2068 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bağımsızlık Sonrası Çıkarılan Yasa ve Kanunlar Çerçevesinde Kırgız Türkçesinin Durumu

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 465-488 · DOI: 10.24155/tdk.2021.192
Kırgızistan Cumhuriyeti, 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan ettikten sonra, hızlı bir şekilde, Kırgız dilinin kullanım alanının yaygınlaşması için çalışmalar başlatılmıştır. İlk yıllarda ülkede başta Ruslar olmak üzere pek çok etnik grubun bulunmasından dolayı bu çalışmalar pek başarılı olamamıştır. Otuz yıllık süreç göz önünde bulundurulduğunda, Kırgız dili kullanım açısından ilk yıllara oranla oldukça gelişim göstermiştir. Günümüzde, Kırgızcanın bilim, eğitim, basın-yayın dili vb. birçok alanda yaygın kullanımını görmek mümkündür. Dil kullanımının yaygınlaşması zaman alır. Kırgızca kullanımının yaygınlaşma süreci devam etmektedir. Bu süreçte Kırgızistan Parlamentosu tarafından çıkarılan yasa ve kanunların etkisinin yanı sıra, millî birlik ve beraberliğin, halkın kültürel değerlerine ve diline sahip çıkmasının etkisi de azımsanmayacak kadar çoktur. Çalışmada Kırgızistan'da, Sovyetler Birliği zamanında Kırgızcanın durumuyla ilgili giriş mahiyetinde bilgi verilmiştir. Kırgızistan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığıyla birlikte yasa ve kanunlar çerçevesinde günümüze kadar Kırgız dilini geliştirme ve yaygınlaştırma, devlet dili ve resmî dil yapma çabaları anlatılmıştır. Kırgız dilinin gelişmesine katkı yapan kurum ve kuruşlar hakkında bilgi verilmiştir. Günümüzde Kırgız dilinin kullanım alanının genişletilmesiyle ilgili güncel sorunlardan bahsedilerek çeşitli çözüm önerileri sunulmaya çalışılmıştır. Sonuç ve öneriler bölümünde Kırgız dilinin bugünkü durumu ve kullanım alanı, dilin hak ettiği değeri alması için hem devlet hem de bireysel olarak yapılması gerekenler özetlenmiştir.

O’zbek Tilida Reklamalar

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 443-464 · DOI: 10.24155/tdk.2021.191
Reklama sohasi yagona fan ob'ekti emas, iqtisodiyot, lingvistika, psixologiya, sotsiologiya kabi bir nechta soha egalari tomonidan o'rganilgan va unga turli xil ta'riflar berilgan. Maqolada ana shu ta'riflar o'rganib chiqilgan va mualliflar ta'rifi tavsiya qilingan. Reklamaning kelib chiqishi, tadriji va zamonaviy muloqot jarayonidagi o'rni borasida ham fikrlar bildirilgan. Reklama O'zbek muloqot diskursida deyarli yangi hodisa hisoblanadi. O'zbeklar urf-odati va muloqot an'analariga mos keluvchi reklamalar yaratish ustida endigina ish olib borilmoqda. Reklama mahsulotining bozor iqtisodiyotidagi o'rnini belgilashda va shunga ko'ra namoyish turini tanlashda buyurtmachi tomonidan tayyor mahsulotning har qanday tomonini haqida ma'lumot berish va iste'mol qatlamini aniqlab olish talab etiladi. Shu va shu kabi qoidalarni ishlab chiqishda har qanday takliflar qabul qilinishi, ijtimoiy diaxron va sinxron holatlar natijasida jamiyatning dunyoqarashi o'zgarishi sari reklama sohasini dunyo reklamachilari doirasida tasniflash muammosiga doir ko'plab bahslar davom etaveradi turadi va hozirgi kungacha reklamaning yagona tasnifi tan olinmaydi. Ommaviy madaniyat inson ongini manipulyatsiya qiladi. Maqolada ommaviy madaniyatning reklama orqali kirib kelish jarayoni tahlil etilgan.

