2068 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

AHMED-İ DÂÎ’NİN KİTÂBÜ’T-TA’BÎR TERCÜMESİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 23-47 · DOI: 10.32925/tday.2019.29
Kitabü't-ta'bîr Tercümesi Eski Anadolu Türkçesi dönemi müelliflerinden Ahmed-i Dâî'ye aittir. Eser yayımlanmamıştır. Tabir-name-i Türkî adıyla da bilinen bu eser düş (rüya) tabirleri hakkındadır. Eserin aslı Arapçadır. Arapça aslın yazarı olarak Ebu Bekr bin Abdullah El-Vasıtî'nin ismi geçer. Eser Arapçadan Farsçaya çevrilmiştir. Kitâbü't-ta'bîr Tercümesi Ahmed-i Dâî tarafından Germiyan Beyi II. Yakub adına bu Farsça tercümeden Türkçeye çevrilmiştir. Germiyan Beyi Sultan II. Yakub için yazılmış bir medhiyeyi de içinde bulunduran bu eser Eski Anadolu Türkçesi döneminin ses ve şekil özelliklerini göstermesi bakımından önemli bir kaynaktır. Düşte görülen objeleri açıklaması yönüyle de muhteva bakımından birçok farklı alana ait kelimeleri bulundurması kitabın önemini ayrıca artırmaktadır. Bu çalışma ile eseri ayrıntılı bir şekilde tanıtmayı amaçladık.

RENGE BAĞLI YER ADLARI: KARAMAN / SARIVELİLER ÖRNEĞİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 205-225 · DOI: 10.32925/tday.2019.35
Bu çalışmada Karaman'ın Sarıveliler ilçesi yer adlarında görülen renk adları; kullanım sıklığı, oluşturduğu yer adı türü, yer adına kattığı anlam ve işlev bakımından ele alınmıştır. Kullanılan yöntemler, derleme ve taramadır. Malzeme; haritalar, resmî kaynaklar ve saha derlemelerinden elde edilmiştir. Sarıveliler'de renge bağlı oluşan 191 yer adı tespit edilmiştir. En çok karşılaşılan, mevki adlarıdır (51). Bu adlarda, 14 farklı renk adı (ak, akça, ala, boz, gök, gökçe, göv, kara, kır, kızıl, kızılca, kök, sarı, yeşil) ile renk bildiren 7 ayrı sözcük (arap, aydınlık, gün, ışıklı, ışılık, karanlık, kör) kullanılmıştır. Ana renklerle oluşturulan yer adı sayısı 163'tür. Ak, kara ve kızıl en çok yararlanılan renklerdir. Renkler, yer adlarının çoğunda (122) "bir şeyin temel niteliğini aktarma" işlevindedir. Renk adı olarak kullanılan kelimelerin ikisi hariç (arap, kör) hepsi Türkçedir. İlçede tespit edilen adlar, yöre halkının yer adı verme tavrının Türk kültüründen kopuk olmadığını göstermektedir.

GARSEDDİN-ZÂDE ŞEMSEDDİN MUHAMMED’E NİSPET EDİLEN BİR TIP MANZUMESİ HAKKINDA: MANZÛME YA DA MANZÛME FÎ İLMİ’T-TIB

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 69-112 · DOI: 10.32925/tday.2019.31
Anadolu coğrafyasında tespit edilmiş ilk örnekleri 16. yüzyılda görülen tıp kitapları arasında 16. yüzyılda yaşamış, şair hekim Nidâî'nin Dürr-i Manzûm'u dikkat çekmektedir. Eser, adından da anlaşılacağı üzere manzum olup 721 beyittir. Nidâî'yle aynı dönemde yaşamış ve onun gibi II. Selim'in hekimi olan Garseddin-zâde'nin de manzum bir tıp eseri olduğu bilgisine kaynaklarda yer verilmektedir. Çalışmanın amacı, Garseddin-zâde'ye atfedilen 06 Mil Yz A 787/3'teki Manzûme'nin ona ait olup olmadığını tartışmak, kime ait olduğunu delillerle değerlendirmektir. Çalışmada, tespit edilen tıp eserleri kısaca tanıtılmakta, Nidâî'nin eseri hakkında bilgi verilmektedir. Daha sonra Garseddin-zâde'ye atfedilen Manzûme'yle Nidâî'nin Dürr-i Manzûm'undaki ortaklık ve farklılıklar ortaya koyulmaktadır. Sonuç kısmında ise elde edilen tespitler yorumlanmaktadır.

