70 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- edebiyat 4
- literature 4
- Turkish 4
- Türkçe 4
- Dede Korkut 3
Gün Olur Asra Bedel ve Ölüm Hükmü Romanlarında Mankurtlaşma Kavramı Üzerine Bir İnceleme
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2024, Sayı 58 · Sayfa: 189-212 · DOI: 10.24155/tdk.2024.244
Özet
Tam Metin
Türk dünyası edebiyatının önde gelen yazarlarından Cengiz Aytmatov ve Elçin Efendiyev’in hayatını ve edebî kişiliğini araştırırken birçok ortak yön tespit ettik. Hem Aytmatov’un hem de Elçin’in çok dilli yazar ve bir siyasetçi olarak yetişmelerinde aileleri, özellikle babaları büyük rol oynamıştır. Babaları Törökul Aytmatov ile İlyas Efendiyev, Kırgız ve Azerbaycan Türklerinin tarihinde büyük önem taşıyan aydınlardandır. Ancak her iki yazarın da babalarının şöhretine sığınarak yükseldiklerini söyleyemeyiz. Cengiz Aytmatov, Elçin’in ve Anar’ın babalarından etkilenip etkilenmedikleri hakkında fikrini şu şekilde belirtmiştir: “Hem Elçin’in hem de Anar’ın edebî kişiliğinin oluşumunda Azerbaycan’ın manevi ortamının yanı sıra 20. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının klasik yazarları ve babaları Resul Rıza ve İlyas Efendiyev’in rolü büyüktür.” Cengiz Aytmatov ile Elçin Efendiyev aynı dönemde yaşadıkları için aynı siyasi baskıların ve toplumsal değişikliklerin şahidi olmuşlardır. Bu sebeple kaleme aldıkları eserlerinde işlenen konularda pek çok ortaklık söz konusudur. İki yazarın da kitapları Türkiye Türkçesi, Fransızca, İngilizce, Almanca gibi dünya dillerine aktarılmıştır ve çeşitli ödüllere layık görülmüştür. Yazarların bazı eserleri filme uyarlanmıştır. Günümüzde her iki yazar, Türk dünyasında en çok okunan yazarların liste başında yer almaktadır. Bu makalede karşılaştırmalı edebiyat kuralları dâhilinde Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel ve Elçin Efendiyev’in Ölüm Hükmü romanlarında geçen mankurtlaşma kavramı incelenmeye ve mankurtlaşmanın Türk dünyasındaki iz düşümleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmanın amacı, mankurtlaşma kavramının Türk dünyası edebiyatında nasıl ele alındığı hakkında söz konusu romanlar üzerinden tespitlerde bulunmaktır.
The Social Role of Women in the “Varna Postası” Weekly
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2024, Sayı 58 · Sayfa: 135-158 · DOI: 10.24155/tdk.2024.242
Özet
Tam Metin
One of the developments contributing to the modernization movements in the Ottoman Empire in the 19th century was the publication of Turkish newspapers. After the 1877-1878 Ottoman-Russian War, Bulgaria remained attached to the Ottoman Empire in the status of an autonomous principality until the Balkan Wars. In Bulgaria during that period, newspapers were published in Bulgarian, French, and Turkish. Turkish newspapers were mainly published for the Muslim population in Bulgaria to receive news, address their issues, and contribute to their education. Varna Postası (1887) newspaper is one of the periodicals published in Turkish in Varna, occasionally including columns in Bulgarian. The subject of this article is to examine the articles in Varna Postası regarding the education of Muslim women and the participation of women in modernization. Looking at Varna Postası, we see articles aimed at the education and general cultural development of children, teenagers, and adult girls from elementary to middle school levels. These articles address the educational situation in schools in cities such as Ruschuk, Varna, and Sofia, offering support for various subjects. Articles on literature, architecture, child rearing, and social life aim to develop the general culture, reading habits, and aesthetic tastes of boys and girls. Some articles emphasize the goal of raising knowledgeable, quality, and modern individuals who can adapt to modernization. Varna Postası only seemingly pointed to the enormous social role of women. The image emerging from published texts depicts a society where men remained in a socially stronger position. They were decision-makers, politicians, soldiers, etc. Even if women took advantage of the right to education and could have a chance to be educated for political roles, the possibility of pursuing such a profession was not offered to them. They were supposed to educate themselves for the roles of wives and mothers in order to “serve” men. Going beyond these boundaries was, in reality, impossible. This topic is examined in detail in this article.
