215 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
  • Son 5 yıl
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bosna Hersek Tarihinde Türkçenin Etkisi

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 291-310 · DOI: 10.24155/tdk.2021.185
Bosna Hersek tarih boyunca Roma İmparatorluğu, Bizanslılar, Hun Türkleri, Osmanlı İmparatorluğu gibi pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı Devleti'nin 1463 yılında bu coğrafyaya gelmesiyle halk İslamiyet ile Türkçeyi ve Türk kültürünü benimsemiştir. Osmanlı hâkimiyetinden 1878 yılına kadar olan dönemde, birçok okulda Türkçe dersleri yer almıştır. Bu dönemde Türkçeye duyulan ilginin bir sonucu olarak sözlük çalışmaları da yapılmıştır. Zamanla Türkçe gazeteler çıkarılmış, Bosna edebiyatında Türkçeye yer verilmiş ve okullarda Türkçe okutulmaya başlanmıştır. Bosna Hersek'in Osmanlı idaresinden çıktığı süreçte de Türkçe kullanılmaya devam etmiştir. Yugoslavya döneminde Türkçenin hâkimiyeti devam etmiş, Türkçe eserler yazılmıştır. 116 Bosna Hersekli şair şiirlerini Türkçe yazmıştır, Bosna divan edebiyatı ortaya çıkmıştır. Sevdalinkalar, destanlar, fıkralar ve Karagöz-Hacivat gibi Bosna edebiyatı ürünlerinde de Türk Dili ve kültürünün etkisi görülmektedir. 1992-1995 yılları arasında gerçekleşen savaştan sonraki dönem Türkçe için yeni bir devrin başlangıcı olmuştur. Pek çok üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri açılmıştır. Türkçe, Bosna Hersek'te zorunlu / seçmeli ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Türkçe kursları açılmış, aynı zamanda Türkçe yayın yapan basın-yayın organları da Bosna Hersek'te yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bosna Hersek'te lisansüstü Türkçe öğretimi faaliyetleri Saraybosna, Zenica, Tuzla, Mostar Džemal Bijedić ve Uluslararası Saraybosna üniversitelerinin Türkoloji bölümlerinde yapılmaktadır. Türkiye'den her yıl bu kurumlara Millî Eğitim Bakanlığı tarafından okutman ve Maarif Vakfı okuluna öğretmen görevlendirilmesi yapılmaktadır. Bu çalışmada Bosna Hersek'te geçmişten günümüze Türk Dili ve Edebiyatı öğretimi ile bunun Bosna Hersek dil ve edebiyatına etkisi değerlendirilecektir.

Kazan Tatar Edebiyatında Tarihî Roman Türü Üzerine

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 233-266 · DOI: 10.24155/tdk.2021.183
Tatar tarihi üzerine ilk çalışmalar XX. yüzyılın başlarında tarih, edebiyat ve edebiyat bilimi dallarında ilk denemelerle başlar. Ancak Sovyet ideolojisi döneminde tarihsellik eğilimi, daha çok XX. yüzyılda gerçekleşen inkılapları ve savaşları konu eden eserlerle sınırlı kalmıştır. Altmışlı yıllar toplumunda Kruşçev yumuşaklığı ismi ile tarihe geçen açıklık ve demokratik değişimler, edebiyat ve sanat üzerindeki ideolojik baskıları biraz zayıflatır. Bulgar atalarımızın yaşadığı kadim topraklarda arkeoloji çalışmalarının başlatılması, edebiyatçıları yeni araştırmalara yönlendirir. Yeni sürecin kapıları ilk olarak Nurihan Fettah'ın İtěl Suvı Aka Torur (İtil Suyu Akıyor, 1969) adındaki romanıyla açılır. Bundan sonra, özellikle 1980'li yıllardan Tatar halkının en eski dönemlerde yaşadığı önemli tarihî evrelerini gün ışığına çıkartmakla birlikte, XX. yüzyılda gerçekleşen siyasi inkılaplar ve savaşlar, tarihte iz bırakan şahısları, açlık ve kolhozlaşma süreci gibi tarihî olayları yeniden değerlendiren çok sayıda roman yazıldı. Tatar tarihî romanının gelişiminin Türkiye'de günümüze kadar bir bütün olarak neredeyse hiç incelenmediğini göz önünde bulundurarak, çalışmamızda; Tatar tarihî romanının oluşumu, bu türün araştırılma durumu, tarihsellik konusunda çalışan yazarlar ve romanları üzerine bilgilendirme yapılmıştır. XX. ve XXI. yüzyılın başlarında yayımlanan Tatar tarihî romanları, yansıttıkları dönem ve kaleme alındıkları tarihî olaylara göre sunulmaktadır. Sonuç kısmında; içerdiği konuları ve yazarın edebî tarzı bakımından tarihî romanların çeşitli türlere göre sınıflandırılması yapılmış ve eserler tanıtılmıştır.