IRAK-BAĞDAT EL YAZMALARI MİLLÎ MERKEZİNDE ARAP HARFLİ TÜRKÇE DİVANLAR KATALOĞU

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 157-180 · DOI: 10.32925/tday.2019.33
Irak'ın muhtelif arşiv ve kütüphanelerinde değişik konularda binlerce el-yazma eserleri bulunmaktadır. Bunların az sayılmayacak kadar bir kısmını Türkçe eserler oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Irak'ın başkenti Bağdat'ta bulunan, eski adıyla El Yazmaları Millî Merkezi ve yeni adıyla Irak El-Yazmaları Evinde bulunan Arap harfli Türkçe divanlar kataloğu sunulmaktadır. Amaç Irak'ta, Türkçe zengin bir el yazma hazinesi bulunduğuna dikkatleri çekmek ve bu alanda çalışma yapmak isteyen araştırıcılara bu hazineyi kısmen de olsa tanıtmaktır.

MANAS DESTANI’NDA YER ALAN ALMAMBET VE KÜL ÇORO İSİMLİ KAHRAMANLAR İLE TARİHTE YAŞAMIŞ TUNYUKUK VE KÜLİ ÇOR ARASINDAKİ BENZERLİKLER

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 48 · Sayfa: 115-138 · DOI: 10.24155/tdk.2019.113
Türk dünyasının bin senelik destan geleneğini, tarihini, kültürünü ve dünya görüşünü kendi içinde barındıran Manas Destanı, Kırgızların ve eski Türk boylarının kültür olgularını, tarihini araştırmada bir sözlü kaynak olma özelliğini taşımaktadır. Köktürk harfli yazıtlar ise Eski Türkler hakkında bilgi edinebileceğimiz yazılı kaynakların başında bulunmaktadır. Bundan dolayı yazıtlar ile Manas Destanı'nı karşılaştırarak incelemek yerinde olacaktır. Makalemizde II. Köktürk Kağanlığı'nın kurulmasında büyük katkısı olan ve hayatları Orhun Yazıtları'nda anlatılan devlet adamları Tunyukuk ve Küli Çor, Manas Destanı'ndaki Almambet ve Kül Çoro ile karşılaştırılmış, bunların arasında dikkat edici benzerliklerin bulunduğu tespit edilmiştir. Örneğin, tarihte yaşayan Küli Çor ile destandaki Kül Çoro'nun isimleri aynı olmakta, üstelik her ikisi hükümdar oğluna atabeylik yapmaktadırlar. Bundan dolayı tarihî bir şahıs olan Küli Çor, Manas Destanı'nda Kül Çoro'nun kişiliğinde izini koruduğu ileri sürülmüştür. Bunun nedeni de IX-X. asırlar arasındaki Eski Türk tarihi ile ilgilidir. Bilindiği gibi 840 yılında Kırgızlar Uygurları bertaraf ederek Merkezî Asya'ya, kutsal Ötüken'e hâkim olmuşlardır. Ancak nüfus sayısının azlığı, Çin'in her zaman uyguladığı ikiyüzlü siyaseti ve diğer Türk boylarının Batı'ya doğru kayması sonucunda Moğolistan'a hâkim olamayan ve bu kutsal toprakları 920'lerde Kara Kıtaylara bırakmak zorunda kalan Kırgızlar, tarihte gerçekleştiremedikleri amaçlarını sözlü edebiyat ürününde, Manas Destanı'nda gerçekleştirmişlerdir. Örnek olarak da Köktürk Kağanlığı'nı almışlardır. Çünkü Köktürk Kağanlığı Türk boylarını bir çatı altında birleştiren, ekonomik ve askerî bakımdan zirveye ulaşan ve en önemlisi Çin'i kendi hâkimiyet altına alan bir devletti.

