303 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
  • Son 10 yıl
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Türk Eğitim Sisteminde Aşırı Militarist Uygulamanın Başlaması (1926-1947)

Erdem · 2017, Sayı 71-72 · Sayfa: 69-90 · DOI: 10.32704/erdem.536812
Tam Metin
Modern devletin icadıyla zorunlu eğitim, zorunlu askerlik ve vatandaşlık uygulamaları arasında mutlak bir ilişki ve etkileşim meydana geldi. Devlete sadık vatandaş yaratmanın yolu büyük ölçüde disiplinli, merkezî, kontrollü zorunlu eğitimden geçiyordu. Büyüklüğün, geniş ölçüde askerî güce endekslendiği 19. yüzyılda, asker sayısının artırılması ve toplumsal mobilizasyon için eğitim en kullanışlı araçtı. Bu sebeple askerî dersler, ritüeller ve askerliği sevdirici uygulamalar eğitim programlarına eklendi. Bazen askerlik yalın halde programlarda görülürken bazen de Beden Eğitimi, Jimnastik, Tarih, Coğrafya gibi derslerin içerisinde verildi. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı eğitimi de bu gelişmelerin dışında değildi. I. Dünya Savaşı sırasında yoğunlaşan militer eğitim ve paramilitarist örgütler, Cumhuriyet döneminde yeni bir boyut kazandı. 1926 sonrasında askerlik zorunlu ders oldu, 1935 sonrasında bütün eğitim kademelerinde 20 günlük kamp hayatını da içeren bir uygulamaya dönüştü. Bu günün toplum ve zihin dünyasının biçimlenmesinde önemli rolü olan Askerlik Dersi, fazla araştırılmayan bir konudur. Bu makalede, birincil kaynaklar kullanılarak, 1926-1947 arasındaki Askerliğe Hazırlık dersi uygulaması incelenmiştir.

Edebî Bir Siyer Örneği Olarak Çöle İnen Nur’un Kaynakları

Erdem · 2017, Sayı 71-72 · Sayfa: 59-68 · DOI: 10.32704/erdem.537385
Tam Metin
Necip Fazıl Kısakürek, bir edebiyatçı olarak kaleme aldığı Çöle İnen Nur adlı eserinde Hz. Peygamber'in hayatını coşku ve saygı dolu bir dille anlatmaktadır. İzlediği telif metodu gereği bu eserini kaleme alırken başvurduğu kaynaklar görünür durumda değildir. Fakat bizzat kendisi telif metodu hakkında eserlerinin satır aralarında bilgi vermektedir. Bu verilerden yola çıkılarak önce Necip Fazıl'ın telif metodu tespit edilmiş ve sonra, eserini telif ederken kullandığı kaynaklar üzerinde durulmuştur. Hz. Peygamber'in hayatını işleyen bir eserin kaynaklarını tespit etmek yeni Türk edebiyatında siyer kaynaklarının kullanımı hakkında ipuçları sağlamaktadır. Bu husus Necip Fazıl söz konusu olduğunda daha bir önem taşır. Yazarın, Cumhuriyet devri Türk edebiyatının önemli şairlerinden olması, Osmanlı devrinin sonlarında ilk tahsilini görüp Cumhuriyet devrinde ilk ürünlerini veren nesle mensup bulunması gibi hususlar bir arada düşünüldüğünde Çöle İnen Nur'un kaynakları üzerinde çalışmak daha ilgi çekici bir hâle gelmektedir. Bu çalışma, Cumhuriyet devrinde kaleme alınmış diğer siyer örnekleriyle bir mukayese imkânı da sağlayacaktır. Edebî siyer kaleme almış bir şair olarak Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983), Cumhuriyet dönemi edebiyatçıları içinde önemli bir yere sahiptir. Telif ettiği Çöle İnen Nur -Çöle ve Bütün Zaman ve Mekâna- başlıklı eseriyle Türkçe'de en güzel siyer örneklerinden birini vermiştir.

