276 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • türkiye
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Türkiye’nin Kıbrıs Politikaları (1950-1960)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 249-275
Kıbrıs sorunu, resmi olarak 1954 yılında Türkiye'nin gündeminde yer almaya başlamıştır. Bu tarihe kadar Türkiye, Kıbrıs adasını ele geçirmek isteyen Yunanistan karşısında sessiz bir politika izlemeyi uygun görmüştür. Bu sessizliğin nedeni; Kıbrıs'ın, İngiltere'ye ait olmasından ileri geliyordu. Yunanistan'ın Kıbrıs konusunu 1954 yılında Birleşmiş Milletlerin gündemine getirmesi üzerine, Türkiye de, bu soruna taraf olduğunu ortaya koymuştur. Bu tarihten sonra Türkiye'nin, Kıbrıs konusunda izlediği politikalar üç aşamadan geçmiştir. Türkiye birinci aşamada; Kıbrıs'ın, İngiltere ta¬rafından Türkiye'den alındığını ileri sürerek, adanın bütünüyle Türkiye'ye geri verilmesi anlamına gelen "ilhak" tezini savunmuştur. Ancak kısa bir süre sonra bu politikanın başarılı olamayacağı anlaşılmıştır. Türkiye, ikinci aşamada da; dönemin siyasi, ekonomik koşullarının zorlaması ve İngiltere'nin de baskıları sonucunda, 1957 yılından itibaren, Kıbrıs adasının paylaşılmasına razı olmuş, yani "taksim" tezini benimsemiştir. Ancak bu politika da, Yunanistan'ın uzlaşmaz tutumu yüzünden, gerçekleştirilememiştir. Türkiye, üçüncü ve son aşamada ise; İngiltere'nin empoze ettiği ve taraflara baskı yaparak kabul ettirdiği, federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması yolundaki çözümü kabul etmiştir. Bu çözümün sonucu olarak, 1959'da Zürich ve Londra Antlaşmaları imzalanmış ve İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ın garantörlüğünde Kıbrıs Federal Cumhuriyeti kurulmuştur.

Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe'nin Resmî Dil Olmasını Kim Kabul Etti?

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 51-58
Tam Metin
Son yıllarda devletin de kabul ettiği "Dil Bayramı" kutlamalarında (13 Mayıs) yanlış bir değerlendirme görülmekte ve Türkiye Selçukluları döneminde Türkçe'nin resmi dil olarak Karamanoğlu Mehmed Bey (1261-1278) tarafından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Nitekim "Dil Bayramı" kutlamalarında gerek medyada ve yazılı metinlerde, gerek ders kitaplarında bu şekilde açıklamalar yapılmaktadır. Peki bu durum nasıl ortaya çıkmıştır veya bu konudaki değerlendirmeyi kim başlatmıştır?

JOHN COVEL, Dr. John Covel Voyages en Turquie 1675-1677, Texte établi, annoté et traduit par Jean-Pierre Grélois avec une préface de Cyril Mango, Paris 1998 437 Sayfa. Dizi başlığı: Realités Byzantines 6. [A.VI/655] [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 239-240
Tam Metin
XVII. yüzyıl içinde Osmanlı Devleti sınırları içinde bir gezi yapan ve bir de eser kaleme alan seyyahın eseri, şimdi geniş bir şekilde ve gerekli notlarla ilim âlemine sunulmuştur. Başarılı bir rönesans ve barok dönem adamı olan Covel'in eseri bir bütün halinde yayınlanma şansı bulamadı ise de, kıymetini bilen araştırıcılar muhtelif çalışmalarında yazma nüshadan parçaları incelediler ve eserlerinde kullandılar. Şimdi de Fransa İçinde yetişen ilim adamları bu müstesna külliyata sahip çıkarak, ülkelerinde geliştirdikleri bir geleneği, kıymetli bir eser ile süslemiş bulunuyorlar: kitap her seyahatnâme edebiyatının değerini göstermesi hem de eski çağ tarih ve kültürünün kalıntılarının bunlara sonraki asırlarda katkılar yapan Bizans'ın batılı ilim adamları tarafından dikkatle incelendiğini de belli etmektedir. Eserin yayına hazırlanmasını sağlayanlar konu üzerindeki çalışmaların geçmişini ve şimdi kendi devirlerindeki durumunu belirtmektedirler. Hem eserin özgün dilini hem de yayınladığı ülkenin dilinde yayınlamakta ve değerli tamamlayıcı notlar sayesinde, kıymetli bir de kaynak kazandırmaktadırlar.

