1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Milli Mücadele Dönemi Türk Dış Politikasında İlkesel Yaklaşımlar ve Uygulama Örnekleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 79 · Sayfa: 71-96
Tam Metin

Milli Mücadele'nin diplomasi boyutu başlı başına bir araştırma konusudur. Bu konuda birçok inceleme de yapılmıştır. Ancak yapılan çalışmalarda görülen önemli eksikliklerden biri de, konunun tarihsel bağlamından kopuk bir şekilde, daha çok içe dönük bir üslupla ele alınması sonucu ortaya çıkan perspektif sorunu olmuştur. Bu durum, Türk ulus devletinin kuruluşuyla sonuçlanan Milli Mücadele'nin 20. yüzyılda bağımsızlık hareketleri içindeki konumunu ve özgün niteliklerini anlamayı güçleştirmektedir. Modern zamanlar içinde dünya sisteminin oluşumunda temel belirleyici enstrümanlardan ikisi olan savaş ve diplomasi unsurlarının birbirini tamamladığı bir tarihsel kesitte ortaya çıkan Milli Mücadele'de, sonuca gidilirken belirli ilkesel yaklaşımlardan hareket edilmiştir. Doğu/Batı dünyasının yeniden tanımladığı bu dönemde Milli Mücadele'nin hedefleri doğrultusunda askeri mücadelenin yanında, dış politikada da diplomasi cephesi silahları optimal bir verimlilikle kullanılarak sonuç alınmaya çalışılmıştır. Tam bağımsızlık ve uluslararası alanda eşitlik odaklı olarak belirlenen bu ilkelere sadık kalınarak verilen mücadele ve yürütülen diplomatik faaliyetler sonucunda Milli Mücadele'nin temel hedefleri tutturulmuş ve bağımsız Türk devletinin kuruluşu gerçekleştirilmiştir.

Bu çalışmada; Milli Mücadele'nin özgün taraflarından birini oluşturan dış politika uygulamalarındaki bazı ilkesel yaklaşımlara yer verilerek, konunun çok cepheli taraflarına dikkat çekilmek amaçlanmıştır.

Türkiye’de Cumhuriyetin İlanından 1950’ye Genel Seçim Uygulamaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 79 · Sayfa: 1-36
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde Müslüman halkın seçimle ilk tanışması 1840 yılında sancaklarda kurulan Muhassıllık Meclisleri ile olmuştur. 1876 Anayasası gereği ilk defa genel seçimlere katılan Osmanlı toplumu bu seçme ve seçilme hakkını kurallara uygun olarak 1908 seçimlerinde yapmıştır. İki dereceli olarak yapılan ve sadece erkeklerin seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu Osmanlı dönemi seçim sistemi Türkiye Cumhuriyeti'nde de uzun yıllar uygulanmıştır. Cumhuriyet döneminde neredeyse her seçimde ayrı bir yöntem kullanılmış, seçim yaşı önce 18'e indirilmiş, sonra kadınlara da seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla 22'ye çıkartılmıştır. 1946 seçimlerine kadar tek partinin katıldığı genel seçimlerde değişik seslere yer vermek amacıyla farklı uygulamalara gidilmiştir. Belli yörelerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin aday göstermemesi, parti içinden müstakil grup kurulması, azınlıkların da aday gösterilip seçilmesi bu tür uygulamalardan bazılarıdır. 1946 seçimleri ile tek dereceli seçim sistemine geçilmiş, ilk defa çok partili hayatın başladığı bu seçimlerde seçim kanunu gereği açık oy gizli sayım yapılmıştır. Gizli oy açık sayım, seçimlerin yargı denetiminde olması, tek dereceli seçime devam edilmesi 1950 seçimleriyle uygulanan bir sistemdir. Bu seçimlerde Türkiye'de iktidar CHP'den Demokrat Partiye geçmiştir. Bu çalışmada Osmanlı dönemi seçimleri ve seçim sistemi hakkında bilgi verilmiş, 1950 seçimleri de dahil olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nde yapılan seçimler ve seçim sistemleri üzerinde durulmuştur.

Atatürk ve Harf İnkılâbı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 79 · Sayfa: 37-70
Tam Metin
Atatürk'e göre iyi eğitilmiş bilinçli bir toplum, cumhuriyet yönetiminin yerleşmesi ve yaşaması için gereklidir. Böyle bir toplumu oluşturmak, öncelikle okuma yazmanın kolay öğrenildiği bir alfabe ile mümkündür. Bu noktada bir Harf İnkılâbı kaçınılmazdır ve yapılmalıdır. İşte bu çalışmada; ilk olarak Atatürk'ün Harf İnkılâbı ile ilgili düşünceleri ve bu konudaki çalışmaları anlatılmış ve daha sonra da Harf İnkılâbı'nın amaçları, gerçekleştirilmesi ve uygulanması gibi konular üzerinde durulmuştur.