Edebiyat Tarihi Yazımında Bir Kaynak Olarak Takrizler ve Sıra Dışı İki Örnek

Erdem · 2017, Sayı 71-72 · Sayfa: 91-116 · DOI: 10.32704/erdem.536835
Tam Metin
Osmanlı edebiyatında önemli bir yere sahip olan takrizler, kendine has bir gelenek meydana getirmiştir. Bir eseri veya yazarı övmek için kaleme alınan bu metinler, genellikle eserlerin giriş kısımlarında yer alır. Bu gelenek, aynı zamanda, Osmanlı edebiyatı araştırmaları için birincil kaynak olma özelliği taşır. Öyle ki bazı takriz örnekleri, yazar ve esere dair içerdikleri bilgilerle biyografi ve monografilerin yazımına kaynaklık edecek niteliktedir. Bu çalışmada, edebiyat tarihi yazımında birincil kaynak olarak değerlendirilebilecek takrizlerin ne gibi işlevler taşıdıkları sorgulanacaktır. Keçecizâde İzzet Molla'nın Mihnet-keşân'ına ve Mahmûd Celâleddin Paşa (Âsaf ) Divanı'na yazılan takriz örneklerinin inceleneceği bu çalışmada, edebiyat tarihini yeniden yazmak adına takrizlerin nasıl işlevler üstlendiği ve biyografi yazınının satır aralarını doldurmada bu metinlerin nasıl bir öneme sahip oldukları ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Konya-Mevlâna Müzesi’nde Bulunan 637 Envanter Numaralı Puşîde

Arış · 2016, Sayı 12 · Sayfa: 4-11 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.70
Tam Metin
Geleneksel sanatlar, zaman içinde birçok değişiklikler geçirmiştir. Bununla birlikte ortaya farklı örnekler çıkmıştır. Saraya bağlı ve bağımsız ortamlarda meydana getirilen bu örnekler, kullanılan malzeme ve teknik özellikleri bakımından büyük bir ustalık ve inceliği ortaya koymaktadır.Türk toplumunun dününü bugüne aktarılmasında büyük rol oynayan ve büyük bir çeşitlilik içinde ortaya çıkan geleneksel sanatların yaşatılması gerekmektedir.Araştırmada literatür taramasından sonra müze yetkilileri ile görüşmeler yapılmıştır. Müze yetkililerinden alınan bilgiler kaynak kişi adı verilerek açıklanmıştır.Bu puşide, oluşturulan gözlem fişi aracılığıyla incelenmiştir. Mevlâna Müzesi'nde bulunan puşide örneğinin; kitabeleri okutularak, boyutları, malzemesi, teknik ve renk özellikleri, bezeme konuları ve kompozisyon özellikleri incelenerek, envanter numaralarına yer verilmiştir.

Geç Dönem Osmanlı Mimarisi Duvar Resimlerinde Bazı Dokuma Tasviri Örnekleri Ve Düşündürdükleri

Arış · 2016, Sayı 12 · Sayfa: 19-29 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.72
Tam Metin
Türk - İslam medeniyetinin eski sanat kollarından birini oluşturan dokumacılık, örtünme ve soğuktan korunma gibi ihtiyaçlar neticesinde ortaya çıkmış ve ilerleyen süreçte insanın yaşadığı çevreyi güzelleştirme isteğiyle kendine farklı kullanım alanları bularak, günümüze ulaşmıştır. Dokuyan kişi ya da kişilerin ananelerini, duygu ve düşüncelerini yansıtan motiflerin yanı sıra çevrede görüp beğenilen nesnelerin de stilize ya da yarı stilize şekillerle işlendiği dokumalar, göçler, savaşlar, ticaret ve kültürlerarası alışverişlerle coğrafyalar arası geçiş sağlayarak, geniş kitlelere hitap etmiştir. Üzerlerinde barındırdıkları motifleri ve kompozisyonlarıyla Avrupalı ressamların da ilgisini çeken dokumalar, onlar tarafından ortaya konan tablolarda kendine yer bulmuştur. Bu şekilde resim sanatına giren dokuma zamanla duvar süslemeciliğinde de kendini göstermiştir. Batı resminde sevilerek kullanılan bu motif, Osmanlı Devleti'nin 18. Yüzyıldan itibaren çeşitli alanlarda olduğu gibi süsleme alanında da Batı sanatının etkisine girmesiyle, Osmanlı duvar süslemeciğinde nesnel bir bezeme olarak kendine yer bulmuştur. Bu çalışmada, Aydın, İzmir, Denizli ve Nevşehir illerinde yer alan dini ve profan yapılarda tespit edilen dokuma tasvirli duvar resimleri tanıtılmış ve söz konusu örnekler, Anadolu'nun farklı yerlerindeki mimari yapılarda karşılaşılan dokuma tasvirleriyle kıyaslanarak, dokumaların duvar resmindeki yeri ifade edilmiştir.

