180 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı Külliyatı - 1 Atatürk ve Bilim[1]
Erdem · 2021, Sayı 81 · Sayfa: 201-204Kindî Metafiziğinin Temel Kavramları
Erdem · 2021, Sayı 81 · Sayfa: 41-62 · DOI: 10.32704/erdem.2021.81.041
Özet
Tam Metin
Bu çalışma, öncelikle bir “meta-varlık” çalışmasıdır. Bir meta-varlık çalışması olarak bu yazı, Kindî’nin metafiziğinde yer alan varlık kavramlarına ve varlık felsefesine odaklanmaktadır. Çünkü Kindî ilk İslam filozofudur ve “feylesofu’l-Arab” ünvanıyla tanınmaktadır. Kindî kelam ile felsefe arasında bir köprü isimdir. Felsefeyi teori ve pratik açıdan muhtelif şekilde tanımlar. Kendisinden önce felsefeyle uğraşanlara teşekkür eder. O, İslam düşüncesinde ilk metafizik yazarıdır. İslam felsefe tarihinde ilk felsefe sözlüğünü kaleme alan bir düşünürdür. O, Beytü’l-hikme’de tercüme heyetinde görev yapan bir isimdir. Eseri Aristoteles’in terimiyle İlk Felsefe adını taşımaktadır. İslam düşüncesinde felsefî terminoloji onun metafiziğine dayanmaktadır. Başka bir ifadeyle Türkçe bir metafizik için İslam metafiziği, İslam metafiziği için onun terminolojisi önemlidir. Onun metafiziği İslam metafiziğinin başlangıcıdır. Çünkü o, Arapça felsefe terminolojisinin kontrolörü ve eserlerinde kullanan ismidir.
Bu çalışma, Kindî metafiziğiyle ilgili yapılan ilk çalışma değildir. Böyle bir iddiası da yoktur. Ancak bu çalışma, bir meta-varlık çalışması olarak, Türkçe “varlık” kavramının ötesine odaklanmaktadır. Öte (meta) kavramı, varlığın İslam düşüncesindeki Arapça, Farsça, Türkçe, …vb. dillerdeki varoluşunu ve formlarını imlemektedir. O nedenle çalışmamız bir ilk örnek olarak Kindî terminolojisine odaklanmaktadır. Bu bakımdan onun terminolojisi İslam düşüncesinin temel ilkesini ve başlangıcını oluşturmaktadır. Kindî felsefesinde meta-varlık, şey, hak, vücûd (insanî varlık ve bilgi), eys, inniyye (varlık), mevcûd (varlık ve cümlede bağ) olmak üzere altı terim olarak varolmakta, Bir (vâhid) kavramı üzerinden bir-çok felsefesi olarak ortaya çıkmaktadır. Kindî’de Bir sayı değildir. Bir çok değildir. Bir nefs değildir. Sayı ikiyle başlar. İki çokluktur. Bir haktır. Bir el-Hakk’ı ifade ederken birlik, şeylerin (eşyâ) gerçekliği olarak varolmakta, Kindî onları tümeller olarak ifade etmektedir. Böylece varlık varoluşu bakımından birlik ve çokluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu şekliyle Kindî metafiziği, bizim Türkçe “Varlık” kavramımızın “ötesi”ni ve bir örneğini, klasik İslam metafiziğinin de başlangıcını oluşturmaktadır.
CUMHURİYET TÜRKİYE’Sİ HALICILIĞI- II: 1980-2000 YILLARI ARASI
Arış · 2021, Sayı 18 · Sayfa: 122-140 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.151
Özet
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında nüfusun büyük çoğunluğu kırsal alanda yaşamaktaydı ve ekonomi insan gücüyle yapılan işlere, tarım ve hayvancılığa dayalıydı. Bu yıllarda yapılan ekonomi çalışmaları tarımın modernleştirilmesi, milli sanayinin teşvik edilmesi ve kurulması gibi adımları önceliğe alırken, Cumhuriyet öncesinden önemli bir üretim ve ihraç mamulü olan halı ve halıcılık ise göz ardı edilmemiştir. Cumhuriyetin en başından beri hükümetlerin, kurulan birtakım komisyonlar, kurumlar ve uzmanlar aracılığıyla halıcılık sektörünü izlediği, ekonominin hedefleri doğrultusunda aldığı kararlarla daha fazla ihracat, üretim, gelir, istihdam ve sanayileşme yolunda ona şekil vermeye çalıştığı görülmektedir. Böylece ülke halıcılığı, 1923 yılından 1980 yılına, yerel ve küresel, ekonomik, siyasi, teknolojik, iyi veya kötü yönlü gelişmelere maruz kalarak, bunlara tepkiler verip değişimler göstererek gelmiştir.