Türkmenistan Çocuk Edebiyatı (Dönemler-Temsilcileri-Türler)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 515-520 · DOI: 10.24155/tdk.2021.194
Türk dünyası edebiyatı sözlü ve yazılı kaynaklar bakımından oldukça zengindir. Bu zenginliğin bir dalı olan çocuk edebiyatı bünyesinde hem halk edebiyatı hem de çağdaş türleri barındırmaktadır. Sağlam, eserinde Türkmen çocuk edebiyatının da bu durumuna dikkat çekmiştir. Söz konusu çocuk edebiyatı olunca bir diğer önemli husus ise bu eserin 2020 yılı içerisinde yayımlanmış olmasıdır. Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı ve halkın egemenliğinin ilan edildiği 23 Nisan 1920 yılının üzerinden 100 yıl geçmiştir. Gazi Meclisin açıldığı günü milletin geleceği olan tüm dünya çocuklarına ithaf eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk, çocuklara duyduğu güven ve sevgisini bu şekilde ortaya koymuştur. Bu bağlamda Sağlam'ın ortaya koyduğu bu eser hem 23 Nisan sebebiyle hem de içerisinde barındırdığı Türkmenistan çocuk edebiyatının dönemleri, temsilcileri ve türlerinin ayrıntılı açıklamalarıyla bir kat daha önem arz etmektedir. Türkmenistan edebiyatı alanında Türkmen şiiri, Azadı, Mahtumkulu vb. şahsiyetler üzerine pek çok çalışma kaleme alan Sağlam, eseri oluştururken 200 civarı çocuk şiirinden faydalanmıştır. Yöntem ve kapsamın yer aldığı giriş bölümüyle başlayan eser, bünyesinde üç bölüm, sonuç ve örnek metinleri barındırmaktadır.

Äbiş Älemi / Mir Abişa: Äbiş Kekilbayev Ansiklopedisi I-II

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 521-530 · DOI: 10.24155/tdk.2021.195
Modern Kazak edebiyatının gelişimine katkı sunan yazarlardan biri 2015 yılında vefat eden devlet adamı, şair ve yazar Äbiş Kekilbayev'dir. Edebî yolculuğuna Sovyet rejiminin hâkim olduğu yıllarda başlayan yazar, Kazakistan'ın bağımsızlığını kazandığı dönemlerde de kalem oynatmıştır. Edebiyatın şiir, öykü, roman, tiyatro, eleştiri gibi birçok alanında eserler vermiş olan yazarla ilgili Kazakistan'da yayımlanan iki ciltlik Äbiş Älemi / Mir Abişa: Äbiş Kekilbayev Ansiklopedisi bu yazının kaleme alınış sebebidir.

Harezm Türkçesine Ait Bilinmeyen Bir Satır Arası Tercüme: Taŋsuḳnāme-i İlḫānî

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 31-52 · DOI: 10.32925/tday.2021.52
Satır arası tercümeler Türkçenin tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Tarih boyunca geniş coğrafyalara yayılan Türkçenin pek çok dille ve kültürle çeşitli boyutlarda ilişkisi olmuştur. Farsça bu dillerin önde gelenlerindendir. Bu makalede aslı Farsça olan, Harezm Türkçesine tercüme edilen Taŋsuḳnāme-i İlḫānî isimli eser tanıtılacaktır. Taŋsuḳnāme-i İlḫānî, Nasîrüddin Tûsî tarafından yazılmış olan madenlerle ve bazı bitkisel ilaçlarla ilgili Farsça eserdir. Eser, Mısır el-Ezher Şeyhliğinin Yazma Eserler Kütüphanesinde Doğu Dilleri Koleksiyonu'nda bulunmaktadır. Şimdiye kadar Türkoloji araştırmalarında varlığı bilinmeyen bu eser, yapmış olduğumuz araştırmalar sonucunda bulunmuştur. Bu makalede, dil özellikleri bakımından Harezm Türkçesi Dönemi'ne ait olduğu düşünülen bu eser ilim dünyasına tanıtılacaktır. Böylece Türk dili tarihi araştırmalarındaki yerini almış olacaktır. Bugün elimizde sınırlı sayıda bulunan Harezm Dönemi'ne ait dil yadigârlarına dâhil edilecek olan eserin gelecekteki dil araştırmaları için küçük parçalardan birisini oluşturması beklenmektedir