Bitlis’te Anadolu’nun Erken Türk Döneminden Ahşap Bir Kapı Kanadı

Arış · 2016, Sayı 12 · Sayfa: 30-40 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.73
Tam Metin
Medeniyetin mutlak olarak getirdiği sonuçlardan biri de ait olduğu toplumun kullandığı eşyalar üzerindeki estetik anlayışını göstermesidir. Ahşap işçiliği de Türk-İslâm medeniyetinin güzellik kavramının yansıtıldığı alanlardan biridir. Aşağıda incelediğimiz kapı kanadı da Anadolu'daki erken tarihli ve Türk dönemine ait örneklerden biridir. Yaptığımız çalışmalar sonucunda bu eserin XII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIII. yüzyıla tarihlendirmek mümkündür. Bu makaleyle amacımız, Türk-İslâm sanatında önemli bir yere sahip olan ahşap sanatına katkı sağlamak ve değerli bir örnek olduğunu düşündüğümüz bu kimliği belirsiz kapı kanadını, bir nebze de olsa kimliğe büründürmektir. Nereden ve nasıl geldiği tam olarak bilinmeyen bu eserin varlığından Sanat Tarihi camiasını haberdar ederek, belki de bir müzede sergilenmesine vesile olmaktır.

Tekstil Ve Hazır Giyim Sektöründe Marka, Pazar Ve Moda Eğilimlerinin Koleksiyona Etkisi

Arış · 2016, Sayı 12 · Sayfa: 12-18 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.71
Tam Metin
Marka yöneticileri tarafından belirlenen ve yönetilen kurumsal marka, marka konumlandırma ve hedef pazar tanımlamaları doğrultusunda, güncel moda eğilimlerini de yansıtan koleksiyonların hazırlanmasında en önemli görev tasarım ekiplerine düşmektedir.Tekstil ve hazır giyim markalarında, koleksiyon hazırlanırken dikkat edilen önemli unsurlardan biri moda eğilimlerine olan uyumluluktur. Bu çalışma, tekstil ve hazır giyim sektöründeki tasarımcıların hizmet verdikleri markaların kurumsal kimliklerini, hedef pazar/müşteri profillerini ve marka konumlandırmalarını da dikkate alarak, güncel moda eğilimlerini analiz edip koleksiyon ile ilişkilendirmelerinde yol gösterme amacındadır.

1930’ların Kültür Dünyasını Aralamak: Görüş Mecmuası

Erdem · 2016, Sayı 70 · Sayfa: 43-62 · DOI: 10.32704/erdem.536806
Tam Metin
Bu makale, 1930'dan 1932'ye kadar üç yıl içinde, düzensiz aralıklarla dört sayı çıkabilen, fakat gerek çıkaranlar gerekse yazarları bakımından dönemi için önemli bir kaynak kıymetinde olan Görüş dergisini tanıtmayı ve içeriğini tahlil etmeyi amaçlıyor. Makalede evvela derginin çıkış macerası ve biçimsel özellikleri anlatıldı, sonra da içinde yer alan önemli yazılar incelendi. O yıllarda Görüş'te ürünleri yayımlanan fakat bugün yeterince tanınmayan, bilinmeyen yazarlara da değinildi kısaca. Dördüncü sayısı bugün sadece bir iki kütüphanede bulunabilen mecmuada çıkan kimi yazılar, sonradan kitaplara girme şansı bulamadığı için, edebiyat araştırmacılarına nihan kalmıştır denebilir. Bu yazılarda, hâlihazırdaki bazı bilgileri düzeltecek ya da genişletecek özgünlükte malûmat mevcuttur. Dergide yer alan Ahmet Kutsi Tecer'in kitaplaşmayan yazıları, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın kitaplarına girmeyen iki çevirisi, başkaca yazarların araştırmacılara uzak, bir bakıma gizli kalmış bazı deneme, değini ve değerlendirme yazıları da bu çalışmayla gün ışığına çıkıyor. Dergilerde yayımlanan bilhassa şiirlerin veya bazen yazıların, daha sonra kitaplara alınırken müelliflerince değiştirildikleri bilinmektedir. Tanpınar'ın Görüş'te çıkan bir şiirinde, kitabına alırken yaptığı değiştirmeleri de gösterdik. Ayrıca derginin yazılar ve yazarlar dizini de hazırlanıp makaleye dâhil edilmiştir

