1321 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Kiralık Konak Romanında Özgür Olmayış Fenomeni

Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 209-222 · DOI: 10.32704/erdem.496878
Tam Metin

Kiralık Konak, insan varlığını tehdit eden unsuru, özgür olmayış durumu olarak görünüşe çıkaran bir romandır. Kısa bir ifadeyle, özgür oluşun (sorumlu oluşun) olumsuz şekli olan özgür olmayış durumu, kişinin yaşadığı karşılaşma deneyimleriyle açılan ve acilen değerlendirilmesi gereken olanaklarını, tepkisel nitelikli eylemleriyle kapatmasıdır. Esir oluştan niteliksel olarak farklı olan özgür olmayış, içinde olunan pek çok durum gibi, insana, farkına varıldığında en yakın, öyle olmadığında ise en uzak durum olarak var olur ve kendisini, sözlerle eylemlerde görünüşe çıkarır. Aynı zamanda olumsuz bir durumun ismi de olan bu fenomen, adı geçen romanda, asıl kişi Seniha'nın olanaklarını israf edişinde görünüşe çıkar. Diğer bir ifadeyle romanın varlık nedeni de olan Seniha, yaşadığı karşılaşmalarla açılan olanaklarını, kullanıp atma düşkünlüğünden dolayı kapatırken özgür olmadığını da ortaya koyar. Bu bağlamda romanı değerli kılan husus ise, insan varlığını tehdit eden unsuru, özgür olmayış durumu olarak somutlamasıdır.

Bu yazıda önce, kavramın kısa bir tanımı yapılmış ve asıl kişinin eylemlerini belirleyen en derin unsurun özgür olmayış durumu olduğu ortaya konmuştur. Daha sonra ise kapatma ve kaçış düşkünlüğünün dolaylı nedenleri tartışılmış ve bu hususun doğrudan nedeninin özgür olmayış durumu olduğu iddia edilmiştir.

Akıl-Kültür İlişkisi Bağlamında Aydınlanmacı Akıl ve Eleştirisi

Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 149-166 · DOI: 10.32704/erdem.496786
Tam Metin

İnsanın ayırt edici niteliği akıl, kültürün oluşturulmasında en önemli etkenlerden biridir. Aklın nasıl tanımlandığı ve konumlandığı, kültürün almış olduğu şekli de belirlemektedir. Aydınlanma Çağı'nda akla yeni kültürün inşasında büyük bir rol verilmiştir. Ancak ilerleyen süreçte akıl, Adorno ve Horkheimer'ın da işaret ettiği gibi amacından uzaklaşarak araçsallaşmış ve modern kültürün felaketlerinin sebebi olmuştur. Kültürün hastalıklarından kurtulması için aklın, kültürün içinde yeniden değerlendirilip konumlanması gerekmektedir. Çağımızda yüzleşmek zorunda olduğumuz krizlerin üstesinden gelebilmek için akıldan vazgeçilmesine değil, eleştiriyi tekrar ancak bu defa etik duyarlılıkla kuşatarak diriltmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak böyle bir kalkış noktası ile aklın kültür içindeki doğru yeri bulunabilecektir.


