497 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
  • Son 10 yıl
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Govi-Altay Aymağındaki Runik Yazıtlar ve Tamgalar

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 7-32
Eski yazıtlar dönemin önemli tarihî faaliyetlerinin tanığı olması açısından çok kıymetlidir. Şimdiye kadar Moğolistan coğrafyasında Eski Türk ve Uygur Dönemi'ne ait 170'e yakın runik yazıt bulunmuştur. Bu yazıtları tespit edildikleri bölgelere göre Batı, Doğu, Kuzey, Güney ve Merkez olarak sınıflandırmak mümkündür. Moğolistan Batı bölgesine ait runik yazıtlara Bayan-Ölgiy, Hovd, Uvs, Govi-Altay ve Zavhan aymaklarını dâhil ediyoruz. Makalemizde, Govi-Altay aymağında bulunan toplam 18 runik yazıtın okunuşunu, söz varlığını ve bunlarla ilişkili tamgalardan söz etmekteyiz. Bugüne dek bölgenin 7 yerinden 18 runik yazıt bulunmuştur. Bu yazıtlardan ilki olan Biger Yazıtı, 1969 yılında Moğolistan ve Sovyetler Birliği'nin iş birliğinde tarih ve kültür unsurlarının araştırılması amacıyla yürütülmüş "Yazıt Araştırmaları" projesi kapsamında bulunmuştur. Son olarak 2020 yılında proje kapsamında ekip olarak Davirt II Yazıtı'nı tespit ettik. Ayrıca Moğolistan Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsünün saha araştırma ekibi de Höşööt Tolgoi Yazıtı'nı yeniden bulmuştur. Bunlar dışında proje ekibimiz tarafından yazıtlarla ilgili toplamda 95 tamga resminin el kopyası yapılmıştır.

Nazirelere Göre Divan Şiirinde Nesîmî Etkisi

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 95-131
Şekil ve içerik yönünden katı kurallara sahip olmasıyla öne çıkan divan edebiyatı, şairler arasındaki etkileşimin hayli yüksek olduğu kültürel bir olgudur. Bu husus daha önce yazılan bir gazelle vezin, kafiye ve redif uyumunu esas alan nazirelerde açıkça görülebilir. Bundan dolayı nazireler bir şairin divan şiirindeki etkisi bağlamında oldukça değerli verilere ulaşabilmeyi mümkün hâle getirmektedir. XIV-XV. yüzyıl Azeri sahası divan şairlerinden Nesîmî, Hurufiliğin kurucusu Fazlullah Esterâbâdî'nin bir halifesi olup inancını yaymak üzere Anadolu ve Suriye'ye seyahat etmiştir. Şair, şiirlerinde Hurufiliğin propagandasını yapmakla beraber inancından bağımsız şiirler de kaleme almış ve hem kendi dönemindeki hem de kendinden sonraki şairleri etkilemeyi başarmıştır. Nesîmî'nin divan edebiyatına etkisinin boyutları ve niteliği araştırmaya değer bir meseledir. Acaba şair, niceliksel olarak nasıl bir şair kitlesini etkisi altına almıştır? Ayrıca bu etki koyu bir Hurufi olan ve bu uğurda can veren şairin inancını yansıtmakta mıdır? Şayet Nesîmî'nin Hurufilik inancına dair şiirleri de tanzir edildiyse bu şiirlere yazılan nazirelerde Hurufilik inancının izleri görülmekte midir? Makalede bu sorulara yanıt bulmaya çalışılacaktır.

Hemdemî’nin Fihrist-i Şâhân’ına Yazılan Yeni Bir Zeyil

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 73-93
Bu makale ile okuyucuya sunulan metin, Hemdemî'nin Fihrist-i Şâhân'ının yeni bir nüshası ve zeylinden oluşmaktadır. Müellif, ismini veya mahlasını belirtmemiştir. Millî Kütüphane'de bulunan yazma bir esmayıhüsna metninin arkasında 35b-39b varakları arasında yer almaktadır. Osmanlı tarihi yazımında, Fihrist-i Şâhân gibi yazarı belirtilmeyen veya bilinmeyen ve bugün anonim Tevârih-i Âl-i Osman olarak nitelenen, manzum ve mensur birçok tarihî metin bulunmaktadır. Yazarı bilinmeyen bu zeyil, Hemdemî'nin IV. Mehmed ile biten metninin ardından II. Süleyman, II. Ahmed, II. Mustafa ve III. Ahmed Han dönemlerini manzum olarak işlemektedir. Metin yarım bırakılmışa benzemektedir. Bu çalışmayla ilk kez neşredilen metin, Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanan nüshayla karşılaştırılmış ve aradaki nüsha farkları dipnotlar ile belirtilmiştir.

