223 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 223
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Eski Türkçe 8
- söz varlığı 8
- vocabulary 8
- edebiyat 7
- etymology 7
- literature 7
- Dede Korkut 6
- etimoloji 6
- Turkish 6
- Altay 5
Burdur ili ağızlarının ortak karakteristik ses bilgisi özellikleri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 169-192 · DOI: 10.32925/tday.2020.47
Özet
Hızlı sanayileşmenin oluşturduğu nüfus hareketleri, okuma yazmanın yaygınlık kazanması, köylerden kentlere yönelen göçler ve televizyon, radyo, gazete vb. kitle iletişim araçları; maalesef, ağızlar üzerindeki tahribatını hızla sürdürmektedir. Bu yüzden henüz ele alınmamış Türkiye Türkçesi ağızları üzerinde araştırma ve incelemelerin bir an önce yapılması, Türkoloji alanı için son derece önemlidir. Türkçenin iyi anlaşılabilmesi ve gelecek nesillere iyi bir şekilde aktarılabilmesi için sadece yazı dilimizi bilmemiz yeterli değildir. Ayrıca onunla aynı kökene dayanan yerel konuşma biçimleri olan ağızlarımızı (Demir, 2002, s. 105-116) da iyi bilmemiz gerekmektedir. Bunu da Türkiye Türkçesi ağızlarının bilimsel olarak incelenmesiyle gerçekleştirebiliriz. İşte, bu düşüncelerle Burdur ili ağızları üzerinde çalışmaya karar verdik. Bu kararı almamızda Burdur ili ağızları üzerinde hâlihazırda bilimsel düzeyde ciddi bir çalışmanın yapılmamış olması en önemli etken oldu. Bu makalede, Türkiye Türkçesi ağızlarına katkı sunmak amacıyla hazırladığımız Burdur İli Ağızları (Gramer-Metin-Sözlükler) 1 adlı araştırma ve inceleme çalışmasında tespit ettiğimiz Burdur ili ağızlarının en belirgin ses bilgisi özellikleri üzerinde duracağız.
Interactive metadiscourse markers in Turkish research article abstracts: a diachronic analysis
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 211-238 · DOI: 10.32925/tday.2020.49
Özet
Metadiscourse is an important linguistic resource which establishes the writer-reader relationship and makes a text reader-friendly. There is a scarcity of research which has analyzed the metadiscourse markers in a diachronic way. This study aims to explore the interactive markers such as transitions, frame markers, endophoric markers, evidentials, code glosses employed in Turkish research article abstracts published in Journal of Linguistics and Literature, Journal of Linguistics Research, Language Journal in 2008-2009 and 2017-2018 years and takes Hyland's (2005) Interpersonal Model of Metadiscourse as the theoretical framework. The findings of this study illustrate that 2017-2018 writers guide the readers in their research article abstracts much more than 2008-2009 writers with the use of evidentials by which they refer to the other researchers' ideas. This result reveals the diachronic evolution in the degree of writer-reader relationship from the perspective of social relations so that 2017-2018 writers are more inclined to declare being member of a specific discourse community with the use of evidentials. This research is expected to contribute to the understanding of Turkish academic discourse from a diachronic perspective and to provide useful implications in the fields such as foreign language teaching, corpus linguistics and text analysis.
Türkçe bilgisayarlı dil bilimi çalışmalarında his analizi
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 193-210 · DOI: 10.32925/tday.2020.48
Özet
Bilgisayarlı dil bilimi; sözlü ya da yazılı dili anlamayı, matematiksel olarak ifade etmeyi hedefleyen ve bu hedefe ulaşmak için yöntemler, modeller ve araçlar öneren disiplinler arası bir bilim dalıdır. Bilgisayarlı dil bilimi çalışmalarının bir araştırma alanı olan his analizi; ses, görüntü ya da metin içerisinde hangi hislerin ne oranda yer aldığını bulma işlemine verilen addır. İnternetin yaygınlaşması, sayısal içeriğin çoğalması, saklama ve hesaplama gücünün artması gibi gelişmeler hem otomatik his analizi yapmanın önünü açmış hem de his analizini bir gereklilik hâline getirmiştir. Metinlerde his analizi konusunu Türk dili özelinde özetleyen bu çalışma, öncelikle his analizinin tarihçesi ve önemini dil bilim bakış açısıyla açıklamayı hedeflemekte ve his analizinin güncel uygulama alanlarından kısaca bahsetmektedir.