Doğumunun 150. Yılı Anısına: CELİL MEMMEDGULUZÂDE’NİN ANAMIN KİTABI PİYESİNDE AZERBAYCAN İDEALİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 48 · Sayfa: 83-114 · DOI: 10.24155/tdk.2019.112
XX. yüzyıl başlarında Azerbaycan'da sade halka hitap eden en ünlü yayın organı olan Molla Nesreddin (1906-1931) dergisinin editörü Celil Memmedguluzâde (1869-1932), Azerbaycan'ın önde gelen yazar, gazeteci ve fikir adamlarından biridir. Celil Memmedguluzâde, vefatının 150. yıldönümü sebebiyle Azerbaycan edebî muhitinde bu yıl en fazla gündemde olan yazardır. Onun Anamın Kitabı piyesi ise ele aldığı meselelerle ilgili olarak son yıllarda Azerbaycan'da en çok değinilen eserlerin başında gelir. Muasırları tarafından Mirza Celil diye hitap edilen Celil Memmedguluzâde'nin vatan, millet ve dil meselelerini zirveye taşıdığı Anamın Kitabı piyesi, Azerbaycan'ın XX. yüzyıl başlarındaki manevi âlemini aksettiren en önemli eserlerdendir. Bu piyesi, yazarın o döneme kadar felyeton ve makalelerinde ele aldığı meselelerin yekûnu gibi nitelendirebiliriz. Anamın Kitabı eseriyle ilgili yapılan çalışmalarda daha çok dil ve özden uzaklaşma, kendi halkına yabancılaşma meselelerine ağırlık verildiği görülmektedir. Eserin konusu ve gayesi: Millî birlik, bağımsızlık, soy köküne derin bağlılık, millî ideoloji ve istiklal mücadelesi gibi güncel meselelerdir. Eserin en önemli mesajı ise bir Azerbaycan idealidir. Çalışmamızda, Anamın Kitabı piyesi araştırılarak eserde adı geçen sosyal siyasi kurumlar ve yazarın bu kurumlarla ilişkileri; piyesteki karakterlerle yazarın yakın çevresindeki kişiler arasındaki benzerlikler; Alibey Hüseyinzâde'ye yapılan göndermeler; Azerbaycan edebî eleştiri tarihinde iki farklı kutup olarak gösterilen Alibey Hüseyinzâde ve Mirza Celil'in Azerbaycan için hizmetleri değerlendirilmiş, dönemin sosyal-siyasi manzarası ışığında Memmedguluzâde'nin Anamın Kitabı piyesindeki Azerbaycan ideali belirlenmiştir.

Azerbaycan Edebiyatında Postmodernist-Yeni Tarihselci Yaklaşımın Romanı: Kafa

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 48 · Sayfa: 7-26 · DOI: 10.24155/tdk.2019.110
Azerbaycan edebiyatı, Türk dünyası edebiyatları arasında modernleşme sürecini çok hızlı tamamlamış ve bu noktada çok başarılı örnekler sunmuş bir edebiyattır. 20. yüzyıl başlarına kadar modern edebiyat örneklerinin güzel örneklerini bulabildiğimiz Azerbaycan edebiyatı, Sovyetler Birliği kurulduktan sonra uzun bir müddet özgün ve başarılı eserler vermekten uzak kalmıştır. Egemen ideolojinin baskısıyla sosyalizm realizminin gereklerini yerine getirmek mecburiyetinde kalan yazarlar gerçek manada bağımsız eserler vermekten uzaklaşmışlardır. 1960'lı yıllara gelindiğinde Sovyetler Birliği'nde meydana gelen siyasi hadiseler özellikle de Stalin öldükten sonra görülmeye başlayan kısmi rahatlama edebiyatta da yansımasını bulmuştur. Bütün Sovyetler Birliği'nde değişimin etkisi hemen hissedilmiştir. Fakat Azerbaycan edebiyatı bu süreçte çok güçlü bir atılım göstermiş âdeta edebiyatta bir devrim niteliğinde olan yeni bir akım ortaya çıkmıştır. Azerbaycan edebiyatının son elli yılında var olan ve Azerbaycan edebiyatında özellikle roman türünde en güçlü isimlerden biri olarak kabul edilen Elçin Efendiyev, son romanı Kafa ile de hem teknik hem de konu bakımından Azerbaycan edebiyatına başarılı bir eser daha kazandırmıştır. Tüm dünya edebiyatlarında olduğu gibi Azerbaycan edebiyatında da roman yeni arayışlar içerisindedir ve bu bağlamda son dönem romancılığında değişik akımların izleri görülmektedir. Özellikle postmodern denemelerin son dönemlerde oldukça dikkat çekici ölçüde arttığını rahatlıkla gözlemleyebilmekteyiz. Elçin'in son romanı bu denemelerin en güzel örneklerinden biridir. Bu çalışmada Kafa romanının Elçin romancılığı açısından yeri ve postmodern tarzın özellikleri, özellikle de yeni tarihselcilik açısından, teknik özellikleri incelenmeye çalışılacaktır.

