497 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
  • Son 10 yıl
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

TÜRKÇEDE “ÇOKÇA YAPAN” VE “OLAN”: TARAMA SÖZLÜĞÜ’NDE -AGAN~-AĞAN, -GAN VE DİĞER EKLİ KELİMELER

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 19-45
Tam Metin
Türkçede yeni kelimeler; türetme, birleştirme, kelimeye yeni anlam katma, ödünçleme gibi farklı şekillerde elde edilmektedir. Bu yollardan biri olan türetme, fiil ya da isim kök ve gövdelerine getirilen türetim ekleri ya da yapım ekleri ile yapılmaktadır. Eklendikleri kök ve gövdelerin türüne göre isimden isim, isimden fiil ya da fiilden isim, fiilden fiil türeterek çeşitlenen bu ekler aracılığıyla dildeki yeni kavramlara karşılık bulunmaktadır. -AGAn~-AğAn, -GAn gibi bazı fiilden isim yapan ekler, üzerine geldikleri fiil kök ve gövdelerinden "çokça yapan" ve "olan" anlamı taşıyan isimler türetmektedir. Öyle ki kimi zaman türettikleri kelimelerin taşıdıkları çokluk ya da abartı manasını karşılamak için çok, iyi gibi birtakım zarflara da ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmada veri toplamaya esas olan Tarama Sözlüğü, Türkçenin tarihsel gelişimini göstermesi bakımından araştırmacılar için önemli bir kaynaktır. 1963-1972 yılları arasında altı cilt olarak yayımlanmış, altı cilt içinde 227 kitabın taranmasıyla 14.000 madde başı söz, 60.000 tanığa yer verilmiştir. Tarama Sözlüğü'ndeki "çokça yapan" ve "olan" anlamındaki kullanımların hangi eklerle türetildiğinin sorgulandığı bu çalışmada, -AGAn~-AğAn ve -GAn ekleri sıklıkla olmak üzere -AcAn, -Ak, -GIç/- GUç, -GIn/-GUn ve -sAk fiilden isim yapma eklerinin "çokça yapan" ve "olan" anlamı taşıyan kelimeler türettiği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak tespit edilen 121 kelime, aldıkları eklerden hareketle -AGAn~-AğAn ekli türevler, -GAn ekli türevler ve diğer eklerden oluşan türevler olmak üzere üç başlıkta toplanmıştır.

KAZAK HALKININ YENİ ÖMÜR, YENİ YIL VE YENİ GÜNLE GÖRÜŞMESİ: AMAL (KÖRİSÜW) MEREKESİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 209-227
Bu çalışmada konargöçer Kazak halkının kıştan sağ salim çıkışının mutluluğunu birbiriyle görüşerek kutladığı Amal (Körisüw) Bayramı ele alınmıştır. Yeni yılın başladığı gün olarak kabul edilen bu bayram, 14 Mart'ta kutlanmaktadır. Amal Merekesi, özellikle Kazakistan'ın batı bölgelerinde kutlanırken günümüzde ulusal düzeyde Kazakistan'ın bütününde kutlanmaya başlanmıştır. Eski Baybaqtı Qazıbek takvimine göre Nawrız'ın birinci günü, çağdaş takvimde 14 Mart'a denk gelmektedir. 1918 yılında Rusya ile birlikte Kazakistan'da takvim değişikliği yaşansa da ülkenin batısında, eski halk takvimine uygun olarak 14 Mart tarihi korunmuştur. Başlangıçta Nawrız ve Amal Merekesi bir olsa da günümüzde bu iki bayramın farklı özellikleri ön plana çıkarak birbirinden ayrışmıştır. Bu ayrım sadece tarih farklılığından ibaret değildir. Kendine özgü ritüeller oluşmuş ve kalıplaşmıştır. Amal (Körisüw) Bayramı'nın birleştirici, canlandırıcı, eğitici ve rahatlatıcı olmak üzere dört temel işlevi olduğu görülmektedir. Çalışmanın amacını Amal Bayramı'nın kökenlerinin, kutlama geleneklerinin ve işlevlerinin sözlü ve yazılı kaynaklara dayalı olarak incelenip ortaya çıkarılması oluşturmaktadır. Çalışmada literatür taraması ve yönlendirilmiş görüşme tekniği ile derleme metotları kullanılmıştır. Kazakistan'da bağımsızlıktan sonraki yıllarda, manevî uyanış sağlayacak projelere ve geleneğe daha çok önem verildiği görülmektedir. Bu sebeple yerel bir bayram görünümündeki Amal Merekesi ulusal düzeye çıkartılarak daha çok tanınır hâle gelmiştir. Nevruz Bayramı etkinliklerinin, her birinin kendine ait içeriği ve adı olmak üzere dokuz gün boyunca kutlanacağı bildirilmiştir. Buna göre Kazakistan'da Nevruz Bayramı kutlamaları, 14 Mart Amal (Körisüw) Günü ile başlamaktadır.