Uygur Halk Edebiyatında Yusuf-Züleyha Destanı ve Bu Destanın Kur’an Kıssaları Bağlamında Değerlendirilmesi

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 335-358 · DOI: 10.24155/tdk.2021.187
Halk destanları, ulusların bireysel ve toplumsal varoluşlarında yaşadıkları acı ve tatlı tecrübelerini yansıtan bir aynadır. Geleceğe yönelik özentilerinin de en etkin tasvirleridir. Destanların, bu yönüyle insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olduğu, bilenen bir gerçektir. Ayrıca konularının çeşitliliği, üslubunun akıcılığı ve taşıdıkları mesajların işlevselliği, bu tür eserlerin toplumun her katmanına yayılmasını kolaylaştıran hususlardır. Bu bağlamda Türk boyları zengin bir miras hazinesini elinde bulundurmaktadır. Bu çalışmada diğer Müslüman halklarda olduğu gibi Uygur Türkleri içerisinde de önemli bir yeri olan Yusuf-Züleyha destanı inceleme konusu yapılmıştır. Hz. Yusuf kıssası, bütün ilahî dinlerin ortak değeri niteliğindedir. Dolayısıyla ilahî kitap temelli inanca bağlı her toplumda Hz. Yusuf kıssasına rastlamak mümkündür. İslam'ın ilk dönemlerinden beri Müslüman camianın bir parçası olan Uygur toplumunda da bu konu ile ilgili geniş bir müktesebat oluştuğu görülür. Hatta bu kıssanın dinî bir konu olmaktan ziyade halk edebiyatını ilgilendiren bir destan niteliği kazandığı gözlerden kaçmaz. Bu noktadan hareketle önemine binaen öncelikle Hz. Yusuf kıssasının Uygur halk edebiyatında oluşturduğu literatür bilgisine yer verilecektir. Bu çalışmada örnek olarak Erşidin Tatlık tarafından derlenen ve Uygur halk edebiyatı ile ilgili edebî eserler koleksiyonunda yer alan bir nüsha incelenecektir. Zira aynı ulus içerisinde eserin birçok varyantı mevcuttur. Sonraki aşamada önemine binaen Kur'an kıssalarının karakteristik özellikleri hakkında özet düzeyde bilgi verilecektir. Çalışmanın son bölümünde ise tercih edilen nüsha ile ilgili olduğu düşünülen ayetler, Kur'an kıssalarının amaçları doğrultusunda karşılaştırmalı olarak tahlil edilecektir. Bunu yaparken temel rivayet tefsir kaynaklarına müracaat edilecektir.