Osmanlı Beyliği’nin Kurucusunun İsmi Meselesi Üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 87-109 · DOI: 10.32925/tday.2021.54
Dünya tarihinin en önemli güçlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu'yla ilgili, hâlen devam eden çeşitli tartışmalardan biri de Osmanlı Beyliği'nin kurucusunun ismine yöneliktir. Bazı Bizans kaynaklarında ismin Atman, Ataman, Atuman şekillerinde; Arap coğrafyacı el-Umari'nin eserinde ise Tuman/Taman şeklinde kaydedilmesi, başka kanıtlar bulunmaksızın sadece ismin yazım şeklinden hareketle, oldukça farklı yorumların yapılmasına yol açmıştır. Aslına bakılırsa tüm Osmanlı kronikleriyle, diğer tüm Türkçe kaynaklarda Osman şeklinde kaydedilen ismin, özellikle Bizans kaynaklarındaki yazım şekli, tamamen Ammi Arapçanın özellikleriyle ilgilidir. Diğer sözcüklerin söyleniş ve yazılışında görülen farklılık Osman isminde de görülmüş; hâliyle, Ammi Arapçada Atman, Itman veya Utman olarak söylenen ve hatta yazılan Osman ismi, ilk devirlerden itibaren Bizans-Arap temasının yoğun olduğu bölgede, Bizans kaynaklarına da bu sahadaki söyleniş ve hatta yazılış şekliyle Atman olarak geçmiş görünmektedir.

Eski Uygurca Bir Tabirnameye Göre Türklerin Erken Dönem Rüya Yorumlarındaki Değişim Üzerine Mukayeseli Tespitler

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 7-29 · DOI: 10.32925/tday.2021.51
Türkçe rüya yorumları üzerine çalışanlar, tabirname türündeki eserleri genellikle Eski Oğuz Türkçesi dönemiyle başlatırlar. 2007 yılında L. Yu. Tuguşeva tarafından yayımlanan Eski Uygur Türkçesi dönemine ait bir el yazması, bu görüşü değiştirebilecek niteliktedir. Rus Bilimler Akademisi bünyesinde muhafaza edilen yazmanın X-XI. yüzyıllar arasında kaleme alındığı düşünülmektedir. Bu doğrultuda Uygurca yazmayı, Türkçe tabirname geleneğinin eldeki en eski ürünü olarak değerlendirmek gerekir. Tuguşeva'nın metnin okunması ve anlaşılması hususundaki görüşlerini eleştirel bir yaklaşımla gündeme taşıyan bu makale, öncelikle alanla ilgilenenlerin dikkatini Eski Türkçe dönemine dek çekmeyi amaçlamıştır. Uygur, Eski Oğuz ve Çağatay sahalarına ait rüya tabirleri karşılaştırılarak yorumlarda örtüşen ya da ayrışan noktalar belirlenmiştir. Erişilen bulgular ışığında tarihte Türk tabirname kültüründeki devamlığın ve değişimin hangi gerekçelerle açıklanabileceği tartışılmıştır.

Tevârîh-i Mülûk-i Acem’in Çağatayca Metni ve Osmanlıca Tercümesinde Alta Sıralama

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 53-85 · DOI: 10.32925/tday.2021.53
Mevcut bilgilerimize göre Çağataycadan Osmanlıcaya yapılmış tercümeler Nevâyî'ye ait iki mensur eserle bir mesneviden ibarettir. Bu eserlerden biri olan İran hükümdarlar tarihi konulu Tevârîh-i Mülûk-i Acem 15. yüzyıl sonlarında yazılıp 16. yüzyılda Osmanlıcaya tercüme edilmiştir. İki metin, birleşik cümlelerin yapısı bakımından karşılaştırıldığında Çağatayca ile Osmanlıca arasında daha önce irdelenmemiş bazı farklar tespit edilebilmektedir. Bu farklar, iki metinde de yoğun olarak bulunan Hint-Avrupa söz dizimi kurallarına göre alta sıralanmış cümlelerde bilhassa dikkat çekicidir. Çağatayca metinde Hint-Avrupa modeli alta sıralamanın Osmanlıca tercümeye oranla daha çeşitli işlevlerle ve daha sık kullanıldığı görülmektedir. Bazen Türkçenin zarf-fiil grupları ile Farsçanın bitimli cümleleri alta sıralamaya yarayan cümle bağlayıcıları bir arada kullanılmaktadır. Çağatayca metinde bu gibi melez yapıların örneğine rastlanmamaktadır, ancak Osmanlıca tercümede bu kullanımların farklı tipleri mevcuttur.

