1321 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Aydın Sayılı 16
- Erdem Dergi̇si̇ 14
- Müjgan Cunbur 12
- Ömer ÇAKIR 12
- Mübahat Türker Küyel 11
Anahtar Kelimeler
- Dokuma 35
- Halı 32
- Mustafa Necati Sepetçioğlu 24
- Weaving 23
- Kilim 20
- Peyami Safa 20
- Osmanlı 19
- Motif 17
- roman 16
- novel 15
Taşpınar Örneklik Halıları
Arış · 2014, Sayı 10 · Sayfa: 52-59 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.61
Özet
Tam Metin
Halıcılık geleneksel Türk sanatlarımız içinde önemli bir yere sahiptir. Göz nuru ve el emeğiyle İlmek ilmek dokunan halılar geçmişten günümüze kalan kültür mirasıdır. Halıcılık 20. yüzyıl ortalarına kadar Türkiye'nin her bölgesinde hem satış hem de halkın kendi ihtiyaçları için sürdürülmüştür. 21.yüzyılda ise halıcılık bazı merkezlerde devam etmektedir. Aksaray ve çevresi Selçuklular döneminden günümüze kadar halıcılığı ile ünlüdür. Aksaray'a bağlı Taşpınar kasabasında kadınlar tarafından kurulan derneğin halı atölyesinde tezgâhlar çalışır durumdadır. Halı dokumacılığı orta yaş grubu kadınlar tarafından ek gelir kaynağı olarak yapılmaktadır. Taşpınar ve çevre köylerde dokunan halıların ortak özellikleri hammaddesinin saf yün olmasıdır. Taşpınar dokuyucuları halı desenlerini ezbere veya daha önceden dokunmuş, sadece motif (yangış-bezek) örnekleri içeren örneklik halılardaki motiflere bakarak dokurlar. Bu örneklik halılarda çeşitli motifler tekrar edebilecek bir rapor olarak dokunmuştur. Tarihi Taşpınar Halısını Yaşatma Derneği atölyesinde 8 adet örneklik halı tespit edilmiştir. Örneklik halılar, en yenisi 40 yıllık ya da daha eski olup, Taşpınar halılarının renk ve motif kataloğunu oluşturmaktadır. Taşpınar halılarında desenler bölgeye has ve orijinaldir. Halılarda hammadde olarak doğal yün ipliği, doğal boyar maddelerle boyanarak kullanılır. Bitkisel boyarmaddelerle yün boyama, görerek, uygulayarak öğrenilmiş ve geleneksel yöntemlerle günümüze gelmiştir.
Geçmişten Günümüze Erzurum’da Ehram (İhram) Dokumacılığı
Arış · 2014, Sayı 10 · Sayfa: 42-51 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.60
Özet
Tam Metin
Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Erzurum yöresinde, coğrafi yapı ve iklim şartları nedeniyle hayvancılıkla uğraşılmaktadır. Uzun ve sert geçen kış günlerinde soğuktan korunmak için yünden dokunan ehram giymişlerdir. Makalede, ehramın geçmiş ile günümüzdeki kullanımı hakkında bilgiler verilmiştir. Ehramın dokunuşundan, örtünme şekillerinden, ehram üzerinde kullanılan nakışların çeşitlerinden bahsedilerek çizimleri yapılmıştır. Çalışmada alan araştırmasının yanı sıra kaynak tarama yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda kitaplar, dergiler, makaleler, tezler v.b. bilgilerden ve görselleren yararlanılmıştır. Ayrıca Erzurumda yaşayan, tesadüfen ulaşılan kişilerle yüz yüze görüşme yapılmış, kullanılan ehramların fotoğrafları çekilmiş, çalışma ehramın günümüzdeki mevcut hali ile de desteklenmiştir.