Klasik Türk edebiyatının söz algısının gösterge bilimi açısından değerlendirilmesi
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 141-168 · DOI: 10.32925/tday.2020.46
Özet
Klasik Türk edebiyatına bakıldığında, gösterge kavramının "söz" kelimesiyle; göstergenin gösterilen boyutunun mana, gösteren boyutunun da "lafz" kelimeleriyle karşılandığı söylenebilir. Bu yaklaşıma tarihî süreç içinde baktığımızda klasik Türk edebiyatında XVII. yüzyıla kadar, "söz" kavramının tam olarak bir gösterge şeklinde yorumlanmadığını; çoğu eserde "söz" ile "lafz" kavramlarının birbirinin yerine geçtiğini görürüz. Sözün bir gösterge olarak açıklanışı ancak XVI. yüzyılda sistemleşme yoluna girer. XVII. yüzyıla gelindiğinde şairler, "söz"e gösterge bilimi açısından bakarlar. Bu bağlamda divanlar tarandığında şiirlerde geçen "söz", "lafz" ve "mana" kelimelerinin sayısında XVII. yüzyılda bir artış olur. Örneğin Nef'î'nin yaklaşık 4.300 beyitlik divanında "söz" 172 beyitte geçerken "lafz" 17, "mana" da 236 beyitte geçer. Bu rakamlar bu çalışma için taranan farklı yüzyıllardan alınan on divanda geçen "söz", "lafz" ve "mana" kelimeleriyle ilgili sayısal verilerden çok daha yüksektir. Bu noktada şair Nef'î'nin "söz", "lafz" ve "mana kavramları üzerinde çok düşündüğü sonucuna ulaşılır. Nef'î'nin şiirleri incelendiğinde, Nef'î'ye göre gösterge "söz"dür ve göstergenin düşünsel kavram boyutu İslam'ın dinî değer dünyasına dayanmalıdır. Bu değerlere de "mana" denilmektedir. "Lafz", bu noktada işitimsel koddur ve göstergenin düşünsel kavram boyutu, diğer bir ifadeyle manası olmadığı sürece lafzın bir değeri yoktur. Böylece XIX. yüzyılda yaşayan F. Saussure'ün gösterge ile ilgili düşüncelerini XVII. yüzyılda şair Nef'î, kısmen de olsa düşünmüş ve bu düşüncelerini şiirlerinde dile getirmiştir, diyebiliriz. Çalışmanın önemi de bu açıdan değerlendirilmelidir.
Ebu’n-nasr Sâmânî ve 19. yüzyılda yazılmış bir Uveysi tezkiresi üzerine
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 79-139 · DOI: 10.32925/tday.2020.45
Özet
Türklerin Müslümanlığı kitleler hâlinde ve devlet kimliğiyle kabulleri, 10. yüzyılda Volga Bulgarları ve Karahanlılar döneminde gerçekleşmiştir. Dine intisapta erken dönemde yaşananları er-Rıhle, el-Kâmil, Mülhakâtü's-Sürâh, Târîhu Kâşgar, Hudûdü'l-Âlem gibi Türkçe dışındaki dillerde yazılmış seyahatname, tarih ve coğrafya kitaplarından öğrenmek mümkün olmaktadır. Söz konusu dönemi anlatan Türkçe eserler, genellikle menakıpname ve tezkire niteliğindedir. Telif veya çeviri olan bu eserlerin istinsah tarihleri ise oldukça geç dönemi işaret etmektedir. Bu çalışmada incelenen Uveysi tezkiresi, H 1219 (1804) yılında istinsah edilmiş olup 75a-83a sayfaları arasında Ebu'n-Nasr Sâmânî, 83a-102b'de ise Sultan Satuk Buğra Han menkabelerini içermektedir. British Library Or. 8161'deki Ebu'n-Nasr Sâmânî menkabesinin ilk yayını olan bu çalışmada yazmanın muhtelif nüshaları ve bunlara dair bilimsel yayınlar değerlendirilmiş, tarihî zeminde Türklerin İslam'a intisabı üzerinde durulmuştur. Makalede, mezkûr dönem hakkında menkabevi bilgi kaynağı olan, British Library Or. 8161'de mahfuz Tezkire-i Buğra Han yazmasında yer alan Ebu'n-Nasr Sâmânî metninin çeviri yazısı ve Türkiye Türkçesine aktarımı yapılmıştır. Ayrıca üzerinde çalışılan bölümün dil bilgisi özellikleri ortaya koyulmuştur. Yazmanın genelinde Çağatayca ögelerin hâkimiyeti söz konusudur ancak bilhassa manzumelerde 14. yüzyıl Doğu Türkçesinin dil özelliklerinin de korunduğu saptanmıştır. Bu bakımdan, Farsça bir metinden çeviri olan yazmanın erken bir çeviri ve geç bir istinsah olduğu söylenebilir.