Sodes "İplerle Dile Gelen Duygular" Projesi Üzerine Bir Değerlendirme

Arış · 2018, Sayı 13 · Sayfa: 26-36 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.76
Tam Metin
İş gücü piyasasına yeterince katılamama nedeniyle dezavantajlı olarak adlandırılan bölgelerde, istihdam yaratarak insan gücünü arttırmak ve bu çevrelerde yaşayan bireylerin kültürel ve sanatsal aktivitelerle topluma entegre olmalarını sağlamak gibi amaçlarla Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı tarafından 2008 yılında kısaca SODES olarak adlandırılan Sosyal Destek Programı başlatılmıştır. İl valiliklerinin koordinasyonunda, yerel yöneticilerin geniş çapta yetkilendirildiği, insan odaklı ve proje temelli olan bu girişim, mahalli dinamiklerin üretmiş oldukları ve topluma bu yönlerden katkı sağlayacak fikirleri hayata geçirerek; göç, yoksulluk, çarpık kentleşme sonucunda meydana gelebilecek sorunların en aza indirgenmesini amaç edinmiştir. Bu çerçevede hazırlanmış olan projelerden biri de yürütücülüğü Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü ve koordinatörlüğü tarafımızdan yapılan "İplerle Dile Gelen Duygular" isimli çalışmadır.Projenin amacı, göçle yöreye gelerek, sosyo-ekonomik yönden gelir düzeyi düşük bölgelerde yaşamaya başlayan, 18-29 yaş aralığında, eğitim düzeyi düşük kadınların, aile bütçesine katkıda bulunabilecekleri bir meslek edinmeleri ve böylelikle toplumda daha iyi pozisyonlara ulaşmalarıdır. Bu çerçevede hazırlanan çalışma da, Van'ın geleneksel el sanatları arasında yer alan ve kaybolmaya yüz tutmuş olan kilim dokumacılığı, hem bu sanatı yeniden canlandırmak hem de kadınların üretime katılarak, ekonomik açıdan kendilerine yetebilmelerini sağlamak amacıyla değerlendirilmiştir. Bu kapsamda yörenin üretime katılamayan kısımlarında yaşayan eğitim seviyesi düşük, düzenli geliri olmayan ev işçisi konumundaki dezavantajlı kadınlara kilim dokumacılığı öğretilerek, üretime katılmaları, bu sayede hem ekonomik güç elde ederek kendilerine yetebilmeleri hem de topluma kanalize olmaları hedeflenmiştir. Bu bağlamda Kalkınma Bakanlığı ile Van Valiliği Sodes Birimi tarafından 2013-065-0224 numaralı proje kapsamında, kadınların kilim dokuma eğitimi alacakları bir atölye kurulmuştur. Atölyede yüz yirmi beş kadın dönüşümlü olarak eğitim almış, bunlar arasında eğitime ara vermeden devam edenlere, proje sonunda birer dokuma sertifikası verilerek, Van yöresi geleneksel dokumacılığının sürdürülmesini sağlayacak yeni dokuma ustalarının topluma kazandırılması sağlanmıştır.

Anadolu Geleneksel Bez Dokumacılığından Bazı Örnekler ve Günümüzdeki Durumu

Arış · 2018, Sayı 13 · Sayfa: 14-25 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.75
Tam Metin
Doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine, Anadolu'nun her yöresinde dokuma kültürüne rastlanmaktadır. Bunların bazıları halı, kilim gibi yaygılar vb. şeklinde kirkitli dokumalar; büyük bir kısmı da giysi, örtü, ev süsleme eşyası vb. amaçlarla üretilen mekikli dokumalardır, yani yöresel bezlerdir. Her biri malzemesi, üretim ve kullanım şekli, desen ve kompozisyonu ile kendine has özellikler taşımaktadır. Yüzyıllardır üretilen ve kullanım alanı bulan bu bezler son yıllarda tekstil sektöründe yaşanan gelişmelere paralel olarak olumsuz yönde etkilenmiş; özellikle modern şehirlerde günlük yaşamda kolay ve ucuz elde edilebilen, aynı zamanda modaya da uyum gösteren kumaşlar ve ortak çizgilere sahip giysiler tercih edilir hale gelmiştir. Tüm dünyada tüketim hızı aynı oranda artmış, kısa süre kullanıldıktan sonra atılan tekstillerden büyük yığınlar meydana gelmiştir. Halbuki Anadolu bez dokumaları genellikle doğal elyaflarla üretilen ve ekolojik kullanım imkanı sunan, üretildiği sayı sınırlı olduğundan bölgeye özel kalan, taşıdığı değerden dolayı anneden kıza geçen ve yıllarca saklanan değerlerdir. Geleneksel dokuma kültürü muazzam bir çeşitliliğe sahip olduğundan; Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından 10-11.03.2017 tarihinde düzenlenen "Gelenekli Türk Sanatlarının Dünü, Bugünü, Geleceği" konulu çalıştay kapsamında hazırlanan bu makalede, mekikli el dokumacılığını kısaca tanıtmak amacıyla yurdumuzun çeşitli yörelerinden bazı örneklemeler seçilmiş, geçmiş ve günümüzdeki durumları tanıtılmaya çalışılmıştır.