1980-2000 yılları arasında ise yine benzer etkilerle ve kontrol mekanizmaları ile halıcılıkta birtakım gelişmeler gözlenmektedir. Bunlardan en önemlisi makine halıcılığı alanında yapılan yatırıma bağlı üretim artışı ve bunun el halıcılığına ve ülke ekonomisine olan etkileridir. Bir diğeri Dünya’da halı üreten bazı önemli ülkelerde meydana gelen siyasi gelişmeler ve savaşlar nedeniyle üretimin Türkiye dahil başka ülkelere kaymasıdır. En önemli durum ise, 2000 sonrası Türk el halıcılığını kökten etkileyecek olan, 1995’te Türkiye’nin Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecinde imzaladığı anlaşmalar sonrası el halısı ithalatına engel koyamaması sorunsalının başlamasıdır.
Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1980-2000 yılları arasındaki halıcılık tarihinde görülen önemli gelişmelere odaklanmaktadır. Türkiye’de halıcılığa dair yerel çaplı ve tarihi birçok araştırma yapılmış olmasına rağmen, ekonomiyi etkilediği için, 2000’lere kadar en kapsamlı ve güvenilir olarak genel çerçeveyi çizen veriler, devletin uzmanlara hazırlattığı beş yıllık kalkınma planlarında ve komisyon raporlarında yer almaktadır. Bu çalışma 1970’lerin sonu, 2000’lerin başı arasında devletin hazırlattığı kalkınma planları ve raporlarında yer verilen el halısı ve makine halısı üretimine dair bilgileri temel almaktadır. Bunlarla birlikte bu yirmi yıllık süreçte dikkati çeken, Türk halıcılığını etkileyen, bazı yerel, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmelere de yer verilmektedir.
SAFEVİ DÖNEMİNDE NAKKAŞLARLA DOKUMA SANATÇILARININ İŞ BİRLİĞİ VE RIZA ABBASİ ÜSLUBUNUN ETKİLERİ
Arış · 2021, Sayı 19 · Sayfa: 146-168 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.159
Özet
Tam Metin
Tarihsel değere sahip tüm sanat kolları içerisinde günümüze ulaşabilmiş olan kumaş örnekleri gerek motif gerek ise renk ve teknik açıdan konu hakkında çalışan araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Özellikle İslami dönem kumaşları, üzerindeki dekoratif desenlerin içeriği bakımından özel bir öneme sahiptir. Safevi döneminde İran kumaşlarını bezeyen motiflerin başında insan figürleri özel bir öneme sahiptir. 16. ve 17. yüzyıllarda saray kumaşları İran tarihinin en parlak dönemini yaşamış, kumaş dokumacılığında tasarım çeşitliliği açısından özellikle dünya tekstil tarihinde önemli bir rol oynamıştır.
Safevi döneminde saray atölyelerinde faaliyet gösteren nakkaşlara verilen destek sayesinde, kumaş dokumacılığı başta olmak üzere tüm sanat kollarının gelişmesine uygun bir ortam oluşmuş, özellikle I. Şah Abbas döneminde İran dokumacılığı en parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemin kumaşlarının en önemli özellikleri ipekten dokunmaları, bunlardan bazılarının dokunmasında altın ve gümüş ipliklerin kullanılması ve kendi içinde eşsiz motiflere özellikle de insan figürlerine sahip olmalarıdır.
