497 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 497
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Ahmet Karaman 6
- Cüneyt Akın 6
Anahtar Kelimeler
- Turkish 15
- Türkçe 15
- Azerbaycan edebiyatı 10
- vocabulary 10
- edebiyat 9
- Eski Türkçe 9
- Eski Uygurca 9
- Kazakh 9
- literature 9
- söz varlığı 9
KIRGIZ KÜLTÜRÜNDE KUT KAVRAMININ ÖZELLİKLERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 245-257
Özet
Türkçenin en eski dönemlerinden itibaren günümüze kadar bütüntarihî ve çağdaş Türk lehçelerinde varlığını sürdüren kut sözcüğünün,etimolojik sözlüklere dayanarak yapılan araştırmamıza göre dönem velehçeye bağlı olarak değişiklik gösteren pek çok anlamın olduğu ortayaçıkmıştır. Bu anlamları da dikkate alarak Kırgız kültürü bağlamında elealınan kut kavramının soyut - somut, dış - iç dünya gibi pek çok anlamsaldüzleme sahip olduğunu kanıtlarla tespit ettik. Soyut düzlemin tanrı,ikbal, talih gibi insanların dış dünya algısını ve ruh, can, gönül, hayatenerjisi gibi kendi iç dünya algısını ilgilendiren kavramlardan; somut boyutununise tılsım, putçuk gibi dokunabilen nesnelerden oluştuğu tespitedildi. Kırgızcadaki kut sözcüğünün, insanın Tanrı'dan geldiği düşündüğüikbal, uğur, baht, irade, saadet gibi soyut düzleminin, Eski Türk inancınınizlerini taşıyor olmasına rağmen somut düzleminin bir ifadesi olantılsımın, nazardan koruma aracı olarak günümüzde artık kullanımdankalktığını söylemek doğru olacaktır. Geçen yüzyılın altmışlı yıllara kadarKırgızların arasında var olan ancak bugün sadece Sibirya halklarındaörnekleri bulunan tılsımın mavi veya kırmız renkteki bezlerden yapılmışolması eski Türk inancındaki Yağız Yer ve Mavi Gökyüzü'nün simgelediğianlaşılmaktadır. Diğer Türk halklarında olduğu gibi Kırgızcada daolumlu anlamı ifade ettiğinden dolayı kut sözcüğünün hem kız hem erkekisimleri oluşturmak için kullanıldığı görülür.
MERKEZȊ RUSİYANIN TÜRK COĞRAFİYASI (ETİMOLOJİ ÇALIŞMA)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 265-269
Özet
Azerbaycanlı değerli araştırmacı Prof. Dr. Minehanım Nuriyeva Tekeli'nin yazdığı Merkezȋ Rusiyanın Türk Coğrafiyası (Etimoloji Çalışma), (Zerdabi Ltd, MMC) adlı eser, Türklerin tarihȋ geçmişte yaşadığı, bugün dışarıda kalan bölgelerdeki yer adları ile ilgili yapılmış önemli çalışmalardan biridir ve bu bölgeye ilişkin ilk çalışmadır. Prof. Dr. Minehanım Nuriyeva Tekeli eserinde, tarihȋ dönemlerde bir Türk yurdu olan, ancak bugün Rusya'nın sınırları içinde kalan, başkent Moskova ve çevresindeki Merkezȋ Rusya vilayetlerine dâhil olan bölgelerde kullanılan Türkçe kökenli yer adlarını araştırmış; bu adların yapılarını, hangi boy veya şahıs adına dayandıklarını, bu adların ne zaman verildiklerini ve eğer değiştirilmişlerse ne zaman değiştirildiklerini, tarihȋ geçmişlerini ve bu kelimelerin etimolojilerini gün ışığına çıkarmıştır. Eserinde, kent, şehir, nehir, ırmak, dağ, arazi gibi yer adlarının tarihi ile ilgili çoğunluğu Rusça yazılmış çalışmalardan, çeşitli tarihȋ belgelerden, sözlüklerden faydalanan yazar, bilimsel yöntemlerle ve tarafsız bir bakış açısıyla yer adlarını kökenlerine ve anlamlarına göre tahlil etmiştir.