Eski Türkçeden Günümüze Seş- ve Çöz- Fiilleri

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 95-132
Bu makalede, seş- fiili ve türevleri ile çöz- fiilinin tarihî Türk dillerinden günümüze kadar, yazılı metinlerdeki kullanım alanı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla; Eski Türkçe, Orta Türkçe, Yeni Türkçe ve Çağdaş Türk dillerinde ilgili fiillerin kullanımı incelenmiştir. Çalışmada, seş- fiilinin türevi olarak şeş-, şiş-, çeş-, çiş-, çiç-, yeş-, yiş-, yiz-, eş- fiillerinin kullanım alanları üzerinde tek tek durulmuştur. Metinlerin zaman aralığı geniş tutularak, bu fiil türevlerinin Türkçenin yazı diline ne zaman katıldığı, tarihsel açıdan nasıl bir değişkenlik gösterdiği araştırılmıştır. Bu fiilin türevleri dışında çöz- fiilinin de Eski Türkçeden günümüze kadarki durumuna ayrıntılı bakılmıştır. Makalenin temel hedefi; seş- ve çöz- fiillerinin eş zamanlı kullanılan aynı anlamı veren iki farklı fiil mi yoksa çöz- fiilinin seş- fiilinden kimi ses olaylarıyla değişen bir fiil mi olduğunu ayırt etmektir. Buna göre ses bilgisel düzlemde gerekli örneklerine ulaşılamayan söz başı s->ç- değişimi tespit edilemediği için bu iki fiilin (seşve çöz- fiillerinin), işlevleri bakımından benzerlik gösteren birbirinden farklı fiil oldukları görülmüştür. Bununla birlikte Eski Türkçede "çöz-, ayır-" anlamlarına gelen başka fiillerin varlığı da bilinmektedir: adır- fiili gibi. Fakat bu çalışmanın odaklandığı nokta, birbirleriyle ses bilgisel ve anlam bilimsel düzlemde ilişki kuran ve birbirinin türevi niteliğinde olan "çöz-" anlamlı fiillerin kullanım alanını incelemektir. Ayrıca asıl fiil olarak belirlenen seş- fiilinden türeyen diğer fiil formlarının hangi ses değişikliklerine uğradığı ortaya konmuştur. Neticede, Türk yazı dillerinde "çöz-" anlamlı, anlaşılabilir ses bilgisi farklılıkları olan fiil ve türevleri ile Türkçenin fiil çeşitliliği örneklendirilmiştir.

Kutb’un Hüsrev ü Şîrîn’inde Oğuzca Özellikler

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 11-32
XIII. yüzyıldan itibaren Harezm ve Sirderya'nın aşağı kesimlerinde, kısmen Oğuz (Türkmen) ve Kıpçak yerli ağızlarının etkisi altında ve Karahanlı Türkçesinin devamı niteliğindeki geçiş dönemine "Harezm Türkçesi" denir. Harezm dönemi eserlerinin en belirgin ortak özellikleri Doğu Türkçesi ile birlikte Oğuz-Türkmen ve Kıpçak Türkçesi dil özelliklerini bir arada barındırmasıdır. Karma dil özelliğine sahip Harezm Türkçesiyle yazılmış eserlerden biri de XIV. yüzyılın ilk yarısında, 1340-1342 yılları arasında Kutb tarafından Farsçadan Nizamî'nin aynı adlı eserinden tercüme edilmiş olan Hüsrev ü Şîrîn'dir. Ḫüsrev ü Şîrîn adlı mesnevi, Fars edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Genceli Nizamî tarafından XII. yüzyılda yazılmıştır. Kutb'un Hüsrev ü Şîrîn'i bir Kıpçak Türkü olan Berke Fakih tarafından 1383 yılında istinsah edilmiştir. Bu nüsha, Paris Bibliothèque Nationale'da 312 numara ile kayıtlıdır. Harezm sahasında yazılan eserler arasında Kutb'un Ḫüsrev ü Şîrîn'inin önemli bir yeri vardır. Ḫüsrev ü Şîrîn bir aşk mesnevisidir. Konusu bakımından devrin diğer eserlerinden ayrılmaktadır. Eser üzerinde ilk çalışmayı Ananiasz Zajączkowski yapmıştır. Zajączkowski, 1958 yılında eserin transkripsiyonlu metnini ve tıpkıbasımını, 1961 yılında ise sözlüğünü neşretmiştir. Ḫüsrev ü Şîrîn'in transkripsiyonlu metnini Hacıeminoğlu da yayımlamıştır. Eserin dili hakkında farklı görüşler vardır. Harezm Türkçesinin genel dil özelliklerinin yanı sıra Oğuzca özellikler de taşıdığı dikkati çekmektedir. Bu çalışmada, Ḫüsrev ü Şîrîn'de yer alan Oğuzca ses ve şekil özellikleri incelenmiştir. Hüsrev Şîrîn'de tespit edilen Oğuzca ses ve şekil özellikleri ile söz varlığına dair örnekler, Hacıeminoğlu tarafından yayımlanan metinde geçtiği mısra numaraları verilerek gösterilmiştir.