Yesevi şairi Şems-i Asi’nin Yetimnamesi
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 29-78 · DOI: 10.32925/tday.2020.44
Özet
Bu makalede öncelikle Yesevi şairi Şems-i Asi'ye ait Yetimname adlı manzumenin Arap harfleriyle yazılmış Ankara ve Leningrad nüshaları kullanılarak tenkitli metni, Doğu Türkçesinden Türkiye Türkçesine aktarımı, gramatikal dizini ve sözlüğü hazırlanmış; çalışmanın sonuna ise A nüshasının tamamı, B ve C nüshalarından ise birer yaprak verilmek suretiyle tıpkıbasım eklenmiştir. Özellikle Dizin-Sözlük bölümü, bütün sözcükler yer alacak şekilde hazırlanıp biçim bilgisi yönünden incelenmiş ve Türkçe sözcüklerin ses yapısı bakımından tarihî gelişimlerini ortaya koyabilmek amacıyla Eski ve Orta Türkçedeki biçimlerini gösterecek şekilde tanıklama yoluna gidilmiştir. Ayrıca çalışmanın Giriş kısmında Doğu Türkçesinin (yaygın adıyla Çağatay Türkçesinin) dil özelliklerini yansıtan nüshaların ses bilgisi, biçim bilgisi ve söz varlığı bakımından farklılıkları tablo hâlinde ortaya konmuştur. Bu dil verileri kullanılarak nüshaların eskicilliği hakkında bazı sonuçlara varılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda B nüshasının eskicil özellikler gösterdiği, A nüshasının yenicil özellikler taşıdığı, C nüshasının ise iki nüsha arasında A nüshasına daha yakın olduğu görülmüştür.
Eski Uygurca Buddhāvataṁsaka-sūtra tefsirine ilişkin fragmanlar (13, 14 ve 19. Yapraklar)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 7-27 · DOI: 10.32925/tday.2020.43
Özet
Bu çalışmanın konusunu oluşturan Sanskritçe Buddhāvataṁsaka- sūtra "çiçek bezeme sūtrası" Çinceye Huayan jing adıyla tercüme edilen Budist bir eserdir. Bu eser temelinde Çin'de Budizm'in Huayan ekolü ortaya çıkmıştır. Bu ekol Çin'de gelişen on üç Budist ekolden biri olup Korecede Hwaŏm ve Japoncada Kegon adıyla bilinir. Bu yazı daha önce neşri gerçekleştirilmemiş Eski Uygurca Buddhāvataṁsaka-sūtra tefsirine ilişkin fragmanlar hakkındadır. Bugün bu fragmanlar Berlin Brandenburg Bilimler Akademisi Turfan Koleksiyonu'nda sırasıyla U 1323 (T I D), U 1326 (T I 2) ve U 1329 (T I L 4) arşiv numaralarıyla korunmaktadır. Bunlar Doğu Asya Budizmi olarak da bilinen Budizm'in Yogācāra kolundan gelişen Faxiang ekolüne ait metin parçalarının bulunduğu en az otuz bölümden oluşan bir derleme eser niteliğinde Eski Uygurca bir yazma eserin 20. bölümün 13, 14 ve 19. yapraklarını oluşturmaktadır. Bu çalışma mevzubahis yaprakların yazı çevirimini, harf çevirisini, Türkiye Türkçesine aktarmasını, metne ilişkin notlarını ve dizin-sözlüğünü içermektedir.
Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine -Günbed Nüshası Işığında- Düzeltme Teklifleri (2)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 50 · Sayfa: 11-22 · DOI: 10.24155/tdk.2020.138
Özet
2019 yılına kadar varlığı bilinen Dede Korkut Oğuznamelerinin sayısı 12 idi. 2019 yılının nisan ayında varlığı bilinen Dede Korkut Oğuznamelerinin sayısı 12'den 13'e çıktı. İran'da yeni bir Oğuzname nüshası bulundu. Bu yazma eser İran'ın Günbed şehrinde yaşayan Veli Muhammed Hoca'nın özel kütüphanesinde korunduğu için Günbed nüshası olarak anılıyor. Yazma nüshanın içerisinde 24 soy ve bir boy yer alıyor. Bu yeni yazma, Dede Korkut Oğuznamelerinin diğer nüshaları üzerine yapılmış olan çalışmalara katkı sunacak birtakım özellikler içeriyor. Söz konusu yeni yazmanın ilk yaprağı kayıp olduğundan adı bilinmiyor. Ancak içeriğine bakıldığında bu yazma eser Kazan Beyin Ejderhayı Öldürmesi adıyla anılabilir. Bu yeni Oğuzname metninin bazı bölümleri, Oğuzname metinleri üzerinde yapılacak yeni okumalara da ışık tutuyor. Yazma eserde geçen bazı gramer yapıları, aynı zamanda Dede Korkut metinleri üzerinde yapılmış olan okumalar konusunda eksiklerin bulunduğunu ve yeni tekliflerin yapılması gerektiğini gösteriyor. Kısacası yeni bulunmuş olan bu yazma eser, önceki metinlerin okunmasına katkı sunacak ögeler içeriyor, birtakım gramer yapılarının yanlış okunduğunu ve yanlış anlaşılmış olduğunu gösteriyor
İstanbul Mektupları (1912, İstanbul, Balkan Savaşı)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 50 · Sayfa: 117-152 · DOI: 10.24155/tdk.2020.143
Özet
XX. yüzyıl Tatar edebiyatının ve tiyatrosunun önde gelen yazarı Galiesgar Kamal'in Balkan Savaşı günlerinde İstanbul'dan, Kazan'a yazdığı bu mektuplar, Yoldız gazetesinde yayımlanmıştır. 1906-1918 yılları boyunca Kazan'da çıkan Yoldız gazetesinin yayımcısı E. Maksudi, Yazı İşleri Müdürü G. Kamal'dır. Gazetede Abdullah Tukay, Mecit Gafuri ve Camal Velidi gibi ünlü Tatar yazarlarının makaleleri basılır. Çağdaş Tatar edebiyatının kurucularından Galiesgar Kamal, 6 Ocak 1879 tarihinde Kazan'da doğmuştur. Birkaç yıl okuduğu Osmaniye ve Halidiye medreselerinden sonra 1893-1900 yılları arasında Kazan'daki ünlü Muhammediye medresesinde eğitim alır, ancak aynı zamanda Rus okuluna da devam eder. G. Kamal, medreseyi bitirince halka kültür yaymak amacıyla 1901 yılında Megarif Kütüphanesi adlı kitap şirketini kurar ve 1905 Meşrutiyeti'ne kadar bu şirketi yönetir. Rusya'daki 1905 Meşrutiyeti G. Kamal'ın kültür alanındaki faaliyetinin ve edebî yaratıcılığının genişlemesi yolunu açar. Yazarın bundan sonraki gazetecilik faaliyeti başlıca Yoldız gazetesi çevresindedir. Kısa ayrılıkları saymazsak, 1917 Ekim Devrimi'ne kadar burada çalışır. Bunun yanı sıra 1908-1909 yıllarında Abdullah Tukay ile birlikte, yenilikçi görüşleri savunan Yeşin (Şimşek) adlı mizah dergisini çıkarmıştır. 