2068 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 2068
Yazarlar
- Zeynep Korkmaz 37
- Nail Tan 29
- Agâh Sırrı Levend 27
- Hasan Eren 23
- Mustafa Öner 21
- Osman Fikri Sertkaya 21
- Mehmet Ölmez 16
- Saadet Çağatay 15
- Sadettin Özçelik 14
- Şinasi Tekin 14
Anahtar Kelimeler
- Türkçe 42
- Abdullah Tukay 26
- Turkish 23
- Dede Korkut 20
- Türkiye Türkçesi 20
- Eski Türkçe 19
- Tatar edebiyatı 19
- TÜRKÇE 19
- dil 16
- Eski Anadolu Türkçesi 15
UYGUR ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİNDE GEÇEN ÇİNCE ALINTILAR ÜZERİNE
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 2 · Sayfa: 195-214
Özet
Türklerin Çinlilerle olan tarihî, siyasi, iktisadî ve kültürel ilişkileri çok eskileredayanır. Bu ilişki Hun döneminden başlayarak Göktürk ve Uygur dönemi boyuncadevam etmiştir. Uygurlar 9. yüzyılın ortalarında eski yurtları olan Doğu Türkistantopraklarına gelip yerleştikten sonra, özellikle Çinliler 19. yüzyılda bu bölgeyi işgalettikten sonra da sürdürülen bu ilişkilerin her iki milletin diline ve edebiyatına yansımışolması gayet doğaldır. Bugün Çincede yüzlerce Türkçe alıntı olduğu gibi Türkçede de,özellikle Uygur Türkçesinde çok sayıda Çince alıntı söz konusudur. Bugün UygurTürkçesi sözvarlığının önemli bir parçası hâli ne gelmiş olan bu alıntılar UygurTürkçesinin konuşma dilinde, edebî eserlerinde, özellikle sözlü edebiyat eserlerindesık sık karşımıza çıkmaktadır. Uygur atasözleri ve deyimlerinde kullanılan Çince alıntılar buna örnektir.
ÖGÜRCIK ALP’IN KAHRAMANLIK ‘TARTIM’INDAKİ SORUNLU SÖZCÜKLERE YENİ YAKLAŞIMLAR
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 2 · Sayfa: 363-375
Özet
1659-60 yıllarında Ebulgazi Bahadır Han tarafından yazılan Şecere-i Terākime'yeTürkmen boyları arasında söylenen rivayetler ile hocaların, beylerin ellerindebulunan şecereler kaynaklık etmiştir. Ayrıca tarihî eserlerden Reşideddin'in Camiü'ttevârih'indekiOğuznâme'den yararlanılmıştır. Şecere-i Terākime, Oğuznâme'ninTürkmen rivayetidir.Ebulgazi Bahadır Han tarafından 17. yüzyılda Çağatay Türkçesiyle yazılmışolan eserde Ögürcık Alp'in vasıfları anlatıldıktan sonra kendisinin Ebulhan dağınagittiğinde söylediği şiire (tartıma) yer verilir. Bu şiir, Çağatay Türkçesinin yanı sıraOğuzca dil özellikleri ve sözcükleri de içermektedir. Şiirdeki kimi sözcükler, gereknüshalardaki farklı yazımlar, gerekse anlamlandırmadaki belirsizlikler nedeniylefarklı biçimlerde yorumlara imkan vermektedir. Makalede bu tür sözcüklerden ara, öŋdün, turacım, yezek, pürkürt- sözcükleri üzerinde durulacaktır.