KAFKASYA’DA 19. YÜZYILDA TÜRKÇE HALK KÜLTÜRÜ DERLEMELERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 259-264
Özet
Kafkas Bölgesi ÇarlıkRusyası tarafından 19. yüzyılın başlarındaişgal edilmiştir. Tiflis'teki RusBölge Komutanlığı, işgal altındaki yenihalkları sorun isyan çıkmadan, memnunederek yönetmek için onların öncelikledillerini, kültürlerini tanımak ister. Buamaçla halk kültürü derlemeleri yaptırır.Derlenen ürünler, kitap olarak yayımlandığıgibi gazete ve dergilerde de yer alır.En önemli adım ise 1881 yılında Tiflis'teatılır. Tiflis'teki Kafkas Tedris/EğitimDairesi tarafından SMOMPK yayımlanmayabaşlar. Bu yayın, Kafkasya'dakiTürk kökenli halkları, özellikle de Azerbaycan Türklerini ziyadesiylememnun eder. Çünkü, dillerini, kültürlerini unutmamaları, etnik kimliklerinikaybetmeme yolunda bir ümit ışığı ortaya çıkmıştır.1881-1929 yılları arasında bu toplunun/külliyatın 46 cildi yayımlanır.44 cildi Tiflis'te (1881-1915), son iki cildi de 1926 ve 1929 yıllarında Mahaçkale'de(Dağıstan) basılır.
Ölümünün Birinci Yılında PROF. DR. HAYRİYE MEMOĞLU SÜLEYMANOĞLU YENİSOY
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 277-283
Özet
Bulgaristan Türklerinden Türklük bilimci, emekli Muğla Sıtkı KoçmanÜniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayriye Memoğlu SüleymanoğluYenisoy'u yaklaşık bir yıl önce ikamet ettiği Ankara'da 24 Mart2018 Cumartesi günü kaybetmiştik. Cenazesi, BursaKestel'e götürülerek 25 Mart 2018 Pazar günüHacı Çınar Camisi'nde kılınan öğle ve cenazenamazlarının ardından Kestel Mezarlığı'ndakiaile kabristanında toprağa verilmişti. BulgaristanTürklerinin 1989 büyük Türkiye göçüsırasında Kestel'e yerleşen Süleymanoğluailesi, ülkemizde Yenisoy soyadını almıştı.Ölümünün birinci yılında onu, Türk ve Bulgardillerine hizmetleri ve Türklük bilimine,Balkan bilimine yaptığı katkıları belirtereksaygıyla anmak istiyoruz.
KAZAKISTAN’IN TÜRKİSTAN ŞEHRİNDE BİR MİSYON KÜTÜPHANESİ: TÜRIK TILDES HALIKTAR KITAPHANASI (TÜRK DILLI HALKLAR KÜTÜPHANESI)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 271-276
Özet
Bir Türkoloji Kütüphanesi olan Türk Dilli Halklar Kütüphanesi, haftaiçi her gün 09.00-18.00 saatleri arasında hizmet vermektedir. Burada kütüphanemüdürü dâhil 9 kişi çalışmaktadır.Bu kütüphaneyle birlikte Türkoloji Müzesi ve Sanat Galerisi binalarıda kütüphaneyi destekleyen Türkoloji projeleri olarak açılmış olup ve şuanda hizmet vermektedir
ÇAĞDAŞ UYGURCADAKİ OLUMSUZ İÇERİKLİ ATASÖZLERİ
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 2 · Sayfa: 351-362
Özet
Atasözleri halkın ortak düşüncesini, inancını, ahlak anlayışını, millî kültürünüve felsefesini yansıtır. Bir başka deyişle atasözleri kültürün aynasıdır; eğitici veyönlendiricidir. Genellikle mecazi bir anlam taşıyan atasözlerinin büyük bir kısmısözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaşmıştır; bazıları zaman dilimiiçinde elenerek kullanımdan düşmüş, unutulmuştur; bazıları ise eski çağlardakindenfarklı şekilde bize ulaşmıştır. Günümüzde atasözleri çok geniş ve çeşitli alanlardakullanılmaktadır. Atasözleri denildiğinde genellikle atalarımızın uzun gözlem vetecrübeler sonucunda vardıkları hükümlerini hikmetli düşünce, öğüt ve örneklemeleryolu ile öğütleyen, yol gösteren ifadeler kastedilir. Fakat bazı atasözleri vardı kiâdeta bir "kötü öğüt" veya "kötü sonuç" izlenimi verir (Örneğin, Yaxşi étiŋni satquçeataŋni sat "İyi atını satmaktansa babanı sat."; Heqni sözligen öz ecilidin burun öler"Doğruyu söyleyen ecelinden önce ölür."). Bunlardan bazıları yakın dönemlerdeortaya çıkmış olsa gerek ki bunu içinde barındıran sözcüklerden anlamak mümkündür,örneğin: Cigde yağıçi badır bolmas, déhqan balısi kadır bolmaz "İğde ağacındansütun olmaz, çiftçinin çocuğu memur ol(a)maz."; Aldi işiktin yiŋne patmaydu, arqaişiktin poyiz qatnaydu "Ön kapıdan iğne geç(e)mez, arka kapıdan (rüşvet kapısından)tren geçer." vb. gibi atasözlerinde geçen kadır "memur" ve poyiz "tren" sözcükleriancak 20. yüzyılda Rusçadan Uygurcaya giren sözcüklerdendir. Bu tür maqaltemsillerigünümüze tatbik etmek düşüncesiyle elemek elbette yanlış olur. Selbimaqal-temsiller de atasözlerinin bir parçasıdır; dolayısıyla bu tür atasözlerine de yervermek, araştırmaya dâhil etmek gerekir. Bu tür atasözleri üzerine şimdiye değin birçalışma yapılmamıştır. Bu yazımda çağdaş Uygur atasözleri içindeki olumsuz anlam içeren bazı atasözleri üzerinde durulacak.