Alevi Identity: Cultural, Religious and Social Perspectives, ed. by T. Olsson - E. Özdalga - C. Raudvere, Swedish Research Institute in İstanbul 1998 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 237-238
Tam Metin
Alevî kimliği, yaklaşık son on yılı içinde, son yıllarda sık kullanılan bir analiz yöntemine göre, Sünnî çoğunluğun karşısındaki "öteki" kimliği içinde değerlendirilen bir kesim olarak Türkiye'nin gündemine ağırlıklı olarak yerleşti. Bu süre içinde konuya, siyasetçi kesimi başta olmak üzere, her iki kimlikle de organik bağlanası bulunmayan "laik" çevreler, Sünnîler ve bizzat Aleviler de dahil muhtelif kesimlerce çok çeşitli açılardan bakıldı; birbiriyle taban tabana zıt tanımlamalar yapıldı; bu arada Alevi kesimin kendi kendini tanımlamalarına şahit olundu. Yalnız Sünni kesimin Alevi kimliğine bakışında değil, bu sonuncu kesimin de kendi kendini tanımlamakta, sanıldığı gibi tek bir bakış açısı, tek bir kimlik tanımı, tek bir söylem kullanmadıkları, kısaca kendi içinde de çok çeşitli "kesimler" oluşturduğu görüldü.

N. NİCOLAS AMBRASEYS & CAROLİNE F. FİNKEL, The Seismicity Of Turkey and Adjacent Areas A Historical Review, 1500-1800, İstanbul 1995, 240 s, Eren Yayınevi. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 657-660
Tam Metin
Bilindiği gibi tarihin günümüzdeki ilgi sahası oldukça genişlemiştir. Tarih, XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sadece siyasi olayları açıklamada kullanılan bir bilim dalı olmaktan çıkmış, toplumların sosyal ve kültürel yaşantılarını açıklamak için de çaba sarf etmeye başlamıştır. Bu özelliği bünyesinde toplamaya başlamasıyla birlikte, kardeş bilim dalı olan sosyolojinin imkanlarından faydalanarak tarihsel olayların topluma olan etkilerini de açıklamayı bir görev olarak üstlenmiştir. Tarihsel bir olayın toplum üzerindeki sosyal etkilerini ortaya koymak oldukça zor bir hadisedir. Bu çalışmalar yapılırken çeşitli olaylara ilişkin veriler dikkatlice kullanılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışılır. Araştırmacının bu konuda başvurduğu ilk kaynaklar hiç şüphesiz savaşlar, anlaşmalar, barışlar ve fetihler gibi siyasal olaylardır. Bu gibi hadiselerden sonra gelişen nüfus hareketleri, göçler, vergi düzenlemeleri, idari teşkilatlanmalar ve dinsel faaliyetlere bakılarak toplumun genel karakteri hakkında bir fikir elde edilmeye çalışılır. Ancak, bilgiye ulaşmak için kullanılan veriler sadece bu tip siyasal, dini veya askeri hareketlilikler değildir. Bunların yanında; depremler, büyük sel baskınları, yangınlar, salgın hastalıklar, kuraklıklar ve kıtlıklar gibi siyasi olmayan tabiî afet ve olaylar da değerlendirilerek siyasal ve sosyal yaşam açıklanmaya çalışılır. Ancak, ülkemiz tarihçiliği bu konuda yeterli bilgileri ortaya çıkarabilmiş değildir. Son yıllarda doğal afetlerin tarihsel sonuçlan ile ilgili çalışmalar yapılmaya başlanmışsa da bu çalışmaların ihtiyaca cevap verdiğini söylemek güçtür.

BENJAMIN ARBEL, Trading nations. Jews and Venetians in the Early Modern Eastern Mediterranean, Leiden 1995, XV-237 sayfa, 2 tablo. Brill's Series in Jewis Studies, cild XIV. A VI 1337. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 969-970
Tam Metin
İtalyan okurların daha önceden tanıdığı araştırıcı, şimdi 8 tane makalesini bir araya getirmiş. Bunların İtalya'da yayımlanmaları doğrudan bu ülke Musevilerini ilgilendirir görünür ise de, devrin güçlü ülkesi Osmanlı Devleti'nin koruması altında olduklarından dolayı, Venedik-Türkiye ilişkilerinde yer edinir. 1492 yılında İspanya'dan zorla çıkarılan Museviler, başta Venedik olmak üzere Akdeniz havzasının zengin şehirlerine yayıldılar, becerikli ve kendisine güvenenler de İstanbul başta olmak üzere Selanik, İzmir, Bursa, Şam, Halep, Beyrut gibi çok canlı ve hareketli ticaret merkezlerinde faaliyet gösterdiler.

