2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
  • sembolizm
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

İnanç, İslâm ve Sanat

Erdem · 2023, Sayı 85 · Sayfa: 59-90 · DOI: 10.32704/erdem.2023.85.059
Tam Metin
İlkel toplumlarda inanç ile sanat arasındaki bağdan sebep sanatın, büyü ve dinden doğmuş olduğu ileri sürülen kuramlardan biri olmasıdır. Bu toplumlarda sadece sanat değil her şeyin inancın etkisinde olduğu gibi büyük doğa olayları da kutsal güçlerin işi olarak değerlendirilmiş bu güçler de somutlaştırılmıştır. Bu durum zamanla insanlarının genel eylemi olan tapınmayı doğurdu. İnançlara göre şekillenen toplumlarda sanatlar da ister istemez dine yönelmiştir. İnsanları aynı hisler etrafında ortak hedefte birleştiren özelliğiyle sanat, onu meydana getirenin yaşadığı duyguyu yazıyla, resimle veya sesle canlı tutmak ve onu hem içinde bulunduğu topluma hem de gelecek kuşaklara aktarır. Sanat eserleri, estetik kaygıların yanı sıra, bir toplumun tarihsel gelişim süreci içinde ortaya koyduğu yaşam tarzı, gelenek ve görenekleri, ahlak yapısını ve davranış tarzlarını da yansıtır. Böylece bir toplumun ideal kültürünü taşıyan toplumsal bilincin yaygınlaşmasına yardımcı olur. İnsanoğlunun doğayı tanımada en etkili yöntemlerinden biri olan sanat, başlangıçta din ve bilime eşdeğer bir statüdeydi. İnanç ve sanat zamanla karşılıklı çıkar ilişkisi ortak paydasında buluşarak farklı yöntem ve araçlarla meydana getirdikleri eserlerle varlıklarını sürdürmüştür. Hem din hem de sanat kalıcılık konusunda aynı amaca hizmet etmektedirler. İnancın önerdiği bu yaşama ilişkin mesajlar ile sanatın verdiği kalıcılık mesajı, zamanı aşan bir köprü görevi görmektedir. Her iki unsur kendi aralarında ayrılığa düşmedikleri zamanda bir bütünleşme de olmuştur. Bunun en çarpıcı örneği hem Tevrat hem de İncil’de yer alan kıssaları okuma yazma bilmeyen halka resim yoluyla aktaran Hristiyan sanatında görmek mümkündür. Hristiyan sanatının aksine İslâm sanatı, Kur’an-ı Kerim’deki kıssaları ve konuları tam anlamıyla yansıtmaz. İslâm sanatçısının böyle bir kaygısı da yoktur. İslâm sanatı ile Kur’an-ı Kerim ayetleri arasındaki bağ biçimsel ifade düzeyindedir. İslâm sanatı kesinlikle dinin buyruklarına göre hareket etmek zorundadır. Bu dünyanın faniliği ve öteki dünyanın sonsuzluğu İslâm inancının temelini oluşturur. Bu ilke doğrultusunda gelişme gösteren İslâm sanatı Kur’an-ı Kerim’in bir yansımasıdır. Bu yüzden sanatı bir ibadet olarak algılayan İslâm sanatçıları, inançları ölçüsünde güzelliğe sıcak bakarak onları tasvip ve takdir eden bir anlayışta olup mutlak güzelliği yalnızca Allah’ta ve onun kelamında görür. Bu makalede, sanatın ortaya çıkışı ve inanç ile olan bağı İslâm Sanatı ışığında ele alınarak, meydana getirilen sanat eserleri, süsleme programı, sembolik figürler ve desen özelinde inançla olan ilişkisi yazılı ve görsel kaynaklar ışığında incelenecektir.

İslam Cebirinde ve Gelenbevî’de Matematiksel Notasyon Sistemi

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 159-192
Bu makalede, kendi döneminde Batılılarca da takdir edilmiş olan bir Osmanlı âlimi İsmail Gelenbevî'nin (18. yüzyıl) Hisâbü'l-Küsûr adlı eseri incelenerek, Gelenbevî'nin cebirsel sembolizme yaptığı katkıyı ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Çalışmamızda, İslam klasik geleneğinin son temsilcisi olan Gelenbevî'nin yaşadığı döneme kadar yetişmiş İslam cebircilerinin en önemlilerinin eserleri taranarak, İslam dünyasının oluşturduğu kendine özgü matematiksel sembolizmin Gelenbevî'ye dek kesintisiz devam edip etmediği ve ne ölçüde geliştirildiği ele alınmıştır. Ayrıca, İslam dünyasında ve Avupa'da matematiksel sembolizmin gelişmesi de karşılaştırılmıştır. Bulgularımıza göre, İslam dünyası Avrupa'dan yaklaşık bir asır kadar önce kendine özgü bir matematiksel notasyon sistemi kurmayı başarmış ve bu notasyon sistemi Gelenbevî'ye dek gelişerek devam etmiştir. Endülüslülerin (Batı İslam dünyası) katkısı olarak bilinen, (büyük ihtimalle) Magribli matematikçilerce Osmanlılara nakledilen ve 16. yüzyılda olgunlaştırıldığı düşünülen matematiksel sembolizmin esasında 18. yüzyıl âlimlerince ikmal edildiği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada ağırlıklı olarak Arapça ve Osmanlıca yazma eserlerden yararlanılmış, bunlardan elde edilen bilgiler İngilizce ve Türkçe kaynaklarla bütünleştirilerek incelenmiştir.