“SANCHO’NUN SABAH YÜRÜYÜŞÜ”NÜN RUS BİÇİMCİLİĞİ AÇISINDAN ELEŞTİRİSİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 187-207
Rus biçimciliği; bir eserin edebîliğini, eserden hareket ederek kendine özgü kavramlarla ortaya koymaya çalışan nesnel bir eleştiri yöntemidir. Bu eleştiri yöntemine göre edebîlik; şiir ve şiire yakın türlerde "alışılmışın kırılması", roman ve romana yakın türlerde ise "süje"nin kurgulanışı ile sağlanır. Alışılmışın kırılması; bir metinde, günlük dilde kanıksanan yapılardan farklı dilsel formların oluşturulmasıdır. Süje ise olay ve durumların gerçekte olması beklenenden farklı şekilde organize edilmesidir. Alışılmış bir yapı okur tarafından otomatik bir şekilde algılanır, bu yüzden de yapı fark edilmez hâle gelir ve beklenen edebî etki ortaya çıkmaz. Otomatik algılamanın zararlı etkisi ancak bu olumsuz durumun ortadan kaldırılmasıyla yani alışılmış yapının farklılaştırılmasıyla aşılabilir. Temel olarak bu iki düzenleme, metnin otomatik algılanmasının önüne geçip onu algılanır hâle getirir ve edebîliği sağlar. Haldun TANER, Türk hikâyeciliğinin öncü ve önemli bir yazarıdır. Modern hikâye tekniklerini ustaca kullanan yazar, edebîliği eserlerinde etkili ve özgün şekilde yaratmıştır. Kahramanının bir köpek olduğu "Sancho'nun Sabah Yürüyüşü", yazarın edebîliği sağlamada dikkat çekici ve özgün kullanımlar sergilediği bir hikâyesidir. Bu çalışmanın amacı, "Sancho'nun Sabah Yürüyüşü"nün Rus biçimciliği açısından eleştirisidir. Hikâyede, edebîliğin nasıl oluşturulduğu alışılmışın kırılması ve süje kavramlarından hareketle örnekler üzerinden ortaya konmaya çalışılmıştır. Hikâyedeki yapı, bu kavramlar açısından incelenmiş ve edebîliğin nasıl yaratıldığı metinden hareketle aydınlatılmak istenmiştir. Eleştirinin sonunda ise hikâyenin edebî boyutu ile ilgili Rus biçimciliği açısından bir sonuca ulaşılması hedeflenmiştir.