Kazan Tatar Türkçesiyle Yazılmış Manzum Bir Tecvit Örneği: Fetḥü’l-Tecvīd
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2024, Sayı 58 · Sayfa: 159-188 · DOI: 10.24155/tdk.2024.243
Özet
Tam Metin
Kur’an’ın doğru okunması esasına dayanan tecvit, İslami ilimler içerisinde önemli bir yere sahip olmakla beraber öğrenilmesi pek kolay olmayan bir ilimdir. Bu yüzden tecvidi daha akılda kalır, daha ilgi çekici ve özellikle çocukların sevebileceği bir hâle getirmek için edebiyat tarihimizde pek çok manzum tecvit örneği bulunmaktadır. Tecvidi öğrenmek isteyenlerin bu manzum örneklerle daha hızlı ilerleyebileceği ve sıkılmadan öğrenmeye devam edebileceği düşünülmüştür. Tecvidin sanatla bir arada sunulması da öğrenme çağındaki çocuklar için edebî ve sanatsal becerinin kazanılması için son derece önemlidir. Ünlü Kazan Tatar aydını, ulema ve düşünürlerinden Alimcan Barudî ile kardeş olan Salihcan Barudî tarafından yazılmış olan Fetḥü’l-Tecvīd, 1895’te Kazan’da basılmıştır. Kırgızistan Millî İlimler Akademisi Beşeri ve İktisadi İlimler Bölümü Cengiz Aytmatov Dil ve Edebiyat Enstitüsünün el yazmaları bölümünde kayıtlı olan Fetḥü’l-Tecvīd, manzum bir tecvit örneği olması bakımından Kazan Tatar edebiyatı için önem arz etmekte ve çoklu dil kullanımlarına sahip olması onun tarihî Kazan Tatar Türkçesinin güzel bir örneği olduğunu göstermektedir. Nitekim birtakım Oğuzca özellikler ve Çağatay imlasının esere tatbik edildiği örnekler barındırdığı için dil özellikleri açısından eserin günümüz Kazan Tatar Türkçesinden farklı yanları bulunmaktadır. Bu çalışmada Fetḥü’l-Tecvīd transkribe edilerek günümüz Kazan Tatar Türkçesinden farklı olan dil özellikleri üzerinde durulmuştur. Böylelikle Kazan Tatar tasavvufi edebiyatının güzel bir örneği gün yüzüne çıkarılmış ve tarihî Kazan Tatar Türkçesinin dil özellikleri aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Geçmiş Zaman Morfemi -(X)p Bağlamında Tuńukuk Yazıtının 25-26. Satırları Üzerine Bir Değerlendirme
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 1-24 · DOI: 10.32925/tday.2024.109
Özet
Tam Metin
Türk dilinde ekler, asıl işlevlerinin yanında, işlevlerine yakın başka işlevler de yüklenmiştir. İşlevsel çeşitlilik özellikle çekim morfolojisine ait eklerde daha yaygındır. Türk dili gramerlerinde sıfat-fiil ya da isim-fiil olarak adlandırılan ekler de işlevsel bakımdan çeşitlenen ekler arasındadır. Bu eklerin bitimsiz fiillerdeki işlevlerinin yanısıra bitimli / yüklemsel fiillerde zaman çekim kategorisine dâhil oldukları gözlemlenmektedir. Türk dilinde genellikle zarf-fiil eki olarak yaygınlaşan -(X)p eki, Eski Türkçe metinlerde farklı işlevlerle karşımıza çıkmaktadır. Ek, bu dönemde çok yaygın olmasa da, eklendiği eylemleri kendisinden sonra gelen ismi niteleyen sözcüklere dönüştürmüştür. Keza -(X)p eki, Eski Türkçenin bütün çevrelerinde geçmiş zamanı işaretleyerek yüklemsel eylemlerin bir ögesi olmuştur. Bu