UKAZATEL TİPİÇESKİH MEST GEROİÇESKOGO EPOSA NARODOV SİBİRİ (EKSPERİMENTALNOE İZDANİE)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2018, Cilt 66, Sayı 2 · Sayfa: 377-381
Özet
Gerek ülkemizde gerekse yurt dışında bir tema çerçevesinde farklı kültür dairelerine ait, farklı coğrafyalarda yapılmış çalışmaları bir araya getirmek ve bunları bir sistematik çerçevesinde sınıflandırmak oldukça zor bir çalışma türüdür. Bu nedenle pek çok araştırmacı ve bilim insanı bu şekildeki ortak çalışmalardan kaçınmaktadır. Burada tanıtmaya çalışacağımız Sibirya'nın farklı halklarının destan metinlerini ele alan bu çalışma, Rusya Bilimler Akademisi Sibirya Bölümü Yayınevi tarafından yayınlanmış olup alanında ilklerdendir. Çalışmanın kapağında ne yazık ki sadece Evgeniya Nikolayevna Kuzmina'nın adının yer alması ortak bir çalışma olduğunu düşünmemize engel olmaktadır.
ŞAMANİZM İNANCINDA RİTÜEL MASKELERİ VE GÖMÜ MASKELERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 27-55
Özet
Maske tanınmamak, korunmak, gizlenmek ve güzel görünmek gibi farklı amaçlarlayüze ve başa takılan, çeşitli malzemelerden hazırlanan yapay yüz ve başlıktır. Maskelerbağlamına göre anlam ve işlevsellik kazanır. Maskeler "ritüel ve gömü maskeleri"olarak ikiye ayrılmaktadır. Ritüel maskeleri canlılar, gömü maskeleri ölüler içinhazırlanmaktadır. Sibirya, Altay ve özellikle Yenisey bölgelerinde yapılan bilimselaraştırmalar neticesinde çok sayıda maske, büst, kukla ve kayalar üzerine yapılmışmaske ve maskeli hayvan figürlü resimler bulunmuştur. Şaman(Kam)lar tarafındandoğayı idare eden ruhlar ve tanrıların merhametini kazanmak, onlara hoş görünmekiçin yapılan ritüel ve ayinlerde, ayini yöneten şaman, bağlama uygun maske ve başlıktakmaktadır. Bu maskeler tahta, hayvan derisi ve çeşitli metallerden hazırlanmakta,üzerlerine çeşitli motifler yapılmakta ve bazı aksesuarlar monte edilmektedir. Hakasveya Yakut şamanlarının ayinde taktığı maskelerin onun kişiliğine bürüneceği hayvanveya varlığı sembolize ettiği bilinmektedir.Gömü maske ve büstleri olarak adlandırılan maskeler ise birkaç yılda yapılan büyükve nihai gömüye kadar bekletilen cesetlerin kafataslarına uygulanmıştır. Buradabazı amaçlar gözetilmektedir. Gömü maskeleri ölenin kafatasında meydana gelebilecekbozulmaları önlemek ve gizlemek, ölüme hemen teslim olmayı reddetmek ve pratikolarak büyük gömüde cesetleri tanıyabilmek amacıyla yapılmıştır. Ölen kişinin cesedi,ailesi ve mensubu olduğu toplum tarafından nihai gömüye kadar geçici gömü yerindemuhafaza edilir. Ölen kişinin tinsel ruhunun bir bulunma mekânı olarak kukla-mankenleryapılmış, yakılan cesedin külleri de bu kuklaya yerleştirilmiştir. Gömü maskeve büstleri umumiyetle alçı taşı kilden yapılmıştır; gömü mankenleri ise hayvanderilerinden hazırlanmıştır. Halk, gömü maskeleri sayesinde toplu olarak gömeceğiölülerini nihai gömüye en iyi şekilde hazırlamaya ve bu maskeler vasıtasıyla da gömüdensonra da kendi kültürel belleği olan mazisiyle manevi irtibatını koparmamaya gayret etmiş. Halkın korumaya çalıştığı kendi geçmişiyle olan manevi bağ geleceğinintemellerini oluşturmaktadır.
