel ahir, zâhir bâtın, ölmek dirilmek, vahdet kesret, hayır şer gibi zıt kavramların Gülşenî Divanı’nda yer alan şiirlerle örtüştüğü tespit edilmiştir. Divan’da sık kullanılan tezatların kullanım çeşitlilikleri örneklerle açıklanmış, tespit edilen tezatlar, kullanım sayıları ile birlikte sunulmuştur. Tezatlar ve kullanım sıklıkları göz önünde bulundurularak Gülşenî’nin düşünce dünyası araştırılmış, tasavvufi anlam dünyası içinde ve Klasik Edebiyat mazmunlarının kullanımı ile düşünceyi açıklama yollarından biri olarak tezat sanatının kullanıldığı ortaya konulmuştur.

Nesîmî Mahlaslı Bilinmeyen Bir Hz. Ali Velâyet-Nâmesi ve Bazı Yeni Şiirler

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 195-232 · DOI: 10.24155/tdk.2021.182
Bu çalışmada Nesîmî mahlaslı, kaynaklarda geçmeyen ve daha önce yayınlanmamış "Velâyet-nâme-i Şâh-ı Velâyet" başlıklı, kaside nazım şekline uygun, 36 beyitlik bir manzume ile ikisi murabba, üçü gazel formundaki beş manzume değerlendirilmiş ve metinleri yayımlanmıştır. Kısaca din ve tarikat ileri gelenlerinin hayatlarını ve menkıbelerini anlatan kitap olarak tarif edilen velâyet-nâmeler, dinî-tasavvufi Türk edebiyatının yaygın türlerindendir. Ahmed Yesevî, Mevlânâ, Hâcı Bektaş-ı Velî, Seyyid Battal Gâzî, Sarı Saltık, Ahi Evran, Kaygusuz Abdal, Abdal Musa vb. birçok din ve tarikat ulusu hakkında bu tarzda eserler yazılmış olmakla birlikte, Hz. Ali hakkında yazılmış bir velâyet-nâmeye ilk defa rastlanmaktadır. Yazıda öncelikle bu konu kısaca değerlendirilmiş, daha sonra tartışılan ve karıştırılan Nesîmîler meselesine değinilmiştir. Türk edebiyatının en ünlü şairlerinden biri olan Seyyid Nesîmî, hayatı ve şiirleriyle Türk insanını derinden etkilemiştir. Onun ölümünden sonra da kimi zaman aynı mahlasta takipçileri ortaya çıkmıştır. Bunların içinde en çok tanınanı Kul Nesîmî'dir. Hem mahlas birliği hem de inanç ve söyleyiş benzerliği olunca ister istemez bu farklı şairlerin şiirleri karıştırılmış, çoğu zaman Nesîmî mahlaslı bütün şiirler Seyyid Nesîmî'ye mal edilmiştir. Bunların ayrılması da oldukça güçtür. Bu anlamda makalede söz konusu Hz. Ali Velâyet-nâmesi'nin ve diğer şiirlerin de hangi Nesîmî'ye ait olduğu konusu tartışılmıştır. Ardından Velâyet-nâme'nin ve diğer manzumelerin bulunduğu iki yazma nüsha hakkında bilgi verilmiştir. Ardından Velâyet-nâme'nin ve tespit edilen diğer manzumelerin şekil ve muhtevaları üzerinde durulmuştur. Velâyet-nâme'de Hz. Ali'nin büyüklüğü ve kahramanlığı klasik İslami/sünni çizgiden farklı, biraz daha mübalağalı ve mitolojik bir tarzda anlatılmaktadır. Ayrıca eserin kurgu ve kısmen muhteva itibarıyla Yemînî'nin Fazîlet-nâme'sindeki bir kıssa ile benzerliği dikkati çekmektedir. Bu bakımdan Yemînî'nin Fazîlet-nâme'si ile Nesîmî'nin Velâyet-nâme'si arasında bir karşılaştırma da yapılmıştır. Diğer manzumelerde ise daha çok Hz. Ali ve Hz. Hüseyin sevgisi dile getirilmiştir. Yazının sonunda bahsedilen manzumelerin çeviri yazılı metinleri sunulmuştur. Yazının hem Nesîmî mahlasını taşıyan bilinmeyen bir eseri ve yeni manzumeleri, hem Hz. Ali hakkında yazılmış, kısmen mitolojik bilinmeyen bir Velâyet-nâme'yi ortaya koyması, ayrıca Nesîmî tartışmalarına dikkati çekmesi bakımından faydalı olacağı düşünülmektedir.