276 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • türkiye
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tarihi Erzurum Kenti Üç Kümbetler ve Çevresinde Bir Analiz Çalışması

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 256 · Sayfa: 841-858
Tam Metin
Günümüzde kentlerin ve dolayısıyla kentsel mekanların yaşadığı ve giderek artmakta olan sorunlar; özellikle hızla artan nüfus ve beraberinde gelen yoğun yapılaşma, çevre kirliliği, ekonomik güçlükler, sosyo-kültürel değişim vb. ana başlıklar altında toplanabilir. Kentlerin olumsuz büyüme ve gelişmeleri, toplumların yüzlerce yıllık birikim ve deneyiminin sonucunda sahip oldukları ve kentlerin genel karakterlerini kazanmalarında önemli rol oynayan tarihi-geleneksel çevreleri doğrudan etkilemektedir. Kuban'ın, toplum sadece bugünü ve yarını ile değil, bütün geçmişi ile tanınıyorsa, geçmişin en görkemli ve kesin görüntüsü bütün bir kent dokusunda yaşar, ve Özer'in, değişme, gelişme, yeni aşamalar, bir toplumun, sağlıklı bir toplumun kaçınılmaz yoludur. Ancak, bu yol geçmişimizin değerlerine eğilmeyi, onların yaratılmalarındaki bileşenleri gözden geçirmemeyi gerektirmez. Geçmişimizin ürünlerini, onların yaratılma ortamlarını açıklıkla ortaya koymak, üstelik gelecek için aydınlık bir yol bulmayı da kolaylaştırır, şeklindeki açıklamaları tarihi ve geleneksel çevrelerin önemini daha iyi vurgulamaktadırlar.

Belgeler Işığında Bağımsız Hatay Devleti'nin Kuruluşu ve Türkiye

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 423-452
Tam Metin

Mondros Mütarekesi sonrasında Fransız işgaline terk edilen Sancak, bilâhare Milletler Cemiyeti'nce Fransız "mandat" yönetimine bırakılmıştır. "Mandat" yönetiminin 1936'da sona ermesiyle ise Sancak, Türkiye'nin özellikle Atatürk'ün bizzat kararlı girişimleri ve yönlendirmesiyle bağımsızlık sürecine girmiştir. Bu aşamada Türkiye'nin uyguladığı kararlı politika ile Sancak, 1938 yılında Hatay Cumhuriyeti adıyla bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkacaktır.

Turizmde Plânlama ve Türkiye 'de Turizm Plânlaması: Turizm Plânlarının Etkinliği ve Başarılarına İlişkin Bir Değerlendirme

Erdem · 2005, Sayı 43 · Sayfa: 87-118
Turizmin gelişmesiyle ortaya çıkan yararların en üst düzeye çıkarılması için de, bir araç olarak kullanılan plânlamanın başarıları hakkında çok az araştırma yapılmıştır. Özellikle son 30-40 yıl içinde bütün dünyada ve ülkemizde değişik ölçeklerde plânlar hazırlanmıştır, aynı iş bugün de devam etmektedir. Sekizi (1963-2002) ulusal ölçekte genel kalkınma plânı olmak üzere, yerel ölçekte de birçok plân yapılmış olan ülkemizde turizm plânlaması konusu 1963'ten beri önemli bir yer tutmaktadır. Bu inceleme yazısında, Türkiye'de turizm plânlarının sonuçlarına ilişkin analizler yaparak, turizm plânlarının turizmdeki gelişmeyi ne ölçüde etkilediğini ve plânlama hedeflerinin ne ölçüde gerçekleştirildiği ortaya konmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak görülmektedir ki her beş yıllık plânın öngörülen hedeflerinin gerisinde kalmış, aynı kararlar sonraki plânlama hedeflerinde de yer almıştır. Bu durum daha çok Türkiye'de yapılan plânların, ülkenin coğrafi farklılıklarını dikkate almadan yapılmaları ile ilgili olmuştur. Turizm plânlamasındaki karar ve onay mekanizmasındaki sorunlar da bir başka faktör olarak ortaya çıkmaktadır.

Lozan Konferansı'nda Ermeni Meselesi: İtilaf Devletlerinin Diplomatik Manevraları ve Türkiye'nin Karşı Siyaseti

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 267-284
Tam Metin
Genelde azınlıklar ve özelde Ermeni meselesi, son iki yüzyıllık döneminde, Osmanlı Devleti'ni en çok uğraştıran iç ve dış sorunlardan biri olarak tarihte yerini almıştı. Zira, bu meseleyi bahane ederek Osmanlı Devleti'nin iç ve dışişlerine müdahale eden Avrupa devletleri azınlık halklarını kışkırtmak suretiyle son Türk imparatorluğunun dağılmasına sebep olmuşlardı. Yine aynı konu Türk Heyetinin Lozan Konferansı görüşmelerinde karşılaştığı en çetrefilli konulardan biri olmuştu. Bu çerçevede Misak-ı Milli sınırları içersinde Ermenilere bir yurt sağlanması konusu İngiliz Dışişleri Bakanı'nın tabiriyle Konferansın toplanmasının başlıca amaçlarından birini teşkil etmekteydi.