Yenisey Yazıtlarında İleri Ögeler

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 33-70
Yenisey (Tuva ve Hakasya) bölgesi yazıtları, eski Türk yazısıyla taşlara işlenmiş mezar taşı yazıtlarıdır. Eldeki veriler ışığında hangi tarihlerde dikildiği bilinmeyen bu yazıtlar, eski Türk yazısının kullanıldığı diğer yazıt ve el yazmalarından kimi farklılıklar içermektedir. Bu yazıtlarda kullanılan kimi yazı karakterleri, dil bilgisel yapılar, anlamsal çağrışımlar ve bağlam içerisinde geçen sözcükler söz konusu farklılıkları oluşturan kimi unsurlardır. Farklılıklarının yanında eski Türk yazıt ve el yazmaları ortak unsurlar barındırmaktadır. Bu ortaklıklar bağlamında Yenisey bölgesi yazıtlarının söz varlığı açısından incelenmesi, bu yazıtların anlaşılmasında katkılar sunmaktadır. Kimi türemiş sözcüklerin kök biçimlerinin tespiti bu noktada önemli bir konudur. Yazıtların yazarları, türemiş biçimlerini kullandıkları sözcüklerin kök biçimlerinden haberdardılar. Bu tip kök biçimleri bağlam içerisinde yer almayıp türemiş biçimleri bulunan yapılara ileri öge denilmektedir. Bu yazıda Yenisey Yazıtları'nda görülen ileri ögeler tespit edilecektir. Bu tespit, Yenisey Yazıtları'nın diğer yazıt ve el yazmaları ile söz varlığı açısından ortaklık ve bağlantılarının saptanmasına katkılar sunacaktır. Kök biçimlerin saptanması, Yenisey Yazıtları'nın söz varlığı açısından zenginliğini anlamakta önemli bir yere sahiptir. Çalışmada, gövde biçim olarak belirlenen yapılar kök biçime ulaşıncaya kadar yapısal ve anlamsal açıdan çözümlenecektir. Bu çalışma, yazıt ve el yazmalarında sözcük türetiminin, sözcüklerin anlamsal boyutlarının, ses değişim ve gelişimlerinin ve o dönemde Türk dilinin lehçe farklılıklarının anlaşılmasına da katkılar sunacaktır. Ayrıca üzerinde durulan sözcüklerin derin etimolojik açıklamaları yapılmış olacaktır.

Süheyl ü Nevbahâr ve Tarama Sözlüğünde Geçen Kazılu Üzerine

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 85-94
Tarihî metin okumaları bakımından dilin kelime, deyim, atasözü, söz kalıbı vb. yapıları araştırılmaya değer ayrı ayrı konulardır. Metin okumaları, Türkçe söz varlığı ile ilgili farklı konulara ışık tuttuğu kadar alınma kelimelerdeki ses ve anlam değişmelerine de ışık tutar. Alınma kelimelerin de geçmişten günümüze hangi ses değişmelerine uğradığını, kullanılış şekillerini, anlam değişmelerini ve inceliklerini tarihi metinlerden izlemek mümkündür. Tarama Sözlüğü, Türkçe kelimelerin madde başı yapıldığı, Eski Anadolu Türkçesi metinlerinden alınan tanıklar üzerine kurulmuş önemli bir sözlüktür. Bu nedenle Türk Dili ve Edebiyatı araştırmacıları sıklıkla Tarama Sözlüğü'ne başvurur. Bu Sözlük, Süheyl ü Nevbahâr mesnevisinden alınmış çok sayıda tanık içerir. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde fonetik değişime uğramış birçok Arapça kelime geçer. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde fonetik değişime uğramış olan Arapça kelimelerin bir kısmı Türkçe kelimelerle karıştırılabilecek ve yanılgıya sebep olabilecek ses benzerliği taşıyabilmektedir. Böylesi durumlarda söz konusu kelimelerin okunuşunda ve anlamlandırılmasında birtakım problemler veya yanlışlıklar görülebilir. İşte bu makalede Süheyl ü Nevbahâr'da yanlış anlaşılmış ve Tarama Sözlüğü'nde ise hem yanlış anlaşılmış hem de yanlış madde başı altında tanık gösterilmiş olan kazılu kelimesi üzerinde durulmaktadır. Ayrıca kazılu kelimesindeki ses olayları, kelimenin yapısı ve anlamı üzerinde durulmaktadır.