İngiliz Büyükelçiği Yıllık Raporlarında Türkiye’de Demokrat Parti (1954-1957)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 79 · Sayfa: 97-130
Tam Metin
Çalışmamızda yer verdiğimiz İngiliz belgelerinde 1954-1957 yıllarında Türkiye'deki gelişmelerin değerlendirmesi yer almaktadır. Bu dönemin dikkat çeken gelişmeleri, Demokrat Parti Hükümetinin verdiği sözlere aykırı olarak gerçekleştirdiği anti demokratik uygulamaların parlamentodaki ve kamuoyundaki olumsuz etkileri, gerçekleşen 6-7 Eylül olaylarının ülke içi ve dışında yarattığı olumsuz sonuçlar, uygulanan ekonomik politikalarla, ekonomide büyüme yaşanırken, enflasyonda ve cari açıkta görülen büyük artışlar ve dış borç sorunları olarak aktarılmıştır. Bunların yanı sıra söz konusu dönemde Türkiye'nin dış işlerinde yaşanan olayların genel bir değerlendirilmesi yapılmaktadır. Dönemin en önemli dış politika gelişmeleri kapsamında Balkan ve Bağdat Paktları'nda yaşanan gelişmeler ve Kıbrıs Sorunu gibi olayların karşısında Türkiye'nin tavrı, başta İngiltere olmak üzere diğer ülkelerle olan ilişkileri ele alınmaktadır. Türkiye'nin sesinin ve etkisinin çeşitli uluslar arası toplantılarda kendisini hissettirdiği vurgulanmıştır.

Çok Partili Döneme Geçiş Sürecinde Türk Basını

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 79 · Sayfa: 131-192
Tam Metin
Türk siyasetinde 1945-1950 yılları arasındaki dönem oldukça önemlidir. Bu yıllar arasındaki gelişmelerin etkisiyle Türk basınında büyük bir canlılık göze çarpmaktadır. Bu çalışmada, çok partili döneme geçişte Türk basını incelenecektir. Makale, bu konuda yapılmış incelemelerin bir derlemesi niteliğindedir ve belirtilen dönemdeki belli başlı gazeteler yer almaktadır. Basının içinde bulunduğu durum genel hatları ile açıklanacaktır.

Mübadele Sürecinde Sorunlar ve Merkezden Müdahaleye Bir Örnek: 1927 Manisa Teftişi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 78 · Sayfa: 461-504
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin dağılma döneminin en önemli demografik hareketleri olan Müslüman göçleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ardından da devam etmiştir. Lozan Anlaşması kapsamında 1923 yılında imzalanan "Türk-Yunan Ahali Değişimi Protokolü" ile başlayan süreç, 1930'lu yıllara kadar sürmüştür. Ancak bu dönemde sadece mübadele kapsamında gelen göçmenler değil, daha önceden gelen ve halen yerleştirilememiş göçmenler ile işgal yıllarında yerlerinden ve evlerinden olan insanlar da iskân edilmek durumundaydı. Bu çalışmada, söz konusu dönemde Türkiye'nin çeşitli yerlerinde iskân faaliyetleri esnasında yaşanan problemlerden örnekler verilmektedir. Akabinde taşrada cereyan eden hadiselerde merkezî idarenin nasıl bir kontrol mekanizması kurduğu, 1927 yılında Manisa ilinin geçirdiği teftiş ile örneklenmeye çalışılmıştır.

Türk-Arap İlişkilerinin Son Kırılma Noktası: Medine’nin Tahliyesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 78 · Sayfa: 425-460
Tam Metin
Hicaz'da Osmanlı hâkimiyeti dört asır kadar sürmüştür. Osmanlı Devleti kutsal mekânların koruyucusu olmuştur. Bu durum Şerif Hüseyin isyanı ile ortaya çıkan dünya savaşı yıllarında bile devam etmiştir. Osmanlı Devleti bu isyana rağmen Medine'den çekilmemiş aksine burayı tarihte eşine az rastlanır bir şekilde savunmuş ve Medine'yi hiçbir tahribata uğratmadan Araplara teslim etmiştir.