Dönemin minyatürlerinde kullanılan motifler, özellikle insan figürleri, 16.-17.yüzyılların kumaş desenlerinde eskisinden çok daha fazla sıklıkla görünür olmaya başlamıştır. Bu bağlamda Rıza Abbasi ve talebelerinin minyatürlerindeki insan figürlerinin dönemin kumaş desenlerinde görülen figürlerle ilişkisi ve üslupsal açıdan oluşan etkileşim araştırmamızda bilhassa ele alınmış ve incelenmiş konulardır. Özellikle de Rıza Abbasi’nin tek yapraklı minyatürlerinin bu dönemin kumaş desenleri üzerindeki tesiri araştırmamızın asıl merkezini teşkil etmektedir. Saray nakkaşhânesinde nakkaşların kumaş desenleriyle ilgilenmeleri ve ayrıca dokuma sanatçılarının nakkaşlara vermiş oldukları desen siparişleri üzerinden iki farklı meslek grubunun kurmuş olduğu iş birliği çalışmamızda incelenmiş ve varılan sonuçlar araştırmamızda paylaşılmıştır.
SİVAS ŞARKIŞLA HALILARINDA TÜRK DÜĞÜMÜNÜN FARKLI BİR KULLANIMI
Arış · 2021, Sayı 19 · Sayfa: 130-145 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.158
Özet
Tam Metin
Gelenekli sanatlarımızdan olan halılar, Türk düğümü denilen çift düğüm sistemi ile dokunurlar. Bu sistemde yanyana iki çözgü teli, düğüm ipi ile birbirine bağlanarak dokuma gerçekleştirilir. Ancak yapılan araştırmalarda bazı halılarda Türk düğümünün hep aynı iki çözgü teli yerine alternatif çözgüler üzerine uygulandığı görülmüştür.
Rus arkeolog Sir Aurel Stein’in Doğu Türkistan’da 1906 - 1908 tarihlerinde ele geçirdiği 3. ve 4. yüzyıllardan kalma halı parçaları arasında, baklava desenli bir parçada alternatif çözgüler üzerine düğümlenmiş Türk düğümü ile değişik bir tekniğin uygulandığı anlaşılmıştır. Orta Asya Türkmen halılarında da kullanılan bu teknik eski bir gelenek olarak Anadolu’da yaşatılmaktadır.
İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesinde, İstanbul Vakıflar Halı Müzesinde, Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde, Sivas Gök Medrese Vakıf Müzesinde, Stockholm National Museum’da, Berlin Dahlem Müzesinde, Rijks Museum ve Washington Textile Museum’da kaydırılmış Türk düğümünün uygulandığı halılar bulunmaktadır.
Kaydırılmış düğüm daha çok çapraz ilerleyen hatların dokunmasında, üçgen, eşkenar dörtgen gibi şekillerde ve bunlar içinde kalan alanların doldurulmasında elverişli bir tekniktir. Türk düğümünün normal uygulamada yarattığı kademeli etkiden uzak, daha düzgün hatların oluşmasını ve halının daha sağlam olmasını sağlamaktadır.
Türkmenistan’da Salur boyu tarafından dokunan halılarda uygulanan bu teknik, Anadolu’da da Salur boyunun yerleştiği Manisa, Konya, Sivas, Malatya, Erzurum gibi bölgelerde görülmektedir. Halılarda yer alan altıgen madalyonlar, Salur Türkmenlerinin göl motifiyle benzerlik göstermekte olup, teknik ve desen birliği Anadolu’da dokunan halılarla yaşatılmaktadır.
ÇAMLIDERE YÖRESİNDE UNUTULMUŞ BİR KÜLTÜREL ZENGİNLİK: AVDAN KİLİMLERİ
Arış · 2021, Sayı 19 · Sayfa: 88-107 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.156
Özet
Tam Metin
Türkler, Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinden aktarılarak gelen uygarlıkların birikimlerini öz değerleriyle harmanlayarak kendilerine has kültürlerini oluşturmuşlardır. Bu bağlamda dokumacılık alanında da yöreden yöreye değişen motif ve renk zenginliğini ortaya koymuşlardır. Orta Asya’da konar-göçer yaşayan Türkler Anadolu’ya taşıdıkları dokuma kültürlerini yaşamlarının hemen her alanında kullanarak sürekliliğini sağlamışlardır.