Garib-Nâme’de Cinaslar

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 165-192 · DOI: 10.32925/tday.2021.58
Makalede Eski Anadolu Türkçesinin hacimli eserlerinden olan Garib-nâme'de (XIV. yy.), yazarı Âşık Paşa'nın en çok başvurduğu söz sanatlarından cinaslar incelemeye tabi tutulmuştur. Belagat kitaplarında cinaslar tam ve tam olmayan üzere iki genel türe ayrılmaktadır. Bu araştırmada Garib-nâme'den sadece tam cinaslar derlenmiştir. Kelimelerin miktarına göre cinaslar basit ve mürekkeb olarak ikiye ayrılır. Bunların alt türleri belagat kitaplarındakilerden biraz farklı şekilde belirlenmiştir. Basit cinaslar kelime türleri açısından mümâsil ve müstevfâ değil, isim cinasları, fiil cinasları ve karışık cinaslar olarak üç kategoriye ayrılmış; ayrıca, unsurlar arasında sesteşlik ve çok anlamlılığın kelime yapısında tezahürünü temel alan ölçüte göre sınıflandırılmıştır. Mürekkeb cinaslar müteşabih, mefruk ve merfû olarak değil, unsurlarının arasında ortak kelimelerin iştirakine göre üç alt türe ayrılmıştır. Yazı ve ses uygunluğu ölçütüne dayanan başka bir sınıflandırmada unsurlarının telaffuzu ve yazılışı aynı olan cinaslar, unsurlarının yazı veya ses biçiminde belli farklar olan cinaslar üç grupta değerlendirilmiştir. Garib-nâme'de cinaslar oldukça çoktur. Makalede onların her türüne ve alt türüne en az dört olmak üzere bol örnek verilmiştir. Söz konusu cinasların geçtiği mısraların anlamı açıklanmış ve özellikle, önceleri redif olarak değerlendirilenlerin durumu netleştirilmiştir.

“Kuşku” Sözü Üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 149-164 · DOI: 10.32925/tday.2021.57
Bir söz, biçim ve anlam göz önünde bulundurularak en küçük parçasına kadar ayrılır. Bu durumda ortaya kök dediğimiz kısım çıkar. Fakat bazen ve hatta sıklıkla kökün bulunması yolunda bir ayırma sorunu görülür. Bu, gerek kökteki ses değişmelerinden gerekse kök ile ek(ler) in anlam bağlantısının kurulamamasından kaynaklanır. Çünkü kök, geçirmiş olduğu ses değişimleriyle tanınmaz hâlde veya başka bir sözün kökü görünümünde olabilir. Türkoloji literatüründe kuşku sözünün köken bilgisi denemelerinde "kuş" sözü ile ilişkilendirilmesi durumu tam olarak buna örnektir. Kuşku ile kuş "kuş" arasında anlam olarak göreceli bir bağlantı kurulması yanında, yapılan eşleştirmeye biçim benzerliği de yetmiş görünmektedir. Oysaki köken bilgisi "kulağa dayanma"nın yanında anlam bilgisi ile yapılır. Anlam-biçim ilişkisi yanında, o sözü destekleyen aynı kökün türevlerinin var olup olmadığı meselesine de bakılması gerekli ve önemlidir. Kuşku kavram bir sözdür; üst/sonraki anlamdır. Temelinde "eşini yapmak, benzerini yapmak, eş saymak, dallanmak" gibi alt/ilk anlamlar yatmaktadır. Buna göre, kuşku sözünün "eş yapmak, eşini yapmak (düşünmek); benzerini yapmak (düşünmek)" anlamıyla koş- fiilinden, koş-ku olarak getirildiğini açıkça söylemek mümkündür. Bu yazı, bu savın gerekçelerini sunarken başka dillerin eski bilgi-yeni bilgi ilişkisine başvurma yoluyla tespit edilen paralelliği de karşılaştırarak göstermeyi içerir.