Karluklara Ait “Çoglan” Unvanı Hakkında

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 71-84
Karluklar; Köktürk, Uygur ve Karahanlı devletlerinin kuruluş ve yıkılışında önemli roller oynamış bir Türk boyudur. Arkeolojik ve nümizmatik belgeler, yazıtlar, Çin yıllıkları, Arap ve Fars tarih kaynakları Karluklar hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Karluklar hakkındaki tarihî belgeler üzerine dünya literatüründe önemli bir külliyat bulunmaktadır. Bu makalenin amacı, ne bu külliyatı değerlendirmek ne de Karluk tarihi hakkında yeni bir vesika ortaya koymaktır. Orta Çağ Türk tarihinde belki de Oğuzlardan sonra en kalabalık ve en mühim boy olan Karluklar hakkında Kâşgarlı Mahmut oldukça ketum davranmış; hatta Kâşgarlı, Karluklara sınıflandırmasında ve haritasında yer vermemiştir. Çoglan, Kâşgarlı Mahmut'un Dîvân'da Karluklarla ilişkilendirdiği on bir kelime (ebe, çahşak, ker-, kerit-, oluç, sagur-, serker, sogut, susgak, ügürgen, yuŋ) ve üç unvandan (çoglan, köl irkin, sagun) biridir. Kâşgarlı, "Karluk büyüklerinin adlarındandır" şeklinde yaptığı açıklamanın dışında bu kelime hakkında başka bir bilgi vermemiştir. Kelimenin İslamlık öncesinde kaydedilmemiş olması ve Kâşgarlı'nın verdiği bir satırlık malumat dışında hakkında bilgi bulunmamasına rağmen Dîvân'da yer alması ilgi çekicidir. Bu makalenin amacı, ilgili kelimeyi etimolojik olarak açıklığa kavuşturmaktır. Meselemiz, bir cümlelik bilginin mümkün olduğunca genişletilmesi olduğu için makalede önce Karluklar hakkında kısa bir bilgi verilmiş; konunun daha iyi anlaşılması için de tarihî arka plan çerçevesinde eski Türk devletlerinin teşkilat yapısında Karlukların hiyerarşik açıdan konumuna kısaca değinilmiştir.

Nesîmî Mahlaslı Bilinmeyen Bir Hz. Ali Velâyet-Nâmesi ve Bazı Yeni Şiirler

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 195-232 · DOI: 10.24155/tdk.2021.182
Bu çalışmada Nesîmî mahlaslı, kaynaklarda geçmeyen ve daha önce yayınlanmamış "Velâyet-nâme-i Şâh-ı Velâyet" başlıklı, kaside nazım şekline uygun, 36 beyitlik bir manzume ile ikisi murabba, üçü gazel formundaki beş manzume değerlendirilmiş ve metinleri yayımlanmıştır. Kısaca din ve tarikat ileri gelenlerinin hayatlarını ve menkıbelerini anlatan kitap olarak tarif edilen velâyet-nâmeler, dinî-tasavvufi Türk edebiyatının yaygın türlerindendir. Ahmed Yesevî, Mevlânâ, Hâcı Bektaş-ı Velî, Seyyid Battal Gâzî, Sarı Saltık, Ahi Evran, Kaygusuz Abdal, Abdal Musa vb. birçok din ve tarikat ulusu hakkında bu tarzda eserler yazılmış olmakla birlikte, Hz. Ali hakkında yazılmış bir velâyet-nâmeye ilk defa rastlanmaktadır. Yazıda öncelikle bu konu kısaca değerlendirilmiş, daha sonra tartışılan ve karıştırılan Nesîmîler meselesine değinilmiştir. Türk edebiyatının en ünlü şairlerinden biri olan Seyyid Nesîmî, hayatı ve şiirleriyle Türk insanını derinden etkilemiştir. Onun ölümünden sonra da kimi zaman aynı mahlasta takipçileri ortaya çıkmıştır. Bunların içinde en çok tanınanı Kul Nesîmî'dir. Hem mahlas birliği hem de inanç ve söyleyiş benzerliği olunca ister istemez bu farklı şairlerin şiirleri karıştırılmış, çoğu zaman Nesîmî mahlaslı bütün şiirler Seyyid Nesîmî'ye mal edilmiştir. Bunların ayrılması da oldukça güçtür. Bu anlamda makalede söz konusu Hz. Ali Velâyet-nâmesi'nin ve diğer şiirlerin de hangi Nesîmî'ye ait olduğu konusu tartışılmıştır. Ardından Velâyet-nâme'nin ve diğer manzumelerin bulunduğu iki yazma nüsha hakkında bilgi verilmiştir. Ardından Velâyet-nâme'nin ve tespit edilen diğer manzumelerin şekil ve muhtevaları üzerinde durulmuştur. Velâyet-nâme'de Hz. Ali'nin büyüklüğü ve kahramanlığı klasik İslami/sünni çizgiden farklı, biraz daha mübalağalı ve mitolojik bir tarzda anlatılmaktadır. Ayrıca eserin kurgu ve kısmen muhteva itibarıyla Yemînî'nin Fazîlet-nâme'sindeki bir kıssa ile benzerliği dikkati çekmektedir. Bu bakımdan Yemînî'nin Fazîlet-nâme'si ile Nesîmî'nin Velâyet-nâme'si arasında bir karşılaştırma da yapılmıştır. Diğer manzumelerde ise daha çok Hz. Ali ve Hz. Hüseyin sevgisi dile getirilmiştir. Yazının sonunda bahsedilen manzumelerin çeviri yazılı metinleri sunulmuştur. Yazının hem Nesîmî mahlasını taşıyan bilinmeyen bir eseri ve yeni manzumeleri, hem Hz. Ali hakkında yazılmış, kısmen mitolojik bilinmeyen bir Velâyet-nâme'yi ortaya koyması, ayrıca Nesîmî tartışmalarına dikkati çekmesi bakımından faydalı olacağı düşünülmektedir.