Atatürk Dönemi Türkiye-Mısır İlişkileri (1926-1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 78 · Sayfa: 535-560
Tam Metin
Türkiye-Mısır ilişkilerinin tarihsel kökleri XVI. Yüzyıl'ın başlarına kadar uzanır. 1517'den itibaren Osmanlı hakimiyeti altına giren Mısır, 1882'de İngiltere tarafından işgal edilmiştir. İşgali kabul etmeyen halkın yoğun çabaları neticesinde Mısır 1922'de bağımsızlığını kazanmıştır. Mısır halkı emperyalizme karşı savaş verdiği sırada bir yandan da kendisi gibi emperyalizmle savaşan Türk halkına maddî ve manevî destek vermekten kaçınmamıştır. Türkiye Mısır diplomatik ilişkileri 1926'da tesis edilmiştir. Bu yıllarda ilişkiler çok sıcak değildi. Buna rağmen, iki ülkenin yöneticileri ilişkileri geliştirmek veya en azından belli bir seviyenin altına düşürmemek için hem söylem, hem de eylem bazında çaba sarf etmişlerdir. Fakat bu çaba ilişkilerin zaman zaman gerginleşmesini engelleyememiştir. 1934 yılından itibaren ise bu tür gerginlikler yaşanmamıştır. Bunda, bu yıldan itibaren İtalyan tehdidinin belirginleşmeye başlamasının büyük etkisi vardır. Atatürk döneminde iki ülke arasında siyasi ilişkilerin yanında ticari ve kültürel ilişkiler de kurulmuştur. Fakat bu ilişkiler oldukça sembolik bir seviyede gerçekleşmiş ve siyasi ilişkilerin gerisinde kalmıştır.

İzmit (Kocaeli) Halkevi Temsil Şubesinin Çalışmaları (1923-1951)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 78 · Sayfa: 505-534
Tam Metin
24 Haziran 1932 tarihinde açılan İzmit Halkevi, Müze ve SergiŞubesi hariç olmak üzere göreve başlamıştır. Açılışında pek çok konuda sıkıntı çeken İzmit Halkevi zaman içinde bu sorunlarını kısmen çözmüştür. İzmit Halkevi'nin kuruluşundan beri var olan Temsil Şubesi, tiyatrolarını sahneleyecek bir salondan yoksun olarak açılmıştır. Oyunlarını sahneleyecek salon sıkıntısını Necatibey Okulu salonunu kullanmakla aşan Temsil Şubesi, yeni binasının yapıldığı 1942 yılına kadar oldukça başarılı çalışmalar yapmıştır. 1942 sonrası savaş yıllarının ve çok partili hayatın etkisiyle eski başarısından uzaklaşmıştır. İzmit Halkevi Temsil Şubesi ülkede temsil şubelerinin kurulma amacına uygun olarak çalışmalarını sürdürmüştür. Yörede tiyatroyu sevdirmek, yeni yetenekler kazandırmak, "inkılâp ve sosyal ilerleme hamlelerini geliştirmek" amacıyla ilk önce "Akın" oyununu sergilemiş, son olarak "Cehennem" oyunuyla tiyatro gösterimine son vermiştir. 1932 yılından İzmit Halkevi'nin kapatıldığı 1951 yılına kadar çok çeşitli tiyatro oyunlarını sahnelemiş, Batılı oyunlara da yer vermiştir. İzmit ve civarında tiyatronun sevilmesinde tiyatro repertuarına yeni oyunların eklenmesinde Temsil Şubesi etkili olmuştur.

Türk Devleti’nin Uçak Fabrikası Kurma Mücadelesinde İlk Girişim: Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) ve Kayseri Uçak Fabrikası

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 78 · Sayfa: 561-588
Tam Metin
Türk Tayyare Cemiyeti'nin kuruluşundan sekiz ay sonra Kayseri'de bir uçak fabrikasının kurulması yönünde kesin direktif vermiştir. Gazi Paşa, eski ve gelişmiş ülkelerde demode olduğundan çöp olarak görülen teknolojilerin üstüne bir de para verilerek ülkeye sokulmasına karşıydı. Türkiye bütçesi ile mukayese edildiğinde meblağın ne kadar yüksek olduğu açıktır. Junkers ile 15 Ağustos 1926 yılında yapılan anlaşma ile Eskişehir'de de bir küçük tesis ile onarım işlemlerinin yapılabileceği bir atölyenin kurulması kararlaştırılmıştır. Fabrika 6 Ekim 1926 tarihinde yapılan devlet töreni açılmıştır. 1927 yılında Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan A-20, F-13 ve G-23 uçaklarının bakım ve onarım-revizyon kabiliyeti başlamıştır. Fabrika kısa süre içinde yaşanan olumsuz gelişmeler sonucu iflas etmiş ve kapanmıştır. 1931 yılında Kayseri Tayyare Fabrikası adı ile yeniden açılmıştır. 1939 yılına kadar yaklaşık 200 civarında uçak üretilmiştir. Burada üretilen uçaklardan biri Atatürk'ün emri ile İran'a hediye edilmiştir. Fabrika 1939'dan bugüne bakım onarım faaliyetlerini sürdürmektedir. Hv.K.K.lığı Hava Lojistik bağlısı bir askeri fabrikadır.