Geleneksel dokumacılık sanatı günümüzde Anadolu’nun birçok yerinde sürdürülmektedir. Ağrı, Aksaray, Balıkesir, Çanakkale, Gümüşhane, Isparta, Kayseri, Kırşehir, Kocaeli, Manisa, Muğla, Niğde, Samsun, Sivas, Tokat, Uşak ve Yalova gibi birçok ilimiz dokumacılığın yapıldığı merkezlerdendir. El dokumacılığı, insan gücü ile çalışan tezgâhlarda, el emeğine dayalı bir üretimdir. Günümüzde, azalarak da olsa üretimi devam eden kilim, cicim, sumak, sini (zili) adıyla anılan her biri farklı tekniklerle dokunan dokumaların hepsine düz dokumalar denilmektedir.
Bu çalışmada Ankara, Çamlıdere, Avdan Mahallesi’nde (köyünde) geçmişte üretimi yapılan günümüzde ise üretimi yok olmuş düz dokumalardan olan kilimler araştırılmıştır. Bu amaçla konuya ilişkin yazılı ve sanal kaynaklar taranmış sahada gözlem ve görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Yöre halkından alınan bilgiler doğrultusunda ulaşılabilen kilim dokumalar incelenerek değerlendirilmiştir. Çalışma, günümüzde yörede kilim dokuma geleneğinin unutulmaya yüz tutması nedeniyle kayıt altına alınarak gelecek kuşaklara aktarılması açısından ayrıca önemlidir.
OSMANLI ARŞİVİNDE HALICILIK ÜZERİNE BİR DEFTER ANALİZİ (MAD-d- 14500 NUMARALI)
Arış · 2021, Sayı 18 · Sayfa: 28-37 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.146
Özet
Tam Metin
Halıcılık geleneksel Türk sanatları içerisinde önemli bir yere ve tarihî bir geçmişe sahiptir. Bu sanat, başından beri Türklerin yaşadığı her coğrafyada varlığını sürdürmüştür. Halı dokuma tekniğini bulan ve onu dünyaya tanıtan da yine Türkler olmuştur. 19. yüzyıl ortalarına doğru Türk halıcılığı eski değerini kaybetmeye başlamıştır. Üzerinde çalıştığımız defterde; halıcılık faaliyetlerini geliştirmek ve üretimde rağbeti arttırmak için devlet tarafından birtakım tedbirler alındığı görülmektedir. Osmanlı Devleti, dokunan halıları istenilen kaliteye yükseltmek ve herkesin kullanmasını sağlamak amacıyla tüccarlara, sözleşme ile belli bir miktarda sermaye vermiştir. Burada önemli olan bir mesele var ki o da teşviktir. Destek olarak verilen sermayenin sadece yeni tarz halı üretimi yapmayı taahhüt eden tüccarlara verilmesi çok önemlidir. Halı üretecek kişilere imalat ile ilgili bilgiler yetkili memurlar tarafından verilmiş ve çalışanlar da talep edildiği şekilde dokumuşlardır. Yeni tarz halı üretimine teşviki arttırmak için yükleniciler taltif edilmiş; eski usül dokumalar için gümrük vergisi alınmaya devam ederken bu yeni uygulamaya ise vergi muafiyeti getirilmiştir. Böylece ucuza mal edilen ve daha çok rağbet göreceği düşünülen halılar imal edilmiştir. Tarihî Uşak halısı, “Nev-resim” görünümü ile klasik formundan uzaklaşmış ve yeni desenlere kavuşmuştur. Sonuç olarak devlet büyük bir yatırımla, maddî ve teknik destek vererek halıcılığın gelişmesine katkı sağlamıştır.
KİTAP KAPAKLARINDA YER ALAN KİRKİTLİ DOKUMALAR VE MOTİFLER
Arış · 2021, Sayı 19 · Sayfa: 68-87 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.155
Özet
Tam Metin
Bu çalışmanın amacı kirkitli dokuma ve motiflerinin kitap kapaklarında hangi şekillerde yer aldığı, teknik, kompozisyon, yöre özelliklerinin tespiti ve bunların kitap içeriklerini yansıtmaya katkılarının neler olduğunun belirlenmesidir. Çalışmada, tarama yöntemiyle elde edilen verilerden örneklem olarak on kitap seçilmiş ve önceden belirlenen temalar çerçevesinde “betimsel analiz” yöntemi ile çözümlenmiştir. Betimsel analizde elde edilen veriler, daha önceden belirlenen temalara göre özetlenir, yorumlanır ve bazı çıkarımlarda bulunulur.