TÜRK DÜNYASI EDEBİYATINDA REPRESSİYA

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 48 · Sayfa: 27-82 · DOI: 10.24155/tdk.2019.111
SSCB'de Stalin tiranlığı zamanında II. Dünya Savaşı'ndan hemen öncesinde uygulanan, literatürde Repressiya olarak da adlandırılan dönemde halk düşmanı suçlamasıyla milyonlarca insan gözaltına alınmış, yüz binlercesi ise ya kurşuna dizilmiş ya da çalışma kamplarına gönderilmişlerdir. Devlet tarafından yaratılan korkunun etkisi onlarca yıl sürmüş, insanlar her an tutuklanmak ya da kurşuna dizilmek korkusu içinde yaşamışlardır. Yaşanan korku yıllar sonrası bile olsa edebiyata kaynaklık etmiş, döneme ait uygulamalar birçok edebî türde çeşitli yönleriyle kaleme alınmıştır. Bunlar edebî eser niteliği taşımanın ötesinde aynı zamanda tarihsel birer belgedirler. Bununla birlikte zamanın gerçeklerini ortaya koyabilmek için çeşitli bilimsel çalışmalar da yapılmıştır. Bu makalede; Bahtiyar Vahabzade'nin "İki Korku" adlı şiiriyle birlikte Türk dünyası edebiyatındaki mensur metinlerde edebî olarak dile getirilenler, Orlando Figes'in Karanlıkta Fısıldaşanlar Stalin Rusya'sında Özel Yaşam adlı eserindeki gerçek hayattan derlenmiş anılar ve değerlendirmelerle birlikte ele alınmıştır. Ayrıca yeri geldikçe Aleksander Soljenitsin'in Gulag Takım Adaları, Vasili Grossman'ın Her Şey Geçip Gider, Arthur Koestler'in Gün Ortasında Karanlık, Svetlana Aleksiyeviç'in Kadın Yok Savaşın Yüzünde ve Eugenia Gınzburg'un Anafora Doğru ve Anaforun İçinde adlı eserlerinden yapılan alıntı ve değerlendirmeler de çalışmaya dâhil edilmiştir. Böylelikle Repressiya'nın ortaya çıkardığı ölümcül şartlardan mucizevi bir şekilde hayatta kalmayı başaran dönemin tanığı olanların neredeyse epik bir tarzda kaleme aldıkları öz yaşam öyküleri, bu öykülerin edebiyata yansımış hâlleri ve bilimsel kaynaklar bir arada değerlendirilmiştir.