MÜYESSİRETÜ’L-ULÛM’UN KAYIP NÜSHALARI
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 2 · Sayfa: 247-264
Özet
Bergamalı Kadrî tarafından H. 937/M. 1530 yılında kaleme alınan Müyessiretü'l-Ulûm, Kanûnî Sultan Süleyman'ın sadrazamı Damat İbrahim Paşa'ya sunulmuştur.Türkçenin Batı Türkçesiyle yazılmış ilk gramer kitabı olması yönünden değerli birkaynak olan eser, Hayâlî Bey gibi önemli bir şâirin bir gazelini gramer, belagat veanlam açısından incelemesi yönüyle de dikkat çekicidir. Bursalı Mehmet Tâhir Beytarafından bulunan eserin bilinen tek nüshası, Maârif Vekâleti tarafından basılacakolan kitapta kullanılmak amacıyla fotoğrafları çekildikten sonra kaybolmuştur.Müyessiretü'l-Ulûm, ilk defa Besim Atalay tarafından 1946 yılında metin, dizin vefotoğraflarıyla birlikte neşredilmiş, daha sonra da hakkında günümüze kadar birçokçalışma (kitap, tez, makale, bildiri) yapılmıştır. Biz de Hayâlî Bey'in bu değerli kitaptayer alan gazelinin şerhi hakkında hazırladığımız bir çalışma vesilesiyle eserin kayıpnüshasıyla ilgili araştırmalar yaptık ve eserin hem kaybolan nüshasını, hem de FuatKöprülü tarafından istinsah edilen diğer bir nüshasını tespit ettik.Bu çalışmada öncelikle Müyessiretü'l-Ulûm'un mevcut tek nüshasının BursalıMehmet Tahir Bey tarafından bulunuşu, ilim adamlarının eser hakkındaki yazıları,Fuat Köprülü'nün nüshadan kendisi için bir örnek çıkarması, eserin tek nüshasınınMaarif vekâletince metninin neşredilmesi amacıyla fotoğraflarının çekilmesi ve teknüshanın kaybolmasından sonra fotoğraflar üzerinden bilimsel neşirlerinin yapılmasıhakkında bilgi verilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde de tarafımızca yapılanaraştırmalar neticesinde Müyessiretü'l-Ulûm'un Almanya'da ve Türkiye'de bulunan kayıp nüshaları hakkında bilgi verilecektir.
DEDE KORKUT OĞUZNAMELERİNDE GEÇEN BAN, BANU, BAMBAM, BAMSI ÜZERİNE
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 2 · Sayfa: 265-280
Özet
Tarihî metinler çözülmesi gereken birçok karmaşık sorunu içerebilir. Bu sorunlar metni bilinmez ve anlaşılmaz kılan yanlışlıklar, eksiklikler olabildiği gibi dilin tarihî süreçte kendi içerisinde uğradığı gelişmelerle veya değişmelerle ilgili de olabilir. Metinle ilgili sorunların çözülmesi ve aşılması için metnin kendi içinde aydınlatıcı birtakım ögeleri veya verileri bulmak mümkün olabilir. Ancak bazen de metin içinde günümüzde kullanıldığından daha farklı işlevde kullanılan yapılar veya dil birliklerini yorumlayıp anlamak gerekir. Yani dilin kendi içerisinde kullanmış olduğu yapılar, birtakım işlev değişikliklerine uğramış ise bu durumun görülmesi ve tespiti önem arz eder. Durum ne olursa olsun metinlerin bu karmaşık ve çok yönlü güçlükleri nedeniyle birtakım kelimelerin, deyimlerin veya başka biçim birimlerinin doğru anlaşılması uzun zaman alabilir. Dede Korkut Oğuznameleri son yıllarda okunma veya anlaşılma sorunları yönünden sıklıkla tartışılan ve üzerine yazı yazılan metinlerimizden biri olmuştur. İşte bu makalede de Dede Korkut Oğuznamelerinde geçen ag ban ev, Banu, Bambam Depe ve Bamsı kelimeleri üzerinde yeniden durulmakta, kelimelerin yapıları ve anlamları ile ilgili açıklamalar, tespitler yapılmaktadır.