REINHOLD SCHIFFER, Oriental Panorama: British Travellers in 19th Century Turkey, Amsterdam - Atlanta 1999, VIII-445 sahife. Viyana'daki Karşılaştırmalı Edebî Bilimler Enstitüsü (Institut für Vergleichende Literaturwissenschaft)'nün 33 numaralı yayını. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 973-976
Tam Metin
Seyahatnâmelerin tarih ile uğraşanlar için birinci elden kaynaklar türünden olduğu bilinir. İnsan ister kendi ülkesini, ister yabancı ülkeleri gezsin, dolaşsın, gördüklerini, işittiklerini, bazan önceden veya seyahat sırasında okuduklarını kaleme döker, bazan bunları resimlerle veya gravürlerle yani görüntü malzemesi ile de süsler. Onun için Osmanlı hakimiyetindeki topraklarda dolaşanların yanlarında gravür sanatkârları da vardır.

Kilikia-Aigeai Baskılı 3.Gordianus'un Ünik Sikkesi

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 415-418 · DOI: 10.37879/belleten.2000.415
Tam Metin
Kilikia'daki Aigeai (Adana İli - Yumurtalık İlçesi - Ayas Beldesi) şehrine ait ve Gordianus III'ün Caesarlığı'nda (imparator adayı - veliaht iken)) 238 yılının Nisan ve Temmuz ayları arasındaki bir dönemde bastırılmış olan bu ünik bronz sikke, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nce 1997 yılında satın alınmıştır. Müzemizin, 79 - 2/2 - 97 envanter numarasına kayıtlı olan bu ünik sikkemiz, 12.80 gr. ağırlığında, 28 mm. çapında ve 6 yönünde olup, triassaria olarak birimlendirilmektedir.

Britain’s Post-War Defence Policy in the Middle East and Its Impact on Turkey, 1945-50

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 1121-1148
The object of this article is to expose and analyse the gradual stages in the implementation process of Britain's defence policies in the Middle East after the Second World War, taking into account the impact of these policies on Turkey. Britain was concemed about the future of her bilateral defence agreements with local States, as the people of the region were struggling to free themselves from British colonial dependence. In addition, growing Soviet threats towards the region were a cause of concern. Britain's economic and financial difficulties in this period also had negative effects on her projected defence policies in the region. In order to overcome these difficulties Britain tried to secure the United States' cooperation. The article is based on archival material-British and American- as well as secondary sources in English and Turkish

Milli Mücadele Dönemi Türkiye Coğrafyası İçin Bilinmeyen Bir Kaynak: “Türkiye’nin Sıhhi-i İçtimai Coğrafyası”

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 939-968
Osmanlı Arşivleri ve Osmanlıca basılı eserler, ülkemiz coğrafyacılarının araştırmalarından genellikle unutulmuş ve ihmal edilmiştir. Bunlar arasında 1920 yılında kurulan TBMM Hükümeti, Sağlık Bakanlığınca hazırlanan "Türkiye'nin Sıhhi-i İçtimai Coğrafyası" adı verilen bir dizi kitap çok özel bir öneme sahiptir. İlki 1922 yılında ve sonuncusu 1938 yılında basılan 19 kitaptan olu¬şan bu dizi, hem adı hem de içeriği bakımından özellikle coğrafyacılar için çok kıymetli bir kaynak durumundadır. Daha milli mücadelenin devam ettiği o dönemde Türkiye'nin sağlık ve toplumsal coğrafyası gibi çok önemli konuları içermesi yanında, anket - monografi metodlarıyla ve araştırmanın bizzat yerinde yapılmasıyla da oldukça ilerici bir çalışmadır. Dizideki kitaplar bazı farklılıklara rağmen genelde altı kısımda ele alınmıştır. Bilhassa ilk dört kısımda işlenen konular, bugün coğrafyacıların yaptığı monografik çalışmalara benzerliğiyle dikkati çeker. Cumhuriyetin ilanından önce hükümetçe yaptırılan bu çalışma ile, ülkenin potansiyel ve sorunlarını belirlemek yoluyla bir durum tespiti yaptırılarak, sonraki politikalara yön verilmek hedeflenmiştir. Bu kitaplarda ele alınan konular sadece coğrafyacılar için değil tıp, halk bilimi ve tarihçiler için de önemli bir kaynak olup, özellikle ilk basılanların içerdiği bilgilerin milli mücadele dönemine ait olması dizinin önemini bir kat daha artırmaktadır.