Karabağ Ağzı Özelliklerinin Azerbaycan Dilinin Dialektoloji Atlası’nda Görünümü

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 133-168
Karabağ, Azerbaycan toprakları içinde Ağdam, Terter, Yevlah, Füzuli, Beylegan, Gubadlı, Cebrail, Mingeçevir, Ağcabedi, Hocavend, Şuşa, Hankendi, Laçın, Kelbecer, Hanlar, Gorus, Akdere, Berde, Zengezur, Hadrut rayonlarından oluşmaktadır. Bölge, Osmanlılar döneminde Talış ve Gulüstan, Haçın, Çilaberd, Verende ve Dizak olak üzere beş bölgeye ayrılmış ve demografik özellikler vergi defterlerine ayrıntılı olarak kaydedilmiştir. Karabağ topraklarına 1990 öncesinde başlayan Ermeni saldırıları giderek artmış ve bu bölge, Ermenistan tarafından 1993 yılı itibarıyla tamamen işgal edilmiştir. Bu tarihten sonra aradan geçen yaklaşık otuz yılın ardından 2020 yılında Ermenistan'ın saldırılarıyla başlayan çatışmaların sonunda Ermenistan büyük bir yenilgiye uğratılmış ve bölgedeki işgal sona erdirilmiştir. Karabağ, yeniden Azerbaycan topraklarına katılmıştır. Azerbaycan Türkçesinde diğer dillerde de olduğu gibi zaman içerisinde değişmeler olmuştur. Kafkaslarda ve dünyanın değişik bölgelerinde (Gürcistan, İran, Türkiye, Dağıstan, Irak) değişik ses ve söyleyiş özelliklerine sahip biçimleriyle konuşulan Azerbaycan Türkçesi, Azerbaycan coğrafyasında da birbirinden farklı ağızlara ayrılmış ve coğrafya esasına göre Doğu, Batı, Kuzey ve Güney olmak üzere 4 ağız grubundan meydana gelmiştir. Karabağ ağzı Batı grubu ağızların içerisindedir. Bu makalede Batı grubu ağızların ve Karabağ ağzının belirleyici özellikleri verilmiştir. Çalışmanın esasını ise Karabağ ağzı özelliklerinin Azerbaycan Dilinin Dialektoloji Atlası üzerinden tespit edilmesi oluşturmaktadır. Karabağ ağzı, Atlas üzerindeki ses ve söyleyiş, yapı bilgisi, söz dizimi ve söz varlığı özellikleri esas alınarak toplam 128 harita üzerinden aktarılmıştır. Her maddede, Karabağ ağzındaki kullanıma dair seçilen bir özelliğin bölgedeki rayonlarda kullanılış biçimi örnek sözcüklerin ve bunların kullanıldığı yerlerin verilmesiyle anlatılmıştır. Makalenin sonunda, Türkiye Türkçesi için de bir ağız atlası çalışmasının yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.