makalede, anlamlandırmada kimi güçlüklerin görüldüğü Tuńukuk yazıtının 25-26. satırlarından hareketle, ilgili satırlarda –(X)p ekinin Türk dilinde baskın olan işlevinden farklı işlevler gösterdiği, benzer işlevin Eski Türkçenin diğer çevrelerinde de temsil edildiği ve Türk dilinin 13. yüzyıldan sonraki metinlerinde yaygınlaşan geçmiş zaman işlevinin kaynağı olduğuna dair elde edilen sonuçlar, ekin kullanılış şekilleri ve anlamları dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Bu çerçevede –(X)p ekinin Türk dilinin erken tarihli metinlerinden itibaren aynı zamanda geçmiş zaman eki olarak kullanılmaya başlandığı, üzerine şahıs zamirlerini almak suretiyle şahıslara göre çekimlendiği, 13. yüzyıldan sonra görülen –(X)p turur yapısının Eski Türkçeden sonra ortaya çıktığı gibi tespitler, metinlerden elde edilen tanıklar yardımıyla yorumlanmıştır.
Moğolistan’da 2018–2021 Yılları Arasında Bulunan Runik Yazıtlar
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 25-42 · DOI: 10.32925/tday.2024.110
Özet
Tam Metin
Moğolistan coğrafyasında XIX. yüzyılın son çeyreğinde başlayan runik harfli yazıt keşifleri günümüze kadar kesintisiz devam etmektedir. Bu da Moğolistan’da hâlâ keşfedilmemiş birçok yazıt olduğunu kanıtlamaktadır. Yeni keşfedilen runik yazıtların tanıtılması dilbilimciler, halk bilimciler ve tarihçiler vb. bütün Türkologlar için son derece önemlidir. Yeni keşfedilen yazıtların tek bir kelimesi, tek bir karakteri dahi runik yazı ile işaretlenmiş eski Türk dilinin söz varlığı için yeni şeyler söylemeyi mümkün kılabilmektedir. Ayrıca keşfedilen bu yazıtlar eski Türk dili araştırmalarının yanında, tarihî ve kültürel araştırmalar için de değerli katkılar sağlamaktadır. 2022 yılı itibarıyla, Moğolistan’da toplam 101 farklı alanda 182 runik yazıt keşfedilmiştir. 2018 yılında, 2010-2017 yıllarında keşfedilen 21 adet runik yazıtın genel bir tanıtımı ile 13 adet küçük yazıtın (kaya yazıtı) ayrıntılı bilgileri tarafımızca araştırmacıların istifadesine sunulmuştu. Bu çalışmada 2018- 2021 yılları arasında Moğolistan’da keşfedilen 15 yeni yazıtın tanıtımı yapılacak; bu yazıtlarla ilgili çalışmalarla yazıtların mevcut durumları hakkında bilgiler verilecektir. 2022 yılında 4 civarında runik yazıtın keşfedildiğine dair ön bilgiler elde edilmiştir. Ancak bunlardan Dukhyn Buuts II ve İlteriş Kutlug Kağan yazıtı haricinde, bu yazıtlarla ilgili ilk araştırma ve anlamlandırmalar henüz yayımlanmamıştır. Ayrıca 2022 yılının sonuna kadar yeni yazıtların keşfedilmesi ve tescil edilmesi mümkün olduğundan bu çalışmaya 2022 yılı keşifleri dâhil edilmemiştir. Moğolistan coğrafyasında 2018 yılında beş, 2020 yılında dört, 2019 ve 2021 yıllarında ise üçer adet yazıt keşfedilmiştir. Bu yazıtların tümü kaya yazıtları kategorisine dâhildir. Yazıtlarla ilgili bilgileri paylaşmak ve yukarıda belirtilen yazıtlar için bir söz varlığı listesi oluşturmak bu çalışmanın iki ana hedefidir.
Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe’de Doğu Türkçesinde Koyulaşan Dil Birimleri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 109-134 · DOI: 10.32925/tday.2024.113
Özet
Tam Metin
Türk dili araştırmalarında batı Türkçesi-doğu Türkçesi ayrımı, önceleri Bulgar lehçesi ve onun dışında kalan Türk lehçeleri için kullanılırken sonraları Oğuzca ve onun dışında kalan Türk lehçeleri (Çuvaşça hariç) için kullanılmaya başlanmıştır. Anadolu’da 13. yüzyılda bir yazı dili kuran Oğuzların bazı ses, şekil ve söz varlığı özellikleri bakımından doğu Türkçesinden ayrıldıkları daha net olarak görüldüğü için böyle bir adlandırmaya gidilmiştir. Bu çerçevede Eski Anadolu Türkçesinin ilk dönemlerinde kaleme alınan karışık lehçeli eserlerin sahip olduğu doğu Türkçesi-batı Türkçesi özellikleri de bu eserlerle ilgili bir yorum yapma açısından araştırmacıları bir hayli zorlamıştır. İlerleyen zamanlarda artık 13-15. yüzyıllar arasında doğu Türkçesi ve batı Türkçesi metinlerinden yola çıkılarak iki farklı lehçe grubu arasındaki farklar ortaya konmuş ve bu çerçevede Oğuzca unsurlarla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Ancak, tersten bir değerlendirme yapılarak Eski Anadolu Türkçesinde yer alan ve zamanla kaybolup Türkiye Türkçesine ulaşmayan bazı dil birimleri pek ele alınmamıştır. Bu çalışmada Oğuzca’da bir temayül olarak bulunan, ancak buna karşılık doğu Türkçesi metinlerinde koyulaşan ses, şekil ve söz varlığı birimlerinin Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe adlı eser üzerinden Eski Anadolu Türkçesindeki kullanılma durumuna bakılmıştır. Çalışmada Oğuzca’nın ilk yazılı dönemini oluşturan Eski Anadolu Türkçesindeki bazı dil birimlerinin doğu Türkçesinde koyulaşan birimler olduğu ve bunların izinin zamanla hem Anadolu’daki yazı dilinden hem de diğer Oğuz yazı dillerinden büyük oranda silindiği görülmüştür.
A Popular Text in Eastern Turki: Isnad-i Nadi Ali
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 75-108 · DOI: 10.32925/tday.2023.112
Özet
Tam Metin
The main purpose of this paper is to contribute to the studies on Eastern Turki, as it is called in Western literature, which grew upon Chaghatai under the improving influences of Kashgar and Yarkend dialects in the east at the end of the nineteenth century and at the beginning of the twentieth century. This written language (Eastern Turki) has been used particularly in manuscripts created by common people. Thus, a manuscript with the title Isnad-i Nadi Ali in the genre of attribution of supplications that has not been discussed in any other papers has been analyzed descriptively in this article. The mentioned manuscript, which is the essential material of this article, is between folios 66a and 71b of the miscellaneous manuscript held in the Bodleian Library under the number MS. Ind. Inst. Pers. This article consists of an introduction and five sections. The introduction provides general information about Eastern Turki and the popular texts in this literary language. The depiction of the manuscript, phonetic (vowel harmonies and phonetic changes), and morphologic (derivational and inflectional suffixes and other morphemes) aspects have been scrutinized in the initial three sections. The fourth section comprises the transcription of the manuscript. This paper’s fifth section contains the grammatical index of the vocabulary of the text.