Türk ve Leh Atasözlerinde Tembellik Kavramı

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 169-194
Her dil, onun aracılığıyla iletişim kuran toplumun kültürünü yansıtır. Kuşaktan kuşağa aktarılan en önemli kültür unsurlarınan birisi de atasözleridir. Atasözleri okuma yazma bilinmeyen zamanlarda bir hukuk rolü taşımıştır. Aynı zamanda sonraki nesillere çevreleyen dünya ve sosyal yaşam ilkeleri hakkında bilgi verir. Hangi olayların, davranışların iyi olduğunu ve övgüyü hak ettiğini, hangilerinin ise kınandığını ve cezalandırıldığını gösterirler. Kültürel farklılıklara ve farklı dillerin kullanılmasına rağmen, insan yaşamının öyle yönleri vardır ki tüm topluluklar için ortaktır. Bu yönlerden biri, tembelliğin algılanması ve onun olumsuz şekilde değerlendirilmesidir. Bu analiz Türk ve Leh atasözlerinde korunan tembellik algısıyla ilgilidir. O, hem analiz edilen dillerde hem de kültürlerde kınanır. Buna ek olarak, atasözleri tembellik etmenin ve görevlerinden kurtulmanın olumsuz sonuçlarını gösterir. Türk dilinde yaklaşık 100 atasözünün konusu olan gayretin aksine, tembellik için az bir kısım ayrılmıştır. Aynı şey Leh atasözleri için de geçerlidir. Ancak incelenen ikinci dilde bulunmayan atasözleri de vardır. Sadece Türkçede mutluluğun tembel insanlara gittiği ayrıca işini iyi yapamayan bir kişiyi zorlamaya karşı uyarıldığı vurgulanmaktadır. Lehçede ise iş sırasında ve yemek yerken davranışlara dikkat edilir. Tembel insanlar da hak ettikleri dinlenmeyi takdir edemezler, çünkü asla işten yorulmazlar (sadece kendi tembelliklerinden). Her iki dilde de, hak ettiği dinlenmeye ve servete yol açan çalışkanlığın övgüsü ele alınır ayrıca dilencilik yapan tembeller hor görülür.

Özbek Çocuk Edebiyatında Şiir

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 359-384 · DOI: 10.24155/tdk.2021.188
Çocuk edebiyatı, çocuklara etik ve estetik değerlerin aktarılmasını, çocuğun duygusal zekâsını, hayal gücünü, dil becerisini geliştirmeyi hedefleyen sözlü ve yazılı eserler bütünüdür. Didaktik yönünün lirik tarafından daha ağır bastığı bu edebiyat, çoğunlukla ideal olanı aktardığı için büyüklerin edebiyatından ayrılmaktadır. Türk dili, kültürü ve edebiyatının Türkistan sahasındaki önemli merkezlerinden olan Özbek edebiyatı, zengin bir çocuk edebiyatı külliyatına sahiptir. Özbek çocuk edebiyatı 20. yüzyılın başlarında yazılan Özbekçe ders kitaplarıyla şekillenmeye başlamış, 1930'lu yıllarda bağımsız bir edebiyat olarak ortaya çıkmıştır. Bu edebiyat, kitap, makale, bildiri gibi çeşitli türdeki çalışmalara konu edilse de genellikle ihmal edilmiş olan bir alandır. Bu çalışmanın amacı Özbek çocuk edebiyatının 1930'dan günümüze kadarki gelişimini incelemeyi, yetişkin edebiyatından ayrı bir kol olarak varlığını sürdüren Özbek çocuk edebiyatına farkındalığı artırmayı amaçlar. Dünya çocuk edebiyatlarından Özbekçeye yapılan çeviriler çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Çalışma materyali, çocuk edebiyatının yaygın türü olması sebebiyle şiir ile sınırlandırılmıştır. Araştırma, Özbek çocuk edebiyatının hangi siyasi/toplumsal olay ve unsurlar temelinde şekillendiği, hangi dönemlerde ele alınabileceği, hangi şairler tarafından temsil edildiği, şiirlerin hangi temalar çerçevesinde kaleme alındığı sorularına odaklanır. Özbek çocuk edebiyatı bu çalışmada 1930-1960, 1960-1990 ve 1990'dan günümüze olmak üzere üç dönemde ele alınmıştır. Her dönemin siyasi ve toplumsal arka planı ve bunların tema açısından şiirdeki yansımaları incelenmiş, dönem özelliklerini taşıyan şiir örnekleri Türkçe aktarımlarıyla birlikte verilmiştir.