Klasik Türk Şiirinde Levendâne Tarz

Erdem · 2016, Sayı 70 · Sayfa: 5-24 · DOI: 10.32704/erdem.536801
Tam Metin
Levent, Osmanlı dönemi deniz askerleri için kullanılan bir isimdir. Leventler sosyal statüleri, giyim kuşamları, hâl ve hareketleriyle toplumu bazen olumlu bazen de olumsuz yönden etkilemişlerdir. Türk halkı askerlik mesleğine çok değer verdiği için leventler, kültürümüzde genellikle olumlu yönleri ile yer almışlardır. Adalar başta olmak üzere, özellikle sahilde yaşayanların giyinme, konuşma, saç şekli, yürüyüş gibi hâl ve hareketlerinde leventlerin etkisi söz konusudur. Bu etki yaygınlaşarak halk arasında bir tarzın oluşmasını sağlamıştır. Bu tarz zamanla edebiyatta da kendini göstermiştir. Klasik Türk edebiyatı yaygın olarak bilinenin aksine, sosyal hayattan beslenmiş ve onun aynası olmuştur. Halkın içinde giyimden saç stiline, yürüyüşten konuşma tarzına kadar değişik alanlarda varlığından söz ettiren bu tarz, şiir alanında da kendini göstermiştir. Divan şairleri, deniz askerlerinin rol modeli olduğu toplumda, sevgili ve âşık gibi şiir kahramanlarıyla leventler arasında ilgi kurmuşlar ve bu tarzda yazdıkları şiirlere "levendâne şiir", "levendâne kaside", "levendâne gazel" gibi isimler vermişlerdir. Bu makalede, deniz kenarında yaşayan insanların sıkça gördükleri deniz askerlerinden etkilenerek oluşturdukları bir tarz incelenmiştir. Levendâne diye adlandırılan bu tarzın nasıl oluştuğu, hayatın hangi alanlarında nasıl görüldüğü ve şiire yansıması değişik şairlerden alıntılanan beyitlerle değerlendirilmiştir.

Akabi Hikâyesi’ne Marksist Eleştirel Bir Yaklaşım

Erdem · 2016, Sayı 70 · Sayfa: 63-74 · DOI: 10.32704/erdem.536808
Tam Metin
Akabi Hikâyesi, 1851 yılında Ermeni harfleriyle yazılan ilk Türkçe romandır. Eser, Ermeni toplumunun farklı mezhebine mensup iki gencin aşk hikâyesi üzerinden, Tanzimat döneminin sanat anlayışı ve sosyal hayatını yansıtır. Temel kaynağını, diyalektik yöntemden ve doğru çözümlenmiş bir tarih anlayışından alan Marksist eleştiri ise edebiyat yapıtlarını incelerken aynı ilkelerden hareket eder. Bu nedenle toplumun ekonomik, politik, sosyal açıdan eleştirisi kabul edilir. Toplumdaki sosyal yapı, sınıf farkları, çatışan güçler Marksist eleştirinin değer ölçütleridir ve metin bu eleştiriyi somutlaştıran nesne işlevi görür. Bu makalede, Akabi Hikâyesi'ndeki ekonomik ve sosyal ilişkilerden yola çıkılarak roman Marksist eleştiri kuramına göre değerlendirilecektir. Romandaki karakterler aracılığıyla ekonomik koşullar ve dinin topluma etkisi dikkate alınmıştır. Ayrıca ekonomi ile toplum arasındaki etkileşimin çözümlenmesiyle, Akabi Hikâyesi'nde temsil edici "tip"ler tespit edilmiştir. Makalede, romanın Marksist eleştiri kuramına göre çözümlenmesi amaçlandığından, olay örgüsü üzerinde durulmamış ve yalnızca çözümleme açısından gerekli görülen noktalara değinilmiştir.