Meynard’ın Lehce-i Osmani’yi Tanıtımından Hareketle Dictionnaire Turc-Français’deki Sözlüksel Tercihlerin Kaynağı
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 153-176 · DOI: 10.32925/tday.2024.115
Özet
Tam Metin
Sözlüklerin tipik özellikleri, muhtemel kullanıcıları belirleyen ve kullanıcıların beklentilerinin ne derece karşılanacağının anlaşılmasını sağlayan unsurlardır. Meynard’ın Türk dili araştırmaları bakımından bilinen en önemli eseri Dictionnaire Turc-Français, bugüne kadar böyle bir incelemeye tabi tutulmamıştır. Dolayısıyla bugün için tarihî bir sözlük özelliği sergileyen Dictionnaire Turc-Français’nin hangi araştırmalara kaynaklık edebileceği tam olarak bilinmemektedir. Bu türden bir çalışma yapmak istenildiğinde ise eldeki bilgilerin, sözlük bilimsel ölçütlere göre eksik kaldığı görülmüştür: Meynard sözlüğü hazırlarken izlediği yolu anlatmamış; yalnızca yararlandığı kaynaklardan, ulaşmayı hedeflediği kullanıcı kitlesinden ve genel amacından bahsettiği bir giriş yazmıştır. Sözlüğün kullanımına ilişkin herhangi bir bilgi vermemiştir. Bundan ötürü daha önce üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapılmayan Dictionnaire Turc-Français’nin sözlük bilimsel yöntemlerle incelenebilmesi ve sözlükçünün tutumunun anlaşılabilmesi için dış verilere başvurulması gerekli görülmüştür. Bu amaçla, Meynard’ın sözlüğünün kaynakları arasında saydığı Lehce-i Osmani hakkında 1876’da Journal Asiatique’te yayımlanan tanıtım yazısı incelenerek veri toplanmıştır. Dictionnaire Turc-Français gibi, araştırma konusu edilen tanıtım yazısı da daha önce incelenmemiştir. Bu araştırma kapsamında Meynard’ın Lehce-i Osmani ile ilgili görüşleri tercüme edilmiş, olumlu ve olumsuz eleştirileri karşılaştırmalı bir şekilde değerlendirilmiştir. Karşılaştırma sırasında hem dönemin kaynaklarından hem de modern kaynaklardan yararlanılmıştır. Görüş ve eleştirilerde yer alan söz varlığı seçimi, köken bilgisi, ünlülendirme sistemi gibi konuların Dictionnaire Turc-Français’deki durumları araştırılmıştır. Araştırma sonucunda Dictionnaire Turc-Français’nin madde düzeni ve söz varlığı seçimine Lehce-i Osmani’nin yön verdiği, köken bilgisi ve sesletim kategorilerindeki düzensizlik konusunda Lehce-i Osmani’nin ana kontrol noktası olması gerektiği tespit edilmiştir.