Sancak’ta Fransız “Mandat” Yönetimi ve Türkiye

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 60 · Sayfa: 687-704 · DOI: 10.33419/aamd.702650
Sancak (Hatay) bölgesi Mondros Mütarekesi sonrasında Fransızlar tarafından işgal edilecektir. Millî Mücadele döneminde Sancak'ta işgale karşı mahallî bir direniş sergilendiyse de Ankara Hükümeti dönemin şartlan gereği Fransa ile 13 Ekim 1921'de imzaladığı Ankara İtilâfnamesi ile San- cak'ı Fransız "Mandat" yönetimine bıraktı. Ancak bu anlaşmaya göre "Mandat" yönetimi Sancak Bölgesine özel bir statü uygulayacaktı.Bu şekilde Sancak, yaklaşık on altı yıl sürecek olan "Mandat" yönetimine son verilene kadar Fransız mandası altında kaldı. 1936'da "Mandat" yönetiminin sona ermesiyle Sancak, Türkiye'nin de girişimleriyle bağımsızlık sürecine girdi. Türkiye bu döneme kadar Sancak Ta 1923 Lozan Antlaşması çerçevesinde resmî ve gayrî resmî olarak ilgilendi. Bu makale, 1920-1936 yıllan arasında on altı yıl süren manda yönetimi süresince Sancak'la ilişkisini kesmeyen ve müdahale için uygun bir zamanı bekleme politikası izleyen Türkiye'nin, Bölgeye yönelik tutum ve davranışlarını arşiv belgeleri de dahil olmak üzere elde edilen yeni materyaller çerçevesinde ele almaktadır.

Atatürk Döneminde Türkiye’nin Balkan Diplomasisi (1923-1930)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 60 · Sayfa: 799-820 · DOI: 10.33419/aamd.703322
Bu makale Atatürk döneminde Türkiye'nin 1923-1930 yılları arasında Balkanlarda takip ettiği diplomasiyi ayrıntılı bir şekilde ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Makalede ayrıca Balkanlarda takip edilen dış politika değişiklikleri ve bunun sebepleri analiz edilmiştir. Yukarıda bahsi geçen süreçte Türkiye'nin Balkanlarda takip ettiği politikayı özelliklerine göre iki ana döneme ayırmak mümkündür. 1923-1925 yılları arası dönem ve 1925-1930 yılları arası dönemler. İki dönemde nüfusun büyük çoğunluğu Türk olan Batı Trakya meselesi Türk dış politikasının ana gündemini oluştururken ikinci dönemde ise daha ziyade Türkiye'nin Balkan devletleriyle olan sorunlarının giderilmesi ve bu devletlerle ikili münasebetlerin geliştirilmesi ön plâna çıkmıştır. Makalede geniş ölçüde yabancı arşiv kaynakları kullanılırken, yayınlanmış Türk belgeleri ve ikinci el Türkçe ve İngilizce kaynaklardan da istifade edilmiştir.

İlk ve Orta Öğretimde Tarih Öğretimi Problemler ve Öneriler

Erdem · 2004, Sayı 41 · Sayfa: 1-28
Bu araştırmada, "tarih" ve "tarih eğitimi"nin fert ve millet hayatındaki önemine işaret edildikten sonra, Türkiye 'deki ilk ve ortaöğretim kurumlanndaki "tarih öğretimi" mercek altına alınmıştır. Özellikle; tarih öğretim metodlan, tarih öğretiminde bilgi teknolojisi kullanımı, müfredat ve buna bağlı olarak hazırlanan tarih ders kitapları ve buralardaki tarih anlayışları, tarih öğretiminde "kavramlar" meselesi konularında mevcut problemler tespit edilerek modem batı ülkelerindeki uygulamalar da dikkate alınarak bazı öneriler geliştirilmiştir.