SÜHEYL Ü NEVBAHÂR’DA YIYIL- VE YIYIL- ŞEKLİNDE OKUNMUŞ FİİLLER ÜZERİNE

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 7-18
Arap harfli Türkçe yazma eserlerde geçen kelime, deyim, atasözü, söz kalıbı vb. yapılar; araştırılmaya değer ayrı ayrı konulardır. Bu metinler üzerinde yapılan okumalar, Türkçenin söz varlığına ışık tuttuğu kadar Türkçe kelimelerde meydana gelen ses ve anlam değişmelerine de ışık tutar. Yazma eserlerin metinlerinden hareketle Türkçe kelimelerin geçmişten günümüze kullanılışları, uğramış olduğu ses değişmeleri, anlam değişmeleri ve anlam incelikleri incelenebilir. Arap harfli Türkçe metinlerde ayrıca sözlü dile ait, ses değişmesine uğramış veya ağız özellikleri taşıyan bazı kelimeler veya farklı dil yapıları da geçer. Bunun yanı sıra bazı kelimeler arasında fonetik benzerlikler, yakınlıklar söz konusu olabilmektedir. Böylesi durumlarda kelimelerin okunuşunda yanılgılar olduğu, yanlışlıklar yapıldığı görülebilir. İşte bu yanılgıların ve yanlışlıkların örnekleri de Arap harfli yazma eserler üzerinde yapılan bilimsel çalışmalarda izlenebilir. Nitekim Süheyl ü Nevbahâr üzerinde yapılmış olan çalışmalarda da böylesi veya daha başka konularda yanlış okuma ve anlamalar olmuştur. Bu mesnevinin okunma ve anlaşılma sorunlarına farklı çalışmalarda dikkat çekilmiştir. Makalede önce Süheyl ü Nevbahâr üzerine yapılmış olan çalışmalar konusunda özet olarak bilgi verildi. Daha sonra araştırmalarda yıyıl- ve yiyil- şeklinde okunmuş olan fiillerin örnekleri üzerinde bazı yorumlar yapıldı. Söz konusu fiillerin geçtiği toplam altı yerdeki bağlam incelenerek ayrı ayrı değerlendirildi. Son olarak bağlam ışığında okuma ve anlam teklifleri sunulup her örneğin geçtiği beyit Türkiye Türkçesine aktarıldı.

ABDURRAHMAN AĞA DİLBAZOĞLU VE GENCE HANLIĞI’NIN İŞGALİNE DAİR ŞİİRLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 133-186
Gence Hanlığı ve Cevad Han, 19. yüzyıl başlarını anlatan pek çok edebî eserin konusu olmuştur. Bu bakımdan Abdurrahman Ağa Dilbazoğlu'nun Gence Hanlığı hakkında yazdığı şiirleri dikkat çekmektedir. Abdurrahman Ağa Dilbazoğlu; şimdiye kadar hakkında ne Azerbaycan'da ne de Türkiye'de ayrıca bir çalışma yapılmayan ve eserleri incelenmeyen 18-19. yüzyıl şairidir. Gürcü çarı tarafından hain ilan edilip gözlerine mil sürülmüştür. Şairin günümüze dört şiiri ulaşmıştır. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde öncelikle Gence Hanlığının işgali hakkında bilgiler, daha sonra Gence Hanlığının işgaline dair 19. yüzyılda yazılan şiirler ele alınmıştır. İkinci bölüm, üç alt başlık altında incelenmektedir. Bu bölümde Dilbazoğulları nesli, şairin hayatı ve Mirvardi Dilbazi'nin Abdurrahman Ağa Dilbazoğlu karakterini yarattığı "Kör Şair" manzumesi üzerinde durulmuştur. Son bölümde ise şairin günümüze ulaşan dört şiiri incelenmiştir. Otuz dokuz beşlikten oluşan "Bir rivayet söyle, ey dil, çark-ı kecreftarden" başlıklı şiir; Gence Hanlığı'nın direnişini, savaş sürecindeki birçok detayı tasvir ettiği için tarihî olaylarla karşılaştırılarak daha ayrıntılı şekilde incelenmiştir. Tarihî kaynaklar olarak daha çok 19. yüzyıla ait Rus arşiv belgelerine başvurulmuştur. Çalışmanın amacı; 19. yüzyıl Azerbaycan edebiyatında istiklal konusuna dikkat çekmek, ister kişiliği isterse de eserleriyle tanınmayı hak eden Abdurrahman Ağa Dilbazoğlu hakkında bilgi vermek, şairin Gence Hanlığı'nın direnişi ve Cevad Han hakkında yazdığı eserleri inceleyerek edebiyat tarihine kazandırmaktır.