Eski Türkçe “Yala”, Çağdaş Türkçe “Yalan” Sözcükleri Üzerine
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 177-198 · DOI: 10.32925/tday.2024.116
Özet
Tam Metin
Eski Türkçedeki yala “iftira, itham, söylenti, töhmet altında bırakma” ile Çağdaş Türkiye Türkçesindeki yalan “doğru olmayan, gerçek dışı” sözcüklerinin semantik yakınlıkları, ortak bir köke dayandıklarını düşündürmektedir. Nitekim araştırmacılar yala sözcüğünü ve eski biçimi yalgan olan yalan’ı izah ederken yaygın bir benimseyişle onları saymaca tabanlara bağlamışlardır. Sözcüklerin mevcut anlamlarından yola çıkılarak, türedikleri düşünülen tabanlara varsayımlar üzerinden mana verilmesi baskın bir eğilimdir. Soyut anlamlar taşıyan yala ve yalgan ~ yalan sözcüklerinin somuttan soyuta doğru sergilemeleri gereken anlam dönüşümleri üzerinde yeterince durulduğu söylenemez. Yala “iftira” ve yalgan ~ yalan arasında kurulacak ilişkinin önündeki bir başka sorun ise Dîvânu Lugâti`t-Türk’te tanıklanan yala- “suçlamak, iftira etmek” fiilidir. Zira aynı kavram alanından doğan yala “iftira” sözcüğünü ve yala- fiilini ortak kökene indirgemek Eski Türkçenin ek yapısı uyarınca güçlükler barındırmaktadır. Makalede öncelikle yala ve yalgan ~ yalan’ın Türkçenin gelişme ve yayılma alanlarındaki görünümleri ortaya konularak araştırmacıların türeme süreçleri hakkındaki görüşleri aktarılacaktır. Ardından sınıflandırılan görüşlere dair eleştiri ve itirazlar dile getirilecektir. Her iki sözcüğün kişiler arası iletişimde konuşmanın tesirini artırmak üzere sözün vurgusunu, tonlamasını, ezgisini ve seriliğini artırmak için damak ile dudakların yalanması eylemiyle olan ilgisi tartışılacaktır. Bu tartışmaya istikamet vermek üzere Türkçenin dil bilgisi imkânlarından yararlanılacaktır. Konu, sözcüklerin dayandıkları çekirdek kökü kapsayacak biçimde ele alınıp etimolojik değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Köktürk Harfli Metinlerde Geçen “a/e” Karakterinin Kullanımı
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 43-74 · DOI: 10.32925/tday.2024.111
Özet
Tarihi süreç içerisinde çok geniş bir coğrafyada derin bir medeniyet inşa eden Türklerden bugüne kalan en eski metinlerin önemli bir kısmı Köktürk harfleriyle yazılmıştır. Runik yazı şeklinde de bilinen Köktürk harfleri ile oluşturulan metinler pek çok nesne üzerine kazınmıştır. İlk defa Thomsen tarafından çözüldükten sonra oyma yazıların kime ait olduğu ve taşıdıkları mesajlar gün yüzüne çıkmıştır. Bu yazı ile yazılan metinleri içeren çeşitli nesneler çok geniş bir coğrafyaya yayılmaktadır. İlgili yazı sisteminin geniş bir coğrafyada işlenmesi sayesinde elde edilen metinler sadece o dönem hakkında bilgi vermemekte, ayrıca Köktürklerin yazı sistemleri ve yazıyı kullanımları hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Bu bilgilerden biri yazıtlarda kullanılan noktalama amaçlı işaretlerdir. Köktürk harflerinin çözülüp tanıtılmasından beri Köktürk harfli metinlerde genel kabul gören noktalama işareti iki nokta üst üste, üç nokta üst üste gibi işaretlerdir. Bu işaretlerin sözcükleri ve/veya sözcük gruplarını ayırma görevinde kullanıldığı görülmektedir. Ancak bu işaretlerin yanısıra özellikle kaya yazıtlarında sıkça görülen ʃ “a/e” karakteri bir fonem olmanın ötesinde kullanılmıştır. Kimi zaman vokatif bir ek veya edat olarak değerlendirilirken kimi zaman ayırma görevinde bir noktalama işareti olarak kabul görmüştür. Bu çalışmada ʃ “a/e” karakteri yayımlanmış olan yazıtlar üzerinde incelenerek kullanım özelliklerine göre tasnif edilmiştir. Mevcut yayımlardaki okumalarda bariz farklılıklar ile karşılaşıldığında ilgili okumalar yazıtların estampaj görüntüleri veya çizimleri ile karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Genel kabul gören, ikna edici metin okumaları üzerinde çalışılmıştır.