Araştırmada kirkitli dokumaların, kitap kapaklarına, fotoğraf, illüstrasyon ve yazı şeklinde yansıdığı belirlenmiştir. Halı, kilim, cicim ve sumak teknikli dokumaların, kitap kapaklarında yer aldığı tespit edilmiştir. Kitap kapaklarında akrep, bereket, bukağı, elibelinde, göz, koçboynuzu, kuş, tarak ve yıldız motiflerine rastlanmıştır. Kitap kapaklarının ikisinde kilim kompozisyonu, dört tanesinde ise bir veya daha fazla motif illüstrasyon şeklinde yer almaktadır. Üç adet kitap kapağında ise “kilim” terimi, yazı olarak yer almaktadır.
Kirkitli dokumalar görsel ve dilsel olarak kitap kapaklarına yansımıştır. Bu yansıma dokumaların devingenliğini sağlaması bakımından önemlidir. Kapaklarda kullanılan dokumaların ve motiflerin, bazı kitaplarda içerik ile bağlantılı olarak kullanıldığı görülmektedir. Kurgu olan kitaplarda içeriği yansıtacak şekilde dokumalar hem görsel hem de dilsel olarak kullanılmıştır. Kurgu kitaplar dışında olanlar ise daha çok halkbilim ile ilgili kitaplardır. Bu kitapların kapaklarında dokumalar, daha çok halk kültürünün maddi kültür ürünü olarak değerlendirilmesinden dolayı yer almıştır.
DENİZLİ ÇAMELİ İLÇESİ ÖLÜMLÜK KİLİMLERİ
Arış · 2021, Sayı 19 · Sayfa: 108-129 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.157
Özet
Tam Metin
Eski adı Karaman olan Çameli ilçesi, Denizli’nin kuzey doğusunda yer almaktadır. Çameli yayla karakterli bir arazi yapısındadır. Fethiye Yörüklerinin göç yolu üzerindedir. Denizli Çameli insanı tarihte, hayvancılıkla geçinmenin dışında, kilim üretimi ve ticaretiyle de meşgul olmuşlardır. Kilim, çözgü ve atkı olmak üzere iki iplik sistemiyle yapılan çözgülerin atkılar tarafından tamamen gizlendiği, havsız atkı yüzlü dokuma çeşididir. 2020 yılında Çameli kilimleri, coğrafi işaret kapsamına alınmıştır. Denizli Çameli ilçesinde cenaze kilime sarılıp, sal denilen tabutlarda taşınmaktadır. Cenaze merasiminden sonra camiye bağışlanmaktadır. Anadolu’da sargı kilimi, ahretlik ya da ölümlük-dirimlik dokuma olarak isimlendirilen ve cenaze merasiminde kullanılan bu kilimler, Denizli Çameli ilçesinde “ölümlük kilim” olarak adlandırılmaktadır. Çameli yöresinde ölümlük kilimler, ıstar tezgâhta ve mekikli tezgâhta dokunmaktadır. İncelenen ölümlük kilimler, 140-274 cm eninde ve 162-330 cm boyunda olup, enine bantlı kompozisyon şemasına sahiptir. Bıtıracık, pardı, dört göz, dokuz göz, mekik, kelebek, koçboynuzu, ölümlük kilim örneklerinde görülen motiflerdendir. Çalışma sonucunda, yörede 5 yıl öncesine kadar cenazelerin kilime sarılarak bu geleneğin devam ettiği ancak günümüzde tamamen bırakıldığı tespit edilmiştir. Kilim dokumacılığı ise Çameli ilçesinin bazı mahallelerinde yaşatılmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmada, Çameli yöresinde 2019 yılında yapılan alan araştırmasında, kilim ve cicim dokuma teknikli, 21 adet ölümlük kilim örneği, dokuma tekniği, kullanılan malzeme, renk, motif ve kompozisyon açısından incelenmiştir.