Tuva Edebiyatının Önemli Şahsiyeti Oleg Karlamoviç Sagan-Ool ve Ujurajıışkın “Karşılaşma” Adlı Hikâyesi Üzerine

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 311-334 · DOI: 10.24155/tdk.2021.186
1930'lu yıllardan sonra gelişen çağdaş Tuva edebiyatının kurucularından biri olan Oleg Karlamoviç Sagan-ool, hem çok yönlü kişiliği ile hem de edebiyatta ele almış olduğu pek çok yeni tema ile dikkatleri çekmiştir. 1938 yılında yayımladığı ilk şiir kitabıyla edebiyat dünyasına önemli bir adım atan edebiyatçı sonrasında hikâye, roman, piyes, senaryo yazarlığı ile altın çağa damga vuran edebiyatçılarından biri olmuştur. Ayrıca Rus yazarlardan yapmış olduğu edebî çevirileri de bulunmaktadır. Döneminin olaylarını, toplumun mevcut durumunu, insanların yaşadığı zorlukları, kahramanların ruh hâllerini etkileyici üslubu ile aktaran yazarın eserlerindeki tasvirler de yazarın ustalığını ayrıca ortaya koyar. Bu makalede, Oleg Karlamoviç Sagan-ool'un hayatı, edebî kişiliği, eserleri, edebiyata getirdiği yenilikler, sanatsal faaliyetleri gibi konularda bilgiler verilecek; yazarın 1941 yılında yayımlanan ve Tuva edebiyatında hikâye türünün ilk örneklerinden biri kabul edilen Ujurajıışkın "Karşılaşma" adlı hikâyesinin Türkiye Türkçesine aktarması yapılacak ve hikâyenin kısa bir değerlendirmesine de yer verilecektir. Hikâyede kahramanın dilenme veya avlanmak üzere çıktığı yolculuklarda karşılaştığı karakterlerin yaşadığı olaylar, ruh hâlleri ve akıbetleri anlatılır. Karakterlerin hikâye kahramanıyla ortak olan tarafı zorlu bir yaşam sürmeleri, iyi bir yaşam arayışı içinde olmalarıdır. Yazar tüm bu karşılaşmaları etkileyici üslubuyla kaleme almıştır.

Azerbaycan Türkçesi ve Edebiyatının Dijital Kaynakları

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 267-290 · DOI: 10.24155/tdk.2021.184
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından ve Türk Cumhuriyetlerinin kendi bağımsızlıklarını ilan etmelerinden sonra Türkiye ve Azerbaycan arasında bilimsel ve kültürel ilişkilerde bir yükseliş dönemi yaşanmaya başlamıştır. Türkiye üniversitelerinde 1992 yılından itibaren kurulan Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümleri bu süreçte müstesna roller üstlenmişlerdir. Günümüzde Türkiye'deki on dokuz üniversitede Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümleri faaliyet göstermektedir. Bu bölümlerin birçoğunda hem Azerbaycan Türkçesi hem de Azerbaycan edebiyatı lisans, yüksek lisans ve doktora programlarında zorunlu ve seçmeli dersler olarak okutulmaktadır. Azerbaycan Türkçesi ve edebiyatının iyi bir şekilde öğretilebilmesi veya araştırılması, tez konularının belirlenmesi ve yazılmasında bu alanın kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Buradaki en önemli zorluklar içerisinde ders kitaplarının olmaması, Azerbaycan'da yayınlanmış olan kaynaklardan habersiz kalınması veya bu kaynaklara ulaşma sıkıntısı, yeni çıkan yayınların takip edilememesi vs. gibi hususları örnek gösterebiliriz. Makalede ilk önce Azerbaycan Türkçesi ve edebiyatının araştırılması ve öğretimi zamanı karşılaşılan problemler sıralanmış ve zorluklar belirlenmiştir. Daha sonra bu alanda çalışan araştırmacı ve öğrencilerin kaynaklara ulaşmada karşılaştıkları zorlukları çözmek için Azerbaycan Türkçesi ve edebiyatı ile ilgili bilgi ihtiyaçlarını karşılayacak dijital kütüphaneler tanıtılmış, yeni çıkan kitaplara ulaşma şekilleri açıklanmış, sanal sözlük, ansiklopedi ve antolojiler, elektronik kitaplar, sesli kitaplara erişim sağlamak için başvurulacak web siteleri ve veri tabanları hakkında malumat bir araya getirilmiştir.