YENİ BİR NÜSHASIYLA AHMEDÎ’NİN MİRAÇ-NAMESİ
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 2 · Sayfa: 281-349
Özet
Miraç, ism-i alet ve bazen ism-i mekân yapan mif'âl vezninde Arapça bir kelimedir. "Yukarı çıkma aracı" veya "yukarı çıkılacak yer" anlamlarına gelen bu kelime ıstılah manasıyla "göğe çıkma, yükselme"dir. Hz. Muhammet'in bir mucize olarak göğe yükselmesidir. Miraç-name ise Hz. Muhammet'in miraç mucizesini ayrıntılı olarak anlatan eserlerdir. Siyer ve mevlit yönüyle oldukça zengin olan Türk edebiyatında Hz. Muhammet'in hayatı anlatılırken miraç mucizesine sıkça yer verilmiştir. Ahmedî'nin "Cemşid u Hurşîd" ve "İskender-nâme" mesnevilerinin mevlit bölümlerinde miraciyeler bulunmaktadır. Ahmedî'nin müstakil bir "Miraç-nâme"si ise 1989'da Yaşar AKDOĞAN tarafından ilim dünyasına tanıtılmıştır. Ahmedî'nin bu eseri Türk edebiyatının ilk miraç-namesidir. Süleymaniye Kütüphanesi Şazeli Tekkesi 110 no.lu Türkçe yazmada, İskender-name'nin 16b-28b varakları arasında bulunan ve 808 Rebiyülahirin'in evvelinde (1405-1406, 26 Eylül Cumartesi) yazılan 497 beyitlik "Mir'ac-nâme" şimdiye kadar bu tek nüshayla bilinmektedir. Bu makalede, Ahmedî'nin Mir'ac-nâme adlı eserinin başka bir nüshası tanıtılmıştır. Bu nüsha, Süleymaniye nüshasından beyit sırası ve sayısı bakımından farklılıklar gösterdiği gibi, bazı kelime ve ifade farklılıkları da taşımaktadır. Bu çalışmada Ahmedî'nin miraç-namesinin iki nüshası mukayese edilmiş ve bulunan yeni nüsha ses ve şekil bilgisi yönüyle incelenmiştir.
ALTUN YARUK’TA SÜREKLİLİK VE TEZLİK BİLDİREN TASVİR FİİLLERİNİN ÇİNCE ORİJİNAL METİNDEKİ GÖRÜNÜMLERİ
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 2 · Sayfa: 215-246
Özet
Bu çalışmada Uygur Türkçesinin en önemli ve en hacimli eserlerinden biriolan Altun Yaruk'ta süreklilik ve tezlik bildiren tasvir fiilleri Çince orijinal metinlekarşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Eski Uygur Türkçesinde süreklilik anlamı kal-,kel-, olur-, tur-, tut-, yat- yorı-; tezlik anlamı ise bėr- yardımcı fiilleriyle sağlanmıştır.Eserde bu fiillerin görev aldığı tasvir fiillerini içeren kırk beş cümle tespit edilmiştir.Bu cümleler Çince orijinal metindeki ilgili bölümlerle karşılaştırılmış, Şingko ŞeliTutung'un çeviri sırasındaki tutumu gözlenmiş, Çince metinde bu anlamı verenherhangi bir sözün kullanılıp kullanılmamasından hareketle çevirmeni bu yapılarıkullanmaya iten nedenler (ve olası nedenler) üzerinde durulmuştur. Sonuçta Çincemetinde ilgili cümlelerin büyük çoğunluğunda bu yapıları kullanmayı zorunlu kılanbir sözün yer almadığı, çevirmenin kimi zaman kalıp ifadelerin etkisiyle, kimi zaman söze güç katmak amacıyla tasvir fiil yapılarını tercih ettiği düşüncesine varılmıştır.