DİVANU LÛGATİ’T-TÜRK’TE ANLAMI PROBLEMLİ BAZI CÜMLELER VE SÖZCÜKLER
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 9-25
Özet
Anlam bilimi, dili art zamanlı ve eş zamanlı yöntemleri kullanarak anlam yönünden inceleyen bilim dalıdır. Anlam genişlemesi, anlam daralması, başka anlama geçiş, anlam iyileşmesi, güzelleşmesi, kötüleşmesi bu bilim dalının çalışma alanlarından yalnızca birkaçını oluşturmaktadır. Anlam bilimi ile ilgili hem eş zamanlı hem de art zamanlı biçimde incelenmesi gereken birçok sorun bulunmaktadır. Anlam değişmesi, bir sözcüğün zamanla farklı bir kavramı anlatır duruma gelmesi ya da önceki anlam alanını daraltması veya genişletmesi olarak tanımlanabilir. Türkçenin gelişim alanlarındaki dil incelemelerinde söz varlığı üzerinde yapılan çalışmalar önemli bir yere sahiptir. "Divanü Lûgati't-Türk", Türklük biliminin en temel kaynaklarından biridir ve Türk kültürüyle ilgili birçok konuda önemli bilgiler içermektedir. Fakat "Divanü Lûgati't- Türk"teki bazı kültür sözcüklerinin hangi anlamda ve hangi işlevle kullanıldığını anlamak her zaman kolay değildir. Çünkü konuşma dili hakkında yeteri kadar fikir sahibi olmadığımız geçmiş dönemlerde yazılmış eserleri tercüme ederken kelimeleri, cümle içerisinde bize en mantıklı gelen şekilleriyle anlamlandırırız. Bu bakımdan "Divanü Lûgati't-Türk"teki bazı kelimelerin anlamlandırılmasıyla ilgili tartışmalar hâlâ devam etmektedir. Bu makalede, "Divanü Lûgati't-Türk"te yanlış okunmuş veya yanlış anlamlandırılmış bazı cümleler ve sözcüklerle ilgili düzeltmeler ve bazı tespitler yapılmıştır. Bu sözcükler şunlardır: adhna, çakrat, kuşluk, tebiz, tofrak akın. Bu sözcüklerden bazıları "Divanü Lûgati't-Türk"ün söz varlığında hapax legomenon olarak tanımlanan sözcüklerdendir.
ED-DÜRRETÜ’L-MUDİYYE Fİ’L-LÜGATİ’T TÜRKİYYE’DE GÖRÜLEN İKİ İMLA ÖZELLİĞİ VE BU ÖZELLİKLERİN KAZAK TÜRKÇESİ İLE İLİŞKİSİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 57-66
Özet
Fi'l-Lügati't Türkiyye" gösterdiği çeşitli özellikler açısından bu dönemde yazılan diğersözlüklerden farklılıklar arz etmektedir. Her şeyden önce gramer kısmı bulunmayanve tematik bir sözlük özelliği gösteren bu eserin son bölümünün konuşma cümlelerineayrılması esere konuşma kılavuzu hüviyeti kazandırmaktadır. Memlûk Dönemisözlüklerinin tartışmalı meselelerinden biri olan ç~ş değişimi hususunda her iki şeklinde tercih edildiği eserde, dönemin diğer sözlüklerinde ve eserlerinde hiç görülmeyenveya ender rastlanan iki imla özelliği dikkat çekicidir. Bunlardan biri söz başınday; diğeri ise v türemesidir.Söz başında y türemesi e sesi ile başlayan sözcüklerde görülmektedir. Ancak budurum e sesi ile başlayan tüm sözcüklerde geçerli değildir. Bazı sözcüklerde bu türemegörülürken bazılarında görülmemektedir.Söz başında v türemesi ise o sesi ile başlayan sözcüklerde görülmektedir. Ancakbazen dar-yuvarlak ünlü ile başlayan sözcüklerde de bu türemenin olduğunu görmekmümkündür.Bu çalışmada bir çağdaş Kıpçak lehçesi olan Kazak Türkçesinin konuşma dilindede görülen ve gramerler tarafından kaydedilen bu iki özelliğin bu lehçe ile ilişkisiüzerinde durulacaktır.