Frig Vadisi’nde Bir Yerleşim: Kümbet Köyü
Arış · 2014, Sayı 10 · Sayfa: 72-111 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.63
Özet
Tam Metin
Bu çalışmada öncelikle köyün tarihsel süreç içerisinde fiziksel dokusunun oluşumuna yer verilmiştir. Bu bağlamda yerleşimin, topografik ve coğrafi konumu üzerinde durulmuş ve ayrıca Frig uygarlığından başlayarak; Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı yerleşim sahalarını içine alacak şekilde fiziksel gelişimi tarihsel süreç içerisinde ele alınmıştır. İkinci bölümde, bölgedeki tescilli ve tescile değer tarihi anıtlar, kendi içlerinde sınıflandırılarak; Konya ve Eskişehir Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun almış olduğu kararlar doğrultusunda incelenmiştir. Son bölümde 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı imar planı kapsamında tarihi anıtların korunması için öneriler dile getirilmiştir
Eothen’de Oryantalizm ve Osmanlı Dünyası: Eleştirel Söylem Çözümlemesi
Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 87-101 · DOI: 10.32704/erdem.537451
Özet
Tam Metin
Bu çalışma, İngiliz seyyah Alexander William Kinglake'in 1844 yılında basılan Eothen adlı seyahatnamesinde Osmanlı dünyasına ilişkin ele aldığı oryantalist temaları konu edinmektedir. Eleştirel söylem çözümlemesinden yararlanılan çalışmada, oryantalizmin hem söylemsel bir ideoloji hem de sosyo-politik ve kültürel bir süreç olma yönü dikkate alınarak seyahatnameye ilişkin özgül tarihsel bir irdeleme çerçevesi sunulmaktadır. Eserinde gördüğü değil, daha çok görmek istediği Osmanlı dünyasını emperyalist ve oryantalist bir bakış açısıyla okura tanıtan Kinglake'in, ötekileştirme ve ehlileştirme söylemi aracılığıyla Osmanlı ve Avrupa gerçekliğini yeniden üretmek gayesinde olduğu görülmektedir. Eserde tekno-merkezci ve sömürgeci oryantalist söylemde olumsal bir biçimde sunulan İngiliz/Avrupa uygarlığına karşılık Osmanlı Devleti/toplumu mutlak öteki olarak inşa edilmektedir. Din unsuru bu inşanın temel kurucu öğesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Poetikasında Ölüm İmgeleri
Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 29-51 · DOI: 10.32704/erdem.537408
Özet
Tam Metin
Bu çalışmada, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın edebî eserleri temel alınarak, onun "ölüm" kavramı üzerindeki düşüncelerini yansıtan yazınsal imgeleri üzerinde durulmuştur. Tanpınar'da ölüm, hayatının trajik yanlarını ortaya koyan, onun düşüncelerini derinden etkileyen felsefî bir problemdir. Bir sanatçı ruhuyla ölümlü oluşunun farkındalığı, buna rağmen eserleri vasıtasıyla mazi, toplum ve kültürle ölümsüzlüğü isteyişi/arayışı temel çatışma noktalarından birisini oluşturur. Tanpınar'ın özellikle günlükleri incelendiğinde görülecektir ki, ölüm/ölümlü olma ve ölümsüzlük onun yaratma eyleminin altında yatan en önemli unsurlardan birisidir. Bu durum karşısında Tanpınar, eserlerinde kaçınılmaz olarak bilinçli veya bilinçaltı ölüme dair imgeler kullanmaktadır. Ölümün kesin bir tanımının olmayışı, bu konuda düşünen herkes için farklı bir anlamlandırmanın doğmasına neden olmaktadır. Tanpınar insan, sanatçı, toplum adamı olarak ölümü kendisince yorumlamış ve bu edinimlerini eserlerine yansıtmıştır. Bu imgeler, farklı eserlerinde benzer kullanımlar ve eşanlamlarla karşımıza çıkar. Bu çalışma, Tanpınar'ın kullandığı imgelerden belli başlıları seçilerek örneklendirilmiştir.
Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu’nda “Çifte Kanat” Metaforu
Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 103-116 · DOI: 10.32704/erdem.537435
Özet
Tam Metin
Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu, Necip Fazıl Kısakürek'in kitaplaştırılmış konferans metinlerinden biridir. Kısakürek bu çalışmasında Batı kültürünün temel üreticilerinden biri olan felsefe ile İslam kültürünün temel üreticilerinden biri olan tasavvuf arasında bir karşılaştırma yapar. Doğulu ve Batılı zihin biçimleri üzerine bir çözümleme denemesi olarak da görülebilecek olan bu eser, kültür tarihinde önemli bir sorun oluşturmuş olan akıl ve vahiy, din ve felsefe ilişkilerine de değinir; bu çerçevede Batı ve İslam kültürlerindeki temel kriz noktalarına işaret eder ve çözüm yolları önerir. "Çifte kanat" metaforu, Doğu ve Batı kültürlerinde yaşanan uygarlık krizi karşısında bir çözüm önerisi olarak da ortaya çıkar.