Sibirya Halklarının Çalgı Aletleri

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 489-514 · DOI: 10.24155/tdk.2021.193
Bu çalışmada Sibirya halklarının çalgı aletleri konu edinilmekte, dinî ritüellerde kullanılan çalgı aletleri ise çalışma çerçevesinin dışında tutulmaktadır. Özellikle Sibirya'nın Türk halkları Altaylılar, Hakaslar, Tuvalar, Yakutlar ve diğer Türk halklarının çalgı aletlerine ait sıra dışı ve ilgi çekici bilgiler yer almaktadır. Türk destan geleneğinde farklı türlerdeki çalgı aletleri önemlidir. Günümüzde Sibirya'nın Türk halkları ve diğer komşu halkların modern müzik icraları ve orkestralarında kullanılan birçok enstrümanın atası (prototip) sayılan çalgı aletlerinin orijinallerine dair bilgiler herkesin ilgisini çekecektir. Çalgı aletleri telli, üflemeli, vurmalı ve kendi kendine ses çıkaranlar gibi yapılış ve icra tarzlarına göre birkaç gruba ayrılmaktadır; ayrıca her grup da kendi içinde icra yöntemi bakımından farklılık göstermektedir: örneğin, telli bir çalgı aleti yay ile pizzicato, yani teller parmakla çekilerek ya da şelpe tarzı olarak bilinen parmakla sadece tele dokunarak çalınabilmektedir. Üflemeli çalgılarda da havayı çalgı aletine üfleyerek veya tam tersi icracının havayı kendi içine çekmesi şeklinde farklı icra tarzları görülmektedir. İcra bağlamlarına göre de bazı farklılıklar görülmektedir, örneğin kimi çalgı aletlerinin bayram kutlamalarında, kimilerinin sıradan vakitlerde, kimilerinin ise avlarda hayvanların seslerini taklit etmek amacıyla kullanıldığı; bazılarının ancak usta icracılar tarafından, bazılarının ise herkes tarafından çalınabildiği; epik türkülerin (destanların) anlatılmasında çalgı aletinin melodisinin eşlik ettiği, kimi zamanda sözsüz olmak üzere sadece çalgı aletinin melodisinin dinlendiği görülmektedir. Çalgı aletleri yapıldıkları malzemeler ve yapılış yöntemleri, kendilerine has özellikleri, icra tarzları ve bağlamları, akort yöntemleri ve çıkardıkları sesler bakımından incelenmekte, Sibirya'nın Türk halkları ve diğer komşu halkların çalgı aletlerinin birbirleri ile taşıdıkları ortak özellikler de ele alınmaktadır. Bazı çalgı aletlerinin ses kalitesinin ve icra alanlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapıldığı, ender rastlanan aletlerin ise en kısa sürede detaylı şekilde ses kayıtlarının alınması ve özelliklerinin tespit edilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır.

Rus Asıllı Fransız Yazar Lidiya Paşkova'nın Seyahatnamelerinde Osmanlı Eyaletlerindeki Kadın ve Erkek İmajı