MİTOLOJİLERDE VE TÜRK DESTANLARINDA KÖPÜK
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 67-90
Özet
Makalede dünya mitolojileri ve Türk destanlarında bulunan köpüğün işlevleri tasnifedilerek değerlendirilmiş, yapılan yorum ve değerlendirmeler metinlerden örneklerledesteklenmiştir. Yaratılışın anlatıldığı ve İslami Türk mitolojisine dair unsurlarınyer aldığı şiir örnekleri ve çeşitli Kur'an tefsirleriyle birlikte dinî içerikli olmaklabirlikte tefsir mahiyeti taşımayan bazı eserler de zaman zaman değerlendirmeye dâhiledilmiştir. Bu değerlendirmelerde köpüğün Kur'an tefsirlerindeki yorumunun divanve halk şiirindeki kullanım şekilleriyle uyum içinde olduğu görülmüştür. Mitolojiler vedestanlarda köpüğün işlevleri çok yönlüdür: "Tanrı-şeytan, doğum-ölüm, iyi-kötü…"zıtlıkları köpüğün işlevlerinde mitin doğasına uygun şekilde bulunur. Köpüğün deniz,göl, ırmak ya da pınarda bulunması işlevleri bakımından farklılık göstermez. İncelediğimizmitik metinlerde köpük, yaratılışın tanrısal ve şeytani yanlarında bulunduğugibi soyların ortaya çıkışının anlatıldığı köken mitlerinde de mevcuttur. Destan ve efsanelerdeise yetenek ve olumlu özellikler kazandırma, sağaltma, diriltme ve besleyiciolma işlevlerinin yanı sıra benzetme unsuru olarak da sıkça kullanılır.
HARF-İ CERLERİN YENİ ANLAM KAZANDIRIMI BAKIMINDAN TARİHÎ SÖZCÜK ÇEVİRİLERİ ÜZERİNDE BİR İNCELEME
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 215-227
Özet
X. yüzyılda İslamiyeti benimsemelerinden sonra Türklerin yeni dinlerinin kutsal kitabını öğrenmek için derhâl çalışmalara başladıkları, aynı yüzyılda Kur'an-ı Kerim'i Farsçaya çevirme işine girişen komşuları Sâmânoğulları'nın bu çeviri etkinliğine katılmalarından anlaşılmaktadır. Bu çalışmalar öncelikle sözcük çevirisi tipinde başlamış ve bu çeviri tipi satır altı olarak adlandırılan ve hemen bir alt satır aşağıda ilgili sözcüğün hedef dildeki karşılığını yazma esasına dayanan bir tarzda başlamıştır. Henüz tanışılmış bir dinin esas kaynağını söz konusu toplumun üyelerine ana dillerinde sunarken tutulacak en iyi yollardan birisi, herhâlde çeviri işleminin, bir ilk basamak niteliğinde olan ve sözcük anlam biliminin verileri ışığında, üst basamak niteliğindeki anlam çevirisine sağlıklı bir geçiş yapma olanağı sunacak olan sözcük çevirisi tipinde yapılmasıdır. Fakat bu çeviri türü ve tarzının kısıtlılıklarından başlıcası, çevirmeni sözcük sırasına uyma mecburiyetinde bırakması ve birebir çevirinin tesiri altında bırakarak çevirmende temel sözlük anlamının dışına çıkmama hissiyatı uyandırmasıdır. Bu çalışmanın amacı, Kur'an metninde bazı fiillerden sonra mefullere gelerek bu fiillere yeni anlamlar kazandıran harf-i cerleri, bu semantik değişim sürecinde üstlendikleri işlevlerle birlikte değerlendirerek Kur'an'ın tarihî Türkçe sözcük çevirilerinde bunlara verilen karşılıklar üzerinde bir inceleme yapmaktır. Örnek çeviri metni olarak da ilk Türkçe Kur'an çevirisi ya da çevirilerinden biri olarak kabul edilmesi nedeniyle çeviri başarısının ölçülmesinin önem arz ettiğini düşündüğümüz Türk İslam Eserleri Müzesi 73 numaralı nüsha seçilmiştir.