ÖZBEK TÜRKÇESİNDE EKSİLTMELİ KULLANIM BİÇİMLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 48-77
Eksiltme, konuşma ya da yazı dilinde bir sesten bir cümle düzeyine kadar gidebilir. Konuşma veya yazı dilinde eksiltme; en az çaba yasasının, bir başka deyişle enerjide tasarrufun bir sonucudur. Dünyada "Zipf yasası" olarak da bilinen en az çaba yasası; tekrara düşmeden, sözü fazla uzatmadan, ekonomik ama karşıdaki kişinin anlayabileceği en etkili şekilde dili kullanmaktır. Bu nedenle konuşur ya da yazar, kullandığı dilin kuralları çerçevesinde çeşitli eksiltmeler yapabilmektedir. Konuşma dilinde sıklıkla karşılaşılan eksiltme örneklerinin, bazı durumlarda yazı dilinde de kullanıldığı görülmektedir. Konuşma dilinde eksiltmenin belirli bir kuralı ya da düzeni olmadığı için yapılan incelemelerde konuşma dilinin temel alınması doğru sonuçlar vermeyebilir. Bu nedenle eksiltmeyle ilgili çalışmalarda daha çok yazılı metinler kaynak olarak seçilmektedir. Bu çalışmada da konu, Özbek Türkçesi eserlerinden seçilmiş bazı metinler çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışmada, eksiltme yapılarının Özbek Türkçesindeki kullanım biçimleri üzerinde durulmuştur. Bundaki amaç, genel olarak eksiltmenin Özbek Türkçesindeki oluşum biçimlerini göstermektir. Bu sebeple öncelikle eksiltme terimi konusunda Türkiye ve Özbekistan dil bilimindeki görüşler verilmiş, bu konuda dile getirilen diğer terimler gösterilmiş, eksiltme konusuyla doğrudan ilişkili olan ve eksiltmenin oluşum sebebi kabul edilen en az çaba yasası üzerinde durulmuştur. Daha sonra Özbek Türkçesinde eksiltme konusu; edebȋ eserlerden seçilen metinlerden hareketle ek, kelime, kelime grubu ve cümle düzeyinde incelenmiştir. Böylelikle konu, bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmiştir.

GÜNEY SİBİRYA’DA (ALTAY BÖLGESİ) BİR AYDINLANMA HAREKETİ OLARAK AK CAÑ / SÜT CAÑ (BURHANİZM): TEŞEKKÜLÜ, TEMEL İLKELERİ VE TARİHÎ SEYRİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 80-131
Rus-Japon Savaşı (8 Şubat 1904-5 Eylül 1905) sırasında Batı literatüründe Burhanizm olarak bilinen fakat Altay Türklerinin Ak Cañ (Ak Din) veya Süt Cañ (Süt Dini) olarak adlandırdıkları inanç sistemi 1904 yılında ortaya çıkmıştır. Bu din, halkını baskıdan kurtarmak için geri dönecek bir kağan olan Oyrot Kaan'ın dönüşüne dair efsaneler ve Amır Sanaa ile Şunu gibi bir takım tarihî şahsiyetlerden ilham almıştır. Bu inanç sistemi dünyanın değişik yerlerinde benzerleri görülen nativistic movement (yerelliği canlandırma) hareketi olarak da kabul edilebilir. Ak Cañ; Ruslara, Rus olan her şeye, Hristiyanlığa ve Altay Şamanizmi'ne bir tepki olarak ortaya çıkmış olmasına rağmen zaman içinde Altay Şamanizmine ait bazı unsurları tekrar bünyesine almıştır. Bu inanç sisteminin ortaya çıkışını hazırlayan çeşitli etkenler vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir: Ruslara duyulan nefret, Rusların adaletsiz ve haksız bir şekilde Altay topraklarına yerleşmesi, Rus tüccarların ekonomik baskısı, msyonerlerin baskısı, Altay Şamanizminin Hristiyanlık karşısındaki zayıflığı ve ihtiyaçlara cevap veremez hâle gelmesi, Moğol Budistlerin propagandası, Rus-Japon savaşının yarattığı gerginliğine bağlı olarak Altay Türkleri arasında ortaya çıkan Japon sempatisi. Bu sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan Burhanizm (Ak Cañ/Süt Cañ), SSCB'nin 1991'de dağılmasından sonra Altay Türkleri için kimlik arayışlarında en önemli unsurlardan biri olmuştur.