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 385-402 · DOI: 10.24155/tdk.2021.189
Mevzubahis çalışmamız Rus asıllı Fransız gazeteci-yazar ve gezgin Lidiya Paşkova'nın eserlerinin analizini ihtiva etmektedir. Paşkova'nın zengin edebî mirasında; özellikle de Osmanlı eyaletlerine yaptığı geziler esnasında kaleme aldığı seyahatnamelerinde, bu bölgelerde yaşayan toplumların genel yapısının yanı sıra, kadın ve erkek imajı da detaylı bir biçimde tasvir edilmektedir. Modernleşme sürecine girmeye çalışan Müslüman Doğu halklarının o dönemin kadın bir yazarının bakış açısı ile tasviri, ilgili eyaletlerin toplumsal yapılarında meydana gelen değişimlerin de ayrıntılı bir biçimde değerlendirilmesine olanak tanımaktadır. Bununla birlikte Lidiya Paşkova'nın yazdığı eserler, dönemin aydın kadınlarının gerçekleştirdikleri seyahatlerden edindikleri izlenim ve tecrübeler ışığında kendi entelektüel kimliklerini hangi temelde inşa ettiklerini, günlük hayata istinaden kullandıkları davranış ve anlatı kalıplarını ve Ortadoğu başta olmak üzere; seyahat ettikleri farklı coğrafyaları nasıl anlattıklarını kavramamızı da sağlamaktadır. Gezileri esnasında farklı insanlarla tanışmak için özel bir çaba sarf eden Paşkova, söz konusu tanışma süreçlerinden elde ettiği izlenimleri de okurlarına aktarmıştır. Öte yandan, büyük hayranlık duyduğu güçlü Doğulu erkek imajının etkisiyle kaleme aldığı eserlerinde Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan erkek toplumunun genel bir portresini de oluşturmaya gayret etmiştir. Yine Osmanlı eyaletlerinde ikamet eden farklı sosyal sınıflara, dinlere ve etnik kökenlere mensup kadın ve erkeklerin aralarındaki fiziki ve davranışsal farklılıkların yanı sıra, kültürler arası evlilikler de yazarın üzerinde hassasiyetle durduğu bir başka önemli detay olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’de Ali Şir Nevâyî Çalışmaları

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 403-442 · DOI: 10.24155/tdk.2021.190
Henüz hayattayken eserleri Türk ülkelerine dağılan, sevilerek okunan, şiirlerine nazireler yazılan, eserlerinin okunup anlaşılması için sözlükler hazırlanan Nevâyî, on altıncı yüzyıldan bugüne aynı ilgiyi görmüş bir kişidir. Onun bu kadar ilgiye mazhar olmasının sebebi, pek çok alanla ilgili olarak bıraktığı eserler ve yaşarken yapmış olduğu faaliyetler, bilimin ve sanatın değişik alanlarında yetiştirmiş olduğu kişiler, bu kişilerin ortaya koyduğu eserlerdir. Nevâyî'nin Osmanlı şairleri üzerindeki etkisi çeşitli çalışmalara konu olmuş, bilim adamları konuyu çeşitli yönleriyle ele alıp değerlendirmişlerdir. Bu çalışmada Türkiye'de Ali Şir Nevâyî ve eserleri üzerine yapılan çalışmalar çeşitli başlıklar altında toplanmış ve bu çalışmaların künyeleri verilmiştir. Çalışmalar; yüksek lisans ve doktora tezleri, makaleler, lehçelerden aktarma makaleler, yabancı dillerden çeviri makaleler, bildiriler, kitaplar ve çeviri kitaplar başlıkları altında tasnif edilip alfabetik olarak sıralandı. Çalışmalara göz atıldığında tezlerin, bir ikisi dışında dil ve edebiyat alanıyla ilgili olduğu, daha çok metin üzerinde dil çalışması yapıldığı görülür. Makalelerde ve bildirilerde Ali Şir Nevâyî'nin eserlerinin oldukça değişik yönlerden değerlendirilmeye, ayrıca kişilik özellikleriyle ve dönemiyle ilgili tespitler yapılmaya çalışıldığı dikkat çeker. Metin yayını olarak değerlendirebileceğimiz kitap yayınlarının bir kısmı, yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinin yayımlanmış biçimidir. Bu yayınlarda Ali Şir Nevâyî hakkında kısa bilgi veren genel bir girişin dışında bir bilgi ya da metnin Türkiye Türkçesine aktarması, sözlüğü ya da dizini yer almaz. Divanlar ve mesnevilerle ilgili yayınların çoğu yalnızca metnin çeviri yazılı aktarmasıdır. Diğer bazı yayınlarda çeviri yazılı metin, metnin Türkiye Türkçesine aktarması, dizin ve sözlük ile tıpkıbasım yer alır. Genel okuyucuya hitap eden yalnızca aktarmadan oluşan metin yayını ise bir iki eserle sınırlı kalmıştır.