Atatürk Devrinde Türkiye’nin Balkan Politikası

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 335-367 · DOI: 10.33419/aamd.702761
Balkanlarda, Arnavutluk, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya, Yunanistan ve Türkiye'nin topraklar: bulunmaktadır. Balkan topraklarında Macar, Dalmaçyalı, Slav, Sırp, Romen, Bulgar, Makedon, Karadağlı, Rum ve Türkler yaşamaktadır. Bölge siyasî ve stratejik Özelliği nedeniyle Avrupa büyük devletlerinin çıkar çatışmalarına sahne olmuştur. Osmanlı Devleti'nin güçlü olduğu devirler dışında Balkanlar coğrafî, tarihî, etnik ve dinî nedenlerle parçalanmış şekilde kalmıştır. Bu özelliğinden istifade edilen Balkanlarda, I.Dünya Savaşı çıktığı esnada çatışmalar ve ayaklanmalar çıkarıldı, Büyük devletlerin peşinde I,Dünya Savaşı'na katılan Balkan devletleri savaş sonrası parçalanmış olarak ortaya çıktı. Lozan Antlaşması'ndan sonra Yunanistan'la Türkiye arasındaki ilişkiler, nüfus mübadelesi, Ortodoks patriğinin seçimleri nedeniyle düzelmemişti. İki ülke arasındaki gerginlik 1929'a kadar devam etti. 1930 dan sonra Türk Yunan ilişkileri düzeldi. Öyle ki Venizelos, 12 Ocak 1934'te Nobel Ödülü Komitesi Başkanlığı'na müracaat ederek Atatürk'e barış ödülü verilmesini teklif etti. Türkiye'nin Balkanlarda statükocu bir siyaset izlemesi nedeniyle RomanyaTürkiye'ye yaklaştı. 1933'te Romanya ile Türkiye arasında dostluk antlaşması imzalandı. 1938'te Ro-manya Kralı Il.Carol İstanbul'a gelerek Atatürk'ü ziyaret etti. Balkanlarda barış politikası izleyen Türkiye 1925'te Yugoslavya ile dostluk antlaşması imzaladı. İstanbul'a gelen Yugoslavya kralı Aiexandre ile Atatürk, Balkanlarda barış ve işbirliği konusunda görüşme yaptı. Bu İlişkiler karşılıklı olarak gelişti. Başbakan İnönü 1937'de Belgrad'ı ziyaret etti. Ziyaret sırasında yapılan görüşmelerde Balkan birliği üzerinde duruldu. Balkan Savaşları sırasında Osmanlı Devleti İle Bulgarlar arasındaki ilişkiler bozulmuş¬tu. Fakat I.Diinya Savaşı*nda ikisi de müttefik devletler içinde yer aldı. Savaştan sonra Bul-garistan Türkiye ile barış içinde yaşamak istedi. 1925'te Tiirk-Bulgar Dostluk Antlaşması yapıldı, Bulgaristan, Balkan devletleriyle saldırmazlık konusunda anlaşırken kuvvete baş vurmamayı da kabul etti. Türkiye 1926'da Balkan Devletleri arasında güvenlik sisteminin kurulması yolunda gi-rişimde bulundu. Mussoünİ, Mart 1934'te İtalya'nın geleceğinin Afrika ve Asya'da olduğunu ifade etti. İtalya'nın bu sömürgeci yaklaşımından Türkiye aşırı derecede rahatsız oldu. Türkiye'nin girişimleri sonunda 9 Şubat 1934'te Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında Balkan Paktı kuruldu ve bu ülkeler arasında güvenlik hükümlerini içeren pakt taraflarca İmzalandı. Bu paktın amacı Balkan ülkelerinin sınırlarını tehdit eden güçlere karşı birlik içinde olmaktı. Bu sırada Balkan Paktı'mn dört üyesi ortaklaşa savunmada anlaştı. Pakta göre taraflar sınırlarını karşılıklı olarak güvence akma almayı kabul etti. Taraf¬larca imzalanan Balkan Paktı, II.Dtinya Savaşı'na kadar Balkanlarda barışın garantisi oldu.

İkinci Dünya Savaşı Sırasında Türk-Sovyet İlişkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 369-412 · DOI: 10.33419/aamd.702849
Bu çalışmada, İkinci Dünya Savaşı sırasında Tiirk-Sovyet ilişkileri hakkında bilgiler verilmektedir. Tiirk-Rus ilişkilerinde, Çarlık döneminden itibaren Rusya'nın takip ettiği politika Boğazları ele geçirmek olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet Rusya bu amacına ulaşmak için Türkiye'yi savaşa sokmaya çalışmıştır. Türkiye ise tarafsızlık politikası izlemiştir. Ancak savaşın sonunun belli olmasından sonra Türkiye savaşa girmiştir. Savaş sonrası ise Türkiye, ABD ve İngiltere'ye yanaşarak, Sovyet Rusya'dan gelebilecek tehlikeyi önlemeyi hedeflemiştir, Çalışmamızda Cumhuriyet Arşivi vesikaları, gazeteler, Dışişleri Bakanlığı yayınları, hatırat ve tetkik eserlerden faydalanılarak konu aydınlatılmaya çalışılmıştır

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Yıllarında Türk-Macar Ekonomik İlişkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 413-428 · DOI: 10.33419/aamd.702778
Ekonomik alanda Tiirk-Macar ilişkileri XIX. yüzyıl sonlarında başla¬mış ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ekonominin bütün alanlarını da kapsayarak gelişmiştir. Bıı çalışmada Türkiye ve Macaristan arasındaki ekonomik ilişkiler, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yılları temel alınarak irdelenmiştir.