Tarihsel Konumu ve Mimarisiyle Nusretiye Camii

Arış · 2018, Sayı 13 · Sayfa: 53-85 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.79
Tam Metin
Bu makalenin amacı, İstanbul'un Tophane semtinde yer alan Nusretiye Camii' nin gerek tarihsel konumu, gerekse dönemin önemli yenilikleri içinde nasıl bir yer tuttuğu ve inşasından günümüze geçirdiği yapısal değişimlere; sanat, mimari ve kültür tarihimiz açısından değinmektir. Beyoğlu'nun Tophâne semtinde, tarihî İstanbul'un sınırları dışında yer alan caminin inşasına 1823 yılının Haziran ayında başlanmış, 8 Nisan 1826'da tamamlanmıştır. Barok ve Ampir üslubun bir arada görüldüğü eser bir selâtin camidir. Bunun yanı sıra yapıyı farklı kılan özelliği; tarihsel konumu sebebiyle hakkında çok fazla politik yorumun olmasıdır. Caminin adı kitâbesinde Câmi-i Nusret şeklinde geçiyorsa da yapı, halk arasında genellikle Tophane Camii olarak bilinir. Nusret adının, dönemin önemli olaylarından biri olup sonrasında Vaka-i Hayriye olarak anılacak olan; Sultan II. Mahmud'un yeniçeri ocağını kaldırması münasebetiyle verildiği kabul edilmektedir. Fakat bu görüş bizi diğer tüm ihtimalleri yok saymaya götürmektedir. Sanat tarihi kaynaklarına "zafer" anlamıyla geçen "nusret" kelimesinin asıl anlamlarını ele alarak meseleye farklı bir bakış açısıyla yaklaşmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Sivas Düğünlerinde "Gelin Hamamı"na "Gelin Bohçası" Hazırlama Geleneği

Arış · 2018, Sayı 13 · Sayfa: 37-45 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.77
Tam Metin
Sivas yöresinde halkın "Beşik- Eşik- Keşik" yani doğum, evlenme, ölüm şeklinde ifade ettiği hayatın önemli dönüm noktaları, birbirinden farklı kurallar eşliğinde hazırlanan törenlerle karşılanır. Bu üç aşamadan biri olan evlilik ve düğün törenine hazırlanılırken de düğün öncesi, düğün esnasında ve düğün sonrası yerine getirilmesi gereken adetler olarak ayrı ayrı incelenebilir.Sivas ve çevresinde düğün aşamasında "Kına Hamamı", düğünden sonra da "Gelin Hamamı" olarak uygulanan gelenek kendine özel bir takım hazırlıkları zorunlu kılar. Hamamda kullanılmak üzere kız evinin emeklerine ek olarak bazı durumlarda kayınvalidenin de hediye yoluyla katkıda bulunmasıyla hazırlanan "Gelin Bohçası" içinde peştamal, havlu, tülbent, hamam yaygısı vb. kullanım eşyalarının yanı sıra ailelerin ekonomik durumuna göre gümüş, bakır veya daha farklı bir madenden imal hamam kazanı, hamam tası, kildan, nalın, tarak, mücevher sandığı gibi fonksiyonel kullanım eşyaları yer alır. Yörede yapılan alan araştırması ve ulaşılan kaynak kişilerin verdiği bilgiler ışığında "Kına Hamamı" ile "Gelin Hamamı" geleneğinin olmazsa olmazlarından olan "Gelin Bohçası" içinde yer alması gerekli görülen bir grup madeni eşyanın tanıtımı makaleye konu seçilmiştir.

Kültür Mirasımız Para Keselerinden Örnekler

Arış · 2018, Sayı 13 · Sayfa: 46-52 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.78
Tam Metin
Türk kültürü ve sanatı içinde kendine özgü bir yeri ve anlamı olan keseler, uzun yıllar altın, gümüş gibi değerli madenleri, tütün, baharat, saat, ok ve cüz gibi nesneleri hem taşımak hem de giysilerini süslemek amacıyla kullandıkları önemli bir eşya olmuştur. Günümüzde ise kese, örneklerine müze, arşiv, özel koleksiyoncu ya da antika dükkânlarında rastlanılmakta pazarı olmadığı için üretilmemektedir. Zengin kültür mirasımız olan keselerimizin yaşatılması,gelecek kuşaklara aktarılmasıvebelgelenmesioldukçaönemlidir.Buçalışmanınamacı, Geleneksel Türk Sanatlarımız içinde yer alan ve maddi kültür değerlerimizden olan keselerimizi tanıtmak ve belgelemektir. Çalışmada Bursa Türk İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan tığ örgüsü para keseleri incelenmiştir. Seçilen konunun,Türk kültür tarihi açısından ilgili literatüre ve kültür değerlerimizden olan keselerin korunmasınakatkı sağlaması açısından önemli olduğu düşünülmektedir.