TATAR SÖZLÜK YAZARLIĞI VE TATARCA SÖZ VARLIĞI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 48 · Sayfa: 157-180 · DOI: 10.24155/tdk.2019.115
Türk dünyasının kuzeybatısında köklü bir yazılı mirasa sahip olan Tatarca, 1552'den beri Rusya egemenliği içinde bulunmaktadır. XVIII. yüzyıl başlarında 1724'te Rusya Bilimler Akademisini kuran Rusya Çarı Petro'nun Doğu'yu bir araştırma alanı yapmasıyla birlikte Şarkiyat ve Türkoloji değer taşıyan bir disiplin hâline gelmiştir. Çarlık devrinde, ticari ve dinî sebeplerle Tatarca artık önde gelen bir öğrenme ve araştırma konusu olmaya başlamıştır. XVII. yüzyıl sonlarından itibaren hazırlanan Tatarca yazma sözlükler, özellikle XIX. yüzyılda çok daha gelişmiştir: 1804'te kurulan Kazan Üniversitesinde hem dil araştırmalarının hem Türkolojinin çok ilerlediği açıkça gözlenmektedir. Bu XIX. yüzyılda modernizmin gelişmeye başladığı Tatarlar arasında Rusçaya yönelik iki dilli sözlükler artık önceki örneklerden çok daha kapsamlı ve niteliklidir. S. Helfin ve K. Nasîrî gibi ansikopedist Tatar sözlükçülerinin yanı sıra, A. Voskresenskiy gibi Rus sözlükçüleri de bu alana geniş katkılar yapmıştır. Böylece XIX. yüzyılda gelişmeye başlayan Tatar sözlük yazarlığının iyi örneklerinin XX. yüzyıl başlarında arttığı görülür: Ünlü Türkolog N. F. Katanov'un da katıldığı bu iki dilli sözlükler alanında M. Kurbangaliyef, R. Gezizof, J. Kuliyef gibi yazarlar öne çıkmıştır. Sovyet devrinde bir eğitim dili olarak da gelişmeye başlayan Tatarca için özellikle 1950'li yıllarda sürdürülen sözlükçülük çalışmaları, dil içi ansiklopedik sözlükler ve Rusça ile iki dilli sözlükler örneklerini vermiştir. Böylece yaklaşık iki asırlık bir tarihi olan Tatar sözlükçülüğünün terminolojiden etimolojiye kadar çeşitlenmiş bir sözlük repertuvarı vardır.

JAMBIL’IN “AKIN BOLDIM” ADLI ŞİİRİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 48 · Sayfa: 181-212 · DOI: 10.24155/tdk.2019.116
Kazak sözlü edebiyatının en büyük temsilcisi olarak kabul edilen Jambıl, 1846-1945 yılları arasında yaşar. Jetisuv şairlerinin büyük ozanı Süyinbay'ın takdirini kazanarak, ondan dua alır. Süyinbay'ın yanında yaklaşık bir yıl kaldıktan sonra Kazak halk şiirinin; aytıs, jır ve tolgav türlerinde başarılı eserler verir. Esas şöhretini aytıs türünde söylediği şiirlerle elde eden Jambıl, aynı zamanda oldukça başarılı bir destan söyleyicisidir. Köroğlu, Kız Jibek, Oraq Mamay, Yedige ve Şora Batır vb. gibi birçok destanı dombıra eşliğinde söyleyip kendi yorumuyla halka ulaştırmıştır. Jambıl'ın eserleri, Kazak halkının kültürel bir ansiklopedisi gibidir. Şairin yaşadığı dönemde Kazakların başından geçen tarihi ve sosyal olayların birçoğu ozanın şiirlerinden takip edilebilir. Yine onun şiirleri Kazakların günlük hayatı ve sosyal yaşamları hakkında pek çok bilgiyi ihtiva etmektedir. Jambıl'ın "Akın Boldım" (Ozan/Şair Oldum) adlı şiiri yaşname türünün özelliklerini taşımaktadır. Bilindiği üzere yaşname, âşık edebiyatı nazım türlerinden olup, bu tür şiirlerde âşıklar duygu, düşünce ve tecrübeleri paralelinde insan ömrünü safha safha değerlendirirler. Türk dünyası edebiyatının müşterek unsurları arasında yer alan yaşnameler, halkın uzun yıllar sonucu elde ettiği geleneksel halk bilgisini ve toplumun ortak kültürel belleğini aksettiren nazım türlerinden biridir. Çalışmada yaşname kavramı ve Jambıl'ın hayatı hakkında genel bilgi verilip, ozanın yaşname özelliği taşıyan "Akın Boldım" adlı şiiri edebiyat dünyasına tanıtılmış ve bu eser üzerinden Jambıl'ın şiir dünyası ele alınmaya çalışılmıştır.