1912 sonu ile 1913 başlarında birkaç ay İstanbul'da kalan G. Kamal'ın Türkiye'yi ne kadar yakından izlediğini yansıtan bu mektupları, dönemin tarihi bakımından ilgi çekici gözlemler içermektedir. Mektuplar, Tatar tiyatrosunun kurucusu, A. Tukay'ın yakın arkadaşı G. Kamal'ın duygu ve düşünce yapısında Türkiye'nin nasıl bir yer tuttuğunu da göstermektedir. Nitekim Molière ve Gogol'dan çeviriler yapan G. Kamal, Namık Kemal'in Zavallı Çocuk ve Abdülhak Hamid'in Duhter-i Hindu başlıklı eserlerini de çevirip yayımlamıştır. Yazarın İstanbul Mektupları ise, hem devrin günlük yaşantısını hem savaş yıllarının cephe gerisini yansıtmaktadır. G. Kamal, şehirdeki gelişmeleri yakından izleyerek haberler vermektedir: "Çatalca'ya asker gönderilmesi durduruldu. Oraya giden trenler sadece erzak ve silah taşımakla meşguldürler. Bugün gelen askerlerin neredeyse tamamı Gelibolu'ya gönderiliyor. Gelibolu'ya askerî olmayan kişiyi sokmuyorlar. Yolcular ancak Çanakkale'ye gidebiliyorlar. Hemen her gün İstanbul'a hacılar geliyor. Oteller ve hanelerin hepsi hacılarla dolu. Odessa'ya giden vapurlar hacıları seçe seçe alıyorlar. Hacıların neredeyse tamamı Türkistan, Kaşgar, İran ve diğer yerlerden gelen kişilerden ibaret."
Karahanlı Dönemi Eserlerinde Esmȃ-i Hüsnȃnın Türkçe Karşılıkları
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 50 · Sayfa: 23-46 · DOI: 10.24155/tdk.2020.139
Özet
Türkler çoğunlukla 11. yüzyılda İslamiyeti benimsemişlerdir. İlk Müslüman Türk devleti bu dönemde hâkim olan Karahanlı Türk devletidir. Karahanlılar döneminde yazılmış eserler İslami Türk edebiyatının ilk eserleri sayılır. Satır arası Kur'an Tercümesi (Rylands nüshası), Dîvȃnu Lugȃti't-Türk, Kutadgu Bilig ve Atebetü'l-Hakȃyık adlı eserler Karahanlı Türkçesiyle yazılmış ve günümüze kadar gelmiş olan eserlerin başlıcalarıdır. Bu eserlerde İslamiyete ait terimler için genellikle Türkçe karşılıklar türetilmiştir. Daha önce Uygurlar döneminde bir gelenek hâlini alan başka dinlere ait kavram isimlerini ve terimleri Türkçeleştirme uygulamasının İslamiyetin kabul edildiği Karahanlılar döneminde de devam ettiği görülür. İslamiyeti yeni benimseyen bir toplumda, bu yeni inancı anlatmak, yaymak ve benimsetmek için onların bildiği bir dili kullanmanın gerekli olduğu anlayışıyla bu eserler kaleme alınmıştır. Bu dönemde türetilen terimlerin pek çoğu sonraki dönemlerde unutulmuş, bunların yerine Arapça terimler kullanılmıştır. Diğer dinȋ terimlerde olduğu gibi Tanrı'nın esmȃ-i hüsnȃ adı verilen güzel ad ve sıfatları da Karahanlı dönemi eserlerinde Türkçe ile karşılanmıştır. Karahanlılar döneminde türetilen bu adlar daha sonraki dönemlerde Türkçe ile yazılmış bir kısım eserlerde de kullanılmış, eserlerin bir kısmında da bu adlar başka Türkçe sözcüklerle karşılanmıştır. Bu çalışmada esmȃ-i hüsnâ kavramı kısaca tanıtılmış ve Karahanlı Türkçesi ile yazılmış eserlerde kullanılan esmâ-i hüsnânın Türkçe karşılıkları tespit edilmiştir. Taranan eserlerde, Tanrı'nın adı veya sıfatı olarak kullanılan sözcüklerin yer aldığı cümleler verilerek anlamları ve kullanım şekilleri örneklendirilmiştir. Sonuçta esmâ-i hüsnânın büyük bir kısmının Karahanlı Türkçesi ile yazılmış eserlerde çeşitli yollarla türetilen Türkçe sözcüklerle karşılandığı belirlenmiştir.