ŞAHSEVEN TÜRKLERİNDEN ATASÖZÜ VE DEYİM ÖRNEKLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 229-261
Atasözleri; toplumların uzun süren gözlem ve deneyimleri sonucu ürettikleri, genelgeçer yargılar içeren, sözlü kültür mirası içinde yer alan, yol gösterici ve öğüt verici, halka mal olmuş anonim kalıp sözlerdir. Deyimler ise gerçek anlamından kısmen veya tamamen uzaklaşmış, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbekleridir. Atasözleri ve deyimler; Türklerin evren algısını, dünya görüşünü, düşünce ve hayat tarzını en seçkin bir biçimde ortaya koyan ürünlerdir. Türk dünyasının ve Türklük biliminin yeteri kadar gün yüzüne çıkarılmamış bir parçası olan Şahseven Türkleri, günümüzde İran'ın Erdebil, Doğu Azerbaycan ve Zencan eyaletlerinde yaşayan ve yaylak kışlak hayatı süren bir Türk topluluğudur. Büyük bir bölümü XVI. yüzyılda Anadolu coğrafyasından aşiretler hâlinde göç eden Oğuz Türklerinden oluşan Şahsevenler, hâlihazırda İran'da Kaşkay Türklerinden sonra yaylak kışlak hayatı süren ikinci büyük Türk topluluğudur. Bu çalışmada, öncelikle Şahseven Türkleri hakkında kısaca bilgi verilmiş ve atasözleri ve deyimlerle ilgili genel tanımlar sunulmuştur. Daha sonra 2018 ve 2019 yılları arasında yapılan alan araştırmaları neticesinde Erdebil, Doğu Azerbaycan ve Zencan'da yaşayan Şahseven Türklerinden derlenen 109 atasözü ve 113 deyim incelenmiştir.Kaynak kişilerden derlenen deyim ve atasözleri, çeviri yazı alfabesine aktarılmış ve bu hâliyle yapı ve kavram bakımından ele alınmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde, Şahseven atasözleri ve deyimleriyle ilgili genel bir değerlendirme yapılarak Şahseven Türklerinden derlenen deyim ve atasözleri Türkiye Türkçesine aktarılıp alfabetik olarak sıralanmıştır.

TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR ARAŞTIRMALARINA YENİ BİR KATKI: TÜRK DÜNYASI KÜLTÜRÜ I-II

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 263-269
Hâlen Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram DURBİLMEZ (d. 1968, Yozgat/Sorgun), 1991 yılında mezun olduğu Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde araştırma görevlisi olarak akademik çalışmalarına başladığında mutlu bir olay içinde buldu kendini. Sovyetler Birliği dağılmış, Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarına kavuşmuş, kapalı sınırlar, kapılar açılmış, bilimsel seyahatler az da olsa başlamıştı. Halk edebiyatı, halk bilimi dallarında uzmanlık eğitimini tercih ettiğinden önünde uçsuz bucaksız bir araştırma alanı bulunuyordu. Bir yandan Erciyes Üniversitesinde lisansüstü eğitimini ve akademik kariyer basamaklarını tamamlarken diğer yandan da Türk Cumhuriyetlerinde kültür araştırmalarına yöneldi. Üniversitesinde 1999'da öğretim görevlisi, 2009'da yardımcı doçent, 2010'da doçent ve 2018'de profesör kadrosuna atandı.