Burdur'da Halı Heybe Örnekleri

Arış · 2018, Sayı 13 · Sayfa: 4-13 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.74
Tam Metin
Saraçlı halı heybeler Türk erkeklerinin at eyeri üzerinde kullandığı önemli halı örnekleridir. Halı heybeler Türk halı sanatı örneklerinin zenginliğinden olsa gerek yeterince tanıtılmamıştır. Bu heybelerin atın eyer halısı yerine geçmesinin yanında, aynı zamanda ağ parçası eyer kaşına geçirilerek, dengeli bir yerleştirme ve kilitli saraç sistemiyle eşya taşımada da güvenli bir araçtır. Halı heybelerin çeyizlik halı eşyalar arasında yer aldığı ve damat için dokunduğu da bilinmektedir. Ayrıca bu heybelerin ticari amaçlı, çarşı işi eşya olarak da üretiminin yapıldığı anlaşılmaktadır. Gerek hazır alınan, gerekse aile üretimi olan halı heybelerde yörenin halı motiflerini bulmak mümkündür. Bu heybeler Türk hayat tarzı ve sanat estetiğinin birer tanığı olarak bu güne ulaşan, kültür miraslarıdır. 1970'li yıllarda atın yerini arabaların almasıyla işlevi biten bu heybeler müze ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Makaleye konu olan halı heybeler Burdur Müzesi, ilçe ve köylerinde 2013 yılında yapılan alan araştırmasında, tarama yöntemiyle tespit edilmiştir.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sanayi, Bilim ve Teknoloji Yayıncılığı Örneği: Fen ve San’at Mecmuası

Erdem · 2018, Sayı 74 · Sayfa: 5-34 · DOI: 10.32704/erdem.450072
Tam Metin

Avrupa'da gerçekleşen sanayi devrimi sonrası yaşanan teknik gelişmeler Osmanlı İmparatorluğu tarafından yakından takip edilmeye
başlanmıştır. XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren öncelikle savunma sanayinin ihtiyacının karşılanmasına yönelik sanayi tesisleri kurulmak
suretiyle Avrupa'daki teknik gelişmeler Osmanlı coğrafyasına getirilmiştir.
Başlangıçta yabancı ve azınlıkların oluşturduğu teknik uzmanlar tarafından kurulan ve işletilen fabrikalar da daha sonra yetiştirilen Müslüman ve Türk mühendis ve işçileri görev almışlardır. Gerek fabrikalarda çalışanlar, gerekse mühendishanelerde ve sanayi mekteplerinde okuyan öğrenciler ile okuma yazma bilenlerin okuyabileceği teknik makalelere, dönemin farklı gazete ve mecmualarında kısıtlı da olsa yer verilmiştir.
Ancak, tamamıyla sanayiye dönük bilimsel ve teknik konuların ele, İbrahim Pertev tarafından Sanayi adı ile 1914-1921 yılları arasında İstanbul'da çıkarılmıştır. Sanayi mecmuası 1933 yılında İbrahim Pertev tarafından İzmir'de Fen ve San'at adı ile yeni Türkçe harflerle tekrar yayımlanmaya başlanmış ve Eylül 1935 tarihine kadar yayım hayatını sürdürmüştür. Bu tarihten sonra Endüstri adını almış olan mecmua, 1958 yılına kadar yayımlanmıştır. Bu makalede, 1930'lu yıllarda başlatılan sanayileşme çabaları döneminde yayımlanan Fen ve San'at mecmuasının
sanayinin gelişimindeki yeri ortaya konulmak suretiyle sanayi tarihimiz ile bilim ve teknoloji tarihimizin aydınlatılmasına çalışılmıştır.

Özbek Destanı Erali ve Şirali’de Geçen Deyimler

Erdem · 2018, Sayı 74 · Sayfa: 35-62 · DOI: 10.32704/erdem.450080
Tam Metin

Destan metinleri, bir milletin tarih sahnesinde yerini aldığı dönemden başlayarak bugüne taşıdığı kültür kodlarını gösteren en önemli edebiyat
metinlerindendir. Erali ve Şirali Destanı da Özbek Türklerinin zengin sözlü kültür mirasından izler taşımaktadır. Destanda diğer destan metinlerinde olduğu gibi manzum ve düzyazı bölümleri mevcuttur. Erali ve Şirali, destana adını veren iki kardeşin adıdır. Bu destanda Erali ve Şirali'nin hayatı destan diliyle, renkli sahne tasvirleri ve diyaloglarla anlatılmıştır. Destan, Türkçenin zengin söz varlığı öğelerinden birisi olan deyimler bakımından incelenmiştir. Tespit edilen deyimlerin Özbek ve Türkiye Türkçesindeki şekilleri, anlamları, destan metni içindeki örnek cümleleri ve destan içindeki sayfa ve satır numaraları birlikte verilmiştir. Tespit edilen deyimlerin tematik sınıflandırılması da yapılmıştır.