Oruç Bey’in Aktardığı Efsaneler ve Bunların Türk Efsaneleri İçindeki Yeri
Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 71-86 · DOI: 10.32704/erdem.537445
Özet
Tam Metin
Yüzyıllardır varlığını koruyan sözlü kültür ürünlerinden olan efsanelerin sınıflandırılmasında bir ana başlığın "tarihî efsaneler" adını taşıması, tarih kitaplarının efsaneler ile ilişkisini gösteren en önemli delildir. Özellikle savaş ve fetihlerin anlatıldığı kısımlarda bunlara ilişkin efsanelerin, bazı tarihî kahramanların anlatıldığı kısımlarda ise onların etrafında oluşmuş efsanelerin karşımıza çıkması hemen her tarihî kaynakta görülen bir husustur. Bu çalışmanın amacı, 15. yüzyıl Osmanlı müverrihlerinden Oruç Bey'in Tevârih-i Âl-i Osman adlı eserinde yer verdiği efsanelerin tespit edilmesidir. Oruç Bey sadece bir tarih kitabı yazmakla yetinmemiş, atasözleri, deyimler, beddualar, efsaneler, halk inançları, gelenekler, âdetler, yer adlarının veriliş hikâyeleri gibi pek çok kültürel bilgiyi de eserine kaydetmiştir. Söz konusu eser, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk iki yüzyıllık tarihi kadar, o devrin Türk kültürünü araştırmak isteyenler için de önemli bir kaynaktır.
Tanzimat Tiyatrosunda Avrupalı Kadınlar ve “İffet” Meselesi
Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 19-28 · DOI: 10.32704/erdem.537402
Özet
Tam Metin
Tanzimat döneminde yazılmış tiyatro oyunlarının bazılarının konusu Avrupa'da ve Avrupalılar arasında geçer. Bu oyunlardaki kadın kahramanlar bir Osmanlı ya da Müslümandan farklı özellikler göstermezler. Tanzimat döneminde imkânsız aşk konusu sıkça işlenen temalardan olmuştur. Kadın kahramanlar sadık ve iffetlidirler. Yazarlar, yarattıkları kadın kahramanların okur ve izleyici için örnek teşkil edecek tipte olmasına özen göstermişlerdir. Dolayısıyla, oyunlardaki Avrupalı kadınlar okur ve izleyici için örnek teşkil eden kahramanlardır. Bu durum Tanzimat yazarlarının, Avrupa'nın ve Avrupalının kültür kimliğini farklı algılamadığını gösterir. Bu konu, Ahmet Mithat Efendi'nin Hükm-i Dil, Recâi-zade Mahmut Ekrem'in Afîfe Anjelik ve Abdülhâk Hâmid Tarhan'ın Cünûn-ı Aşk adlı eserlerinde açık bir biçimde görülebilir.
Kadro Hareketi ve Bir Kadro Kitabı Olarak Ankara
Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 53-70 · DOI: 10.32704/erdem.537421
Özet
Tam Metin
Ocak 1932 - Aralık 1934 arasında üç yıl gibi kısa bir süre yayımlanan Kadro dergisi, ancak "iktidara sözcü olma" görevini yerine getirebilmiş, bu görevin aksayıp iktidarın gücünü zedelemeye dönüşebileceği yerde ise işlevi sorgulanmaya başlanmış ve bir anlamda "öncü bir kadro" olmasına izin verilmemiş bir dergidir. Dolayısıyla Kadro'nun hem sosyalizm ve kapitalizm arasında bir "üçüncü yol" arayışı, hem de öncü olma "hevesi", bir ütopya olarak kalmıştır. Kadro'nun önemli isimlerinden Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Ankara adlı romanı, büyük bir "inkılâp heyecanı"yla yayınına başlanan, ardından sessizce kapanan ve bir ütopyaya dönüşen Kadro'nun kurmaca bir ifadesi olarak okunabilir. Bu yazıda Kadro hareketinin iktidar ile ilişkisine değinilecek, ideolojik eğilimi tartışılacak ve hareketin öncü isimlerinden Yakup Kadri'nin Ankara romanında yer alan bazı fikir ve tartışmalar, bu hareket ekseninde okunacaktır.
Floransalılara Esir Düşen Erdoğmuş Oğlu Hamza’ya Yazılan Türkçe Bir Mektup (1576)
Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 5-18 · DOI: 10.32704/erdem.537396
Özet
Tam Metin
Esaret ve bununla ilgili anlatı, hatırat ve yazışmalar dünyanın birçok yerinde gerek edebî gerekse tarihî açıdan daima dikkat celbeden konular arasında olagelmiştir. Türk tarihi açısından ele alındığında, Osmanlı Devleti'yle birlikte Akdeniz Havzası'nda yaşanagelen yoğun Müslüman-Hıristiyan çekişmelerinin sonucunda ortaya çıkan esaret, beraberinde birçok kişisel anı ve hatıratı da ortaya çıkarmıştır. Bu makalede Floransa'da esir tutulan bir Osmanlı Türkü ile Tunus'ta bulunan kardeşi arasında cereyan eden bir yazışma üzerinde durulacaktır. Söz konusu mektup, en azından şimdilik, en erken tarihli Türkçe mektuplara bir örnek gibi görünmektedir. Bu mektup sadece Osmanlı toplumunun eğitim seviyesi bakımından değil, ayrıca o döneme ilişkin bazı tarihî konular bakımından da önemli bilgiler sunmaktadır.