TRABZON TAVANLI CAMİ HAZİRESİ 19. YÜZYIL KADIN MEZAR TAŞLARI
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 91-122
Özet
Millî kültürümüzün önemli bir parçasını teşkil eden mezar taşları ve mezarlıklarımız geçmiş ile kurulan bağın nesiller boyu devam eden tanıklarıdır. İnsanın ölümünden sonra onun hatırasını devam ettirmek için dikilen mezar taşları ve mezar yapıları, İslamiyet öncesi Türklerin sahip olduğu, atalar kültünden gelmektedir. İnsanoğlu geçmişten günümüze kendi kültürel birikimi doğrultusunda ölümü her zaman farklı şekillerde yorumlamıştır. Ölen insanlar için mezar yapısı üzerine taş dikmek binlerce yıldır devam eden bir geleneğin ürünüdür. Mezarların topluca bulunduğu açık alanlar şeklinde nitelendirilen mezarlıkların yanı sıra cami veya türbe avlusunda parmaklık ya da duvarlarla çevrili hazirelerde yer alan mezar taşları, ölünün gömüldüğü yerin bilinmesi ve kimliğini göstermek amacıyla dikilmiştir. Mezar taşları yapıldıkları dönemin, çevrenin, inançların, geleneklerin, sanat anlayışının ortak ürünüdür ve tarihî birer belge olarak döneminin sanat anlayışını yansıtır; unvanlar, isimler, meslek grupları, sülale isimleri, ölüm nedenleri gibi çeşitli konular hakkında somut bilgiler vermesi bakımından sosyo-kültürel açıdan da çok yönlü değerlere sahiptir. Osmanlı mezar taşları genel olarak Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır. Ancak erken tarihli mezar taşlarında Arapçanın da kullanıldığı görülmektedir. Çalışmada, sonuç olarak, Trabzon Tavanlı Cami Haziresinde yer alan 19. yüzyıla tarihlenen on dört adet kadın mezar taşı; malzeme, form, teknik, işleniş niteliği, bezeme özellikleri ile kitabe bilgileri bakımından tanıtılmış ve farklı bölgelerdeki Osmanlı mezar taşları karşılaştırılarak bu taşların Türk sanatı içindeki yeri belirlenmeye çalışılmıştır
KAZAK DİLİNDEKİ DEYİMLERİN KULLANIM ÖZELLİKLERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 197-214
Özet
Dilimizin kelime hazinesinde sadece birer sözcükle değil, birkaç sözün bir araya gelmesiyle yapılan birleşik sözcüklere de rastlanır. Örneğin (direkt çeviri): ala ağız (kavga etmek), taya işaret basılmışçasına (çok belli, anlaşılmaması zor), saçı dik durmak (kalbi yerinden fırlamak), koyun ağzından ot almaz (karıncayı bile incitmez), koyun üzerinde tarlakuşunun yumurta bırakması (barış zamanında yaşamak). Kazak dilinde bunun gibi birleşik sözcükler fazlasıyla vardır. Bunlar deyimler veya kalılplaşmış sözler olarak adlandırılır. Kalıplaşmış söz en az iki sözden oluşup bütün bir anlamı içeren birleşik sözcüklerdir. Deyimler kullanım alanına göre üç yönden dikkate alınmaktadır: 1) Eski deyimler 2) Pasif deyimler 3) Dilimizde etkin bir şekile kullanılan aktif deyimler. Eski kalıplaşmış sözler dediğimiz şimdiki zamanda kullanılmayan, anlamını ancak sözlükten anlayabildiğimiz, genellikle kurgusal edebiyat dilinde, onun içinde tarihî eserlerde kullanılan kalıplaşmış sözlerdir. Eski deyimler arkaizmler (kullanımdan düşmüş deyimler) ve tarihî deyimler olarak ikiye bölünür. Arkaizm deyimler gelenek ve toplumsal bilinç ile ilgili deyimler, âdetlerle ilgili deyimler, din anlayışıyla ilgili deyimler, ev yaşantısyla ilgili deyimler, insanla ilgili deyimler, ruh hâli ve keyifle ilgili deyimler olarak gruplara ayrılmaktadır.